inci, 988 adet değerlendirme yapmış.  (57/142)
Issız Ev
Issız Ev

10

https://illekitap.blogspot.com.tr/2018/04/linwood-barclay-issz-ev.html Ne kitaptı ama... açıkçası okumaya başlamadan önce böylesine bir merakla sürükleyeceğini düşünmemiştim. Bir de yazarın daha önce hiç kitabını okumamıştım ama sanırım bundan sonra takip edeceğim bir yazar oldu benim için. Psikolojik gerilim pek okumam ben ama okuduğumda da beklentimi karşılayan kitaplar okumayı tercihe derim. Kitabın arka kapak yazısını okuduğumda, evde kapalı kalan birinin hikayesi olacağını düşünmüştüm ama kurgu bambaşka çıktı. Hep bir kafamda bir suçlu vardı ve hepsinde yanıldım. İşin ilginç yanı da yanılırken de hep şaşırtıcı yerlerden vurdu beni yazar. Sevdim bunu... bu tür kitaplarda yanılmayı ve şaşırtılmayı severim. Akıcı, merak uyandırıcı ve sürükleyici bir kurgusu vardı kitabın. Okurken her an tetikte bir şey olmasını bekliyorsun. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; komşusunun bir haftalığına tatile gideceğini öğrenen henüz ergen dediğimiz yaşta olan Derek, kız arkadaşıyla rahat buluşabilmek adına gizlice evde kalır. Ama planladığı gibi gitmez hiçbir şey çünkü komşusunun karısı aniden rahatsızlanıp da geri döner. Asıl olay da ondan sonra patlak veriyor çünkü komşusu dönmüşken ve henüz bavullarını bile arabadan indirmeye vakit bulamamışken onlarının cinayetine tanık olur. Aslında öldürülüşlerini duyar. Olaylar da bu noktadan sonra sarpa sarar çünkü bir şekilde suç Derek'in üzerine kalır. Derek'in annesi Ellen ve babası Jim'in bu olayların döngüsünde katile dair bir ipucu yakalama ve oğullarının suçsuzluğunu yakalamak için çırpınırken katil dışarıda dolanmaktadır. Açıkçası cinayetin bağlandığı nokta ve katilin sebepleri benim için oldukça şaşırtıcıydı çünkü o kısma bağlanacağını hiç düşünmemiştim. Bu konuda spoiler vermeyeceğim. Sürprizi bozulmasın. Ben de Jim gibi düşünmüş aklımda katil tek bir taneydi ve bana göre geçerli bir sebebi de vardı açıkçası. O yüzden benim nazarımda suçluydu ve ben bu konuda Jim gibi düşünüyordum. Jim ne kadar adamsa... karısı Ellen'da o kadar sinir bozucu sürtüğün teki. Cidden bakın okuyunca anlayacaksınız öyle bir anne olmasın ya... kocasını aldatmış o yetmemiş hataydı diyerek Jim'e dönmüş, bu da yetmemiş kaç seneki olayların etkisini hala yaşıyor ve her şeyde de yapmaması gereken şeyler yapıyor. Okurken Ellen'e iyi saydırdım ve çok fazla sinir oldum. Benim nazarımda oldukça iyi kurgulanmış ve cidden çok iyi bir kitaptı. Ben şahsen çok beğendim ve 5 üzerinden 5 veririm bu kitaba. He şaşırdım hem tahminlerimde yanıldım hem de kurgusuyla tatmin oldum. Gerilim, polisiye ve psikolojik gerilim severlere tavsiye ederim. Mutlaka deneyin.

