https://illekitap.blogspot.com/2019/02/ufuk-acar-eflin.html Feniks Kitap'tan çıkan ve kapağına bayıldığım Eflin kitabı şubat ayının ilk okunan kitabı oldu. Tanıtım yazısıyla ilgimi çeken bir kitaptı ve içerik olarak da okuduğum bir çok kitaba göre oldukça farklıydı diyebilirim. Ufuk Acar'ın okuduğum ilk kitabıydı ve kitabın çabuk okunan ve zaman zaman tam da kalbe dokunan yazılara ve sözlere ev sahipliği yapan kısacık bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Kitabın ara ara yer aldığı hikayeler çok güzeldi ve okurken zaman zaman kişisel gelişim kitabı türünde olduğunu hissettirdiğini söylemeliyim. Aşk, çok güzel hissedilerek yazılmıştı. Duygular bazen öyle bir hal alıyordu ki sanki okur yaşıyormuş gibi hissettirdiğini inkar edemem. Aralarda surelerden, ayetlerden alıntılara yer verilmiş, bölümlere uygun kesitler alınmış olması da oldukça güzeldi. Bu tür bir kitaba çok fazla şey yazılmaz ama ben beğendiğimi söyleyebilirim. Eğer ki kişisel gelişim ve sizlere bir çok duygularla ilgili yön gösterecek bir kitaba ihtiyaç duyuyorsanız bu kitabı tavsiye ederim.
https://illekitap.blogspot.com/2019/01/julie-james-seytan-tuyu-fbius-attorney.html İlk çıktığı zamanlarda almıştım bu kitabı, tabi ilk basım kapağıyla olanını almıştım ve nedense hep erteledim okumayı ancak şimdi okudum ve keşke ertelemeseydim dedim. Çünkü çok sevdim. Julie James'in kurgusunu ilk defa okuyorum ve kurgusu çok güzeldi, su gibi akıyordu ve sıkmıyordu. Bir bakıyorsunuz yüz sayfayı bir oturuşta okumuşsunuz. Polisiye aşk karışımı olması da aksiyonunu hiç bitirmiyor her an tetikte olmayı sağlıyordu. Bunu da sevdim. Beni artık tanımışsınızdır ben vıç vıç aşktansa azıcık aksiyon olan aşkı severim :) bu kitap da bana bunu verdi. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Jack ve Cameron zamanında bir davada beraber çalışmışlardır ancak Federal Savcı davanın geri çekilmesini istediğinde ve savcı yardımcısı olan Cameron bunu FBI ajanı olan Jack bildirdiğinde ikisi arasında olan bütün ipler kopmuş ve işler hakaret vari duruma gelmişti. Üzerinden geçen yıllardan sonra Cameron'un kaldığı otelin yan odasında bir cinayet işlenir ve bu cinayet FBI'ya incelenmesi için verilir. Görevlendirilen ajan Jack ve görgü tanığı olan Cameron tekrar karşı karşıya gelince yıllar öncesinden kalma çekim kendini gösterirken düşmanlıkları da kaldığı yerden devam eder. Jack, hem Cameron'ı korumak hem de ona karşı durabilmeyi amaçlarken aslında olayların hiç de tahmin ettiği gibi gitmediğini öğrendiğinde aralarındaki aşk kendini göstermeye başlar ama hala başlarında bir bela vardır. Katil yakalanmamış ve görgü tanığını ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Jack ve Cameron arasındaki atışmaları çok sevdim. Ancak en sevdiğim detay da karakterlerin yetişkin ve kendi ayakları üzerinde durabilen kişiler olmalarıydı. Genç, yeni yetmeler değildi 30 yaşlarda kariyer sahibi yetişkinler olmaları kurguyu benim için daha güzel hale getirdi. Cinayetin çözümlenme aşamaları, bu sırada yapılanlar falan çok iyi kurgulanmıştı. Eğlenceli sohbetler, gülümseten detaylar ve alevlenen aşk oldukça tatmin ediciydi. Kitapta sadece cinayet ya da çiftin arasındaki aşka değinmemiş Cameron'ın arkadaş çevresine ve Jack'inkine de değinilmiş olması bence kitabı çok daha güzel hale sokmuştu. Bir gecede 200 sayfa okuyacak kadar kapıldım kitaba ve uzun zamandır böyle bir okuma yapmamıştım. Serinin ikinci kitabı elimde ve bekletmeden ona da başlayacağım.
