inci, 988 adet değerlendirme yapmış.  (44/142)
Kanlı Selfie
Kanlı Selfie

10

https://illekitap.blogspot.com/2019/03/chris-carter-kanl-selfie-robert-hunter-8.html Ayın son kitabını Arkadya'nın polisiye kitabı Kanlı Selfie ile yapıyorum. Kitap konusuyla ilgimi çekmişti açıkçası ama bu kadar muhteşem bir kurgu da beklemiyordum. Beklentilerimin çok ötesinde çıktı ve şunu açık yüreklilikle söyleyebilirim ki ilk defa bir polisiye kitabın kendimi sorgulamama neden oldu. Chris Carter'ın daha önceden Pegasus Yayınları'ndan Haçlı Katil diye bir kitabı çıkmış - bende bu kitapla beraber öğrendim - şimdi yazarın ikinci kitabı Arkadya logosuyla çıktı. Kanlı Selfie, "Robert Hunter Serisi"nin sekizinci kitabı ve ilk kitap Haçlı Katil. Muhtemelen birbirinden bağımsız okunabiliyordur çünkü her biri bir seri katili anlatıyor. Akıcı, merak uyandırıcı, biraz bilimsel bilgiler verici ve ciddi anlamda kendinizi sorgulamanıza neden olacak detaylarla yüklü bir kurguya sahip kitap. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; katilimiz kurbanlarını önceden notlar göndererek şüpheye düşürüyor sonra ansızın onların evlerine girip onları yakalıyor. Sonra kurbanın telefonundan kurbanın en sevdiği ya da hayatından büyük yeri olan kişileri görüntülü arıyor ve onlara iki soru soracağını bilemezlerse öldüreceklerini söylüyor. Her soruyu yanıtlamak için 5 saniyen var ve ölümü izlemek zorunda kalıyor kişiler. Kurbanlar isse oldukça vahşi şekilde ölüyor. Kurgu muhteşemdi. O ölüm şekiller, o sorular ve soruların cevaplarını bilinmeyecek olduğundan emin olunması, araştırmaları... her şey oldukça tatmin edici olarak kurgulanmış ve yazılmıştı. Yazar cidden dersine iyi çalışıp kurgulamış. Özellikle sormak istiyorum, bunlar aynı zamanda katilin sorduğu ve cevap alamadığı sorulardan... en yakın arkadaşının telefon numarası ne? Ben şahsen ezbere bilmiyorum. Peki evlilik yıl dönümünüz ne? Bunu babama sordum ve doğru yanıt aldım :) annenizin ölüm yıl dönümü? Bu konuda da ailemden doğru yanıtlar aldım. Ancak öyle ki katilin seçtiği soruların basitliği ve kurbanlarının bu cevapları bilemiyor olması... ve hissedilen suçluluk! İşte tam psikolojik baskı ve suçluluk... kitap klasik bir polisiye olmanın yanında hayatımızdaki basit tarihleri, detayları ne kadar önemsiz sanırken karşımızdakiler için ne kadar önemli olduğu... Kitaba dair çok fazla detaylı bilgi vermeyeceğim ama birkaç noktaya değinmeden de bitirmek istemiyorum yorumumu. Öncelikle, katilin amacı, kendince haklı olmasının yanında hedeflediği şeyler bir yanda okura haklı ama dedirtiyor. En azından bana dedirtti. Kitabı kapattıktan sonra bir daha asla yapmayacağım dedim. Bu konunun ne olduğunu okuduğunuzda sizlerde anlayacaksınız. İkinci şey ise... bu biraz spoiler niteliğinde olabilir belki. Bay J... ikinci kurbanın kocası ve kendisi evlilik tarihini hatırlamadığı için hayatından çok sevdiği karısının ölümünü izlemek zorunda kaldı. Bay J, katille görüşmesi sırasında katile seni bulur, derini yüzer kalbini yerinden sökerim demişti. Kitabın sonunu okuduğunuzda... Bay J'nin bunu yaptığını göreceksiniz. Yemin ediyorum, adamım sen harikasın dedim. Katilin yakalanmasındansa Bay J'nin yaptığı bu hareket beni daha çok tatmin etti. Ben kitabı çok beğendim. Dediğim gibi beklentimin çok ötesinde çıktı ve bayıldım. Sizlere de tavsiye ederim. Polisiye severler bu yazarı, bu kitabı kaçırmamalı. Sevgili Arkadya, yazarın hatta bu serinin diğer kitaplarını da bizlerle buluşturun :)

