https://illekitap.blogspot.com.tr/2018/05/sumeyye-akarcay-isimsiz-dosya-nese.html Sümeyye Akarçay'ın daha öncesinde bir serisini okumuştum ve sevmiştim şimdi yeni kitabı Neşe - İsimsiz Dosya çıkınca okumalıyım diye düşündüm ve bir de konusu falan da ilgimi çekti. Sonuç olarak okudum ve açıkçası olaylar kitabın yarısından sonra alevlendi ve o zaman daha da ilgimi çekti. Sümeyye Akarçay'ın akıcı, sıkmayan ve zaman zaman güldüren diyalogların olduğu kurguları kaleme alan bir yazar olduğunu düşünüyorum. Hatta bazen gerçek hayattan kesitlerde görmek mümkün kitaplarda ve bu da benim açıkçası hoşuma gidiyor. Eğer sizin de hoşunuza gidiyorsa bir deneyin derim. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; bir hacker olan Neşe bir gün farkında olmadan ulaşmaması gereken bir bilgiye ulaşır. Bilgi aynı zamanda bir videodur ve o video çok güçlü bir insanın yaptığı pis işlerin delilidir. Ayrıca bu videoyu izlememesi de gerekmektedir ama bir kere izler ve bu durum hayatının geri dönüşü olmaz bir şekilde değiştirip tepetakla eder. Bu süre zarfında Emir ile tanışan ve aşık olan Neşe'nin sadece hayatı değil kalbi ve ruhu da tehlike altına girer. Çünkü Emir kendini tanıttığı kişi değildir. Büyük bir oyunun içinde kendini bulan Neşe, belki de hayatında, küçüklüğünde yaşadığı bütün kötülüklerin, olumsuzlukların hayatıma dahil olmasına tanıklık eder. Güvendiği kişinin büyük bir yalancı olduğunu görür. Yaşadığı hayatın aslında bir oyun olduğunu fark eder. Ama bütün bunların yanında en yıkıcı olan ise aşkının büyük bir yalan olduğunu öğrenir. İşler iyice sarpa sararken sadece kendisinin değil baba dediği adamın, Nafiz Babanın... kardeş olarak sarıldığı Cen'in hayatları da tehlikedeyken neler yapacağı belli olmayan büyük ikilemde kalacağı bir hayata kapılarını açıyor. Açıkçası kitabın çok iyi başladığını söylemeliyim, tam da beklediğim gibiydi. Ama Emir'ün olaya dahil olduğu kısımlarda o beklediğim hackerlık olayların bittiğini düşünmüştüm. Bir yerde aşk hikayesine bağladı yazar. Emir ve Neşe aşkı... Emir ve Neşe'nin evlilik durumundan sonraki kısım ise... Neşe'nin evde yapacak bir şey bulamadığı kısımlarda... evliliklerinin ilk kısımlarda biraz sıkıldığımı itiraf etmeliyim çünkü çok durağan ve yavan gidiyordu. Yani kitap öyle devam etseydi muhtemelen yarım bile bırakabilirdim ama. Öyle gitmedi. Kitap bir anda yön değiştirdi ve başta izlememesi gereken videoyu izlemenin neden önemli olduğunu anladık. Emir'in sakladığı sır cidden affedilir bir şey değildi belki ama aşık bir kalp oldu ki affetti ama babaannesinin yaptıkları... ithafları... dahası Emir'in yaptıkları bence hiç affedilir değildi. Bir yerde Neşe iyi davrandı bile diyebilirim hatta neden o sıralarsa hackerlığını konuşturmadı diye düşünürken ufacık bir hareket yaparak beni hayal kırıklığından kurtardı Neşe :) Yıldız Hanım'ı zehirleyesim, Yasmin'i öldüresim geldi. Mihri'yi çok sevdim. Miraç'ın dengesiz tavırları zaman zaman şüphelendirse de sevip sevmeme konusunda kararsız kaldım. Ama Emir... kesinlikle okkalı bir öfkeyi ve burnundan fitil fitil getirilmeyi hak etti... tabi