https://illekitap.blogspot.com.tr/2017/11/ayse-ebru-tezcan-askn-gizemi-col-ruyas-2.html İlk kitabı çok uzun zaman önce okumama rağmen iki ve üç elimdeyken peşpeşe okuyayım dedim ve kitabı bitirdim. Çöl Rüyası serisi akıcı ve hemen biten kitaplardan, bu yüzden okurken sıkılmıyorsunuz ve hemen de bitiyor. Tabi çok büyük beklenti ile de okunmamalı çünkü dehşet güzel diyebileceğim kitaplar değil. Akıcı, yormayan bir kalemi var yazarın. Evet bazen öyle mi tepki verilir böyle mi yapılır dediğim yerler oluyor ama kurgu güzeldi. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Serap hayatının aşkı Omar ile evlenir ve mutlu bir hayata yelken açtığını sanırken aslında hiç de kolay olmayan bir hayatın içine düşer. Omar'ın aşkı, sevgisi bazen bazı olayları beraberinde getirirken Serap'ın tüm yaşananların altından kalkıp kalkamayacağını okuyoruz. Omar'ın annesi ve Khalida -doğru yazdım mı emin değilim- Serap'a yaptıkları teklifte itiraf etmek gerekirse baya küplere bindim o satırları kaşlarım çatık okudum ama tabi bu durumu yaşayan hala birileri var bunu da biliyoruz. Omar'ın bir şeyler sakladığı belliyken bunları bilememek Serap kadar okuru da merak ettiriyor ve üçüncü kitabı okuma isteğiyle dolduruyor. Yorumu uzatmadan bitireceğim ama şunu da söyleyeyim çok fazla beklenti içine girmeyin tamamen normal düzeyde bir aşk hikayesi okuyacağınızı düşünerek başlayın. 5 üzerinden 3 verebilirim. Çok beklentiyle okursanız beğenmezsiniz orta kararda güzel vakit geçirmek için deneyin :)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/11/jessica-koch-ufka-cok-yakn-danny.html Tüyap'ta bana şiddetle tavsiye edilen bir kitap olan Ufka Çok Yakın bitti. Kitap kelimenin tam anlamıyla gerçek hayattan alıntı ve her şeyden önemlisi yazarın kendi hayatından... ilk büyük aşkından... belki ilk kalp kırıklığından... ilk kaybettiği aşkından... Etkileyici bir hikaye... sonunda ağlatan bir hikaye... Kitabı çok sevdim. Aslında kitabın kurgusunu... yok hikayesini çok sevdim. Çok güzel, imrenilecek, istenilecek bir hikaye ama asla o sona sahip olmak istemeyeceğiniz bir hikaye. Kitaba dair kısaca bahsetmek gerekirse ki uyarıyorum spoiler verebilirim hazırlıklı olun. Bir festival gibi bir şeyde tanışan Jessica ve Danny aralarında gelişen aşka kendilerini kaptırmaya hazırdırlar. Her ne kadar Danny bu aşkın olmasını istemese de ne yazık ki duygularına engel olamaz. Ancak Danny'in öyle bir sorunu vardır ki bu hikayenin sonunu yıkıcı yapar. Danny, HIV virüsü taşımaktadır. Henüz aktif hale geçmemiş olan virüs bir gün aktif olacak ve Danny'nin hayatı sona yaklaşacaktır. Bütün bunlarla baş etmeye çalışırken bir de kendisi gibi geçmişten yaralı ev arkadaşı Christina'yla uğraşıyordur. Bütün bunların arasında bir aşka yer yokken kalbi söz dinlemeyip Jessica'ya doğru kanat çırparken Jessica da kollarını açmış onu beklemektedir. Jessica ve Danny'nin hastalıklarla, çevresel etkilerle, arkadaşlarıyla ve aşklarıyla verdikleri hayatta kalma savaşı ve onun sonucunu anlatan süper bir hikaye... Bir yaşanmış, geçmişte kalmayı başaramamış, acısı