Hayatı Emen Karanlık
Hayatı Emen Karanlık

10

http://illekitap.blogspot.com/2019/03/stephen-kin-hayat-emen-karanlk.html Bir Stephen King kitabını daha bitirdim. Elimde Kara Kule serisi varken neden son çıkan kitaba atladım diye merak ederseniz, o seriyi pek hevesli okumuyorum çünkü pek beklediğimi bulamıyorum. Gerçi okuyanlar 3. kitaptan sonra açılacağını söylüyor ama okuyup göreceğiz. Şimdilik acelesi yok o serinin ;) Hayatı Emen Karanlık, kapak tasarımıyla ilk ilgimi çekti sonra da konusunu okuyunca evet ben bunu okumalıyım dedim. Öncelikle akıllardaki şu ön yargıyı kıralım. Stephen King korku romanı yazmıyor. Okkalı bir şekilde gerilim yazıyor ve bütün duyguları kitaplarında harekete geçirdiği için okuru biraz tedirgin edip ürpertiyor. O yüzden ben korku okuyamam diyip de bu yazarı elinizin tersiyle itmeyin. Bu adam gerilim yazıyor. İçerisine de psikolojiyi alt üst edecek duyguyu da katıyor. Bence bu yazarı kaçıran çok şey kaybeder der susarım. Kitaba gelirsek eğer, kitap bir yazar olan Thad'ın takma isimle yani George Stark ismiyle yazdığı kitapların çok satanlarda olması ve o yazarın çok sevilmesi ile iyi kazanç edinmiş ve birkaç kitap çıkarmıştır. Kendi ismiyle yazdıkların onlar kadar tutulmamıştır. Ancak bir gün gelişen olaylar sebebi ile gerçeği açıklayıp öyle bir adamın olmadığını o kitapları kendisinin yazdığını söyler. Olaylar da öyle patlak verir. Bir bir Thad'ın çevresindeki insanlar vahşice katledilmeye başlar. Her cinayet mahallinde Thad'ı suçlu gösterecek deliller vardır. Parmak izi... kullandığı sigara markası gibi... ancak olaylar hiç de o kadar açık ve basit değildir. Bir de işin içinde nereden geldiği belli olmayan serçeler vardır. Thad'ın George Starks ile olan bağlantısı da çözülmesi gereken bir gizemdir. Böyle anlatılınca basit bir polisiye gibi görünüyor olabilir ama çok çok daha fazlası var kitapta. Stephen King yine kendine hayran bıraktıracak bir kurgu oluşturmuş. Thad'in ailesi... karısı ve ikizleri... birbirleri ile ilişkileri çok güzeldi. Onların olduğu sayfalar yüzümde gülümseme oluşturdu. Şerif Alan ise... adama büyük bir şok yaşattı yaşananlar ve gerçeklee bu değişmez bir gerçek. George'un Thad ile her bağlantı kurduğu sayfalar aşırı heyecanlıydı. Hele kitabın sonu... İtiraf etmek gerekirse böyle bir şey beklemiyordum. Hem şaşırdım hem de beklentimin çok ötesinde çıktı. Hele o serçeler... serçelerin içindeki gizem... sakladıkları sır... Her bir satırı muhteşemdi kitabın ama o son... muazzamdı! Kesinlikle okumalısınız bence. Hayal gücünde yine sınırları zorlamış King ve muhteşem bir yapıt koymuş ortaya.