Neşe'nin aşık kaşbi sevdiceğine kıyamadı. Demek istediğim bir şey daha var. Emir ile Neşe babaannenin neler yapabileceklerine şahit olduktan sonra nasıl olurda hala ona bu kadar körü körüne inandılar anlamadım. Arkadai bir sorgulayın size delil bile koysa 2. kez hatta 3. kez düşünün... Bazen karakterlerin süzme salak davranması beni azıcık çıldırttı. Kitaba dair beklentimin karşılanmadığı bir nokta var... kitaba başlarken Neşe'nin bir hacker olduğunu ve ona uygun bir yoğunlukta kurgu olduğunu düşünmüştüm ama başlarda okuduk o hackerlığı ama sonrasında kalmadı. Tipik ürkek bir ceylan oldu ama tabi ara ara içindeki vahşi kediyi çıkardı ama o da bence ara araydı. Genel olarak değerlendirirsem güzel. Çok incelersem eksik yanları vardı ki dediğim gibi olaylar patlak verene kadar ve büyüj sırlar dökülene kadar olan kısımlarda zaman zaman sıkıldığımı da hissettim. Ama sonra iyi toparlandı olaylar bence. Kitabın son bölümü ise... tam bir vurgundu ve ikinci kitabı hevesle bekleme sebebi oldu diyebilirim. Kitabın iç sayfa tasarımları çok güzeldi. Cidden beğendim çünkü bölümlere uygun bir tasarım vardı. Bu konuda Ebru Aydın'ı tebrik ediyorum müthiş bir iş çıkarmış. Biraz daha uzatırsam çok detaylı bir spoiler vereceğim o yüzden yorumumu bekliyorum. Kitap benim nazarımda 5 üzerinden 4 lüktü.
https://illekitap.blogspot.com.tr/2018/05/ozge-erkin-kutsal.html Kutsal kitabını daha öncelerden, yani henüz kitap olmadan önce Wattpad'de okuyor ve her satırından keyif alıyordum. Şimdi ellerimde olunca ayrı bir zevkle okudum. Açıkçası hikaye halinden daha iyiydi. Soluksuz sayfa kokusu alarak okumak paha biçilemezdi. Özge Erkin'in kelimeler üzerindeki gücüne hayranım. Öyle cümleler kuruyor ki yüreğe dokunuyor, öyle bir yansıtıyor ki kurguyu bazen hüzün üzerinize çöreklenirken gözleriniz doluyor bazen de içiniz sımsıcak olup sevgiyi, aşkı tadarken kalp atışlarınızı hızlandırıp yüzünüzde gülümseme oluşturuyor. Cidden çok iyi yazıyor ve genelde basit görünebilecek kurguyu bile muazzam hale getiriyor. Destan kitabından sonra Özge Erkin'in neler yazabileceğini okuduktan sonra bu kitaba dair beklentim yüksekti ki zaten hikaye olduğu dönemlerden de ne bekleyeceğimi biliyordum. Her bir satırı ile beklentimi karşıladı. Wattpadde belki milyon kez okuduğum satırları şimdi kitap olarak okurken bile aynı hazzı aldım. Kutsal, en başından beri kalbimde yer edinmişti ama Hakim'in tarifiyle o "babası" dediği yerlerde... benim de yüreğim gitti. Öyle masum ve öyle muhteşem bir canlının böylesi bir eksikliği hissetmesi... insanın yüreğine dokunuyor. Mehveş ise... kadın tek kelimeyle hayran olunası. Her şeye rağmen güçlü, içindeki o yıkık dökük küçüm kız çocuğuma rağmen ayakta kalabiliyor ya... helal olsun. Hakim ise... Adam! Sen anlatılmaz yaşanırsın be! Açıkçası Hakim'in pes etmeyip her daim Mehveş'in peşinde olması ikisine de sonsuz mutluluk getirdi. Keşke.. böylesi bize de denk gelse. Ama o aşkı kıskandım. O aşka özendim. O aşktan istedim bende. Öylesine mükemmeldi, kusursuzdu, muhteşemdi. Hele ki Mehveş, Hakim'i vurduğunda... tekrar tekrar okuduk