inci, 988 adet değerlendirme yapmış.  (45/142)
M'ars 2 - Onun Tek Suçu Aşık Olmaktı
M'ars 2 - Onun Tek Suçu Aşık Olmaktı

6

https://illekitap.blogspot.com/2019/02/mehmet-arslan-mars-2.html M'ars'ın macerası devam ediyor, bu seferki hikayesinde üniversitede yaşadıkları ve ilk aşkını anlatıyor. İlk kitaptan tanıyıp okuduğumuz M'ars, üniversiteyi kazanmıştı ve artık bir üniversiteliydi. Bu kitapta da üniversitede neler yaşadığını, ilk aşkını, oda arkadaşlarını, yine ailesiyle olan diyaloglarını okuyoruz. Eğlenceli ve muzırlık dolu bir şekilde anlatılmıştı. Okurken gülümsettiği kısımlar olduğu gibi yine alttan çok güzel mesajlarda veriyordu. Yine kendine güveni, sevdiklerinin önemini, ne olursanız olun kendiniz olmanın güzelliğini anlatırken eğlenceli bir şekilde ifade etmesi daha güzel okundu. Çok depresif moda sokmadan eğlendirerek anlatmıştı. Üniversitede ilk aşkı Lila'yı... aşık olduğunu anlaması ve terk edilmesi... sonrasında neler yaşadığını da okuduk. Yani M'ars'ın üniversite macerası ve ilk aşkının anlatıldığı bir ktiaptı. İlk kitabı sevip okuyanlara bu kitabı da okumalarını öneririm. Çünkü M'ars kendi olmaktan ve farklılığından hiçbir şey kaybetmiyor

M'ars - Onun Tek Suçu Kusursuz Olmaktı
M'ars - Onun Tek Suçu Kusursuz Olmaktı

6

https://illekitap.blogspot.com/2019/02/mehmet-arslan-mars.html Kapak tasarımıyla oldukça ilgimi çeken bir kitaptı M'ars ve hazır iki kitabı da elimdeyken okuyayım dedim. Öncelikle hiç beklediğim gibi çıkmadı ben daha farklı bir kurgu düşünmüştüm bu kitap için ve bambaşka bir kurgu buldum. Detaylara girmeden önce yazarından bahsetmek istiyorum. Mehmet Arslan, eğlenceli, zaman zaman güldüren konunun veya kitabın sonunun nereye gittiğini merak ettiren ve daha çok genç kesime hitap edecek bir kitap yazmış. Kitabın ana olarak kurgusu dershaneye giden bir çocuğun hem sınava hazırlanma hem de o yaşın verdiği haylazlıkları anlatırken çevresindeki insanlara da yardım eli uzatan bir karakteri anlatıyor. ancak bununla da kalmıyor anlatılanın ardında alttan da çok güzel mesajlar veriyor. Aile ilişkileri çok güzeldi ancak ve arkadaşlığı da anlatması çok güzeldi. Biraz daha günlük tarzı bir kitaptı. Bir gencin sınav hazırlığında yaşadıkları, gençliğinin verdiği çılgınlıklar ve muzırlıklarla dolu olduğu eğlenceli bir kitaptı. Ancak M'ars'ın bu kadar öz güvenli olup da kendini mükemmel ve kusursuz sayması da... nasıl bir egodur demeden geçemedim. :D Ancak bir insanın kendine güvenmesi de güzel bir şey tabi aşırıya kaçmadan ;) Genel olarak bakıldığında benim için ki ben 30 yaşında olduğumu itiraf etmem gerekirse, fazla genç işi geldi bana ama okurken eğlenmediğimi de söyleyemem :) Zaman zaman benim üniversite sınavına hazırlık anlarımda hissettiklerimi okuduğumu söylemeliyim. Çok aşırı büyük beklenti olmadan okuduğunda güzel vakit geçirip eğlenebileceğiniz bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Kitabın kapak tasarımına bayıldım ve cidden çok hoşuma gitti. İç tasarımı da çok güzeldi. Aralarda yer alan sözler de çok güzeldi.