azalsa da izi hala yerinde olan bir anının kitabı... unutulmamış bir aşkın... Etkileyici bir hikayeydi. Sanırım bu kadar etkilemesi de gerçek olması... yaşanmış olması... ben kendimi böyle bir kayıptan sonra nasıl ayakta tutarım bilemiyorum ama Jessica Koch'u da tebrik ediyorum verdiği sözleri tutmuş... Kitaba dair beğenmediğim şeylerde vardı. Öncelikle Danny Alman-Amerikalı melezi ve her iki dili de konuşuyor ki bazen dili İngilizce'ye kayıyor. Kitapta bunu okuyoruz ve çevirmen İngilizce kısmları öyle bırakmış keşke onları çevirseymiş aşağıya editör notu eklemek yerine... ben onları anlayacak kadar biliyordum anladım ama bilmeyenler için sıkıcı olur ayrıca bildiğim halde anlatımda kopukluk hissettim. Bir de kitap Almanca'dan çevrilme ve dolayısıyla da şehirler Almanca adıyla yazıyor. Bir iki yerde Münih'in Almancası München'i görmek güldürdü. Keşke daha dikkatli incelenseydi dedim. Bunun dışında diyebilecek hiçbir şeyim yok. Ama şunu söyleyebilirim ki müthiş bir hikaye. Dedim ya beni ağlattı o kadar yani. Çeviriden çok bir şey beklemeden bence okuyun. Kitabın konusu için okunur. Sahip olunan anılar için... yaşanmışlıklar için... her şeyden önemlisi o unutulmamış aşk için... dünyada kendine bir isim bırakmayı başarmış Danny için... Okuyun. Her şeyden önemlisi yazarın kitabın sonunda yazdığı kitabın gelirinden bir kısmını bağışlayacağı için... okuyun! Unutulmamış, geçmişte kalmayı başaramamış, izlerini hala gösteren ve içinizi burkan bir aşk hatırına... Delice sevmiş olan Danny'nin hatırına okuyun.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/11/j-redmerski-kara-kurt-katiller-cetesi-5.html Ve Katiller Çetesi'nin çıkmış 5 kitabı da bitti şimdi hevesle, heyecanla 6. kitabı bekleme devri başladı. Bu seriyi cidden çok sevdim ve sizlere de ısrarlı bir şekilde okumalısınız tavsiye ediyorum. Aksiyon, gizem, hafif gerilim, biraz aşk ve fazlasıyla ilgi çekici bir grubun üyesi olmanın gerektirdiği güven... Kitap kelimenin tam anlamıyla her şeyden biraz bir şey barındıran ve su gibi akan bir baktığınızda arka kapağı kapattığınızı gördüğünüz bir kurguya sahip. Yazarın okuduğum 7. kitabı ve şunu söyleyebilirim ki bu kadın cidden kurguları kaleme almayı biliyor. Havada kalan hiçbir şey yok. Her şey yerli yerinde ve fazla uzatmak adına olay döngüsünü batırmıyor olması gerektiği dozda bırakıyor. Bu yüzden J. A. Redmerski'nin kitaplarını seviyorum. Size de denemenizi tavsiye ediyorum. Kısaca kitabın konusuna değinmek gerekirse, Victor bir önceki kitapta kaybettiği kardeş güvenine rağmen sevdiği kadını bir göreve gönderiyor üstelik kardeşi Niklas ile birlikte. Niklas, Victor'dan intikam almak için onun sevdiği kadını mı kullanacak yoksa onun ölümüne mi sebep olacak tedirginliği ile okurken bir de öyle bir görev çıkıyor bu iş... Aman Tanrım! diyesiniz tutuyor. Niklas, Nora ve Izabel öyle bir göreve gidiyorlar ki... o görevdeki rollerini haklarıyla yerine getirmek çok zorken bir yandan da insanlıklarını sorgulamamıza neden oluyor. Hep Izabel'in insanlığına hayran olduklarını vurguluyorlardı ve şimdi bunun