inci, 988 adet değerlendirme yapmış.  (41/142)
Ares- Mahşerin Dört Atlısı #1
Ares- Mahşerin Dört Atlısı #1

8

http://illekitap.blogspot.com/2019/06/larissa-ione-ares-mahserin-dort-atls-1.html Uzun zamandır okumayı istediğim, aşırı derecede merak ettiğim bir serinin ilk kitabı ile karşınızdayım. Mahşerin Dört Atlısı serisinin ilk kitabı Ares'in yorumu ile geldim. Bu aralar paronormal romans okuyasım var ve hazır elimde varken bu seriyle o isteğimi tatmin edeyim dedim. Öncelikle söylemeliyim ki bu seri ilk çıktığından beri ilgimi çekiyordu ve merak ediyordum çünkü hep okumayı sevdiğim bir türdü. Bunun yanında seriye dair de çok güzel yorumlar okumuştum merakım iyice tavan yapmıştı ve bütün o yorumların hakkını veren bir kitap okudum diyebilirim. Larissa Ione, 6 kitaptan oluşan ama sadece 4 kitabı ülkemizde yayınlanan ve yayınevinin heba ettiği serilerden biri olduğunu düşündüğüm akıcı bir kurgusu olan ve heyecanın hiç bitmediği bir kitaptı. Açıkçası çevirmenin ve editörün çok da güzel bir iş çıkardığını da düşünmüyorum çünkü bence biraz o yönden de kurban olmuş bir kitap gibi geldi bana. Kitabın konusuna azıcık değinmek gerekirse Mahşerin Dört Atlısı, Dünya'da kaosu yaratmasınlar ve iyilikle kötülüğün dengesi bozulmasın diye mühürlenerek iç güdülerine gem vurulmuştur. Mühürler kırıldığında direk içgüdülerine yenilerek isimlerin hakkını verecek ve dünyayı mahşer gününe götüreceklerdir. Bu yüzden bu mühürlerin kırılmaması gerekmektedir. Ancak Reseph'in mührü kırılır ve simgesi olduğu "Salgın" kaos yaratmaya başlar. Mahşerin gelmesi için çalışırken aynı zamanda diğer kardeşlerinin de mühürlerini kırmak için harekete geçer. İlk hedefi Ares'dir. Çünkü Ares'in mührünün kırılması demek savaşın başladığı anlamına gelir. İki kardeşin mührü kırıldı mı diğerlerini kırmak daha kolay olacağından ve Ares'in mühürünün kırılmasını hedefler. Ares hem mührünü korumaya çalışırken hem de içgüdülerine engel olmaya hedefler. Çünkü Reseph'in başlattığı salgınlar sebebiyle ölümler çoğalırken ufaktan savaşlar patlak verirken Ares o savaşların içerisine çekilmektedir. Bu durum bütün kardeşleri etkilerken engel olabilmek adına çabalamalarını anlatıyor kitap. Tabi bir de ansızın olaya dahil olan Cara'da ortalığı iyice karıştırırken Ares hem aşk hem de mahşer günü için savaşmak zorunda kalıyor. Kitabın konusunu çok sevdiğimi söylemeliyim. İmla hataları ve zaman zaman çeviri hataları olduğunu düşündüğüm kısımlar olmasaydı çok daha akıcı olurdu kitap bence. İlk sayfalardaki o anlatımlar, hayatta kalma olayları ve direk konuya girmesi süperdi. Hemen heyecanla başladı ve heyecanla gitti diyebilirim. Cara ve Ares arasındaki iletişim, Cara'nın gücü ve karşısındaki Mahşerin Dört Atlısına karşı tutumu süperdi. Küçük kedicik bazen aslan oluyordu ve ben o satırları sevdim. Özellikle kendilerinden korkulurken bir anda kaldıkları tepkiler süperdi. Ares'in Cara'ya karşı duyguları, duyguları ile savaşırken genç kadının Ares'e olumlu teğpkileri ve sonunda yenilerek verdiği karşılık ve aşkın gücü vahov dedirdi. Cehennem köpekleri ile olan sahneleri sevdim ve Cara'nın hayvanları iyileştirme yeteneği ve sonrasında gelen sadakat bir an düşündürdü. İnsanların yapamadığını hayvanların yapıyor olması onların bizlerden daha üstün olduğunu düşündürdü. Kitabın sonunda Reseph ile savaş sahnesi ve Cara'nın ölüme gidişi muhteşemdi. O sayfalar soluksuz okunacak türdendi ama en şok eden detaylar Hades ve Cerberus'un olaya dahil olması oldu. Ama o kadar melekler ve şeytanlar dünyasından bahsederken onların olmaması olmazdı bence. Kitabı çok sevdim. Edisyonunun özensiz olması ve imla hatalarının olmasına rağmen sevdim. Yazık olmuş kitaba nefes kesen bir kurguya sahip olup da harcanması üzdü. Şimdi serinin ikinci kitabını da okuyacağım çünkü Reseph'i nasıl durduracaklarını merak ediyorum :)

