inci, 988 adet değerlendirme yapmış.  (55/142)
Londra Caddesi (On Dublin Street, #2)
Londra Caddesi (On Dublin Street, #2)

10

http://illekitap.blogspot.com/2018/05/samantha-young-londra-caddesi-on-dublin.html Samantha Young'un On Dublin Street serisinin 2. kitabı Londra Caddesi'ni de bitirdim. Açıkçası Dublin Caddesi'nden oldukça farklıydı ve onun gibi mükemmel değil diye uyarıldığım için beklentimi çok da yükseltmemiştim ama ben sevdim Londra Caddesi'ni de. Konusu, kurgusu, karakterleri, her şeyini sevdim kitabın. Tamam Dublin Caddesi'nden farklıydı ama çok da güzeldi. Karakteri zaten tanıyorduk. Dublin Caddesi'nde Joss'un bardan arkadaşı Jo'nun hikayesiydi. Orada tanıdığımız zengin adam avcısı Jo'nun aslında hiç de tanıdığımız gibi biri olmadığını okuduk. Kendince sebepleri her ne kadar haklı olsa da aslında hiç de olmadığı biri gibi davrandığını ona gösteren ve aslında onu olduğu gibi kabul edecek, sevecek adamların da olduğunu gösteren Cam'i de okuyoruz. Ben sevdim kitabı. Oldukça romantik, tutkulu, aşk dolu, duygusal, arkadaşlık ilişkileriyle dolu bir kitaptı. Kesinlikle sevdim. Jo'nun Malcolm ile olan ilişkisini aslında sevmiştim tam da Jo'ya hak ettiği değeri verecek bir adam diye düşünüyordum ama Jo'yu olmadığı biri haline getiriyordu ve ailesi konusunda nasıl hisseceğini bilemediğimden ayrılmaları çok iyi oldu. Cam ise... adamım... seni ben de alabilirim :) Cam'i çok sevdim açıkçası. Tam da Jo'nun yanında görmeyi isteyeceğim bir adamdı ve onu kendi olmasını sağlayıp ailesine sahip çıkacak bir adamdı ki öylede oldu. Cam'in eski sevgilisi ile olanlar beni bile gerip bir şeylerden şüphelenmeme neden olmuşken Jo'nun şüphelenmemesi olmazdı zaten. Ama eski sevgili Blair'de bizi haklı çıkardı yani ;) Jo'nun babasınım çıkacağını ve bir sorun çıkaracağını tahmin ediyordum çünkü her şey fazla mükemmel gidiyordu ama tam o anlardan Blair'in de atak yapması fena oldu. Braden ile Joss'un sahiplenici ve arkadaş tavırlarını çok sevdim. Özellikle Jo'nun en zor anında ve babasıyla yaşadığı olaylarda ona destek olmaları çok güzeldi. Ki onları da okuyabilmek ayrı bir güzeldi. Nişan ve düğün hazırlıkları falan... nasıl da tatlılar :) Ellie ve Adam bile vardı ki onlar da çok sevimlilerdi. Bence ayrı bir ktiabı olmalıydı onların hikayelerinin de. Cole... Jo'nun küçük kardeşi... bu kitapta öyle bir karaktere ihtiyaç vardı çünkü kitabın en eğlenceli, en sevimli karakterdi bence. Kitabın son bölümü tam da mutlu son severlere göreydi ve ben bayıldım. Kitabı ben beğendim. Tabi ki Dublin Caddesi gibi değildi, çünkü karakterlerin hayatları ve hikayeleri farklı olduğu için kitaplar baika kulvarlara çıkıyor. Joss ve Braden'in hikayesinden daha dram ve acı bir hikayeydi. Bu yüzden farklı kulvar dedim. Jo'nun kendine dair olan güvensizlikleri ve olmadığı kişi gibi davranarak güven araması... sonunda ise Cam'n yardımlarıyla kendisi olması, aşkı ve hayatını kabullenmesi çok güzeldi. Benim çok hoşuma gitti. Bu serinin devamı gelmesini isterim. Diğer kitaplarda çıkmalı, hepsi güzel hikayeler barındırıyor ve içimden bir ses hepsi ayrı bir güzel olduğunu söylüyor. Umarım DEX, devamını getirir serinin.