Beyaz Kasımpatı
Beyaz Kasımpatı

10

https://illekitap.blogspot.com/2019/02/mary-lynn-bracht-beyaz-kasmpat.html "Bütün savaşlar, dünya kadınları ve kızları için bir suçtur!" Bazı kitaplar kurgu da olsa yaşanmışlık kokar ya hani... işte öyle kitaplardan biri... her bir kelimesinde yaşanmışlığın izleri varken okurun üzerindeki etkileyiciliği de daha yoğun oluyor. Öyle ki okursunuz... okursunuz... sonra tek bir cümle... tek bir kelime... size öyle ağır gelir ki gözlerinizden akan yaşlara engel olamazsınız... İşte benim de ağladığım satırlar Hana'nın Sovyetler'in elindeki kızlara hikayesini anlattığı noktada oldu. Arkadya unutamayacağım kitaplar listesine bir kitabını daha ekledi resmen. Mary Lynn Bracht'ın ülkemizde yayınlanan ilk kitabı Beyaz Kasımpatı'nın kurgugu akıcı ve merak uyandırıcı bir şekilde gidiyordu. Buram buram tarih kokan bazı satırlarında yine yoğun bir şekilde acı, çaresizlik, hayatta kalma savaşı boy gösteriyordu. Eğer ki, kaldırabileceğinize inanıyorsanız mutlaka okuyun bu kitabı ve savaşların aslında en çok kadınlara, kız çocuklarına zarar verdiğini görün. En çok can yakanın küçük çocukların seks köleliğine kullanıldığını okumanın olduğunu okuyun. Kurgu olduğunu bilseniz de altındaki gerçeklik payının, yaşanmışlığın sizin kalbinizi nasıl da yaralayacağını bir görün. Kitabın konusuna kısaca değinmek gerekirse; Jeju Adası'ndan henüz 16 yaşındayken küçük kız kardeşini korumak adına kendini ön plana atan Hana'nın Japon askerleri tarafından kaçırılıp seks köleliğine zorlanmasını, onunla beraber daha nicelerinin olduğunu anlatıyor. Hana'nın bu tür bir yaşamda hayatta kalma çabasını, her şeye rağmen ev özlemini, henüz küçücük olmasına rağmen taşımak zorunda kaldığı o ağır yaşamı anlatıyor. Askerlerin tecavüzlerinden kaçamaması, yalvarması, pes etmesi, kabullenmesi ama içten içe de kaçıp kurtulmayı çabalaması... Her kelimesiyle insanın içine dokunan bir kitap. Böyle kitapları herkes okuyamaz bilirim. Çünkü muhtemelen ben de uzunca bir süre unutamayacağım, sonrada kitabı her gördüğümde aklıma gelecek ancak şu da değişmek bir gerçek ki... günümüzde de bunu yaşamıyor mu onca kadın ve kız çocuğu... İşte insanın en çok içine dokunan da sanırım o oluyor. Güya medeni bir dünyayı yaşıyoruz ama her yerinden vahşilik akıyor... Etkileyici, zaman zaman tüylerinizi diken diken ederken zaman zaman da gözlerinizi dolduracak bir kitap ve dediğim gibi öyle bir noktada sonra tek bir kelimesiyle dayanamayıp sizi ağlatacak bir kitap. Arkadya sizi en çok da bu tür kitapları biz okurların karşısına çıkardığınız için seviyoruz. Bir yerde... arka planda kalmaması gereken kitaplardan. Çünkü buram buram gerçeklik kokuyor. Şiddetle tavsiye edeceğim kitaplardan biri. Bence mutlaka okuyun!