https://illekitap.blogspot.com/2019/01/kutay-gorgulu-60-gun.html Bana böyle kitaplarla gelin arkadaş! Bana vıcık vıcık wattpad hikayeleri ile değil, basılmaya değer, güçlü olay döngüsü olan, okuru tatmin edecek wattpad hikayeleriyle gelin! Bana kitap olmaya değecek hikayelerle gelin! Ve bu kitabın yazarı gibi henüz 18 yaşında olmasına rağmen yaşından oldukça büyük bir kurgu yazabilecek yetenekteki yazarların kitaplarıyla gelin! Biraz isyan ederek başlamış olabilirim yorumuma ama ciddi anlamda artık sırf okur kitlesi var diye erken hikayelerinden sıkıldık ve güçlü kalemler okumak istiyoruz. Bu yüzden bu tür hikayelerin hakkıyla kitap olmasını istiyoruz. İşte öyle bir kitapla karşınızdayım. İlle Kitap olarak instagram da Geveze Kalemler Tur Ekibi'ne üyeyim ve bu kitapta tur kitabımızdı. İyi ki böyle bir kitapta başlangıç yapmışız diyorum! Alıntı görselleri tur ekibi tarafından hazırlananlar, daha fazlası için instagram adresine bakın derim :) Kutay Görgülü, henüz 18 yaşında olmasına rağmen birçoğumuzun yazamayacağı kadar mükemmel bir kurgu ile karşımıza çıktı. Akıcı, şifrelerle, gizemlerle dolu, merak uyandırıcı, psikolojik olarak zaman zaman gerilim yaratan, polisiye, cinayetli, kanlı canlı bir kitap ile karşımıza çıkan yeni yazarlarımızdan. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; intihar gibi görünen bir cinayet mahallinde bulunan bir defterle katil hem düşüncelerini hem de kurbanlarını neden nasıl öldüreceğine dair bilgileri paylaşmaktadır. Polis ekibimizden en iyisi olan ve en çözülmez olayları çözmesiyle bilinen Baha ve ortağı Sıla bu işin peşine düşerler. Hem cinayetler, hem günlüğü incelerken aslında olayın geçmişte yaşanmış olaylara dayandığını ve çok büyük sırlar sakladığını gösterir. Sırlar bir bir çözülürken katilin amacına ulaşmaması ve yakalayabilmek için çırpınan Sıla, büyük acılarla çırpınırken öğrendiği sırlar, yaşadığı işkence dolu anlar, hayatta kalma savaşı sonucunda yüz yüze kaldığı gerçekler şok edici detaylarla süslüdür. Sıla'nın bütün bu kovalamaca içerisinde güçlü bir karakter olması ve sonuna kadar dayanmayı başaran bir kadın olması takdirimi kazandığını söylemeliyim. İçgüdüleri, attığı adımları, savaşı hayranlık uyandırdı. Tabi ki zekası da... Aras, Burak, Yiğit, Simge ise... sonlarına üzülsem de bu uğurda verdikleri savaş çok iyiydi. En çok Arası sevdim sanırım. Sezgi... psikopat sürtük... başka söze gerek yok benim yanımda olsa onu bağlar canlı canlı, canını acıta acıta, çığlıklarını müzik diye dinleyerek parçalara ayırırdım vallahi. Asır Tanrıdoğan... katilin ta