Beklenmedik Anda
Beklenmedik Anda

10

http://illekitap.blogspot.com/2019/06/tugba-atc-cosar-beklenmedik-anda.html Tuğba Atıcı Coşar'ın okuduğum 3. kitabıydı ve kadının kalemine bayılıyorum. Cidden çok seviyorum. Diğer iki kitabını da çok sevmiştim bunu da çok sevdim. Ki bu hikaye wattpadde yayınlanırken her bölümünü hatim etmeme rağmen kitap olarak okumak paha biçilemezdi. Hep kitap olmasını istemiştim ve bunu Tuğba'ya da hep dile getirmiştim, şimdi ellerimde kitap ve zevkini sürerek okumanın tadını çıkarıyorum. Tuğba'nın kurguları akıcı, sürükleyici ve kim ne derse desin aşkı iliklerinize kadar hissettiren bir kalemi var. Öyle cümlele kuruyor ve kelimeler üzerinde hakimiyeti o kadar iyi ki bazen sırıtırken bazen kaş çatıyorsun bazen öyle bir noktaya geliyor ki karakterler yerine sen saydırıyorsun. Bu yüzden bence kaliteli Türk yazarlarımızdan biri ve umarım hiç yazmayı bırakmayacak ve kitaplarını bol bol okuyacağız. Kitabın konusuna kısaca değinmek gerekirse; Masal arkadaşının düğününde damadın ağabeyi olan Sedat'a vurulur ve bunu Sedat fark etse de umursamaz. Zaman içerisinde Sedat evlenir ve evliliği sonlanıp boşanır bekar bir adam olarak hayatına devam ettirir. Yıllar sonra Masal ve arkadaşları yılbaşı planları yaparken Sedat'ın evine gitmeye karar verirler, Sedat'ın orada olmamasını fırsat bilip bunu değerlendirmek isterler. Ancak hiç de planlandığı gibi gitmez. Eve erken varan Masal, kar yağışı ve yolların kapanması sebebiyle arkadaşlarının gelememesi ve Sedat'ın geri dönmesi ile Masal ile Sedat evde yalnız kalır. Masal hala içten içe Sedat'ı severken Sedat ise Masal'ı arzulamaktadır. Bir anlaşma için bir kaçamak yaparlar ve herkes hayatına döndüğünde unutulacağına dair anlaşırlar ancak işler pek öyle devam etmez. Hayatlarına döndüklerinde Sedat, Masal'ı bırakmaz ilişkilerine devam etmek ama gizlemek ister. Masal ise normal bir ilişki istemektedir. Her iki genç çıkmaza sürüklenirken aşk her ikisini de kavurmaya başlar. Ancak hiçbir şey göründüğü gibi basit değildir. Çünkü Sedat'ın kalp kırıklıkları ve geçmişi önlerine hep engel oluşturmaktadır. Kitap anlayacağınız bir yerde çok fena darbe yeyip kalbi parçalanmış, kadınlara güvenini yitirmiş bir adam olan Sedat ve ona aşkı öğretecek olan Masal'ın hikayesi. Sedat'ı tanıdığımdan beri söylediğim tek şey, öküz olduğuydu. Ama sıradan öküz değil... yakışıklı, karizmatik, ateşli, kıskanç, sahiplenici bir öküz. Yani klasik biz kızların istediği hayran olduğu ökzülerden :D Masal ise.. kadına hayran oldum diyebilirim. Evet aşkı için savaştı ve pes etmediği gerektiği yerde tavrını koyup pes etti ama Sedat'ın ne istediğini bilip peşinden koşması da yelkenleri suya indirmesine neden oldu. Sevdim ben Masal'ı ki normalde pek kadın karakter sevmem :D Masal'ın arkadaşlıkları çok güzeldi. Kızları çok sevdim zaman zaman kendi arkadaş grubumu hissettim okurken :D aynı biz yani :D Erkekler ise... Kızlar kadar sadıklardı... Masal'ın babasıyla yaşanan sahne çok güzeldi. Evet, Sedat çok fena öküzlük yaptı alttan alması parlamaması gerekiyordu ama bence Masal'ın babası da fazla ileri gitti. Ancak düşünüyorum da sanırım kız babası olmanın getirisi bu tavırlar. Sedat'ın Masal ile flört etme tavırları, onun gönlünü alma halleri, kıskançlıkları çok sevimliydi. Bazen öyle sahneler vardı ki gülsem mi ayy çok tatlısınız desem mi karar veremedim. Son evlenme teklifi ettiği sahne ise süperdi. Orada resmen aslan kedi oldu modu vardı çok eğlendim. Ama en çok hoşuma giden yer kesinlikle kitabın sonundaki Sedat tarafından yazılan satırlardı. Ve evet itiraf ediyorum Sedat'ın dediği her bir tepkiyi verdim :D Neyse çok uzatmayayım ve yorumumu bitireyim yoksa kitabı size sabaha kadar anlatırım :) Ben kitabı cidden çok beğendim. Hikayeyken de beğenmiştim ve kitap halini de çok beğendim. Ancak uyarmadan edemeyeceğim kitap +18 bu yüzden bu tür sevişme veya cinsellik sahnelerinden rahatsız oluyorsanız kitabı okuyup gömmeyin boş yere. Tuğbam yeni kitabını çabucak beklemedeyim :)