ki wattydeyken de o satırları tekrar tekrar okumuştum. O duyguları nasıl da güzel anlatmıştı yazar. Bir de Hakim hastanedeyken Mehveş'in duyguları... o güçlü kadının yerinde yerler eserken daha çok sevdiğini kaybetme eşiğine gelen bir kadın okuduk ve ben o kadına da hayran oldum. Mehveş'in içinde barındırdığı her kadın hayran olunasıydı. Anneliği ise... işte budur dedirtti. Hakim'in karşısına geçip de bebeği istediğini söylediğinde... kadın sensin işte dedim. Bu kitapta cidden anneliğin kutsallığını dibine kadar okuyoruz resmen. Neyse daha bahsedersem kitap içeriği olacak :) Hakim'in kardeşi Erkin... alınmayın kızmayın ama o bazen fırlama tavırlarına vuruldım. Çok tatlıydı. Devran ve Efsun'u görmek beni en mutlu eden şeydi çünkü kim ne derse desin onların hikayesi benim için yazarın yazdığı en zirve kitap. Bazen sayfalarını karıştırdığımda bile içim titrer. Süheyla ve Vural ise... zaman zaman Vural'a kızdım. Kadın seni istiyor, seninle olmak istiyor, her şeyi göze alıyor da sen ne ödleklik yapıyorsun dedim. Ama işte herkesin kendince fikri ve bahaneleri var ne yazık ki. Ama benim nazarımda çok geçersizdi bahaneleri. Neyse ki onlarda mutluluğu buldular. Kitabın en can alıcı noktası son sayfa, Kutsal'ın babasına, Hakim'e yazdığı mektuptu. Kitabın son bölümü çok güzeldi. Tam da bu kitaba yakışandı açıkçası. Ben şimdi Karahan'ı Kutsal'ı ve Aytun'un hikayelerini okumak isterim. O gençler de ne kadar babaları ve anneleri izinden gidiyor görmek isterim. Gerçi Yakut ve Mahinev'inde okurum olursa ;) Sanırım sıradaki kitabımız Usta olacak. Çünlü asıl hikaye ondan çıkacak gibi geliyor. Sanırım bir Destan kadar etkileyici olur. Neyse, çok uzattım. Ben kitaba bayıldım. Muhteşemdi. Zaten Özge Erkin kalemini seviyorum. Dediğim gibi kelimeleri çok ustaca kullanıyor ve okurun kalbine dokunuyor aklında yer ediniyor. Bu yüzden daha fazla kitabını okumak isterim. Size de tavsiye ederim.
https://illekitap.blogspot.com.tr/2018/04/asude-daima-ask-kazanr.html Ve bir Asude kitabı daha bitti. Bu kızın kitaplarına bayılıyorum, aşkı o kadar güzel anlatıyor ki, hem eğleniyor hem öfkeleniyor hem de iliklerimize kadar aşkı hissediyoruz. Bence bekletmeden yazar kitaplarına el atın diyerek yorumuma giriyorum. Asude, bu kitabıyla bir kez daha okuru sıkmadan, akıcı ve olayları hiç bitmeyen bir kurgu yaratmış. Okurken sıkılmadığım gibi sayfaların su gibi akmasını ve sevmenin ne demek olduğunu bilmeyen bir adamın kalbine dokunmanın nasıl olduğunu gösterdi. Bir kez daha bana neden evde kalacağımı hatırlattı :D Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Rüya, babasının iflasına sebep olan adamdan intikam almak için yerleştiği otel de, Tekin Soyönder ile tartışmaya ve kavgalara başlar. Ama farkına varmadan da adama çekildiğini de inkar edemez ve bir geceyi adamla geçirdikten sonra yaşadığı yere geri döner... ama tek başına değil. Geçirdiği gece, Tekin'den ona küçük bir armağan bırakmıştır. Küçük kızı Beste... ailesi bunu öğrenince Rüya tek başına kalır. Bütün hayatı sıkıntılarla ve geçim derdiyle geçerken aynı zamanda Beste'sini de yetiştirmek