Kafes
Kafes

10

https://illekitap.blogspot.com/2019/02/josh-malerman-kafes.html Neden ısrarla Josh Malerman okuyorum bilmiyorum ama hazır elimde varken kitapları okuyayım diye düşündüm ve bu sefer şansımı hem ülkemizde ilk çıkan kitabı hem de Netflix'de filmi yayınlanan kitabı olan Kafes ile denedim. Açıkçası insanların bu kitabı neden bu kadar çok övüp de göğe çıkardığını anladım çünkü harbiden iyiydi. Beklentimi düşük tutmuş ve diğer kitaplarından sonra bunda da sıkılacağımı düşünmüştüm ancak yazar beni yanılttı çünkü akıcı, merak uyandırıcı bir kitaptı ve elinden bırakamıyorsunuz kitabı. Hep sonrasında ne olacağının merakı içerisinde sayfaları çeviriyorsunuz. Tabi ki bendeki baskısı ilk çıkan baskılardan olduğu için içerisinde ek hikayesi olan kitabı bilmiyorum, ek hikayeyi de bilmiyorum. Bilen bana anlatsın :) Ama yeni alacaklara ek hikayeli olanı almalarını öneririm. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse ki bunu spoiler olmaması için biraz fazla yüzeysel yapacağım, hamile olduğunu öğrenen Malorie ne yapacağını bilememenin verdiği bir endişeyi yaşarken bir salgın gibi yayılan insanların gördükleri şeyle delirip de kendilerine, sevdiklerine ya da birbirlerine zarar verdikleri bir deliliğin yaşadığı yeri sardığını fark ettiğinde verdiği hayatta kalma çabasını anlatıyor. Hamile olduğunu öğrendikten sonra sığındığı evde yaşananlar ve doğumundan dört yıl sonra artık saklanmak yerine güvenli bir yere gitme çabasını... Bir yandan gizemli bir şekilde hayatta kalma çabasıyken bir yandan da bir annenin çocukları için verdiği çabayı okuyoruz. Her sayfası ciddi anlamda merak uyandırıcıydı ve gizem doluydu. Zaman zaman gerilmek mümkündü ama kitabın geneline bakıldığında bahsedildiği gibi korku değil sadece gizem-gerilim türünde olduğunu söyleyebilirim. Gerilim kısmı da tamamen bilinmezlikten kaynaklanıyordu. Nehirde yaşananlar, çocukların tepkileri, evden dışarıya attıkları her adımda duydukları korku ve bilinmezlik ciddi anlamda muhteşem anlatılmıştı. Ve bir de muazzam ifade edilip de okuru -en azından beni - en çok etkileyen kısım bir annenin çocuklarına "oğlan" ve "kız" diye seslenmesiydi. Kitabın başından beri merak etmiştim ama sonunda öğrendiğim gerçek.. işte etkileyicilik. Nedense bu başarıyı Tom'la yaşamasını isterdim ama hayat... güvenilen insanlar... bozulan düzenler... insanın hayatına tahmin edilemeyecek şeyler getiriyor. Kitap cidden çok iyiydi. Bayıldım bence diğer kitapları olmasa da bu kitabı mutlaka deneyin. İllaki bu yazarın bir iki kitabını okuyacağım diyorsanız birinci tercihiniz Kafes ikinci tercihiniz Kırmızı Piyano olmalı.

Jamaica Caddesi (On Dublin Street, #3)
Jamaica Caddesi (On Dublin Street, #3)