Beni Sevdiğin Kadar
Beni Sevdiğin Kadar

3

http://illekitap.blogspot.com/2019/06/asl-genc-gursk-beni-sevdigin-kadar.html Bir Türk yazarın kitabıyla karşınızdayım. Zaman zaman diyorum ki Türk yazarlardan da muhteşem kurgular çıkıyor ama zaman zaman da böylesine heveslenip aldığım kitaplar beni hayal kırıklığına uğratıyor da. Bu kitap da heveslenerek aldığım, kapak tasarımına tav olduğum ama hayal kırıklığına uğrayıp beklediğimi bulamadığım bir kitap oldu. Şimdi size soruyorum. Sizce de kitabın tasarımı romantik komedi havasında değil mi? Şahsen ben öyle hissettim ve ne yazık ki kitap öyle değildi. Tabi ki kapaklar her zaman yanıltıcı olabiliyor, ama bu kapak bence romantik komedide çok daha güzel olurdu gibi geldi. Yazarın kitabını ilk kez okudum ve bence kendisini geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu kurgu hikaye olarak çok güzel olabilir ama kitap olmak için biraz hafif ve duygudan yoksun kalmış gibiydi. Şimdi yazarın fanları gelip de beni topa koymasın ama bu benim şahsi düşüncem. Türk yazar ve şans vermek istedim. Bir okur olarak fikirlerimi söylemeliyim ki yazarda eksiklerini fark edip onları geliştirmeye çalışmalı bence. Bu yüzden umarım bu yorumu okurken çok alınmaz, kırılmazsınız. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; henüz 19 yaşında kardeşinin kaybetmiş ve annesi bu kayba dayanamayıp hayata küsmüş olan Oğuz, dedesinin karşısına gelip evlenmesini talep etmesiyle hayatı tepeteklak oluyor. Karşısına çıkardığı babasının kaybetmiş, kimsesi olmayan Firuze ile dedesinin zoru ile evlenen Oğuz, başlarda genç kadını yok saysa da zamanla ona aşık oluyor. Tabi ki Firuze tarafında da durum aynı şekilde. Başlarda Oğuz'u önemsemese de zamanla aşık oluyor. Tam aşklarını birbirlerine itiraf ettiler mutlu son diyeceğimiz zamanda başka olaylar çıkıyor ortaya. Genel olarak bakıldığında tam bir Türk filmi kıvamındaydı kitap. Umulmadık entrikalar ve ihanetler... bir anda ortaya çıkan başka haberler... falan... Kitapta sevdim diyebileceğim kısım okunsun diye +18 içerik konulmamasıydı. Çünkü biliyorsunuz ki bazı yazarlar sırf okunma oranı için bu kısımları yazıyorlar. Bu kitabın öyle olmamasını sevdim. Bir de karakterlerin utangaç ve naif yapılarını sevdim. Eleştirebileceğim kısımlar ise sanırım biraz fazla. Öncelikle çok fazla kolay aşık oldular. İstenmeyen bir evlilik yaptılar, başta yok sayma modu yaratmaya çalışıldı ama sonra aşık olma yolu göründü, bir anda aşk itirafları ortaya çıktı. Arkadaş hangi ara aşık oldunuz siz. Duygu kısmında biraz eksiklik vardı kitapta. Bir de Firuze'nin başına gelenler, Nurullah ve Ebru yengenin yaptıkları falan... ne bileyim bir rakip, ihalede karşı karşıya geldiği bir başka firma falan olsaydı daha güçlü bir yöne gidebilseydi kurgu güzel olurdu ama bu hali biraz hadi bunu da yazayım hareket gelsin modu hissettirdi. Mustafa Dede'nin itirafı ve oğluyla ilgili açıkladığı gerçek ise... bence o hiç olmasaydı ev bütün suç dedede kalsaydı daha iyi olurdu bu şekilde sanki dede affedilebilsin modu olmuş. Ayy çok eleştirdim susuyorum.Ancak benim beklentimi karşılayan bir kitap olmadı ne yazık ki :( Dilerim yazar kalemini biraz daha geliştirir ve duyguları ön plana çıkartarak okuru etkileyecek şekilde yazar. Yolu açık olsun diyorum kendisine. Okumayı planlayanlara da beklentilerini çok yükseltmemelerini söylüyorum.