ve ona bakmak zorundadır. Artık gücünün yetemeyeceği bir noktaya geldiğinde de Tekin'e gider. Bir kızı olduğunu ilk defa öğrenen Tekin her ne kadar öfkelense, kızsa ve Rüya'ya inanmasa da ona yardımcı olmaya karar verdiğinde işler daha da karmaşıklaşır. Aslında tam da olaylar orada başlıyor. Beste... küçücük elleriyle, sevimli gülümsemesiyle ve minicik varlığıyla Tekin farkına varmadan kalbine girmeyi başarıp kocaman bir yer kaplarken Rüya'da usulca Tekin'in hayatında yer edinmeye başlar. Ancak... Tekin peşinde olduğu kişiler ve yaptığı işler pek de her şey yolunda dedirtmez. Zaten olay döngüsü de usul usul bu noktalardan sonra başlıyor. Tekin gibi bir adamın aşkı tatması ve hayatına bir kadını alması... daha da önemlisi baba olmayı öğrenmesi çok güzeldi. Bence kitabın en etkileyici kısmı Rüya'nın bir anne olarak tek başına neler yaşadıkları değil de Tekin'in baba olmayı öğrenmesi ve Beste'nin onun kalbine dokunmaya başlamasıydı. Çünkü Tekin ne baba ne de anne sevdiğini tam anlamıyla tatmış, bir insan tarafından karşılıksız sevilmenin ne demek olduğunu bilmeyen ve bir insanı sevmeyi de bilmeyen bir adam. Böyle bir insanın baba olarak nasıl bocaladığını ve neler yapacağını bilememenin nasıl bir şey olduğunu okumak süperdi. Rüya, zaten ilk andan beri taktirimi kazandı çünkü Beste için her şeyi göze aldı... bu da yetmedi sevdiği adam için her şeyi göze aldı... bu da yetmedi hiç olmayacak şeylerle karşılaştı, itham edildi ama her şeye rağmen ayakta kalıp güçlü kaldı. Evet yıkıldığı zamanlar oldu ama kızı için ayakta kalmayı başaran bir kadın... taktir edilecek, eli öpülecek daha da önemlisi önünde saygıyla eğilecek kadındır. Anne olmak bunu gerektirirdi sanırım. Asude'nin kitaplarında en sevdiğim şey, ana karakterlerin yakın çevresinde de bir aşk ilişkisi oluşturuyor olması. Ana karakterlerin aşkını okuyoruz ama onun haricinde onlarla ilişkili olan kişilerin de aşkını okuyor olmamız süperdi. Bunu çok seviyorum açıkçası. Bu kitapta da Rüya'nın kuzeni Aylin ile Tekin sağ kolu, en yakın adamı Serdar'ın aşkını okuduk. Bence onlar daha tatlıydı =) Gerçi ben Papucumun Ajanı Serisinde Yasemin'le Mert'i Deniz ve Tuna çiftinden daha çok sevmiştim sanırım yan karakterlere karşı bir zaafım var. Ah bu arada hazır Papucumun Ajanı demişken... söylemem gerek bu kitapta Deniz ve Tuna'yı hatta Yasemin ve Mert'i göreceğimi hiç düşünmemiştim. Hele ki Deniz ve Tuna'nın küçük kurumsal kasıntı oğlu Umut'u hiç düşünmemiştim. Hazır Umut demişken... ;) Tekin'in kızı için duyduğu babasal endişe süperdi. Umut ve Beste'nin oyun oynamasını kıskandı resmen. Eeee Tekin efendi, kız babası olmak kolay değil ;) Kitabın sonlarına doğru olan olay döngüsü cidden nefes kesen cinstendi. Gerçi o kısımda Tekin'in sözleri ve yaptıklarını asla affetmezdim ben. Bir anneyi bebeğiyle tehdit etmek kadar canice bir şey olamaz... Sanırım Tekin'de Rüya'nın affetmeme olasılığını düşündü ve Serdar'la iş birliği yaptı. Hazır Serdar demişken... Aylin'i adam ettim aferin sana ama kızı fena yarı yolda bıraktın be adamım... Sevdim seni ama o yaptığın cidden öküzlüktü