Dublin Caddesi (On Dublin Street, #1)
Dublin Caddesi (On Dublin Street, #1)

10

https://illekitap.blogspot.com.tr/2018/05/samantha-young-dublin-caddesi-on-dublin.html Açıkçası kitaba başlarken beklentim çok düşüktü ve Derin Tutku tarzında bir kitap okuyacağımı düşünmüştüm. Ama yanılmışım. Hatta ilk olarak Derin Tutku'yu okuyup sonra bunu okuduğuma mutluyum çünkü bu çok çok çok daha güzeldi. Bayıldım! Samantha Yount, bence hep yetişkin karakterleri konu alan kitaplar yazmalı çünkü bu işi harbiden çok iyi beceriyor. Bu kitapta duygular o kadar güzel anlatılmıştı ki sinirlerini, acılarını, öfkelerini hissederken çaresizliklerinde çaresiz, aşklarında ise heyecan duymadan geçemedim. Cidden çok iyiydi. Kitap kısaca küçük yaşlarda ailesini kaybeden ve bu acıyla başa çıkamayıp hiç yaşanmamış sayıp yaşadığı yeri terk edip İskoçya'ya yerleşen Joss'un hayatına aniden bir takside giren yakışıklı ve tam bir alfa erkeği olan Braden'ın ilişkilerini konu alıyor. Joss, insanları kendi hayatına sokmaz, samimi olmaz ve kesinlikle geçmişinden bahsetmezken Braden onu tepetaklak ederken yeni ev arkadaşı Ellie ise tekrardan aile, dost, kardeş olmayı öğretiyor. Kitapta en çok hoşuma giden şey Ellie'nin arkadaş canlısı tavırları Braden'ın tipik İskoç erkeği halleri ve bütün bu normal davranışların Joss için anormal gelmesi... onun içinde kaldığo ve farkına varmadan kapıldığı bu duygu fırtınası cidden hoşuma giderek okuduğum satırlar oldu. Braden'ın Joss'u bu kadar iyi tanıyıp ona göre davranması ve aşkını inkar etmek yerine göğsünü gere gere söylemesi, bundan utanmaması takdirimi kazandı. Hele bir de Joss'u kaybetmemek adına yaptıkları çok güzeldi. Ellie'yi çok sevdim tam bir kız kardeş, evin yaramaz haylaz kızı gibi bir enerjisi vardı. Aşkı ise imkansız değildi ama ağabeyinin arkadaşına aşık olmak da biraz riskliydi. Onlarında kendi mutlu sonlarını yazmaları çok güzeldi. Joss'un bardaki arkadaşı Alistar ve Craig ile olan diyologlarında çok eğlendim. Kitapta en çok dikkatimi çeken şey, her yere taksiyle gitmeleri ya da yürümeleri... Braden oldukça varlıklı bir iş adamı ama araba kullanmadı... acaba İskoçya da araba kullanmak farklı bir durum mu diye düşündürdü. Nasıl da alakasız bir şeye takılmışım yalnız :) Joss'un son sahnede her şeyi Braden'e dökülmesi çok duygusaldı. Braden'ın Joss'un korkup kaçmasından ve ayrılmak istemesinin altındaki nedenleri anlaması ve ona karşı oynadığı oyun ise... cidden gülümseyerek okumama neden oldu. Çok daha fazla bahsedersem çok fena spoiler vermiş olacağım o yüzden kısa kesiyorum. Ama şunu söyleyeyim ben bu kitabı çok beğendim. Cidden beklentimi fazlasıyla karşıladı ve içimde bir İskoç'a aşık olma isteği uyandırdı. Historical Romans'larda İskoç aşığıyız zaten ama günümüz aşk romanlarında da olabilirmişiz. Bence mutlaka okuyum seveceğinize inanıyorum.