Gözyaşlarının Kalesi
Gözyaşlarının Kalesi

10

https://illekitap.blogspot.com/2019/06/cathy-gohlke-gozyaslarnn-kalesi.html Aylardır elimde olan ama nedense okumayı hep ertelediğim bir kitaptı Gözyaşlarının Kalesi. Arkadya'nın bu tür kitaplarını daha doğrusu tarihi içerikli kurgularını seviyorum. Hem tarihi bilgi kokan satırlar hem de kurgu içeriğiyle birleşince muhteşem bir tat çıkıyor ortaya. Ayrıca neden bilmiyorum ama Yahudi Soykırımı'na dair çıkan kitapları okumayı seviyorum. Sanki üstü çok kapatılmış, gerçekleri saman altı edilmiş ve herkes konuşmamak üzere susmuş ama sadece bu kitaplarla bir şeyi öğrenebilecek, farkına varabilecekmişiz gibi hissediyorum bu kurguları okurken. Ben her zaman gerçeklik payı olan kitapları sevmişimdir ve daha etkileyici bulmuşumdur. Arkadya bana bunu veriyor, dilerim dur durak bilmeden bu tür kitaplar çıkarmaya devam ederler. Kitabın konusuna kısaca değinmek gerekirse; Hannah annesinin ölümünden sonra kendisine miras kalan evi ve avukatından öğrendiği kasa anahtarıyla annesine dair bir şeyler öğrenebilmeyi hedeflerken çok acımasız gerçeklerle karşılaşır. Hayatı boyunca kendisini neden sevmediğini sorguladığı annesinin hayatını, geçmişini, yaşadıklarını öğrenmek en büyük amacı haline gelir ve tak anne tarafından akrabası olduğunu ve hala yaşadığını öğrendiği büyük babasının yanına Berlin'e gider. Orada işler hiç de tahmin etmediği gibi ilerler. Çünkü geçmişin acımasız gerçekleri Hannah'nın önüne bir bir dökülür. Bütün bu Hannah'nın geçmişi öğrenme merakı içerisinde geçmişe yapılan yolculuklarla annesinin hayatını da detayları ile okuyoruz. Kısacası kitapta Hannah'nın annesine dair öğrenmek istediği sırları ve büyükbabasının sakladıklarını keşfederken, annesi Lieselotte'in yaşadığı acımasız hayatı, Yahudi soykırımını, babasının ihanetini, sevdiği insanlar ve doğruları için savaşmasını okuyoruz. Kitaptaki hem geçmişe dönük yaşanmışlıkları anlatan sayfalar hem de günümüzü anlatan sayfalarla o kadar eşsiz bir tat oluşmuştu ki kitabı elimden bırakamadım, su gibi aktı ve yürek burkan hikayeye ev sahipliği yaptı. İtiraf etmem gerekirse, zaman zaman gözlerimin dolduğunu söylemeliyim. Ciddi anlamda etkileyiciydi. Hannah'nın keşfettiklerinden sonra yaptıkları ise tam babası ve annesinin kızı olduğunu sonuna kadar göstermiş oldu. Hani gerçekler acıdır derler ya... işte Lieselotte'in hayatı da o kadar acıydı. Aşkı tadıp, kavuşmanın huzuruna ereceği zaman babasından yediği darbe, ihanet ve sonrasında toplama kamplarında yaşadıkları... o zaman bile birilerini koruma sevdası... Affetmenin, inancın gücünü görürken yapılanların hiçbir zaman gizli kalmadığı ve bedelinin bir gün mutlaka ödeneceğini de görüyoruz. Kitaba dair söylenecek çok şey var ama aynı zamanda da anlatmanın ya da söylenenlerin yeterli gelmeyeceği yerler de var. Bu yüzden tavsiye ederim. Mutlaka okuyun. Bu tür kitapları herkes okuyamaz ama tarihi kurguları seviyorsanız kaçırmayın!