kendisi... bu karakteri biz defteri okumaya başladığımızda zaten öğreniyoruz. Kimliği bilinmiyor çünkü hep karga maskesi takıyor. Sonunda kimliği açıklanıyor. O da zaten koca bir sır! Aslında her ne kadar Aras'ı çok sevmiş olsam da Asır'ın zekasına hayran olmamak ve Sıla'nın verdiği savaşa saygı duymamak mümkün değildi. Kitaptaki olay döngüsüne bayıldım. Cinayetlerin işlenmesi, kitabın sonunda Sıla'nın yakalanışındaki odada hapsedildiğindeki detaylar... süperdi. Ama asıl büyüleyen, yok artık dedirten defterdeki detaylardı. Cidden zaman zaman yazarın psikolojisi mi bozuk? İntihara mı meyilli? diye düşünmedim değil ki bunu beraber okuduğumuz arkadaşlarla da konuştuk. Cidden muazzam bir detaydı defter, defterde yazılanlar... ve oradaki şifrelendirmeler... Uzun zamandır bu türde böylesine etkilenerek kitap okumamıştım inanılmaz güzel gitti ve bir kez daha bu türü neden sevdiğimi hatırladım. Sizler okuduğunuzda neler düşünürsünüz bilmiyorum ama ben Kutay Görgülü'nün yazmaya devam ederse ileride oldukça birçok yabancı yazardan daha iyi ve birçok ünlü bestseller yazarlarla yarışacak kadar mükemmel kitaplar çıkaracağını düşünüyorum. İlk kitabı olmasına rağmen bence oldukça profesyonelce kurgulanmıştı. Ben şiddetle tavsiye ederim bu kitabı! Ahh, bu arada söylemeden geçemeyeceğim, gerek kitabın kapağı gerekse kitabın iç tasarımı muhteşemdi. Bölümlerdeki karga görseli kapakla çok uyumuydu ve ayrıca defterin yazılı olduğu kısımların tasarımı ise muhteşemdi.
https://illekitap.blogspot.com/2019/01/stephen-zweig-bir-cokusun-oykusu.html Bugün bir klasik okuyayım dedim. Ara ara insan bu tür şeylere özlem duyuyor ve çok sevdiğim yazarlardan biri olan Stephen Zweig kitaplarından birini elime aldım. Stephen Zweig'in daha öncesinde iki kitabını okumuş biri olarak söylemeliyim ki bu adamın hikayeleri su gibi akıp gidiyor gerçekten. Tabi buna çevirmenin mükemmel çevirileri de eşlik ediyor. Kelimenin tam anlamıyla adının hikayesi olan kitap, Madame de Prie'nın sahip olduğu gücü kaybetmesi ve sürgün edilmesi sonunda yaşadığı psikolojik çöküş, bunalım sonrasında hayatının sonlandırmasını anlatan bir hikaye. Aslında Madame de Prie'nın aslında ne kadar boş bir hayat yaşadığını, kibrinin ve kendini beğenmişliğinin sonunu hazırladığını da okuyoruz. Zweig, kadınların karakterlerini ve ruhsal durumlarını çok iyi analiz ettiğini bir kez daha anlıyoruz. Her ne kadar bu kitabı da sevmiş olsam da okuduğum diğer iki kitabına kıyasla bir tık aşağıdaydı diyebilirim. Zweig bence, modern klasikler dünyasında tanınması ve okunması gereken yazarlardan.