Sığ Sularda Kaybolan (Into the Deep #2)
Sığ Sularda Kaybolan (Into the Deep #2)

5

https://illekitap.blogspot.com.tr/2018/05/samantha-young-sg-sularda-kaybolan-into.html Derin Tutku'nun devamı olan Sığ Sularda Kaybolan da bitti. Hiçbir kitapta bunda olduğu kadar beni sinir eden bir çifte tanık olmadım. Cidden Jake ve Charley'in büyümesini okuduk. Amma da çocukça tavırlar, inançlae içerisine girdi de Jake'i üzdü bu kız. Bir ara Jake daha iyisine layık diye de düşündüm. İlk kitapya her şey bir nebze iyi gibi bitmişti ama bu kitapta öyle olmadığı anlaşıldı Bir yerde halı altına süpürülen sorunlar gün yüzüne çıktı. Bana sorarsanız pireyi deve yapan bir kızdı Charley, çünkü ailesiyle oturup adam akıllı iletişim kursa bir çözüm üretebilecekken hemen kabuğuna çekilip, fedakarlık adı altına sakladığı korkaklığıyla bir çuval inciri berbat ett resmen. Bu kitapta, aslında bu hikayede en sevdiğim çift Beck ile Claudia'ydı ve onların mutlu sonu beni de mutlu etti. Tabi Jake ile Charley'de mutlu sonlarına ulaştılar ama Jake tam bir hayatı zindan etme aşamasından sonra... Neyse, ben kitabı abartılacak kadar iyi bulmadım ama okurken iyi vakit geçirilip hemen bitirilecek bir kitap olduğunu düşünüyorum. Çok büyük beklentiye girmeden okursanız hayal kırıklığı da yaşamazsınız.

Derin Tutku (Into the Deep #1)
Derin Tutku (Into the Deep #1)

7

https://illekitap.blogspot.com.tr/2018/05/samantha-young-derin-tutku-into-deep-1.html Samantha Young'ın ilk okuduğum kitabıydı Derin Tutku, hatta yazarın kurgularıyla ilk defa bu kitapla tanıştım bile diyebilirim. Bu kitaba dair çok yorum okudum ve bazı arkadaşlarım beğenmişken bazıları beğenmemişti ve aralarında benimle aynı zevki paylaşanlarda vardı bu yüzden beklentim çok düşük başladım kitaba sanırım bu yüzden de sevdim. Kitaplarda özellikle ilk kez tanışacağınız yazarlarla çok yüksek beklenti olmadan okumanın çok yararını hissettim bu yüzden bu düşünceyle okuyorum ilk defa okuduğum yazarları. Derin Tutku, çok ahım şahım konusu olan bir kitap değildi. Aslında biraz daha duygulu yazılmış olsaydı belki çok etkileyici olabilirdi ama duygular biraz havada kalmıştı. Yani kitapta tam ergen olduğu dönemlerindeki Jake ve Charley gerçek aşkı buluyorlar ve bunu acı olaylarla yolları ayrılıyor, üzerinden geçen 4 sene sonra tekrar karşılaşıyorlar. Aralarındaki aşkı, krıgınlıkları, tutkuyu ve acıyı daha fazla duygulu anlatılmış olsaydı muazzam bir aşk hikayesi ortaya çıkardı bence. Bu yüzden duygusal konuda biraz eksik geldi. Kitapta en sevdiği şey arkadaşlıklardı çünkü sanırım en doğal ve en doğru şeydi. Açıkçası onların bu ilişkilerini okumak çok güzeldi. Beck ile Claudia ilişkisi benim daha çok ilgimi çekti çünkğ Claudia'nın aşık olduğu belliydi ama Beck'in de ona karşı boş olmadığı belli gel gör ki Beck ne çapkın hayatından vazgeçiyor ne de Claudia'dan. Kızın hayatına biri girdi mi çıldırıyor ama kendisi kızlarla takılıyor. Açıkçası zaman zaman Beck'e kafa göz dalasım geldi. Onların sonunu da Jack ile Charley kadar merak ediyorum. Açıkça söylemek gerekirse Lowe'a bayıldım ve bence Charley, Jake aşkından vazgeçip onunla olsa daha mutlu olurdu sanki ;) Ayrıca kitapta imla hataları çok fazlaydı ve bu oldukça rahatsız edici oldu ki ben genelde takılmam çok fazla ama rahatsız ediciydi. Zaman zaman anlam bozukluğu çok oluyordu. Keşke daha düzgün bir edisyondan geçseydi kitap. Neyse çok uzatmayayım ama genel olarak çok beklenti olmadan okunursa sevilir ama beklenti yüksek okunursa beklentinizi karşılamaz. Benim nazarımda 5 üzerinden 3lük bir kitaptı.