Ukala Piç
Ukala Piç

10

https://illekitap.blogspot.com/2019/06/penelope-ward-vi-keeland-ukala-pic.html Penelope Ward ve Vi Keeland'ın okuduğumda kaçıncı kitabı hatırlamıyorum ama net olarak hatırladığım bir şey var ki o da hepsi böylesine eğlenceli, romantik, ateşli! Okumaktan keyif aldığım bir tür olmasının yanında kitabı elinden bırakamıyor, su gibi akıp gidiyor kitap. Zaten yazarların en sevdiğim özelliği gereksiz entrikalar, kıskançlıklar ya da uzatmalar olmadan konuyu tatlıya bağlamaları ve okuru sıkmamaları. Çok uzun zamandır bir günde kitap bitirdiğim olmamıştı ama kitabı resmen elimden bırakamadım ve su gibi aktı. Sabah başladım ve akşama kitap bitmişti ki zaten kısacık bir kitaptı benim içinde. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; eski sevgilisi tarafından aldatılan Aubrey, yeni bir başlangıç yapmak ve yeni bir işe başlamak için şehir değiştirirken mola verdiği yerde Chance ile tanışıyor. Chance'in motoru bozulup arıza yapınca ve Aubrey ile her ikisinin de aynı yöne gidiyor oluşu beraber bir yolculuğa çıkmalarına sebep oluyor. Hem birbirlerini tanırken hem hayattan zevk almaya başlamaları ve birbirlerine karşı hissettikleri çekim ve duygular işin içine girince Chance ve Aubrey için hayat boyut değiştiriyor. Çok güzel ve eğlenceli bir yolculuğun ardından yolu uzatıp Vegas'a gitmeye karar verdiklerinde artık birbirlerine karşı hissettikleri çekime kendilerini bırakıp geceyi birlikte geçiriyorlar. Sonrasında ise Chance, Aubrey'i terk ediyor. Otel odasında Aubrey yanlızlığa uyanıyor. Aradan iki yıl geçiyor ve Aubrey hayatına devam etmeye başlamış, kendi düzenini oturtmuş hayatına başka birini almış bir şekilde yaşarken birden karşısında Chance'i buluyor. Tüm yakışıklılığı ve ihtişamıyla Chance, iki yıl önce aşık olduğu kadını Aubrey'i geri almaya gelmiştir. Ama hiçbir şey tabi ki çok kolay olmayacaktır. Çünkü ortada bir terk edilmişlik var ve güvensizlik, korkular boy gösterirken ilişkilerinin ne olacağı büyük bir muammadır. Kitap iki kısımda yazılmıştı. ilk kısım Aubrey tarafından anlatılıp, Chance ile tanışması ve terk edilmesine kadar olan kısmı anlatıyor bütün duygularıyla. İkinci kısımda ise Chance tarafından iki yıl sonrasını anlatıyor. Neden terk ettiği, neler hissettiği ve Aubrey'i elde edebilmek için neler yaptığı... Eğlenceli sohbetlerin olduğu bir kitaptı. Okurken zaman zaman güldüğümü söylemeliyim. Ateşli bir kitaptı bu konuda +18 e giriyor diye de uyarmalıyım. Seven bir kadının neler yapabileceğini sonrasında ise seven bir adamın neler yapabileceğini okuyoruz. Aubrey'i geçtim ama Chance'in yaptıklarını hayranlıkla okuduğumu söylemeliyim çünkü adam cidden sevdi ve sevdiği kadının peşinden de gitti. Kitabı en güzel sahnesi de son iki bölümdü. Ama son bölüm muhteşemdi. Mutlu son garanti zaten böyle kitaplarda bu bilgi spoiler olmayacaktır. Ben kitabı çok sevdim ki dediğim gibi bu iki yazarın kitaplarını seviyorum. Eğer sizlerde aşk romanlarını seviyorsanız mutlaka deneyin ama dediğim gibi +18 olduğunu da göz önünde bulundurun.