 Ebedi Yansıma
Ebedi Yansıma

9

https://illekitap.blogspot.com.tr/2018/04/ozge-erkin-ebedi-yansma-kehanet.html Özge Erkin kalemini seviyorum, kadın cidden güzel yazıyor ve Destan kitabından sonra kelimeler üzerindeki gücü hayranlığımı kazanmıştı ve bu kitap işe tamamen bambaşka bir türle karşıma geldi. Sevdim mi evet sevdim. Bayıldım mı? Kesinlikle. Bir Türk yazardan beklediğim ve hep olmasını istediğim şey miydi? Kesinlikle. Ebedi Yansıma, bir fantastik kitap. Aslında yabancı yazarlarda okuduğumuz ama genelde aslında neredeyse hiç Türk yazarlarda okumadığımız bir tür. Şimdi bir Türk yazardan böyle bir türde kitap okumak çok güzeldi. Keşke daha fazla yazılsa... vıcık vıcık aşk romanı yerine bu tür kurgularla karşımıza çıksalar baş tacımız olurlardı. Neyse konudan çok uzaklaştım ben kitaba geri döneyim. Ebedi Yansıma, karanlıkla ışığın ya da iyilikle kötülüğün savaşını konu alan, tanrıların tanrıçaların, meleklerin ve değişik güçleri olan insanların olduğu fantastik bir kitap. Yormayan, heyecanı bitmeyen, aksiyonun son bulmadığı, aşkın bol olduğu ve hep yeni şeylerin ortaya çıktığı bir kitaptı. Su gibi aktı ve aynı şekilde bitti. Kevin ile Erica arasındaki eşsiz aşk çok güzel işlenmişti. İçerisindeki sırlar, yaşanışanların sonuçları, çekilen acılar ve yaşanılan mutluluklar çok güzel işlenmişti ama bence çok fazla 'seni seviyorum' dediler. Birbirlerine olan duyguları falan güzeldi ama bence çok fazla dile getirme moduna girdiler. Ya da ben Devran'ın aşkı ile kıyasladım bilemedim. Aslımda kıyaslama yapmam hata çünkü farklı türler. Sanırım biz okurların en büyük hatası da o, yazarların kitaplarını hep birbirleri ile kıyas yapıyoruz. Yapmamalıyız... Sam, Veronica ve Nelly ile olan aile ilişkileri süperdi. Alecto ile olan sahneler bence en nefes kesen kısımlardı ve itiraf etmeliyim ki Alecto'nun son oyunu... çok iyiydi ve beni en şaşırtan kısımlardı. Kitabın belki de en iyi kurgusu o sahnelerdi. Bir de Kevin ile Erica arasındaki son olay ve Beatrice'in doğumu... en vurgucu olay oradaydı. Kesinlikle nefes kesici mükemmellikteydi o sahneler çünkü ben bunu hiç beklemiyordum. Kitabın sonunda Beatrice ile yaşanılan ve gelincikle ilgili detaylar ve Eden'e gidiş... kendimi yabancı yazarlardan birinin kitabını okuyormuşum gibi hissettirdi. Keşke Türk yazardı ya Türkçe isimler olsaydı dedim bir an en azından yabancı yazar okuyormuşum hissi olmazdı. Cidden öyle hissettim çünkü Sam'in Türkiye'ye gidişi aaaa Türkiye falan yaptım o kadar odaklanmışım ki bu kurgu Türk yazardan olamaz diye... bir an aha Türkiye...harikasın yazar falan moduna girecektim. Kitabın bitiş şekli devamı olmalı hissi uyandırdı, ki bence olmalı da. Bir sonuç olmadı çünkü.. kısmen geçici olarak son olsa da tam son olmadı çünkü daha Erica geri dönmedi, ortadan kaybolmuş konsey üyeleri nerelerde neler yapıyorlar belli değil. Bu yüzden devamı olmalı. Neyse daha fazla uzatmayayım kitabı beğendim. Eksik olan kısım var mıydı bence vardı. Dediğim gibi çok fazla sevgi pıtırcığı gibiydi Kevin ve Erica... bu kitaba o kadarı fazla geldi nedense... onun haricinde olmamış diyebileceğim bir şey yok hatta beni şaşırtıp tatmin eden çok fazla şey vardı. Yime uzatıyorum yorumu... ben çok beğendim. 5 üzerinden 5 lik değildi belki ama 4.5 luktu bence. Fantastil severlere şiddetle tavsiye ederim. Gerçekten iyiydi, bence mutlaka deneyin.