sebebini okumak... çok iyiydi. Nora bir kez daha hayranlığımı kazandı, çünkü bu görevde en zor iş onunkiydi ve en başarılı da o davrandı. Neden mi ?Onun gibi bir karakteri bir adamın kölesi olduğunu düşünsenize... Her şeye rağmen onun arkasında köpek gibi dolanıp, otur dediğinde oturup soyun dediğinde soyunmak... Nora... bence Izabel ölsün Nora kalsın :) Benim için her kapı Izabel ölsüne çıkıyor :) Niklas'ı diğer kitaplarda sevmeye başlamıştım ama bu kitapta da sevmeye devam ettim. Çünkü adam çok tatlı... tabi öyle dediğimi duymasın ona en son tatlı diyene neler yaptığını kitabın son bölümünde okuduk. Neden bilmiyorum ama Jackie'nin altından bir şey çıkacakmış gibi hissediyorum ve çıkarsa cidden çok fena şeyler olur gibi de geliyor. Ayrıca hala Nora'ya güvenmiyorum. Çünkü her an bir ihanet patlak verecekmiş gibi hissettiriyor. Azıcık da olsa Fredrik kendini gösterdi ama bu sefer pek usluydu. Seriyi cidden severek okuyorum ve kitabın kurgusu bana tatmin veriyor çünkü her şey olması gerektiği gibi oluyor ve ya şu olmasaydı ya da şöyle olsaydı diyebileceğim hiçbir nokta olmuyor bu seride. Ben çok seviyorum ve size de tavsiye ederim. Tamam 7 kitaplık bir seri ve henüz 5 kitabı çıktı ama yine de bence okuyun! Bu arada demezsem içimde kalır... Ephesus şimdiye kadar serinin orijinal kapaklarıyla yayınladı kitapları diğerlerinde de ufak tefek değişiklikler var mı hiç dikkatimi çekmedi ama bu kitapta kapaktaki adamın elinde sigara vardı ve o kısım sansürlenmiş resmen.. Kitap çoğunlukla Niklas üzerine dönüyor ve adamın bir simgesi, vazgeçilmezi bu sigara o kısmı keşke sansürlemeseydiniz. Sonuçta bu seriyi çocuklar değil yetişkinler okuyor...
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/11/j-redmerski-kotuluk-tohumlar-katiller.html Katiller Çetesi Serisi son sürat devam ederken bendeniz 4. kitap Kötülük Tohumları'nı bitirdim. Veee serinin her kitabı bir öncekinden daha güzel olmak zorunda mı? Hani bazı gerilim filmleri vardır ya bir oda iki-üç insanla filmi bitirirler ve siz soluksuz son saniyesine kadar izlersiniz aynen öyle bir kurgusu vardı... Bir kadın... suçlu, kurnaz, akıllı, tehlikeli, seksi ve korkusuz... karşısında bizimkiler... Bir kadın... istediğini almadan istediklerini vermeyen... Fredrik'in kıramadığı... Kitap kesinlikle diğer üç kitaptan daha iyiydi... çok daha iyiydi... bir baktım bitmiş anlamadım nasıl oldu... Süperdi! Yazarın kurgu yeteneğine dair hiçbir şey söylemiyorum... Serinin 4. kitabını bitirmişim ki yazarın okuduğum 6. kitabı bitmişken kadının kitaplarını nasıl sevdiğimi anlamışsınız. Bu yüzden bu konuya değinmeyeceğim... Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Dina'yı, Tessa'yı ve James'in kızlarını kaçıran Nora bizimkilerin eline düştüğünde korkusuz ve istediğini elde edebilecek bir kadın olduğunu gösterirken bütün sevdiklerini bırakması konusunda onlardan tek bir şey istemektedir. Kimsenin bilmediği sırlarını... Üstelik bunları Nora bilirken ona itiraf etmeleri... Açıkçası şöyle bakıldığında oldukça basit görünüyor değil mi? Ama değil... bazılarının özellikle Izabel, Niklas ve Victor'un sırları... kendilerinin bile zorlukla kabullenmek zorunda kaldıkları bir yükken bunu başkasına itiraf etmek... oldukça zorlayıcı... Bunun yanında aralarına katılan Dorian'ın sırrı ise... hepsini hem şaşırtacak hem de bir karar almaya itecektir. Sıra Nora'yı itirafa zorlamaya geldiğinde ve sorgucusunun Fredrik olması... işte o zaman Nora kimsenin yapmadığını yapıp Fredrik'e kırılmazken... Allah'ım sanırım spoilere giriyorum biri beni sustursun... Kitabın en sevdiğim sahnesi kesinlikle Fredrik'in olaya dahil olduktan sonrasıydı. Nora... kadın... sen ne müthiş bir şeysin! Hayranlığımı kazandın! İzabel'i serinin başından beri sevmiyordum... tamam belki Sarai okurken sevmiş olabilirim ama sonra o sevgim nefrete dönüştü ama sen.. .kesinlikle hayran olduğum ve seride en sevdiğim kadın olduğunu inkar edemeyeceğim. Bu kitap bir kez daha bana kanıtladı ki... bu kitabın bence en zayıf halkası İzabel ve en güçlü kırılmaz halkası ise Fredrik ve Victor. Hatta ikisi kapışabilir de çünkü Fredrik, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan korkusuz duygusuz bir adamken Victor'un kaybedecek bir aşkı var... bu onun zayıflığı. Burada şu çıkıyor ki... Izabel ölsün! :D İşte o kadar severim kendisini. Ama belli ki Victor çok seviyor. Kitaba dair çok söylemek istediğim şey var ama bir o kadar da bunlar spoiler olacağı için susmak durumundayım. Ama demezsem içimde kalır... Fredrik... adamım son bölüm ne öyle yaaa ne yapıyorsun? Sen benimsin :P heheh sana Nora gibi biri lazım! Boş ver zayıf halkaları... Seriyi severek okuduğumu biliyorsunuz ve bence siz de okumalısınız. Daha bugün bir arkadaşıma tavsiye ediyordum. Şimdi de sizlere tavsiye ediyorum! Çok şey kaçırıyorsunuz.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/11/j-redmerski-kugu-ve-cakal-katiller.html Şimdiye kadar herkes Fredrik'in hikayesinin daha doğrusu onun intikam arzusunun ve böyle kana susamış olmasının altındaki nedenleri anlatan kitabı çok övmüşlerdi. hatta o kadar övmüşlerdi ki beklentim tavan yapmış beni şaşırt... bana hadi canım dedirt... Fredrik beni kitabı elimden bırakmama neden olacak kadar şoke et... dedim... Ve sonum ne mi oldu? Kitabın son 150 sayfası kala bıraktım... çünkü öyle bir gerçekle karşılaştım ki kelimelerin devam etmeyeceği, okumanın bir şey ifade edemeyeceği ve bir süreliğine sindirmem gereken bir detay verdi. Serinin 3. kitabı diğer iki kitabına göre çok daha iyiydi bence. hani onları zaten beğendiğimden 5 üzerinden 5 verdim ama bu kitaba 1500 verirdim. Neden mi? Çünkü yazar bu kitapta cidden çığır aşmış, müthiş bir şey yapmış. Genelde kitabın konusuna dair bir şeyler yazıyorum ama bunda yazamayacağım çünkü söyleyeceğim her şeyin kitabın içeriğinden ana noktaları sizlere söylemiş olmaktan korkuyorum. Dolayısıyla şunu söyleyebilirim sadece, ilk iki kitaptan tanıdığımız Fredik'in kana susamış psikopat işkenceci sorgu adamı bir tetikçi olmasının yanında bir tek kıramadığı kişi olan karısını 6 yıl aramasının sonunda ona ulaşabileceği bir nokta bulmasını ve sonrasını anlatıyor. Cidden