demekten kendimi alamayacağım ama sonrasında güzel bağladı olayı :) Ayyy çok fena spoiler veresim var ama vermeyip yorumumu bitireceğim. Ama mutlaka okuyun ben çok beğendim eminim siz de beğenirsiniz :)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2018/04/sarah-maclean-ask-mevsimi.html 3,5 stars Elimde bulunan bütün Sarah MacLean kitaplarını bitirmeyi hedeflemiştim ve sıradaki kitabım olarak da Aşk Mevsimi'ni seçmiştim. Açıkçası bu kitap çok tavsiye ile aldığım bir kitaptı ve nedense yazarın aldığım ilk kitabıydı da. Şimdi düşünüyorum da ilk bu kitabı okusaydım sanırım yazarın kitaplarına çok beklentiyle başlamazdım çünkü Love by Number serisi oldukça iyiydi ama bu kitaplar o serinin kitaplarını ister istemez okurken kıyaslıyorsun ve beklediğin ya da umduğun gibi çıkmıyor. Bu kitapta aşk geri planda aile, arkadaşlık ve gizem daha ön plandaydı bence o yüzden sadece aşk - historical romans olarak kategorilendirilmemeli bu kitap. İçerisinde baya baya dedektiflik gerektiren kurgusal döngü var. Kitabın kısaca konusuna değinmeyeceğim arka kapak yazısı yeterince anlatıyor bu yüzden direk yorumuma devam ediyorum ben. Gavin ile Alex'in ağabeyleri arasındaki ilişki çok güzeldi hatta Alex ve Ella ile Vivi'nin de ilişkileri çok güzeldi. Onları okumak kitaptaki arkadaşlığı ve aile ilişkilerini ön planda tutması bence çok güzeldi. Gavin'in babasının ölümü ve ardındaki sırların çözümü de fena sayılmazdı ama okurken itiraf etmek gerekirse Alex, Ella ve Vivi kadar olup da olayı çözemediler diye de düşünmedim değil. Amma beceriksiz çıktı bu adamlar da gencecik henüz ilk sezonunu yaşayan 3 kıç şıp diye çözdü. Sanırım tarafsız göz ve bir kadının gücü birleşince ortaya böyle muazzam yetenek çıkıyor. :) Bir de kitap genel olarak yavaş ilerliyordu. Detaylı olarak ilk sezonunu yaşayan genç leydilerin neler yaşadıklarını bütün detayı ile okuduk. Zaman zaman o detaylardan sıkıldığımı itiraf etmeliyim. Ama kitap 200. sayfaya doğru açıldı. Ondan sonra da zaten daha heyecanlı oldu. Başlarda sabredip okursanız aşkı da görürsünüz olayların nasıl çözümlendiğini de. Bence -dediğim gibi- Love by Number serisi kadar güzel değildi ve beni çok da tatmin etmedi. Ama çok da kötü değildi. Orta karar bir kitaptı ama içerisindeki aile ilişkisi ve arkadaşlığı çok sevdiğimden dolayı kitaba 3,5 veriyorum. Normalde tarafsız bir şekilde historical romans olarak düşünüp okursanız 3 verilecek bir kitap olduğunu da not düşeyim.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2018/04/sarah-maclean-bir-dukun-kalbini.html Ve serinin 3. kitabı da bitti. Açıkçası en merak ettiğim karakterdi Simon. Yani Kibir Dükü... hani diğer kitaplarda boy gösteren, egosu tavan yapmış havasından geçilmeyen, burnu Kaf Dağı'nı geçmiş Leighton Dükü Simon'ı in burnunun sürtmesini ve itibar ve ünvandan daha değerli şeylerin olduğunu da keşfetmesini okuduk. Çok da güzel sürttü burnu ama... tabi sonunda da sonsuz bir mutluluk ödülü oldu. Sarah MacLean, kurgularını sevdiğim, gereksiz entrikaların olmadığı ve akıcı, sürükleyici, sıkmayan bir şekilde kurgulanması da süperdi. Julianna, ilk