Uyanış
Uyanış

4

https://illekitap.blogspot.com.tr/2018/03/courtney-summers-uyans.html Çıktığında tanıtım yazılarıyla ve alıntılarıyla merakımı fazlasıyla çeken ve konusundan dolayı da fazlasıyla günümüzdeki kadına yönelik cinsel saldırıların yükselişte olmasıyla da okunması gerektiğini düşündüğüm bir kitaptı Uyanış. Ancak itiraf etmeliyim ki aradığımı bulamadım, beklentimi de karşılamadı. Evet, konu olarak güzeldi ve verilmek istenen mesajlarda iyiydi ama konunun akışı, kurgunun kuruluşu ve verilen detaylar beni tatmin etmedi, zaman zaman yarım bırakma isteği uyandırdığını da itiraf etmeliyim. Benim için akıcı bir kitap değildi ve bence gereksiz detaylarda vardı. Bütün bu beğenmediğim kısımların yanında son kısımlara doğru da kitap biraz... fazla değil birazıcık açılır gibi oldu onda da zaten kitap bitti. Zaten bitişinde de bir yarım kalmışlık vardı. Havada kalan, bitmemiş sanki devamı gelecekmiş gibi hissettiren kısımlar vardı. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse, yaşadığı kasabanın şerifinin oğlu tarafından tecavüze uğrayan Romy'nin, yaşadıklarına kimseyi inandıramamış, dışlanmış bir kız olarak hayatını sürdürürken kasabanın en büyük etkinliği olan partide eski yakın arkadaşının kaybolmasının ardından kendisinin suçlanmasını ve saklı kalmış bazı gerçeklerin gün yüzüne çıkarmasının hikayesini okuyoruz. Bu sırada Romy'nin aynı zamanda hayatına nasıl devam etmeye çabaladığını da okuyoruz. Konuyu böyle okuduğunuzda baya ilgi çekici ve dram, hayatta kalma mücadelesi ve birilerinin sesi olmaya çabalayan insanlarmış gibi geliyor değil mi ama değil. Romy her şeyi kabullenmiş, suskunlaşmış bir kız. Ta ki arkadaşı kaçırılıp, öldürülene ve ardındaki sebepler öğrenilene kadar... Kitap belki bir tık daha güzel olabilirdi eğer gereksiz detaylar olmasaydı ve biraz daha duygu yoğunluğu olsaydı. Bir de o son... tamam iyi bir sonuca ulaşılmış havası verilebilirdi ama Romy ile Leon'un ilişkisinin sonu belli değil, Tina ile aralarındaki konuşmalardan sonra ne olacağı belli değil. Kitap bildiğiniz yarım bitmiş gibiydi. Bilemiyorum... Ben pek sevmedim. Halbuki konusunu okuduğumda çok heveslenmiş, beklentim çok yükselmiş ve hakikaten muhteşem bir kurgu bizi bekliyor diye düşünmüştüm. Ama ne yazık ki beklentimi karşılamadı. Size tavsiyem çok büyük beklenti ile okumayın... ya da okumayabilirsiniz de... ben pek sevmedim.

Hedef (Off Campus, #4)
Hedef (Off Campus, #4)