http://illekitap.blogspot.com/2019/01/pnar-gencal-ask-gurur.html Roma, Ben Geldim kitabından sonra kalemini bildiğim Pınar Gencal'ın son çıkan kitabı Aşk-ı Gurur'u okudum ve şunu söylemeliyim ki yazarın ilk kitabına göre çok daha iyiydi bence ya da bana öyle geldi. Çoğu zaman okurken kurgunun gidişatını tahmin edecek olsam da Aşk ve Gurur filmini izliyormuş gibi hissettim kendimi. Ki ben Aşk ve Gurur'un kitabını okumadım sadece filmini izledim ve bu kitapta bana belki bu yüzden çok çok tatlı, sevimli, yüzümde gülümsemeyle okumama neden olacak bir haz verdi. Pınar Gencal, zaman zaman romantik zaman zaman eğlenceli olay döngüsünü kaleme olması ve kitabı okurken sıkmadan, gereksiz uzatmadan ve havada herhangi bir şeyin kalmasına izin vermeden su gibi akan bir kitap yazmış. Açıkçası bu tür klasikleri günümüze uyarlamaları yabancı yazarlarda görüyorduk ve şimdi bir Türk yazarın bunu yapmış olması ve altından da bence başarıyla kalmış olması çok çok güzeldi. Kendisini bu yüzden tebrik ediyorum. Kitabın detaylı konusuna değinmeyeceğim çünkü hepimiz Aşk ve Gurur kitabını okuduk ya ad filmini izledik o da olmadı kulaktan dolma bir şekilde hikayesini biliyoruz. İşte bu kitap, Aşk-ı Gurur da o hikayenin Türkçe versiyonu gibiydi. Tabi ufak tefek farklılıklarla ve yazarın özgünleştirdiği diyaloglarla... Kitaba dair en sevdiğim karakterlerin baş karakterlerden çok Özgür ile Ayşegül olduğunu söylemeliyim. Her ikisinin naifliği ve karakterleri inanılmaz tatlıydı. Muhteşem bir çiftlerdi kesinlikle. Orhan... adamı anlatmaya gerek yok bence alın karşınıza Bay Darcy'i bakın Orhan'a... o kadar yani :) Ama bazen adamın cidden hoşuma giden tavırları veya konuşmaları olduğunu da inkar edemem. Günsel ise... kız başlı başına olay, anlatılmaz yaşanır der susarım... cidden yani. Toygar, Faik, Burcu, Yıldız ve diğerleri... kitabın her an, her bir sayfasına renk katan kişilerdi bence -ki çoğu zaman öyle düşündüm- bu kitap ana karakterler bir tane değildi hepsi ana karakter gibiydi. Ben kitaplarda sadece iki karakter üzerine dönen kurgulardansa birçok karaktere değinen kurguları seviyorum. Bu kitapta da bunu görmek beni memnun etti açıkçası. Kitabın adada geçmesi bence kitabın en güzel detaylarından biriydi, uzun zamandır gitmiyordum ve gitme hevesi doğdurdu içime açıkçası. Özledim o ortamı, manzarayı... Oradaki komşuluklar, sohbetler, birbirlerini tanıyan tavırları okumak muhteşemdi. Bana küçüklüğümdeki mahalle ortamını hatırlattı. Azıcık spoiler veriyor olabilirim ancak söylemek istediğim bazı şeyler de var. Simge'nin Ayşegül ile Özgür adına verdiği partide Günsel'in Ceylan'ın hakkından gelmesi muhteşemdi. Asaletiyle hakkından geldi valla. :) Simge'yi kitabın başından sonuna kadar hiç sevmedim. Yıldız'ın Orhan'ı adaya çağırıp Günsel ile aralarını yapmasına ise bayıldım :) Yorumumu kısa keseyim ben çünkü konusu detaylıca bilinen bir hikayeyi detaylı yorum yapmak bence heves kaçırır. Bu yüzden okuyun diyorum. Ben sevdim ve Bay Darcy hayranlarının kaçırmaması gerektiğini düşünüyorum :)