şaşırtıcı detaylar ve fazlasıyla beklenmedik bir son var kitapta. Özellikle şunu söyleyebilirim ki... o sonu beklemiyordum. Okuyan ne demek istediğimi anlayacaktır, o son evet belki olması gereken ve tamamen bu seriye yakışan bir sondu ama beklemiyordum. Sanırım umutsuz romans sever tarafımdan kaynaklanıyor. Kitapta ekibe yeni katılan birileri ve daha doğrusu Victor'un ekibinin büyüdüğünü görmek güzeldi. Bu daha fazla aksiyon ve cinayet, daha fazla gizem ve gerilim demek olduğu için memnunum. Büyütsünler işleri ;) CIA ve FBI'da girince işin içine işler daha da kızışacak sanırım çünkü kitabın sonunda öyle bir sürpriz yapıyor Victor ve bu ajanların da onların peşinde olduğunu söylüyor. Açıkçası bu durum beklentimi tavan yaptı. Direk enselerinde birileri daha var demek bu. Resmen spoiler verdim, kusura bakmayın hakim olamadım kendime ve içimde de tutamam biliyorsunuz. Ahh, bu arada bu videoyu/şarkıyı neden buraya koyduğumu merak eden olduysa diye demek istiyorum. Bu şarkı kitapta adı geçen bir şarkı ve Fredik için de özel bir yeri var gibi mi sanki ;) bilemedim... ama şu bir gerçek, ben şarkıyı sevdim cidden. Özellikle değinmek istediğim bir kısım var, kitapta Fredik'in duygularına, kana susamışlığına, dağınık aklına, işine ve karısına... karısına kaşrı hislerine... o kadar güzel bir şekilde kurgulanmış ve okura aktarılmış ki bayıldım. İlk kitaptan beri aklımdaki psikopat işkenceci kana susamış Fredik'in içindeki insanı, sevdiği için savaşan adamı ve sonunda da kendini tamamen kapatıp içindeki canavarı serbest bırakışını okumak... bence paha biçilemezdi ve zirveydi. Ahh... bir de kitabın sonunda özel bölüm vardı... Fredik'in doğumunu konu alan bir bölüm... harbi den tam özel bölümdü! Yazar okuruna güzel bir sürpriz yapmış. Kesinlikle şunu söyleyebilirim ki Kuğu ve Çakal serinin en iyi kitaplarından. Hatta ilk iki kitaptan daha çok sevdim. Seriyi sırayla okumak zorundasınız eğer gerçekten bir tat almak istiyorsanız ama bu kitap... muhteşemdi. Dehşet ötesi bir şeydi. Hep bana bunun çok daha güzel olduğunu söylüyorlardı ve kesinlikle yerden göğe kadar hakları varmış. Ayrıca hala Sarai'yi sevmiyorum. Victor'a acıyorum onunla beraber diye. Niklas ve Fredrik kesinlikle favorilerim. Ama Fredrik... baş tacım! Seriyi inanılmaz derece beğeniyorum ve size de tavsiye ediyorum hemen başlayın... bir an önce hazır fuarın bitmesine sayılı günler kala indirimlerden yararlanıp alın seriyi.
4,5 stars https://illekitap.blogspot.com.tr/2017/11/j-redmerski-izabel-katiller-cetesi-2.html Katiller Çetesi Serisi'ne son sürat devam eden ben... şimdi karşınızda Icabel'in yorumu ile geliyorum. Seriye bayıldım. İkinci kitap ile bu seriyi sevdiğimi daha da bir anladım. Küçük kedi yavrusunun aslan olma yolculuğu diyeceğim ama bu kedi yavrusunun içinde zaten bir aslan uyuyormuş ya... Bu kitap da Sarai gibi akıcı ve merak uyandırıcıydı. Onun gibi bunda da bitmek bilmeyen bir aksiyon ve adrenalin vardı... sadece bunda ilkinden daha fazla olan şey kan.. işkence... acımaszlık... Bir de Sarai'nin hastalıklı bir şekilde katil