Gabriel'in Cenneti (Gabriel's Inferno #3)
Gabriel'in Cenneti (Gabriel's Inferno #3)

7

http://illekitap.blogspot.com/2019/03/sylvain-reynard-gabrielin-cenneti.html Ve instagramda okuma maratonu düzenlediğimiz Gabriel'in Cehennemi serisinin son kitabı Gabriel'in Cenneti bitti. Aslında ikinci kitabın sonundan sonra her şeyin mutlu, huzurlu ve aşk dolu olacağını biliyordum. Ki bu kitapta bana bunu verdi. İlk kitapta Gabriel ile Julia'nın tanışmalarını ve sevgili olmalarını, ikinci kitapta yaşadıkları zoraki ayrılığı ve buna rağmen aşklarının hala doruklarda olup evlilik yoluna gitmelerini okumuştuk. Bu kitapta da çiftimizin evliliklerini okuyoruz. Her evlilikte olduğu gibi Gabriel ve Julia'da da sorunların olması, tereddütlerin, korkuların, anlaşmazlıkları ve korkuların olması karakterleri bir kez daha bizden biri gibi yaptı. Kitabın konusuna kısaca değinmek gerekirse, evlenen ve evliliklerinde mutlu bir şekilde ilerleyen Gabriel ile Julia'nın okul hayatları, evlilikleri, aile ilişkilerinde her şey güzel giderken hayatlarında oluşan pürüzlerin, planlarını bozacak kazaların, beklenmedik olayların hayatlarını nasıl etkilediğini okuyoruz. Gabriel'in kendi ailesini, daha doğrusu babasının ailesini araştırması, üvey kardeşleriyle buluşması falan çok güzel anlatılmıştı. Bunun yanında Julia'nın babasının mutluluğu bulması da çok güzeldi ama tekrardan baba olması ve Julia'ya kardeş getirmesi... bilemiyorum yani.. fazlaca bir sürpriz oldu bir okur olarak benim için. Rachel ve Aoran'ın bebek sahibi olamamalaırı ve bunun için o kadar çırpınmalarına karşılık Gabriel ve Julia'nın kolaylıkla hiçbir aksilik yaşamadan bebek sahibi olabilmeleri biraz acımasızcaydı ama orada Aoran'ın Rachel ile olan diyaloglarını okumak... aşk işte bu dedirtti. Gabriel'in baba olma hevesi, bunu Julia'ya yansıtması falan çok güzeldi ama en hoşuma giden detay ise Katharine'nin Julia'nın hamile olduğunu anladığı satırlardı :D Christa belasını buldu diyebilirim. Bir bırakmadı Emersonların peşini ve sonunda belasını buldu ve buna çok memnun oldum ama bunun yanında Simon her ne yaptıysa yaşadığı kaybediş çok fenaydı ve üzüldüm. Cidden sevmiş gibiydi April'ı. Paul'un da Allison ile tekrar denemesi falan çok güzeldi. Bence Paul en çok mutlu olmayı hak edecek karakterlerden biriydi. Kitabı çok sevdim, kelimenin tam anlamıyla evli mutlu çocuklu modundaydı. Ancak kitabın çevirisi, edisyonu berbattı. Gerçi bunu biliyordum çünkü bende ilk basımı var ve basıma kazayla düzeltilmemiş hali gitmişti ve ben onu almıştım. Cidden içimdeki okuma isteğimi soğuttu, hataları düzenleyip okumaktan gına geldi. Orada ismi yanlış yazmış burada ne demek istemiş acabalarla okumak çok kötüydü. Yeni basımlarda umarım daha iyidir edisyon. Diğer kitapları bir kez daha okuyabilecek olsam da bu kitabı ikinci kez asla okumam bu kötü basımdan dolayı :( Eğer ki çeviri veya edisyonu saymazsak kitap çok güzeldi. Bu seriyi size tavsiye ederim :)

Gabriel Arafta (Gabriel's Inferno #2)
Gabriel Arafta (Gabriel's Inferno #2)