https://illekitap.blogspot.com/2019/01/david-beers-cerrah-luke-titan.html Ve bir polisiye kitapla karşınızdayım. Arkadya Polisiye'den çıkan son kitap Cerrah, gerek kitap kapağı gerekse konusu ile oldukça ilgimi çekip radarıma yakalanan bir kitaptı. Neden bu kadar geç okudum bilmiyorum ama okudum ve incecik bir kitap olduğu içinde hemen bitti. David Beers, ülkemizde ilk defa bu kitabıyla tanınan yazarlardan ve biliyorsunuz ki Arkadya Polisiye, bu türde bize yeni yazarları tanıştırıyor. "Luke Titan Chronicles" serisinin ilk kitabı ve seri 4 kitaptan oluşuyor ve serinin ilk kitabı Cerrah. Bir yerde hem karakterleri tanıdığımız hem de olayların altındaki nedenlerin önümüze sunulduğu bir kitap diyebilirim tabi bütün nedenler değil, sonuçta serilerde bir şeyler hep gizli kalmalı. ;) Kitap; kendisine Cerrah lakabı takılmış kurbanlarının kusursuz bir şekilde gözlerini yerinden çıkarıp öldüren bir seri katili ve FBI polisi olan Luke, Tommy ve Christian'ı anlatan bir kitap. Birçok kitabın aksine burada katil gizli değil, ilk sayfalardan katili ve amacını biliyoruz ve nedenlerini de ilerleyen sayfalarda okuyoruz. Kitabın en ilginç kısmı katile yardım eden kişi ve bu kişinin olay döngüsünü nasıl etkilediği asıl kilit nokta ve bunu da bir yerde gizlemiyor kitap her şeyi açıkça ortaya sererken her şeyin aslında çok da güzel ört pas edilebileceğini ortaya çıkarıyor. Aslında çok da gizemli olmasa da bazı noktalarda gizemli bir kitaptı. Malum serinin heyecanını söndürmemek adına bazı şeyler veya sebepler gizemli kalmalı. Kitapta benim için en ilginç kısım Christian ve Luke'tu. Onların insan üstü zekası cidden hayranlık uyandırdı kurguya. Katilin cinayet işleme aşamaları biraz daha detaylandırılabilinirdi bence ve kitaba azıcık daha aksiyon katılabilinirdi diye düşünmedim değil. Bazen cidden oldukça yavaş gittiğini itiraf etmeliyim ama son sayfalarda bir o kadar hızlı aktı ve sonunda ne olacağının merakı ile bir baktım kitap bitmiş. Söyleyemeyeceğim bazı spoiler içerikli detaylar var onlar ciddi anlamda beni şaşırtan ve hayret ettiren şeylerdi ama onların nedenini de ilerleyen kitaplarda göreceğimizi düşünüyorum.
http://illekitap.blogspot.com/2019/01/fatih-murat-arsal-odunc-ask-zoraki.html Artık fark etmişsinizdir ki ben koyu bir FMArsal kitapları fanıyım. Yazarın her çıkan kitabı alıyorum ve birkaç kez okuyorum da. Ödünç Aşk kitabı da çıktığında almış olmama rağmen hemen okumadım çünkü henüz yazarın kaleminden ayrılmaya hazır hissetmiyordum kendimi ama sonra fark ettim ki zaten ben kitaplarını ara ara elime alıp okuyorum o yüzden neden bekleteyim ki. Canım tekrar yazarın kitaplarını okumak istediğin de alıp okuyacağım ya da ara sayfalarını kurcalayacağım diye düşünerek kitabı daha fazla bekletmeden okudum. Ayrıca demek istiyorum ki bu hikaye facebook da yayınlanırken okumuştum şimdi 2. kez okuyor olmama rağmen çok sevdim :) Fatih Murat Arsal, ülkemizde onlarca kitabı yayınlanmış aşkı çok güzel kaleme alan Türk yazarlarımızdan biri. Kendisi hem çok güzel kurguluyor, hem de duyguları okura çok güzel yansıtıyor. Absürt kaçan ya da hava da kalan hiçbir detayı olmuyor kitaplarında. Ara ara kadın karakterlerine kızsam da erkeklerin anlamazdan gelmeleri yüzünden gözlerini oyacak olsam da kitaplar muhteşem oluyor. Bu arada erkeklerine karşı hissettiklerim sadece saniyelik yoksa ben FMArsal erkeklerini severim ;) Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; henüz on dokuz yaşında olan Aydan, arkadaşlarıyla yaptığı tatil gezisi sırasında acı bir gerçekle karşılaşır. İlk kez birlikte olduğu sevgilisi Mert'in kendisi ile evlenmek istemediğini, öyle bir planının olmadığını öğrenir. Ayrıca Aydan, Mert'ten bir bebek beklerken Mert'in bu şekilde davranması genç kızı bir çıkmaza sürüklemektedir. Bebeği aldırmak istemeyen Aydan, kendince bir çözüm bularak kaldığı