olma isteği... Yaaa kitabı sevdim, hatta seriyi sevdim ve şimdi 3. kitaba da başlayacağım ama Allah aşkına biri bana Sarai'nin neden bu kadar çok katil olma isteği içerisinde olduğunu anlatsın. Sebebi kesinlikle Victor değil... bence içerisinde kalmış 9 senelik acının intikamı... ama yine de bir insanın canına kıymak hiç de normal bir şey değil ve ben Sarai'nin normal olduğunu düşünmüyorum. Hadi Victor yatıramıyor ama Fredrick ya da Niklas onu bir hastaneye yatırsınlar kurtulalım :D Şakayı bir kenara bırakırsak kitap Sarai'nin... o yaralı, hayattan koparılmış küçük kızın intikam içerisinde tutuşan Izabel oluşunun hikayesi. Bir de Victor ile aralarındaki aşkın... bir de onların gruba girme çabasının... bir de cinayet işleyebilmesinin... Izabel'de ilk kitap Sarai gibi akıcı bir şekilde konusunu anlatıyordu ve okuyorsunuz okuyorsunuz sonra okuduğunuz kitabın içerisindeki öfkeyi, intikam arzusunu hissediyorsunuz. Şahsen onun yerinde bende olsam öldürürdüm diyemiyorum çünkü bunu yapamam ama bir ayağı topal eşeği suya gönderip o gelene kadar dövme isteği içerisinde olduğumu inkar edemezdim. Victor'un ve Sarai'nin aralarındaki bağı artık dile getirmeleri ve birbirlerinden kopamamalarının hikayesi çok güzeldi ama Fredick'in hikayesine daha fazla yer verilmesini isterdim. Evet, acı bir hikayesi var belki ama... onun kalp kırıklığını okumak isterdim. Sanırım aynı kalp kırıklığı Niklas'ta da var... Bu kadar ısrarla Sarai'den şüphelenmeleri bundan belki de... Ki doğru... herkes bir gün konuşur... kim olursa olsun zayıflığı vardır ve zayıflığından vurduğunda konuşur. O san Sarai'nin karşısına kendiyle değil de Dina'yla gelseydiniz bakın nasıl konuşurdu. Neden yapmadılar bilmiyorum ama işte o zaman sadakati belli olurdu. İnsan sevdiği için kendi canını hiçe sayar belki ama karşısında iki sevdiği varken birini feda etmek... işte asıl vuruş o zaman olurdu bence. Sırf bu konudan puan kırarmışım :D Sarai'nin sadakat testi harbiden tam vuruştu... o konudaki detaylar... vay anasını dedirtti. Kitaba dair söylemek istediğim o kadar yer var ki... inanın spoiler verip büyüsünü bozmaktan korkuyorum. :( Ama şunu söyleyebilirim ki Sarai'nin normal hayat yaşayamayıp, normal hayata ayak uyduramayıp, intikam ateşiyle tutuşurken eli kolu bağlı oturamayıp hareket geçmesinin... Javier'den sonra ki ilk cinayetini işleyişi... - aslında her ikisi de kendi koruma içgüdüsüydü. Cinayet değil nefsi müdafa diyelim ;) - Victor ve ekibin yanında bir tetikçi, katil olma yolunda ilerleyişinin kitabıydı. Yani kısacası Sarai'nin ölümü Izabel'in doğuşunun kitabı! Veee benden 5 üzerinden 4.5 aldı. Neden mi 4.5 ? Çünkü yukarıdaki bahsettiğim detay... Dina... işte o zaman Sarai konuşur muydu konuşmaz mıydı? O kısım bir katilin aklına gelmiyorsa ben mi söyleyeceğim. Tabi yazar daha iyi bilir ama o kısım daha iyi olurdu ve hadi ama ya... Sarai kaçırıldı azıcık onun işkencelerini okumak hakkımızdı bence. Kendimi çok sadist hissettim şuan ama öyle... Fredrick'in işkencelerini okuduk bence Sarai'ninkini de okuyabilirdik. Neyse... kitabı sevdim tabi