Lacivert - Amber
Lacivert - Amber

10

https://illekitap.blogspot.com/2019/06/t-y-mazer-amber-lacivert-3.html Veee Lacivert Serisinin son kitabı Amber'i de bitirdim. Böyle kitapların ya da serilerin bitmesine üzülüyorum. Çünkü bana istediğim her şeyi veriyorlar. Aşk, romantizm, aksiyon, hareket, merak her şey içerisinde oluyor ve ben büyük bir zevkle okuyorum. Amber, T. Y. Mazer'in Lacivert Serisinin 3. kitabı ve bu kitapta artık bütün her şey sonlanıyor. Bu seriyi sırayla okuyun çünkü birbirinin devamı niteliğinde olduğunu söylemiştim. Bu kitapta da Beren'in ve James'in hikayesi kaldığı yerden devam ediyor. Bu yorumum çok detaylı olacak çünkü artık seri bitti ve detaylı karakterleri çekiştirmek istiyorum :) İkinci kitabın sonunda Beren'in hafızasında bazı şeylerin manipüle edildiğini öğrenmiş ve öyle bitirmiştik. Bu kitapta da kaldığı yerden devam ediyor. Beren bazı detayları ve duygularını hatırlamazken hem operasyon devam ediyor hem de James'e ait bastırılmış duygularına rağmen çekimine ve güvenine kapılmaya başlıyordu. Bunun yanında James hem kendini tekrardan Beren'e kabul ettirmeye çalışırken hem de Birlik'in testlerine tabi tutulmaya başlıyor. Bütün bu hengamenin arasında Tobias'ın uğraştığı deneyler ve sonuçlarını da araştırmaları gerekiyor. Kitapta James ile Beren'in aşkı büyük bir sınavdan geçerken operasyon tüm hızıyla da devam ediyor. Bu yüzden hem romantizm ve aşk okuyoruz hem de aksiyon ve heyecan dolu satırları okuyoruz. Safir kitabında Beren, James'e dair duyguları bastırılacağını anladığında söylediği şu sözler vardı. Zihnim unutursa kalbim unutmayacak, kalbim unutsa ruhum, ruhum unutsa ona mühürlü tenim unutmayacaktı...Bu satırları Amber kitabında yaşıyor olması çok iyiydi. James'in her dokunuşuna istem dışı karşılık vermesi, içinde ona karşı duyduğu çekim tam da bu satırlarla paralel boyuttaydı. Ve cidden hoşuma gitti. Mike ve Sinem ilişkileri süperdi. İlk kitaptan beri Mike'ı okumak en büyük zevkimdi ve Sinem'i ve onun sırlarını öğrenmek ise.. Kızım sen nasıl bir şeysin dedirtti. Kitabın sonunda teşekkür kısmında yazar Sinem ile Mike için kitap yazacağını dile getirmiş