10

http://illekitap.blogspot.com/2019/02/samantha-young-jamaica-caddesi-on.html Dublin ve Londra Caddesi'nden sonra Jamaica Caddesi'ni de okumalıydım. Bu yazarın bu serisini seviyorum çünkü tam da yetişkin okurlarına hitap eden bir kurgusu ve olay döngüsü var. Ahh bir de içine karıştırdığı aşk ile yemede yanında yatlık oluyor. Samantha Young'ın şimdiye kadar çıkan bütün kitaplarını okudum ve şunu söylemeliyim ki aralarında en sevdiğim seri buydu. Akıcı, sürükleyici, seksi, ateşli, romantik bir seri olduğu değişmez bir gerçek. Ayrıca kesinlikle yetişkin okurlara hitap ediyordu. Serinin 3. kitabıydı. Her kitap farklı bir karakteri anlatsa da karakterlerin birbirleriyle iletişimi olduğu için hepsi kitapta geçiyor bu yüzden ilişkileri anlamak için sırayla gitmek daha mantıklı bence. kitap Olivia ile Nate'in hikayesini anlatıyor. Olivia yaşadıkları yüzünden çekingen ve erkeklerler -en azından hoşlandığı erkeklere iletişim kurmakta zorlanan bir kadın. Bu konuyu aşabilmek için en yakın arkadaşı olan Nate'den yardım ister. Nate ona erkeklerle ilişkisinde aktif ve yeterli olabilmeyi ve özgüvenli olmayı öğretirken aralarındaki cinsel çekime yenik düşerek yatak arkadaşı da olmaya başlarlar. Ancak işler çığırından çıkar ve işin içine aşk girince ortalık karışır. Kitap Nate ve Olivia'nın birbirlerine olan duygularını kabullenip, aşklarına güvenip bir hayata yelken açmalarının hikayesi. Açıkçası Olivia'yı değil de Nate'i çok sevdim çünkü adam hep olduğu gibiydi. Özellikle kitabın sonuna doğru yaptığı itiraflar ve gönderdiği hediyelerle... benim bile kalbimi fethetti. Ben sevdim kitabı. Akıcı ve eğlenceliydi. Ki zaten bu seriyi de çok seviyorum. Bu yüzden sizlere de tavsiyem okuyun. Umarım DEX bu serinin kitaplarını çıkarmaya devam eder. Hatta yakın zamanda görürüz de yeni bir kitabı. Ayrıca Dex'in bize, serinin okurlarına bir sürprizi vardı bu kitapta. O da kitabın sonunda serinin novellası olan Ellie ve Adam'ın hikayesini de bu kitaba eklemişler. Ellie, ilk kitapta tanıdığımız Braeden'ın kız kardeşiydi ve ilk kitaptan beri onun Adam'a olan aşkını okuyorduk bu kitabın sonunda onun hikayesini de gördük. Kısacık 100-120 sayfalık bir hikayeydi ama okumak kesinlikle çok zevkliydi. Aslında ayrı bir kitap olarak çıkmasını tercih ederdim çünkü ince de olsa, kısa da olsa farklı kurgular yanı kitaba sıkıştırmak benim açımdan hoş değildi. Ama DEX böyle yapmış en azından okuyabildik deyip susuyorum. Jamaica Caddesi'nin yorumuna değinmeden önce bu novellanın yani ismi Çeşmeliköprü Caddesi'nden bahsedip sonra asıl kitaba başlayacağım. Adam ve Ellie'nin hikayesi mektuplardan ve çiftin düşüncelerinden oluşuyor. Ellie ile Adam aynı eve taşınıyorlar evlilik kararı alıyorlar ve Adam, Ellie'nin günlüklerini okumaya başlıyor. Ara ara okuduğu bölümleri ve sonrasında Ellie ile Adam'ın düşüncelerini okuduğumuz, birbirlerine olan duygularını öğrendiğimiz bir kitap oldu. Aslında uzun ve detaylı bir kitabı hak eden öyküleri vardı bence. Ben şahsen okumayı sevdim, sadece ayrı bir kitap olsaydı daha güzel olurdu benim için :)

Carol Gömülmeden
Carol Gömülmeden

4

http://illekitap.blogspot.com/2019/02/josh-malerman-carol-gomulmeden.html Ve bir Josh Malerman kitabı ile karşınızdayım. Biliyorsunuz Kafes kitabıyla gündeme damgasını vuran ve ardından filminin çekilmesiyle tekrardan gündeme gelen yazarın son kitabı Carol Gömülmeden raflarda yerini aldı. Yazarın okuduğum ikinci kitabıydı. Kırmızı Piyano'yu okumuştum ve bu yazarın neden bu kadar abartıldığını anlamamıştım. Güzel bir kurgusu vardı ancak çok aşırı yavaş ilerliyordu. Hep bundan şikayetçi olmuştum. Bu kitap çıktığında instagramda devamlı güzel yorumlar okuyunca da dedim bir şans daha vereyim bakalım nasıl ve bir kez daha anladım ki bu yazar bence biraz fazla abartılıyor. Normalde kurguları çok çok iyi. Ama kurguların olay döngüsü ve gidişatı aşırı derecede yavaş. Hiçbir hareketlilik yok, monoton ilerliyor ve bunu bu kitapta da hissettim. Açıkçası kitabı çok fazla abartıldığını düşünüyorum. Benim için bahsedildiği kadar iyi değildi. Kitabın kısaca konusuna değinmeyeceğim çünkü arka kapak yazısı oldukça güzel bir şekilde açıklamış konusunu. Aşağıda paylaşıyorum onu da. Kitabın geneline bakıldığında, kurgusu cidden çok güzeldi. Güçlü bir kurguydu ancak o kadar monoton ve olaysızdı ki okurken çok sıkıldım. Kitapları yarım bırakma huyum yoktur bu yüzden baygınlık geçirerek sonuna geldim. Zaman zaman kitaptaki Yol'da anlatılan olaylar bana Stephen King'in Kara Kule kitabındaki silahşorun maceralarını okuyormuşum gibi hissettirdi. Çok uzatmamın anlamı yok bence bu yorumu. Ben sevmedim. Kurgu ya da ana fikir mi demeliyim bilemedim her ne kadar güzel olsa da kaleme dökülüşü ne yazık ki o kadar akıcı ve sürükleyici değildi. Ne olacağının merakı oluyor içinizde ama kitap o kadar yavaş gidiyor ki o merak zaten ölüyor. Ben tavsiye etmem. Şahsen Kırmızı Piyano kitabının bundan daha iyi olduğunu düşünüyorum. Elimde Kafes kitabı da var onu da okuyacağım ancak bence İthaki yazarın en iyi kitabından en kötü kitabına doğru çıkarmaya başlamış diye düşünüyorum. Tercih sizin, ama bence bu kitaptan daha iyi kitaplar da var.