Kimi Seçtiğine Dikkat Et! (Karanlık Elementler #3)
Kimi Seçtiğine Dikkat Et! (Karanlık Elementler #3)

9

https://illekitap.blogspot.com.tr/2018/05/jennifer-l-armentrout-kimi-sectigine.html Karanlık Elementler serisinin 3. kitabı Kimi Seçtiğine Dikkat ile muhteşem seriyi mutlu sonla bitirdik. Bu seriyi okumayı niye bu kadar ertelemişim hiç bilmiyorum. Cidden çok iyiydi ve çok beğendim. 2. kitabın kaldığı yerden devam etti. En son Sam'in Lilin olduğunu öğrenmiştik ve kitap da oradan devam ederek başladı. Bazı sırlar ortaya çıktı, nasıllar nedenler sorulmaya başlandı ve kitap son sürat sona doğru gitti. Açıkçası ikinci kitabın başından beri Sam'deki değişikliklerin başından beri onda bir anormallik olduğunu fark etmiştim ve yanılmadım da ama bu kitapta beni yanıltan Lilin'in yapabilecekleriydi. Ah bir de onu nasıl öldürebilecekleri hakkındaki gerçekti. Harbiden tam bir seçim yapılması gereken bir kitaptı. Layla'nın Cehennem'e yaptığı yolculuk çok iyiydi çünkü aklımda hiç de canlandırdığım gibi değil bambaşka çıktı o sayfalar. Cadıların Layla'yı iyileştirmenin karşılığını merak ediyordum ve aslında hiç de aklıma gelmeyem bir şey istediler. İtiraf edeyim benim de içim bir hoş oldu bende üzüldüm.. istedikleri şey bir yerde okurun da parçası oluyordu. Kilisede Lilin ile savaşılması çok güzel anlatılmıştı hatta Abbot'un yaptıkları ise hiç de beklenmeyecek şeylerdi çünkü adamın iki kitap boyunca sergilediği tavra çok zıt bir davranış oldu ama bence olması gerekende oydu çünkü bir şekilse kendisini Layla'ya ve Zayne'e affettirmeliydi diye düşünüyorum. Layla'nın tüylü kanatları ve ne olduğu muamma olarak kaldı. Kitaptaki bütün karakterler için bir bilinmezdi ve bir ilkti okurun içinde yanı şekilde kaldı :) Lilin ile Layla'nın karşılaşması... ımmm biraz yavan mı kaldı sanki. Bu tür detaylarda sanırım ilk iki kitaba göre yavan kaldı galiba çünkü final kitabı olayların çözülmesi ve daha fazla bir mücadele okumak istiyor okur ama bu kitapta daha fazlası yoktu ve bence ilk ikiden bile azdı. Danica ile Nicholai... ikisinin ismini aynı cümlede görmek bana bir aşkın filizlenmek üzere olduğunu hissettirdi. En azından mutlu sona bir adımdı. Zayne ise büyük bir kalp kırıklığı yaşadığı için o henüz kendini toparlayamadı ama nedense Stacey ile mesajlaşmalar konuşmalar... belki dedirtti. Tabi bunu da bilemeyeceğiz çünkü bu kısımda öyle kaldı. Bir tek mutlu aşk dolu diyeceğim Roth ile Layla oldu. Zaten bence Roth, iblis miblis ama içinde, özünde iyi ve mutluluğu hak ediyor. Kitabın sonunda Patron'u gördük ve karşısında yaratıcıyı da gördük. Büyük bir sürpriz de ve bu her an her daim yanımızdalar hissi uyandırdı. Neyse... genel olarak sevdim kitabı ama final kitap olaral daha beklentim yüksekti. Özellikşe ilk iki kitaptan sonra. Ama yine de güzeldi. Her şey tatlıya bağlandı. Bence sırf Roth ile tanışmak için bile seriye el atmalısınız. Ben çok sevdim bu seriyi size de tavsiye ederim.