ve ben bu kitabı büyük bir hevesle bekliyor olacağım. Çünkü Mike kitaptaki en favori karakterimdi. Lütfen çabucak çıksın moduna girdim bile :) Elizabeth ilk kitaptan beri sinir olduğum karakter olmasına rağmen bu kitapta Beren gibi benim de gönlümü çaldı. Özellikle son yaptığı şey.. süperdi! Tobias hak ettiğini buldu. Sophia ise... bu sürtüğe zaten en başından beri sinir oluyordum kendi sonunu kendi hazırladı ve şunu söylemeliyim ki yazar beni onun için hazırladığı sonla tatmin etti. Ama bu kadın oldukça güçlü, yaratıcı çıktı diyebilirim. Beklentilerimin ötesinde bir şeytan çıktı. Balon balığı zehri çok yaratıcıydı çünkü ben bu zehri birkaç filmde duymuştum ve hiçbir kitapta denk gelmemiştim. Yazarın bu yaratıcı fikrini sevdim. Düğün sahnesindeki aksiyon harikuladeydi. O sahneleri okumayı çok sevdiğimi dile getirmeliyim. Hep böyle aksiyonlu kitapları sevmişimdir. James ile Beren'in beraber paylaştıkları özel anlar çok güzeldi. Beren'in testleri ve özellikle son testi çok eğlendirdi beni. Ben Mike değilde James diye düşünmüştüm ama :D Kitapta en sevdiğim şeylerden biri de kitabın sonlarına doğru birkaç tane ilütrasyon mu çizim mi deniliyor emin değilim o resimler çok güzeldi. Özellikle o şato... adını telaffuz etmekte zorlanıyorum ama o şatoya gittim ben de cidden muhteşem ötesi ve büyülü bir yerdi. Ben gittiğimde restorasyon yapıyorlardı bir de ama insan kendini orada cidden prenses gibi hissediyor diyebilirim. Beren'i o konuda çok iyi anladım. Bence bu kitap bitebilecek en güzel şekilde bitti. Bu kitap değil aslında bu seri. Her şey sonlandı ve mutlu son da oldu karakterler için. Ben cidden sevdim bu seriyi ve okurların neden sevdiğini de anladım. Umarım yazarın başka kitapları da çıkar okuma şansımız olur. özellikle yakın zamanda Mike ile Sinem'in kitabını bekliyorum :) Sizlere de tavsiye ederim bu seriyi :) Bu arada serinin hem karton hem ciltli basımı var. Benim yukarıda ilk olarak paylaştıklarım karton kapaklı halleri ve yorumların sonuna eklediklerim de ciltli halleri. Ben karton kapak tasarımını daha çok sevdiğimden dolayı onu tercih ettim :) Siz en sevdiğinizi tercih edin :)