10

https://illekitap.blogspot.com/2012/12/sylvain-reynard-gabriel-arafta-gabriels.html Gabriel'in Cehennemi kitabının devamı olan Gabriel Arafta da bitmiş bulunuyor... Kitabı ikinci kez okuyuşum bu ve hala aynı duygularla okuyorum. Hala Gabriel'e tapıyor, Julia'yı seviyor ve Dante'yi tanıyım İlahi Komedya'yı okumayı istiyorum. Yazarın eşsiz bir edebiyat bilgisi olduğunu bir kez daha kabul etmek zorundayım. Çünkü her bir alıntı, ele aldığı her bir anlatış o kadar profesyonel ki... insan da onların hepsini okuma isteği uyandırıyor. Beni tanıyan bilir sayısalcıyımdır ve mühendisimdir ama şu kitap beni edebiyat okumaya ve Dante hakkında uzmanlaşma isteği uyandırıyor. :) Kitabın kısaca konusuna değinmke gerekirse; ilk kitapta sevgili olmaya başlayan Gabriel ile Julia'nın hikayesi devam ediyor ancak ilk kitabın sonunda mutlu son onlarınmış gibi görünmesine rağmen pek de öyle devam etmiyor. Çünkü önlerinde çok büyük bir engel vardır... üniversitenin katı kuralları ve öğrenci-öğretmen politikaları... Her şey sorunsuz ilerlerken, aileleri her şeyi öğrenmişken ve oldukça mutlularken bir anda üniversiteye gelen şikayetle hayatları altüst olur. Gabriel, Julia'nın hayalleri için yaptığı fedakarlıkları, Julia'nın bunları nasıl karşılayacağı... duygular, endişeler, kaygılar ve daha fazlasını konu alıyor. Tabi yine Dante ve Beatrice başta olmak üzere başka diğer edebi aşkları da okuyoruz. Onlardan alıntılar da okuyoruz. Başlarda kitap Gabriel ile Julia için mutlu mesut giderken bir olayın olacağı belliydi ve bunu Christa'nın patlatması da ayrı bir hoş oldu. Aslında ilk kitaptan bunun sinyallerini de veriyordu. hayır yani eline ne geçti... tabi yatamadı Gabriel ile... Kitapta üniversite heyetinin önündeki kısımları çok sevdim, cidden öyle mi oluyor bilmiyorum ama o kısımlarda olaylar bir başladı tam başladı. Gerçi bunun sonucunda Gabriel de Julia da iyi acı çektiler, aşkları iyi sınandı ama işte her zaman olduğu gibi aşk kazandı... Ancak şu da bir gerçek ki Gabriel, adamım çok güzel sevdin be :) Heyet karşısında Gabriel'in takındığı tavır ve Julia'nın ilişkilerini itiraf etmesi heyecanlandırıcıydı. Tabi Gabriel yine gücünü gösterdi ve ifadesini ona göre verdi. Açıkçası ondan sonra aralarındaki ayrılıkta Gabriel'de hiçbir suç bulamadım ki en güzeli de ayrılık kısımları Julia'nın olduğu kadar Gabriel'in tarafından da okuyabilmekti. Gabriel ile Julia'nın ilişkilerine yeniden başlamaları ve bu sefer tam bir flört havalarında olmaları çok şekerdi... Kesinlikle Gabriel değişmişti. Ayrılık aşamasında yaptığı her şey bunun deliliydi bence. Sonunda da evlenmeden beraber olmama çabaları da beni gülümsetti. İşte o zaman Julia'nın dediği gibi Profesör Emerson değil de onun elmalıkta tanıdığı Gabriel gibiydi. Aşık olduğu Gabriel gibi :) Özellikle söylemek istiyorum ki heyetin karşısına çıkmalarından sonra Julia ve Gabriel'in ilk karşı karşıya geldikleri kısımda Gabriel'in sözleri... alıntıları... vermek istediği mesaj... hakikaten sevgi doluydu... Sanırım ikisinin ilişkisinin edebi bir aşka benzetilerek işlenmesi de benim en çok dikkatimi çeken ve beğendiğim unsur oldu. Açıkçası İlahi Komedya bu kadar güzel mi bilmiyorum ama şu değişmez bir gerçek ki Gabriel ve Julia gibiydi Dante ve Beatrice... kesinlikle favori efsanevi aşk hikayem olurlar... Şimdi ben elime üçüncü kitabı alıyor ve haftasonumu onunla geçirmeye karar veriyorken sizlere de bol kitaplı bir haftasonu diliyorum :)

Gabriel'in Cehennemi (Gabriel's Inferno #1)
Gabriel'in Cehennemi (Gabriel's Inferno #1)