genel olarak bakıldığında bayıldım da ama işte benim için eksik olan kısım vardı... Belki sizler için öyle olmayabilir bunu okuyup deneyimlemeniz gerek. Ama seri süper =)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/11/j-redmerski-sarai-katiller-cetesi-1.html Veeee ben de Katiller Çetesi hayranları arasına katılmış bulunuyorum hem de daha ilk kitaptan... nasıl bitti nasıl sona geldim anlamadım. Bir baktım tek seferde yüzlerce sayfa okumuşum ve sonunda da kitabın arka kapağını kapatmışım elimi ikinci kitaba atmaya hazırlanmışım... Ne kitaptı ama... J. A. Redmerski'nin Hiçliğin Kıyısında serisini okuyup sevdikten sonra bu seriyi okumayı niye bu kadar ertelemişim bilmiyorum. Ama şunu söyleyebilirim hayatımda okumayı ertelediğime pişman olduğum serilerden biri oldu. Bence siz de bunu yaşamamak için hemen şimdi başlayın seriye... Akıcı, merak uyandırıcı, heyecan verici ve soluk kesici bir kurgusu var ve seriye başlamadan önce yazar 7 kitap ne yazmış diyerek tereddüte düşmüştüm ama şunu söyleyebilirim ki şu kitabı okuduktan sonra henüz serinin ilk kitabı olmasına rağmen kesinlikle 14 kitap bile olsa okurum diyebilirim. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse, Sarai henüz küçük yaşlarda Javier tarafından kaçırılarak Mexico'da 9 yıl tutulur ve Sarai artık oradan kaçmanın imkansızlığıyla kaçma hevesi arasında kaldığı anlardan birinde Javier'ın iş yaptığı katilin kendisinin kaçmasına yardım edebileceğine inanan Sarai, hayatının dönüm noktası haline getirdiği bir adım atıp kaçar. Hayatı bu andan sonra hem daha tehlikeli hem de daha amansız olan Sarai, artık katil Victor ile beraberdir. Victor, Sarai'ye yardım etmeye başlar ancak amacı onu güvenli bir şekilde hayatına devam edebilmesine yardımcı olmaktır. Ancak işler hiç de düşündüğü gibi gitmez... Ne Victor'un düşündüğü gibi ilerler olaylar ne de Sarai'nin düşündüğü kadar kolaydır normal bir yaşamda hayatta kalmak. İşte asıl olaylar Sarai, Victor'un yardımıyla kaçtığında başlar... Bir dakika sonra ölebilme olasılığının varlığıyla hayatta kalmaya çalışmak... normal bir hayat yaşabileceğine inanmak... asla normal olmayacağını bilmek... içinde bastırılmış duyguların dışarıya vurarak hayatına yön vermek... Sarai için hiç de kolay olmayacaktır. Açıkçası kitabın arka kapak konusu, insanların devamlı tavsiyeleri falan düşünüldüğünde bir aşk romanı beklemiştim ama hiç bu kadar gizem, heyecan ve aşk filizlerinin olacağı bir kitap olacağını düşünmemiştim. Aşk bence geri plandaydı şimdilik ama tahminime göre ilerleyen kitaplarda iliklerimize kadar titretecek gibi görünüyor... Ben kitaba bayıldım. Henüz ilk kitap olmasına rağmen daha ilk sayfadan heyecanla kendini okuttu ve itiraf ediyorum ki kitabı ilk seferde 113 sayfasını okumuştum ve ne ara bu kadar okuduğumu anlamamıştım. Hani ertesi gün işe gitme durumum olmasa o gece biterdi muhtemelen. Şiddetle tavsiye ederim. Gizemli, heyecanlı, karanlık, hafiften aşk olan eşsiz bir kitap! Kesinlikle okumalı asla kaçırmamalısınız. Veeee kapaklar... kalp ben... bayılıyorum bu serinin kapaklarına :)