9

https://illekitap.blogspot.com.tr/2018/03/elle-kennedy-hedef-off-campus-4.html Veee muhteşem Tucker'ın da hikayesi tamamlandı... Serinin 3. kitabındaki vurgun haberden sonra Tucker'ın ve Sabrina'nın ilişkisini, hikayesini fazlasıyla merak etmiştim ve şimdi merakım tatmin oldu ve yüzümde gülümsemeyle kapattım kitap. Mutlu son garanti.. hem de bütün oyuncuları için :) sevdim seni... tam da seriye yakışan sonla bitirdik kitabı da seriyi de. Elle Kennedy'nin yormayan ve sıkmayan kurgularını seviyorum. Kitap su gibi akıp, aşkı arkadaşlığı çok güzel bize sunarken aynı zamanda popüler olan adamların aslında görünüşünden ne kadar farklı olduğunu da gösteriyor. Sanırım sporcu erkeklerin seksiliği gözden kaçırılmayacak şeyler, özellikle de hokeyciler :) Biz kitabın heyecan verici detayını biliyorduk Tucker'ın baba olacağını ve çocuğunun annesinin de Sabrina olduğunu... Hani Dean'in sürtük dediği belalısı... ondan nefret eden kız... sınıfın en çalışkanı ve ortalığı sallayan Sabrina. İşte kişiler belliydi, olay belliydi peki ya bu sona nasıl ulaşılmıştı. Sabrina ve Tucker'ın yolları nasıl kesişmiş ve nasıl böyle bir sonuç olmasına izin vermişlerdi bunları okuyoruz. Tanışmaları beklediğim gibi değildi nedense hep Dean ile ilgili bir durumdayken tanışacaklar falan diye bekliyordum ama yanıldım. Bir de Sabrina'nın özel hayatındaki durumu da şaşırtıcıydı. Çünkü beklemediğim bir şeydi. Ama şunu söylemeliyim ki Sabrina hedefleri konusunda cidden hayran duyduğum biri oldu çünkü pes etmedi ve her şeye rağmen hayallerinin peşinden gitti. Bu yolda ona eşlik eden kişileri de geri bırakmadı. Tucker'ın ise o sessiz sakin görünüşünün altındaki karakteri ise... adamsın sen dedirtti. Tam bir aile babası ve sevdiği insanlar için her şeyi göze alabilen biri... özellikle de aşık olduğu kadın için... onun hayalleri ve kararları ve istekleri konusunda... Tucker kalp ben diyebilirim yani. Briar'ın ölüm haberini ilk olarak Dean ile öğrenmiştik ve o zaman fazlasıyla etkileyiciydi bir de Sabrina'nın arkadaşı olarak onu okumak ve onunla yaşamak da yine çarpıcıydı. Sabrina'nın aile ilişkisi ne kadar kötüyse Tucker'ın annesiyle ilişkisi de o kadar iyiydi ve açıkçası bir şey söyleyeyim mi? Tucker'ın annesinin tavırları bana biraz Türk kaynanalarını anımsattı. :) İlk zamanlarda Sabrina'ya karşı tavırları falan oğlunu paylaşamayan kaynana moduydu sanki. :) Küçük Jamie'nin dokunuşları... bütün karakterlere olan dokunuşu çok güzeldi. Cidden bebeklerin birer küçük mucize olduğunu bir kez daha gördük. Kitap içeriğine girmeden yorum yapmaya çalışıyorum ve biraz daha konuşursam kitabı tamamen anlatacağım o yüzden kısa kesiyorum. Ben kitabı beğendim. Zaten bu seriyi çok severek takip ediyordum. Size de romans severlere de tavsiye ederim.

Evlilik Oyunu (Effingtons, #1)
Evlilik Oyunu (Effingtons, #1)