kitaptan beri en sevdiğim karakterdi ve hiç tarzını bozmayan bir karakterdi. Bence en eğleceli ve en eşsiz karakterdi de. Ki onun aşkı da aşkının hikayesinde kendisi gibi eşsiz oldu. Ralston Markisi ve kardeşi Nick'in tavırları süperdi. Bayıldım! Tam bir ağabeydi ve Julianna'ya karşı tutumları süperdi. Her şeye rağmen, yapacağı hatalara rağmen arkasında duracağını belirtmeleri takdire şayandı. Simon'ın kız kardeşi ile arasındaki diyaloglar çok güzeldi. Isabel ile Nick'i ve Callie ile Gabriel'i çift olarak okumak dahası bebek bekler halleri süperdi. Aşklarına tanık olup da sonrasında mutluluklarını okumak bir okuru en tatmin eden şeydir bence. Ama her şeye rağmen bence kitabın en etkileyici kısımları Simon'ın aşık olduğunu keşfettiği kısımdı. Hele ki kardeşi ile ilgili sır açığa çıkıp da bir zamanlar kendi tavırlarının şimdi ona karşı olması güzel bir empati durumu olmuştu ve o kısımda Jullian'aya gittiği ve sevdiğini söylediği ve ret edildiği kısım... süperdi. Kitabın sonunda keşke biraz daha ikisini mutlu evlilik modunda okusaydık dedim. Neyse yorumu uzatmayayım yokda kitabın en can alıcı skandallarından da bahsedeceğim o yüzden en iyisi susmak. Bu yüzden ben bu seriyi çok sevdim ve sizlere de mutlaka tavsiye ederim. Ki bence serinin en iyisi bu kitaptı. Eğer historical romans severseniz mutlaka el atın. Çok kaliteli bir yazar kesinl
http://illekitap.blogspot.com.tr/2018/04/sarah-maclean-bir-lordu-dize-getirmenin.html Hızla historical romans türünde devam ederken kurgularından hoşlandığım Sarah MacLean kitaplarını okuyordum. Sırada da serinin 2. kitabı Bir Lordu Dize Getirmenin On Yolu vardı. Kadının kurgularındaki akıcılığı, sıkmayan olay döngüsünü, karakterlerin güçlü duruşlarını, gereksiz ayrılıklar yapmamasını çok sevdim. Ama özellikle iki kitabında da denk geldiğim o güçlü, ayakları üzerinde durup ne istediğini bilen ve savaşan kadın karakterlere bayıldım. Kitaplar cidden adının hakkını veriyordu. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Isabel, yardıma muhtaç olan kadınları kendi evinde ağırlayan bir kadındır. Evine sığınan kadınların konumları, kim oldukları veya zengin mi fakir mi olduklarıyla ilgilenmeksizin evine alıyor, onlara sahip çıkıyordu. Ve şansına bir gün kapısına bir dükün kız kardeşi geliyor. Üstelik Lord Nicholas St. John'un arkadaşı olan dükün... hal böyle olunca bir sürü olay dizgisini de peşinde sürüklüyor. Nicholas, arkadaşının kız kardeşini bulmak için iz sürerken tamamen tesadüfi olarak Isabel ile karşılaşıp sonrasında evine gittiği de gerçeği fark ediyor. Sonrasında ise evde tek tuhaflığın aradığı kızın orada olmaması olmadığını da anlıyor. İşte olaylar da böylece başlıyor. Isabel'in güçlü, ne istediğini bilen, sahip olduklarını korumayı kendine görev bilen ve koruması altındaki kızları düşünen tavırlarına hayran oldum. Bütün bunların yanında kimliğine bakmaksızın her kısa sıradan bir iş verip o evi hep beraber ayakta tutma çabaları ise süperdi. Rock... kitapta bir Türk vardı. Bay Durukhan... onlar her ne kadar Rock deselerde aslında bir Türk. Böyle bir şeyi beklemediğim