10

https://illekitap.blogspot.com/2019/03/sylvain-reynard-gabrielin-cehennemi.html Bu kitabı ikinci kez okuyorum ve yorumumu güncelleyip blogumda bulunmasını istediğim için paylaşıyorum. Bu arada instagramda bu seriyi okumayı planladık üç-beş arkadaş serinin yorumlarını sık sık görebilirsiniz burada :D Öncelikle kitabın ilk çıktığı dönemlerde, bu kitabı Grinin Elli Tonu ile kıyaslayanların aklından zoru olduklarına inandığımı söylemek istiyorum. Çünkü direk kıyaslama moduna girerek, kitabı gömenler de olmuştu eleştirenlerde göğe çıkanaranlar da. Ancak bambaşka kulvarlarda olduklarını söylemek istiyorum. Gerek yazarın kalemi, üslubu, konuyu ele alış biçimi olsun gerekse karakterleri olsun ne Grinin Elli Tonu'yla kıyaslanabilir ne de E.L.James'in kalemi ile. Belki bunu söylemem yanlış, farklı türlerde olduklarından dolayı ama ondan çok çok daha iyi bir kitap olduğu da değişmez bir gerçek çünkü içeriği ve karakterlerin anlatımı baya üst düzeydi. Gerçekten yazarın kurgusu çok profesyoneldi ve kitabın içerinde vıcık vıcık bir aşk değil masum, temiz, saf bir aşk okuyoruz. Kelimenin tam anlamıyla efsanelere, tarihe geçmiş aşkları özendirecek kadar yoğun bir aşkı… Tamamen sadakat, güven ve masumiyet üzerine kurulu bir aşk... Kitabı çok özel kılan bir şey de Dante ve Beatrice arasındaki ilişkilerden alıntılar, edebi değeri olan yapıtlardaki aşka özenme, onu yaşayabilme ve karakterlerin kendilerini onlar gibi hissedecek kadar yüce bir aşka sahip olabilme özellikleriydi. İtiraf etmem gerekirse, Dante ve Beatrice’in aşkını, Abelard ve Heloise’in aşkını mera etmeme neden oldular ve kısa zamanda alıp okumaya da niyetleniyorum. Sepetime attım bile kitapları :) Tabi sadece aşk yoğunluğu olan kitaplara dair bahsetmeler yoktu, Victor Hugo’nun Sefiller kitabına da atıflar vardı Dostoyevski’ye dair de… klasik müziklere de… yani bir edebiyat profesörü ve Dante uzmanı olan bir karakteri anlatacak kadar donanımlı bir kurguydu. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; henüz küçücük yaştayken Gabriel’e vurulan ve onunla kısıtlı birkaç saat geçiren Julia’nın yüksek lisans için gittiği Toronto Üniversitesi’nde Dante Uzmanı olarak beraber çalışacağı profesörün Gabriel olması ve sonrasında olanları anlatıyor. Üniversite politikasına göre öğretmen-öğrenci ilişkisinin onaylanmaması, birbirlerinden sakladıkları sırları, gizemli geçmişleri ve hissettikleri aşkı anlatırken edebi aşklara değinip, Dante’ye atıflarda bulunup duyguları doruklara çıkaran bir kurguya ev sahipliği yapıyor kitap. Böyle anlatıldığında sadece aşk romanı gibi görünüyor olabilir ama bir evlatlık olan Gabriel’in ailesiyle ve kardeşleriyle ilişkilerini de anlatırken Julia’nın da sorunlu aile ilişkisine de değiniyor. Kitap anlayacağınız bir çok açıdan donanımlı bir kurguya ev sahipliği yapıyor. Gabriel'i en başından beri çok sevdim. Evet ukala, kendini bir şey zanneden, üstün gören bir karakter ama bırakın da olsun adam Profesör yani, üstelik birçok kişinin okuyup anlamadığı ve çok ağır bulduğu bir karakteri Dante’nin uzmanı... :)) Şahsen ben de öyle olsam tipik Gabriel gibi davranırdım :D Julia ise henüz yüksek lisans yapan geçmişinden dolayı çekingen ve utangaç bir kız... Kitabı elime alıp başladığımda, ilk okuyacağım zaman itiraf etmem gerekirse BDSM olarak bekledim sanırım biraz da kapak tasarımı beni bu düşünceye itti bilemiyorum. Ama kesinlikle değildi. İçerisindeki tek cinsel sahne kitabın sonundaydı o kadar. Ki kitabı ikinci kez okuduğumda ne bekleyeceğimi bildiğimden dolayı daha irdeleyerek ve duyguları özümseyerek okuduğumda karakterlerin aşkı tamamen masumiyet ve güven üzerine kurulu olduğunu… birbirlerini tanımayı, sırları ortadan kaldırmayı ve birbirlerini her şeyleri ile kabul edebilmeleri için çırpınışlarını okudum. Sadece öpüşmeler vardı o kadar... Tabi bunun bir sebebi de bir yer de üniversitenin öğrenci öğretmen ilişkisi konusundaki sınırları. Julia, Gabriel'in tez öğrencisi biraz yukarıda bahsettiğim gibi... Ben gerçekten çok beğendim. Muhteşem bir kitaptı, aşkı iliklerinize kadar hissettiriyordu, yazarın kalemi profesyoneldi ve Dante ile Beatrice çiftinden edebi alıntılar da kitabın araştırılarak yazıldığını gösteriyor. Bu kitabı gözünüzde büyütüp büyük beklentilerle okuyabilirsiniz. Ben şahsen bu kitabı ilk okuduğumda gerek benzetmelerinden gerek rakip görülmesinden dolayı Grinin Elli Tonu gibi bir kitap bekliyordum ama ondan çok daha üstün bir kitap olduğunu gördüm. Her ne kadar o seriyi de Grey’i de çok sevsem de bu kitap bambaşka bir yere sahip bende. Ayrıca şunu da söylemeliyim. Çeviride mi artık edisyonda mı bilemiyorum ama rahatsız eden kelimeler vardı. Mesela en büyük sorun yaşadığım kelime ‘bereket versin’di. Kitapta ne olarak geçiyordu bilmiyorum ama okurken birden böyle bir kelimeyle karşılaşmak… pek hoş olmadı, akışı bozdu. Kitap hakkında söyleyebileceğim tek olumsuz kısım burasıydı. Ben şimdi elime serinin ikinci kitabı Gabriel Arafta’yı alacağım. Bence siz de bu seriyi kaçırmadan deneyin derim.