Kime Dokunduğuna Dikkat Et! (Karanlık Elementler, #2)
Kime Dokunduğuna Dikkat Et! (Karanlık Elementler, #2)

10

http://illekitap.blogspot.com.tr/2018/05/jennifer-l-armentrout-kime-dokunduguna.html Karanlık Elementler Serisi son sürat devam ediyordu ve bu okur da ara vermeden soluksuz okuyordu. Uzun zamandır gecenin yarılarına kadar okumama neden olacak bir kurguya denk gelmemiştim.Meğersem benim Jennifer L. Armentrout okumam gerekiyormuş. Resmen kitabı elimden bırakamadım ve erken kalkıp işe gitmeyecek olsaydım muhtemelen 3. kitaba da başlardım. Jennifer L. Armentrout, yine yapmış yapacağını zaten heyecan veren soluksuz okunan seriye daha da bir adrenalin katmış. Hele ki son 100 sayfa nefesimi tutup okudum o kadar iyiydi. Kitap, ilkinin yarım kaldığı yerden devam ediyor. Ayini bozmayı başarmışlardı ve Roth'ta cehennem çukuruna gitmişti o iblisle beraber. Sonrasında aslında ayinin pek de başarısız olmadığı ortaya çıkıyor. Çünkü olmaması gerekenler olmaya başlıyor. Bunun üzerine Roth sahalara geri dönüyor. Yine bir Veliaht Prens olarak boy gösterirken kendini Layla'dan uzak tutmak zorunda. Bu da Layla'yı Zayne'e yakınlaştırırken onları izlemek zorunda kalıyor. Ama tabi asıl olaylar bunlar değil. Bunlar aşk cephesinde olanlar ama asıl olaylar ayinin sonrasındaki gelişmeler... Bir Lilin'in doğduğunu düşünüyorlar! Okulda ve hayatlarında meydana gelen tuhaf olaylar olmaya başlıyor, Layla'nın yetenekleri değişime uğruyor... Bir de işin içine Cadılar giriyor. Bu kısım benim için cidden tam bir sürpriz oldu çünkü beklemediğim bir detaydı. Ama beğendiğim ve hoşlandığım bir detay oldu açıkçası. Roth ile Layla arasındaki ilişkinin hep düzelmesini istedim çünkü nedense Roth'un Layla'ya kendini gösterdiğinden daha fazlası olduğunu düşündüm hep ki yanılmadım da bunu kitabın sonunda görüyoruz. Stacey ve Sam'in gerçekleri öğrendiklerindeki tavırları süperdi. Açıkçası bende beklemiyordum bu kadar normal karşılamalarını. Bir de beni oldukça şaşırtan şey kitabın son sayfalarındaki olaylardı. Abbot'tan böyle bie şey bekliyordum ve hep tetikteydim ama Nicholai ve Dez tavırları ile hayranlığımı kazandılar ve tebrik ettim. Hele ki o kısımda Roth'un gelişi yeminle nefes kesiciydi. Vay be dedim yani. Süperdi :) Kitabın son kısımları şaşırtıcıydı, şanslıyım ki 3. kitap hemen elimin altında da devam edeceğim. Eğer ki seri bitmemiş ve biz de devamını bekliyor olsaydık meraktan ölürdük muhtemelen. Yazar okurlarına bir süpriz yapmış ve Zayne tarafından bir bölüm koymuş kitabın arkasına. Çok tatlı bir sürprizdi ama keşke koymasaydı çünkü Zayne, Layla, Roth aşk üçgeninde ben Roth tarafını tutan biri olaral Zayne ile Layla arasında bir şey olmamasını isterdim ama şimdi Zayne'in duygularını okuyunca adama üzüldüm ki. Neyse illa ki biri kaybedecek... üzgünüm Zayne. Ben yorumumu bitiriyorum yoksa resmen kitap içeriğine gireceğim o yüzden en iyisi kısa kesmek. Şiddetle tavsiye ederim. Mutlaka okuyun. Şansılısınız ki seri bitti peş peşe okuyabilirsiniz.

Kimi Öptüğüne Dikkat Et! (Karanlık Elementler, #1)
Kimi Öptüğüne Dikkat Et! (Karanlık Elementler, #1)