10

https://illekitap.blogspot.com.tr/2018/03/victoria-alexander-evlilik-oyunu.html Bütün yayıncılara buradan genel olarak sesleniyorum ki asla bırakmamanız gereken türlerden biri Historical Romans, ne olur daha fazla çıkarın bu türe kitaplar. En azından tanınmış yazarların, bizlerin eskilerden beri okudukları yazarların kitaplarına devam edin. Resmen bütün yayımevlerine özel istekte bulunuyoruz ve onlarda ısrarla basmıyorlar. Pegasus, bari sen basmaya devam et. Victoria Alexander, daha öncelerden Epsilon'dan kitapları çıkan bir historical romans yazarıydı ve ben o zamanlar kitaplarını okumamıştım ve şimdi zaten o kitapları bulmak çok zor. Hazır yeni serisi ve yeni kitabı çıkmışken hem yazarı tanıyayım hem de bir histroical romans keyfinin tadını çıkarayım dedim. Kitabı çok sevdim, ki zaten bence türü zaten sevmem için başlı başına bir sebep ama kitabın kurgusu ve hikayesi de çok güzeldi. Bir iddiaya giren Max ve Pandora'nın birbirlerine aşık olma yolunda ilerlemeleri ve Pandora'nın Max'den istediği test listesini geçmeye çalışmasını anlatıyor. Zaman zaman eğlenceli zaman zaman zekice kurgulanmış olan hikaye tam da bir aşkın yavaş yavaş filizlenmesini anlatıyor. Pandora'nın yetişme tarzı ve oldukça bağımsız olması Max'in tam da aradığı şeyken asla aşk olmadan evlenmeyeceğini düşünen Pandora için ise tam bir çıkmaz haline geliyor çünkü kendisi yavaş yavaş Max'a aşık olurken onun duygularından emin olamıyor. Tıpkı Max'in Pandora'ya aşkını keşfedip kızın duygularından emin olamaması gibi. Allah'tan ki onlara gerçeği gösterecek yakın arkadaşları ve birbirlerine gerçekleri söyleyecek kadar da cesaretleri var. Pandora'nın ailesini çok eğlenceli buldum. Cidden Max'in o ailenin içerisindeki halleri ve oradaki kadınların desteklerini almış halleri süperdi. Testler zaten başlı başına bir olaydı, açıkçası böyle bir şey beklemiyordum ve tam bir sürpriz olmasının yanında o testi geçerken atılan adımlar tam da hayal gücünün ve yaratıcılığın konuşturulduğu detaylar olmuştu. Ayrıca yazarın da testle ilgili bilgi edinmiş ve araştırmış olması da çok güzel, çünkü test Herakles'in 12 Görevi yani Yunan Mitlerine dokunuş yapıyor. Kitabı benim için ayrı bir yere de koyan özelliklerde bu da vardı çünkü oldum olası Yunan Mitlerine karşı bir ilgim vardı. Maxin arkadaşı Laurie ve Pandora'nın arkadaşı Cynthia arasında gelişen aşk da çok tatlıydı ve ben Max ve Pandora'dan sonra o ikisinin aşkını çok sevimli buldum. Genel olarak kitabı çok sevdim ben, okumaktan da kurgunun gidişatından da gereksiz kıskançlıkların güvensizliklerin olmaması ve kurgunun bütünlüğünün bozulmaması çok güzeldi. Sizleri bilmem ama ben çok beğendim ve bu türün okuyucularına şiddetle tavsiye ederim. Ama romans okuru olan herkese de tavsiye ederim :)

Bize Çıkan Yollar
Bize Çıkan Yollar

7

https://illekitap.blogspot.com.tr/2018/03/rachel-cohn-david-levithan-bize-ckan.html Bu kitabı çok uzun zamandır merak ediyordum ve sonunda okudum. Aslında çıktığı dönemlerde almıştım ama anca fırsatını bulabildim. Neyse... Rachel Cohn ve David Levithan ortak kitabı ve D. Levithan'ın bir sürü kitabı var çıkan ve ben yazarın kurgularıyla ilk defa tanışıyor olmama rağmen yormayan ve eğlenceli anlatımlarını sevdim. Levithan'ın diğer kitaplarına da bakacağım. Yani anlayacağınız akıcı, sıkmayan, eğlenceli ve romantik bir kitaptı. Daha çok genç kesimin severek okuyacağı bir kitap olsa da bence çok sevdim. Güzel bir taktikle tanıştı Dash ve Lily ve şifreli yazıları ve meydan okumalı atışmalarını çok sevdim. Hele defterin ilk satırlarındaki şifreleme ve onu çözme yolları süperdi. Çok eğlendim o kısımlarda. Lily'nin aile ilişkisine bayıldım. Çok güzeldi ve eğlencelilerdi. Hele ki abisi ve büyükbabası ve Bayan Basil E. çok iyiydi. :) Kitap topu topuna yaklaşık olarak 10 günlük bir kısmı anlatıyor ama sanki bir ömürmüş gibiydi ve kısa bir zaman olmasına ve her günü dolu dolu okumamıza rağmen sıkmadı. Okumaktan keyif aldım. Kitap bir Lily bir Dash tarafından anlatılıyordu ve olayları sırasıyla okuyorduk. Yani Lily'nin defteri bıraktıktan sonra neler yazdığını ve Dash'ın defteri bulmak için neler yaptığını okuyorduk. Bu satırları zaten okumuştuk hissi yoktu bu yüzden de ayrı bir sevdim. İtiraf etmek gerekirse biriyle tanışmak için mantıklı bir yol ama ne kadar güvenilir bilemiyorum. Ama Dash ve Lily'nin tanışma kısımlarını ve tiplerinden önce düşüncelerini tanıyıp sevmeleri bence her şeyin en üst seviyesinde sevdiğim kısımdı. Kitabın bitiş şekli çok romantikti ve bunun devamı olmalı hissiyle kapatıyorsunuz kitabı ki serinin 2. kitabı da varmış. Dilerim Pegasus bizi çok bekletmeden çıkarır da hem seriyi hem de Dash ve Lily'nin hikayesini sonlandırırız. Her yaş grubundan okurun okuyabileceği bir kitaptı ve bence denemelisiniz de. Ben sevdim :)