Arzunun Efendisi (Brotherhood of the Sword/MacAllister #1)
Arzunun Efendisi (Brotherhood of the Sword/MacAllister #1)

8

http://illekitap.blogspot.com/2019/03/kinley-macgregor-arzunun-efendisi.html Ayy nasıl özlemişim historical romans okumayı. Arayı soğutmadan en azından ayda 2-3 tane okumam gerek bu türü yoksa çok özlüyorum. Kinley MacGregor kitaplarını görüyordum ve merak ediyordum. Şimdi okudum ve çok sevdim. Kurgu çok güzeldi, akıcıysı ve merak uyandırıcıydı. Güçlü karakterler vardı ve savaşmaktan korkmayan, istediğini elde etmeye çalışan kadın karakter olması hayranlığımı kazandı. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Draven kendi köyüne saldırıldığını iddia ederken Hugh kendi topraklarına saldırıldığını iddia ederek krala başvurduğında kral çözüm üreterek kendi sadık savaşçısı Draven'ın tek vazgeçemeyeceği ve dönmeyeceği şeyi şerefi üzerine söz verip yemin ederken kendisine daha önce ihanet eden Hugh'dan kızının bir sene Draven'ın korumasına verilmesini ister. Hugh'un en küçük kızı Emily, bir sene Draven'ın yanında yaşamayı fırsata çevirip, genç savaşçının kalbini çalmaya ve evlenmeye karar verir. Kitapta Emily ve Draven'ın arasındaki cinsel çekimi, eğlenceli diyalogları, aşkın bir fidan gibi filizlenmesini ve geçmişin acı hatıraları ve suçluluklarla yüzleşmeleri okuyorduk. Bazen öyle diyaloglar oluyordu ki 32 diş sırıtıyordunuz bazem de kaşlarınızı çatıyordunuz. Draven'ın salonundaki masayı kırdığı sayfalar... süperdi. Bir de kralım karşısına Emily içim cezasını çekmeyi kabullenip çıktığı kısım... Emily'nin karakteristik özelliklerini sevdim. Bu türdeki kitaplarda güçlü kadınları seviyorum. Ne istediğini bilen ve o elde etmek için çırpınan kadınları... Kitapta eksik bulduğum kısım son bölümdeki savaş sahnesiydi azıcık daha detaylandırılabilirdi bence. Onun haricinde kitabı sevdim. Güzeldi ve okumaktan zevk de aldım. Eğer historical severseniz mutlaka el atın derim :)