için şaşırdım ama memnunda oldum. Üstelik sadece bir Türk'ün kendinden daha üst kısıma ait olduğunu düşündüğü kıza aşık olması ve evdekilerin bunu onaylaması da takdir edilesiydi. Nicholas'ın tavırları, karakteri ve Isabel karşı tutumu çok güzeldi. Gereksiz uzatma olmadan birbirlerine karşı olan duygularını kabullenmeleri ve bunları itiraf etmelerini de çok sevdim. Kitaba dair çok şey söylemek istiyor ama susuyorum spoiler vermemek için. Ama demesem içimde kalır diyeceğim bir şey var o da Dük Leighton'ın kız kardeşine karşı tavırları... açıkçası kibrinin kırılıp paramparça oluşunu okumak için sabırsızlanıyorum zira beni fazlasıyla sinir ediyor kendileri. Ben kitabı çok sevdim bence 5 üzerinden 5 likti. Historical romans severlere ve romans severlere şiddetle tavsiye ederim. Mutlaka el atın bu seriye.
https://illekitap.blogspot.com.tr/2018/04/sarah-maclean-bir-capkn-bastan-ckarmann.html Sarah MacLean, uzun zamandır okumayı isteyip de bir türlü okumadığım hep ertelediğim bir yazardı. Artık okumalıyım diye düşünerek bu seriye el attım. Ve iyi ki okumuşum keşke daha fazla ertelemeseydim dedim. Sarah MacLean, akıcı ve sıkmayan, heyecanla okunmasını sağlayan bir kurgu kaleme almış. Heyecanla okuyor ve kurgu su gibi akıyor. Karakterlerin güçlü ve asi olmaları özellikle hoşuma gitti. Sümsük ve itaatkar değillerdi ve hep enerjik ve eğlenceli olmaları da bence kitabı hareketlendirdi. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; ilk sezonunun üzerinden 10 sene geçmiş artık evde kalmış yaftası yemiş olan Callie ağabeyinin rastgele ortaya attığı fikirle bir aydınlanma yaşayıp yapmak istediklerinin listesini yapar ve bunun ilk maddesini yerine getirmek için on sene önce gönlünü kaptırdığı bir Marki olan Gabriel'in evine gider. Orada bir öpücük için Gabriel ile anlaşma yapan Callie hem Gabriel ile maddelerini yapmaya başlar hem de anlaşmasına uyarken farkında olmadan Callie'nin çekimine kapılır. Gabriel tarafından filizlenen aşk kendini fark ettirmeden köklenirken Callie zaten aşıkken iyice kapılıp gidiyor. Diğer bir yandan da Callie'nin listesindeki o 9 madde cidden çok iyiydi ve o maddeleri yerine getirme çabası ile sonrasında olanlar çok eğlenceliydi. Zaman zaman eğlendiğimi zaman zaman da romantizm ile gülümsediğimi itiraf etmeliyim. Ağız tadıyla keyifle bir historical romans okumak paha biçilemezdi. Özellikle Gabriel'in alttan alttan kıskançlığı çok eğlenceliydi. Gabriel'in erkek kardeşiyle olan diyalogları çok iyiydi ama en güzeli de bir kıza ağabeylik yapmak daha eğlenceliydi. Callie ve kız kardeşi Mari ve ağabeyi Benedith de çok güzeldi. Aile ilişkisi çok güzel işlenmişti ama kardeşler arasındaki arkadaşçasına ilişki çok güzeldi. Özellikle demek istediğim kısım da kitabın sonran bir önceki bölümde Gabriel, Oxford ve Callie arasında olanlar... bence çok iyiydi. Ayy anlatmak ve tek tek değinmek istediğim çok şey var ama spoiler olacak diye söylemek istemiyorum. O yüzden yorumumu kısa kesiyorum. Ben bir historical romans sever olarak kitabı çok sevdim. Ve sizlere de tavsiye ederim. Benden 5 üzerinden 5 aldı.