Yakın Mesafe (FBI/US Attorney, #2)
Yakın Mesafe (FBI/US Attorney, #2)

9

https://illekitap.blogspot.com/2019/02/julie-james-yakn-mesafe-fbius-attorney.html Allah'ım ben bu seriyi okumayı niye ertelemişim acaba merak ediyorum... bir de neden 3. kitabı almamışım onu da merak ediyorum... şimdi hemen 3. kitabı alacağım ve seriyi sonlandıracağım hatta Ephesus serinin devam kitaplarını çıkarmazsa orijinal dilden okumayı bile planlıyorum. Julie James'in FBI/US Attorney serisinin 2. kitabı Yakın Mesafe, ilk kitap gibi akıcı, sürükleyici, heyecan ve merak uyandıran kurgusu ile romantik bir kitaptı. Hatta romantik gerilim denilen polisiye ile aşkın harmanlandığı bir kitaptı. Benim en sevdiğimden :) Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; gizli görevlerin adamı ajan Nick, ilk kitaptan tanıdığımız organize suç lideri Martino'nun iş yaptığı adamlardan Xander'ın birinin peşine düşer ve ona yaklaşabilmek, hakkında delil toplayabilmek adına Xander'ın iş yaptığı şarap uzmanı Jordan ile sözde sevgili rolü oynayacak ve adamı yakından izlemeye alacaklardı. Ancak olaylar tahmin ettikleri gibi çıkmadı, Xander akıllı çıktı Nick'in peşine adam taktı. Nick ile Jordan'da planları ortaya çıkmasın diye sözde sevgili oyununa devam etmeye başladılar ancak bu oyun aralarındaki kıvılcımı harlarken Xander pek de uslu durmadı. Jordan'ın güçlü kişiliği, ne istediğini bilen tavırları ve karakteri ile hayranlığı kazandı demeliyim. Tıpkı ilk kitaptaki Cameron gibiydi Jordan da... ve tabi Nick de tıpkı Jack gibiydi. Sanırım içimde FBI ajanlarına karşı bir sempati oluştu ve hep onları okuyasım var :) Kitapta en sevdiğim şey de Jordan'ın mesleği bakımından şarap hakkında verilen detaylardı. En sevdiğim alkol türü şarap olduğundan onunla ilgili detayları okumak elime bir kadeh şarap alıp kitabın keyfini çıkarma isteği ile dolmama neden oldu. Kitaptaki koşuşturmacalar, operasyonlar, romantik kaçamakların yanında Jordan'ın kardeşiyle ve arkadaşlarıyla olan ilişkisi çok güzeldi. O satırları okumak bir gülümseme oluşturdu yüzümde. Ayrıca Nick'in de kardeşleriyle ve annesiyle olan iletişimi de çok süperdi. Kitap sadece romantik polisiye harmanlanması değildi kurgu bakımdan arkadaşlık ve aile ilişkilerine de dokunuşlar yapmıştı ve ben bu detaylara bayıldığımı söylemeliyim. Keşke elimde 3. kitap olsa da başlasam diyorum ama ne yazık ki yok. Alınınca da hemen başlayacağım. Yarın bir kitapçıya uğrayıp alsam mı acaba... Ben size bu seriyi tavsiye ederim ,mutlaka deneyin. Ben çok çok sevdim :)