Lacivert Safir
Lacivert Safir

9

http://illekitap.blogspot.com/2019/05/t-y-mazer-safir-lacivert-2.html Son sürat Lacivert serisine devam eden ben bu ay bitmeden serinin ikinci kitabını da okurum. Resmen okumamı tekrardan hızlandırdı bu seri çünkü uzun zamandır iki günde bir kitap bitirmiyordum bu seri ile tekrar aynı hızıma kavuştum diyebilirim. T.Y.Mazer'in yayınladığı ikinci kitap aynı zamanda dediğim gibi Lacivert serisinin de ikinci kitabı. Seri birbirinin devamı niteliğinde o yüzden karmaşık okunamaz, sırayla okumanız gerekmektedir. Lacivert - Safir'de Beren ve James'in hikayesi kaldığı yerden devam ediyor. İlk kitabın sonunda Beren, Onur'un elinde esir kalmış onun hastalıklı deneyleriyle karşı karşıyayken kitap bitmişti. Bu kitapta da Beren'in Onur'un elinden kurtulmasını ve sonrasında olan olayları okuyoruz. Operasyon hala devem ediyor ancak Beren ve James'in arasındaki ilişki ilk kitaptakinin yanında boyut değiştiriyor. Bütün duygular ortaya dökülüyor. Sırlar... hisler... dokunuşlar... tam bir çift oldular derken aslında çok daha büyük bir tehlikeyle karşı karşıya geliyor ve bu da bu kitabın sonu. Şu yorumdan sonra hemen üçüncü kitaba başlayacağım :) Yoksa meraktan ölebilirim. Öncelikle kitaptan sevmediğim şeyleri söyleyeceğim sonrasında sevdiklerimi. Çünkü benim nazarımda kitap ilk kitap kadar iyi değildi. İlk kitaptaki bilinmezlik miydi çok daha iyi yapan bunda her şeyi biliyor olmamız mıydı bir tık daha aşağıya düşüren bilemedim. Ancak benim nazarımda eksik olan kısımlar vardı. Bunlardan bahsetmek istiyorum öncelikle. Beren'in Onur'un elinden kurtulma sahneleri... ben daha şaşalı bir şey beklerdim. Daha detaylı anlatım daha detaylı bir plan vs. iki gün Onur'un elinde kaldı kız ama sanki beş dakikada kurtulmuş gibi geldi. Bir de James'in ben hiçbir şey hissetmiyorum sahneler... Beren'in önünde girdiği o kriz... bana mı öyle geldi bilemiyorum ama biran için gözümde Christian Grey ile Ana'nın sahnesi canlandı. Belki çok alakasız oldu ama o satırlar okurken aklıma Christian ile Ana'nın gelmesi... bilemiyorum... Benim tek eleştirebileceğim şeyler bunlardı. Bunun haricinde sevdiğim fazlaca satırlardı vardı ama özellikle takdir ettiğim şey bir yazar kelimelerle, cinselliğe girmeden sevişme sahnesini bu kadar mı güzel anlatır. Evet o an James ile Beren'in birlikte olduğunu biliyoruz ama kelimelerle o kadar güzel anlatılmış ki tensel uyumdan ruhsal uyumu ön plana çıkararak anlatma... muhteşemdi çok beğendim. James ve Beren'in laboratuvarda başına gelenler... sonrasında yaşananlar ise... işte Onur'un elinden kurtulmada da böylesine bir detay isterdim. Böylesine ihtişam... Laboratuvar sahnesine bayıldım. James ile Beren'in aşık halleri çok sevimliydi bunu kimse inkar edemez ama hala favorim Mike :) çok sevdim bu haylazı ben :) Kitabın sonundaki o sahne... işte beni şoke uğratan satırlardı. İlk kitapta Onur detayı beni şaşırtmıştı. Bu kitapta da o son sahne... Cidden ben o şahsiyetten bir şey bekliyordum ama böylesi bir şey beklemedim itiraf edeyim. Kim neyi neden niçin yapıyor gibi sorulara cevap veremem çünkü çok fena spoiler olur. Hatta spoilerın dibi olur ama şunu söylemeliyim ki o son... İlk kitaptan daha çok merakta bıraktı o son beni, bu yüzden hemen elime üçüncü kitabı alıyorum. Ben bu seriyi sevdim, cidden beklediğimden çok daha farklı ve güzel çıktığını itiraf etmeliyim. Sizlere de tavsiye ederim.