Kırmızı Piyano
Kırmızı Piyano

6

https://illekitap.blogspot.com.tr/2018/03/josh-malerman-krmz-piyano.html Veee adından fazlasıyla bahsettiren Josh Malerman'ın kurgularından biriyle tanıştım. Sevdim mi sevemedim mi kararsız olsam da bu kitapla ilgili uyarıldığım gerçeğini de dile getirmeliyim. Kafes en zirve kitabıymış bu yüzden diğer kitapları Kafes ile bir tutulmadan okunması gerektiği konusunda uyarıldığım için çok çok büyük beklentiyle başlamamıştım bu kitaba... yine de ne düşünmem gerektiği konusunda kararsız kaldığımı da söylemeliyim. Josh Malerman'ın ilginç ve merak uyandırıcı bir hayal gücü olduğunu itiraf etmeliyim. Kırmızı Piyano cidden değişik, merak uyandıcı ve ilgi çekici bir kurguya ev sahipliği yapıyordu. Ama aynı zaman da da oldukça zor akan bir kitaptı benim için. Kitap, hükümetin keşfettiği değişik bir sesi, dinleyeni hasta eden ve neredeyse öldüren bir sesi araştırmaya başlar ve bunun için daha öncesinde orduda görev yapmış bir müzik grubu olan Danes'i sesin kaynağı olan çöle gönderirler. Zaten konuda öyle başlıyor. Kitabın anlatımı bir geçmişe bir şimdiki zamana gidip gelerek anlatılıyor. Yani grubun çöle gitmesi anlatılırken diğer yandan da çölden dönen tek kişi olan grubun piyanisti Philip'in hastanedeki tedavi sürecini anlatıyor. Ama denildiği gibi gerilim yaratan veya korkutan bir kurgu yoktu bence ki ben genelde çok çabuk korman biriyimdir. Ama bu kitapta o hissi yaşamadım. Daha çok bilinmeyeni bulma çabasının merakı içerisindeydim. Kitabın durgun gittiği, heyecan yaratan ya da nefes kesen olayların olmadığını söylemeliyim. Bir iki sahne de heyecanlandım aha olay... ortalık hareketlendi diyerekten ama o da sadece birkaç sayfadan ibaretti. Hele son sayfalarda aha dedim bari kapanış nefes kesici olsun dedim öyle hisseder gibi oldum ama o da elimde patladı. Çünkü bitişi bile ee yani bu kadar mı diye bitti. Yani anlayacağınız ben kitabı sevip sevemediğime karar veremedim. Konusu evet ilgimi çekti, o sesin kaynağı, detayları vs çok iyi kurgulanmıştı ama aynı zamanda durgunluktan da sıkıldım bitsin artık hissiyle de okudum. Gerilim mi? Bence değildi. Korku mu? Asla değil. Gizem mi? Sanırım bu kitaba verebileceğim evet cevabı sadece bu soruya olurdu. Tavsiye eder miyim? Bilemiyorun, sizin tercihiniz. Ama evet, Kafes'i de okuyacağım ama hemen değil. Bu kitabın üzerinden biraz zaman geçsin yoksa sıkılacağım bir kitaba başlıyorum modunda okuyacağım. Bu yüzden şimdilik ara veriyorum Josh Malerman'ın kalemine.