pansiyon sahibin oğlu Salih ile anlaşmalı bir evlilik yapmak için para teklif eder. Salih, her ne kadar yakışıklılığı, esrarengiz gözleri, davranışları ile genç kızların gönlünü fethedebilecek biri olsa da Aydan kendisini Mert'e öyle odaklamıştır ki Salih'in teklifini kabul etmesin, başkasının çocuğuna babalık ederken Aydan'ı zor durumdan kurtarmasına minnettar olurken ona yavaştan yavaştan aşık olduğunu fark edemez. Çok ani gelişen evlilikleri aslında bir yerden sonra normal evlilik olmaya çok yaklaşmışken ortaya çıkan gerçekler ve Mert'in Aydan'ın peşinde olması Salih'i ile Aydan'ın arasının bozulmasına ve yollarının ayrılmasına neden olur. Aradan geçen altı yıl sonunda artık Aydan, henüz boşanmamış ama ayrı yaşadığı kocası Salih ile aralarındaki sorunları çözüp, tekrar birlikte olabilmeyi hedeflerken Salih'in soğuk ve mesafeli tavırlarını yumuşatabilecek mi onu okuyoruz. Öncelikle söylemeliyim ki Aydan, Ismarlama Bebek kitabındaki Turgut'un kız kardeşidir. Yani Zoraki Gelin Serisi'nin 3. kitabı olmasına rağmen aslında asıl bağlantılı olduğu kitap Ismarlama Bebek, bu yüzden size tavsiyem bu iki kitabı da okumanız. Çünkü Turgut ve Vildan çiftini burada görmeniz mümkün tıpkı Ismarlama Bebek kitabında Salih ve Aydan'ı görmenizin mümkün olduğu gibi. Salih'in tavırları ve karakteri cidden takdirlikti. Adamın Aydan'ı sahiplenmesi, sahip çıkması, onunla olan dakikaları veya bir ara geldiklerindeki tavırları falan o kadar güzel ve hayran olunasıydı ki zaman zaman iç çekmeden duramadım. Hele ki Aydan'ı ziyarete geldiği ve Mert'le gördüğü zaman kırmızı güllerle gelmesi... Ahh ama Salih dedirtti. Aydan bence çok büyük hatalar yaptı. Salih, ondan daha iyisini hak ediyordu ama gönül işte... Aydan'a kondu yapacak bir şey yok. En azından sonunda mutlu Aydan'la da biz kendimizi öyle avutuyoruz. Açıkçası şu FMArsal boylarını en az kardeşimi savunduğum kadar savunuyorum şu kadınlara karşı bu yüzden kimseye laf söyletmem :D Aydan'a söylenecek bir şey yok, her ne kadar çok hata yapsa da sonunda her şeyi göze aldı ve sevdiği adamı elde etmeye çalıştı. Aklı geç geldi çok geç adım attı ama zararın neresinden dönse kardır. Kaybettiği yılları olmasaydı şimdi belki de ikinci çocuk için değil üçüncü çocuk için kocasıyla konuşuyor olurdu. Melike'ye en başında saydırdım hala da saydırıyorum ve Allah'tan belasını buldu. Sonunda onunla ilgili okuduğum o gerçekten sonra aklımdan geçen ilk şey Allah'ın sopası yok oldu ki Mert içinde öyle düşündüm. Ama Mert'in hala içten içe Aydan'a aşık olması da içimi sızlattı ancak kendi etti kendi buldu. Nilay, tıpkı Ismarlama Aşk'ta gönlümü nasıl fethettiyse bunda da aynı şekilde fethetti. Ufak kız çocukları... bambaşkalar ya :) Kitabın son bölümünde mutlu aile tablosunun yanında Vildan ve Turgut'u oğulları Volkan ile mutlu mesut görmek çook güzeldi. Umarım başka bir kitapta Aydan ve Salih'i de bir oğulla okuruz ya da bir kızla... aslında fena olmazdı 2. kız evlat :) Çok konuştum sanırım spoiler vermemek için zor turuyorum kendimi o yüzden susuyorum artık ancak kitabı çok sevdim. Her ne kadar bazı kişiler çok sıkıldıklarını, beğenmediklerini, diğer kitaplarından bir tık daha kötü olduğunu düşündüklerini söyleseler de ben sevdim ki zaten hikayeyi biliyordum bir de sayfalarda okumak da hoşuma gitti. Bir FMArsal severseniz mutlaka alın okuyun derim. Eğer ki daha önce yazarın kitaplarını denemediyseniz de bunu fırsat bilip bu seriyi alın derim ben :)