10

http://illekitap.blogspot.com.tr/2018/05/jennifer-l-armentrout-kimi-optugune.html Allah'ım bu nasıl bir kitaptı böyle. Bu kadın şimdiye kadar beni hiç hayal kırıklığına uğratmadı ve hep beklentimi karşıladı. Hatta bazen öyle şeyler yaptı ki soluksuz bırakıp nefes kesip hadi canım diyerek okudum kitaplarını. İşte o kitaplardan biriydi Kimi Öptüğüne Dikkat Et! Çünkü beklediğimden daha başka bir kurgusu vardı ve cidden çok iyiydi. Jennifer L. Armentrout; sıkmayan, akıcı ve sürükleyici kurguları kaleme alıyor. Okuru şaşırtan detaylarla süslüyor kurgularını ve öyle ki okurken kitabı elinizden bırakamıyor eğer okuduğunuz seriyse hemen devamını getirme isteğiyle doluyorsunuz. Özellikle fantastik kitaplarında muhteşem şeyler yapıyor. Mutlaka el atmalısınız. Bu kitapta itiraf etmek gerekirse özel yeteneği olan bir genç ve aşkını okuyacağımı düşünmüştüm çünkü seriye dair yorumları okumadım ve yazarın kitaplarını konusunu okumadan aldığım için içinde ne olduğuna dair bilgim yoktu. Sadece adından dolayı kafamda değişim kurgular belirmişti ama böylesini düşünmemiştim. Kitap; bir muhafızla iblisin kızı olan Kayla'nın nasıl bir tehlikede olduğunu ve dünya dengesi için nasıl bir tehdit oluşturduğunu anlatıyor. Tam olarak nasıl güçlere sahip olduğu anlaşılamayan Kayla, bir gün bir iblisle yolu kesişiyor. Üstelik cehennemin veliahtı olan bir iblisle... kendiyle ilgili gerçekleri bir bir öğrenirken 17 senedir kendinden saklanan sırları öğreniyor ve nasıl bir tehdit olduğunu ve nasıl tehlikede olduğunu keşfediyor. Tabi bunlarla kalmıyor. Kayla'nın Cehennem'in Patronu olan iblise ihanet eden iblislere karşı verdiği savaşı okurken ona yardım edip bir yerden Kayla'nın kalbini çalarken kendi kalbini de ona kaptıran iblisin yani Roth'un yardımlarını ve savaşını okuyoruz. Açıkçası gelmiş geçmiş iblisler kötüdür adetine Roth'la itiraz edebilirim. Yeminle aşık olunasıydı. Adamın özgüveni, kibri, yalan söylemesi, yalan söylediğini itiraf etmesi... koruyucu tavrı, anlayışlı olması, kafa tutması... daha sayabileceğim birçok şeyle o kadar tatlıydı ki... resmen aşık olunasıydı. Roth'un dövmeleri süperdi. Ayrıca sahip olduğu hayvanlara verdiği isimlerse komediydi ve tam da ona yakışan bir tavırdı. Yılan Bambi'ye bayıldım... kediciklerine de... bir de yer altı dünyası yaratıkları kedilerden hoşlanmaz derler valla iblisler baya hoşlanabiliyormuş. Keşke Roth'un ejderhasını da görebilseydik ama içimden bir ses ilerleyen kitaplarsa göreceğimi söylüyor. Zayne'i sevdim mi sevemedim mi bilemiyorum. Bazen sevdim diyorum bazen sevemedim diyorum. Çünkü bazen öyle nir davranıyor ki Kayla'ya verdiği değer ortaya çıkıyor ama bazen de... işte bazen... Ama kitabın sonlarındaki tavırları ve Roth ile iş birliği yapması cidden takdir edilesiydi. Ama asıl takdir edilesi olan Roth'un fedakarlığı... bir yerde ölümü göze alması ya da onun değişiyle sonsuz acıyı... açıkçası beklemediğim bir şeydi bu... Abbot kelimenin tam anlamıyla sinir bozucuydu. Açıkçası Kayla iyi sabretti ben olsam çoktan patlardım dediğim çok fazla yer oldu. Kitapta en çok hoşuma giden şeyde hiç olayların ve ekşının bitmiyor olmasıydı. Her an bir şey patlak verebilir potansiyeli vardı ve bu da tam benim istediğim şeydi ve bunu buldum kitapta. Yazarın öyle bir huyu var ki... okuru bezdiriyor. Seri kitapları öyle bir bitiriyor ki damdan düşmüşe benziyorsunuz. İyi ki seri tamamlandı ve bende diğer kitapları da var. Peş peşe okuyacağım ama siz siz olun asla bu yazarın kitaplarını seri tamamlanmadan okumayın. Çok heyecanlı ve nefes kesen bir yerde "eee şimdi ne olacak" modunda bitiriyor. Ben bu kitabı çok beğendim genelde serilern ilk kitabı konuya giriş olduğu için orta derecede bir şey olurdu ama bu kitap muhteşemdi. Ben bu kitaba 5 üzerinden 5 veririm ve şiddetlede tavsiye ederim.