Tatlı Tesadüf (FBI/US Attorney, #3)
Tatlı Tesadüf (FBI/US Attorney, #3)

10

https://illekitap.blogspot.com/2019/03/julie-james-tatl-tesaduf-fbius-attorney.html Ve Julie James'in ülkemizde yayınlanan 3. ve son kitabı Tatlı Tesadüf'ü de okudum. Açıkçası seriye başladığımda bu kitap elimde yoktu ancak iki kitabını okuduktan sonra bu kitabı da hemen alıp okumalıydım ve bekletmeden hemen aldım. Şimdi yorumuyla karşınızdayım. Kitap, ikinci kitap Yakın Mesafe'den tanıdığımız Jordan'ın ikiz kardeşi Kyle'ın hikayesi... dolayısıyla bence bu seriyi sırayla okumanızı tavsiye ediyorum. Her ne kadar karakterler farklı ve hikayeler de karakterler gibi faklı olsa da ortak paydaları olan iş yerleri olması kitapları birbirine bağlıyor. Bu yüzden bir diğerinin hikayesi bir önceki kitapta görünmeye başlıyor. Bu yüzden sıralı okumanızı tavsiye ederim. Julie James, kesinlikle kitaplarını ve kurgularını sevdiğim yazarlardan biri oldu. Umarıma Ephesus, yazarı bırakmaz ve kitaplarını yayınlamaya devam eder. Yazarın kurguları eğlenceli, seksi, romantik, aşk dolu, aile ve arkadaşlık ilişkilerine dokunurken her bir karakter ayakları üzerinde duran, kariyer sahibi güçlü kişilikler. Bu en çok sevdiğim noktaydı zaten. Bütün sevdiğim özelliklerin tek bir kitapta toplanması bir okur olarak tam istediğim şey oluyor. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse, Twitter'dan terk edilip ardından aldatıldığını öğrenen Kyle Rhodes, bir bilgisayar dahisi olmasını kullanıp Twitter'ı kırk sekiz saatliğine kullanıma kapatır. Yani hackler.... bu durumda başı FBI ile belaya girer ve hapis cezası alır. Ancak ikinci kitap Yakın Mesafe'de ablasının FBI yardım etmesi karşılığında serbest kalacağını öğrenen Kyle, çıkacağı son mahkemede savcının değiştiğini özellikle yerine gelen savcının dokuz yıl önce kalbini titreten ve bir ilişki istediği Rylann'ı görünce içinde bastırdığı bütün duygular dışarı çıkar. Bir savcı olan Rylann, hem kariyeri hem de Kyle'a olan duyguları arasında sıkışıp kalmışken nasıl bir adım atacağını okuyoruz. Bir sabıkalı ile bir savcının aşkı... bence okunması hem çok eğlenceliydi hem de çok romantik. Kitapta Jordan ve Nick'i görmek çok güzeldi. Formlarından bir şey kaybetmediklerini görmek ise süperdi. Cameron ve Jake yine ortada kendilerini gösteriyorlardı bu sefer onların düğün haberini aldık kitabın sonunda :) Kitaptaki arkadaşlık ilişkileri, avukatlık muhabbetleri, FBI dosyalarının ilerleyişi, Kyle'ın yaptığı atılımlar ve bütün bunların yanında işlenen aşk muhteşemdi. Özellikle söylemek istiyorum ki Kyle'ın Twitter'ın CEO'su ile görüşüp onlarla iş yapma mantığını okurken çok eğlendiğimi söylemem gerek. Bir de Kyle'ın üniversiteye girip de orada çocuklarla yaptığı sohbetler.. Kitabı çok beğendim. Cidden çok severek takip ettiğim bir yazar oldu Julie James, umarım Ephesus bizleri çok bekletmez. Sizlere de bu seriyi şiddetle tavsiye ederim :)