inci, 988 adet değerlendirme yapmış.  (63/142)
Juliet Paramparça (Starcrossed, #2)
Juliet Paramparça (Starcrossed, #2)

10

https://illekitap.blogspot.com.tr/2017/11/leisa-rayven-juliet-paramparca.html Ahhh işte Sahte Romeo'dan daha güzel olan onun ikinci kitabı... yani hikayenin devamı... Ethannnn dedirten kitap buydu bana... İlki değil... Leisa Rayven bence bu kitapla tam olarak olması gereken seviyeye çıkarmış hikayesini ve mükemmelleştirmiş. Bayıldım çünkü... Kitabın konusuna girmeyeceğim çünkü Sahte Romeo'da yarım kalan Ethan ve Cassie'nin hikayesi bu kitapta devam ediyor.. .sadece daha vurgun yapıcı şekilde. Bilmiyorum neden ama bu kitap daha fazla aşık etti kendine beni.Kelimenin tam anlamıyla bir günde bitirdim kitabı. Yeminle bakın... resmen bir pazar oturdum akşama kadar okudum. Dışarı çıkmak bile istemedim o kadar yani... Ethan'ın terk edişi... Cassie'nin yıkılışı... sonra günümüzde karşılaştıklarında Ethan'ın çabaları ve bu sefer Cassie'nin güvensizliği... her şey o kadar güzel kurgulanmıştı ki... bayıldım. Bence bu kitap daha etkileyici olmuştu. Ethan'ın Cassie'nin tekrar güvenini kazanma ve tekrar beraber olabilmek adına yaptıkları süperdi. Hatta onu doktora falan yönlendirmesi... sonra sahneledikleri oyun... sonrasında Ethan'ın aldığı teklif... gidişler kalışlar... dokunuşlar... itiraflar... ve o tekrar tanıdık tutku... Ahhh süperdi. Bu kitap cidden çok daha iyiydi... bir şey yazamıyorum şuan resmen çünkü söylediğim şeylerle heves kaçırıp spoiler vermek istemiyorum. Neyse ben en iyisi yorumumu kısa keseyim. Ama ben seriyi çok sevdim bence siz de okuyun... peş peşe okuyun çünkü asıl vurgun bu kitap bence.

Sahte Romeo (Starcrossed, #1)
Sahte Romeo (Starcrossed, #1)

8

http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/11/leisa-rayven-sahte-romeo-starcrossed-1.html İnsanlar daha doğrusu okurların dilinden düşüremediği Sahte Romeo'yu sonunda ben de okudum. Ethan... diye sayıklanmıştı uzunca bir süre ve bence güzel bir hikayenin yaralı bir kuşuydu Ethan... Çok yumuşak bir tabir oldu sanırım ama öyle... Leisa Rayven, oldukça güzel bir kurguyu kaleme almış ama daha da güzeli Shakespeare alıntıları, karakterlerin oyunlarındaki performansların olduğu yerlerdi. Aşkı bıraktım nerelere takıldım. :) Kurgu güzeldi, beğendiğimi dile getirebilirim... aşkı da fena değildi ama bence mükemmel değildi de... gerçi geçmişe gidip günümüze geldiği kısımlardı ve bence günümüzün olduğu kısımlardaki aşk süperdi ama geçmiş kısımlarındaki aşk yaralı, hasarlı ve kırgındı... Aslında güzeldi ya... Ethan'ın dengesizliği beni de bozdu :) Kitaptaki arkadaşlık ilişkisine bayıldım. ana kendi üniversite arkadaşlarımla aramı ve sohbetlerimizi hatırlattı. Tabi onlarınki gibi değildi konular ama arkadaşlık aynı arkadaşlık nerede olursa olsun. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Cassie ve Ethan, üniversite yıllarında fazlasıyla inişli çıkışlı tutkulu ama bir o kadar da fırtınalı bir birlikteliğin ardından yine esip gürlercesine birbirlerinden ayrıldıktan sonra bir şekilde hayatlarına devam etmeye çalışırlar. Ancak aradan aradan geçen onca zamanın ardından Cassie ve Ethan aynı oyunda başrolü paylaşmak zorunda kaldıklarında Ethan'ın tekrardan Cassie'yi istemesi ve Cassie'nin yara alan kalbi tekrar yaralanmaktan korkarak geri adım atması... güvensizlikleri ve kırgınların aşılması... daha da önemlisi geçmişte kalamayan aşkın tekrardan alevlenmesini anlatıyor. Günümüzde geçmesine rağmen Ethan ve Cassie'nin geçmişlerine dokunuşlar yaparak aralarındaki bu uçurum açılma sebeplerini de anlatıyor kitap. Bu kısımdan hoşuma gitti çünkü neyin neden olduğunu daha iyi anlamamıza neden oluyor. Ethan'ın yaralı kırgın ve güvensiz kalbi... Cassie'nin saf, temiz ve güçlü aşkını yerle bir edişini okurken aslında bütün bu yaşananların aradan yıllar geçtikten ve unutulmayan aşkın ardından tekrar karşılaştıklarında neler yaşayacaklarının da temelini oluşturuyor. Aslında oldukça güzeldi ama zaman zaman neler oluyor yahu dediğim çokça yer olduğunu da itiraf etmeliyim... Ethan'ın tavırlarına fazlasıyla kızdım ve Cassie'nin yanında oldukça fazla durdum. Hatta bazen ayrıl şu güvensiz ne istediğini bilmeyen adamdan da Connor gibi biriyle devam et dediğim yerler oldu. Ama Ethan'ın yaralı ruhu ve kalbi de zaman zaman dediğimden beni pişman etti. Aşkı bile güzeldi Ethan'ın... kendi gibi yaralı ama büyük... kırgın ama yine de istiyorken... güzeldi. Cassie'nin ise ne istediğini bilen ve bunun için çaba harcayan aşkı ise kusursuzdu sanırım... Direndi... cidden çok direndi ama bazen çırpınmak kaçınılmaz olanı ertelemekten başka bir şey değildir bunu bir kez daha gösterdi bize. Açıkçası Sahte Romeo kitabı müthişti diyemem... ama güzeldi. Bu yorumu yazıyorum ama serinin 2. kitabı bitirdiğim için çok fazla detaya girmemeye çalışıyorum ve onunla kıyaslamak istemiyorum ama bence o kitap bundan çok daha güzeldi :) Neyse... aklım Juliet Paramparça'dayken pek yorum yazamadım sanırım :) Ben kitabı beğendim ama öyle çok fazla diyeceğim kadar değildi. Güzeldi... zaman zaman beni sinir krizine soksa da güzeldi. 5 üzerinden 3.5 veririm bu kitaba ama o son yok mu o son... işte onun için direk şapkadanak 4 veriyorum :) Ethan... sonunda kalbime bir dokunuş yapmayı başardın ;) Şaka bir yana bu kitabı sevdim bende ama ikinci kitabı da okumuş olduğum için bu kitabı onun yanında geri planda tutuyorum çünkü o çok daha iyiydi :) Bu yüzden 4 veriyorum :)

Hırsız ve Güzel (Victorian Rebels #1)
Hırsız ve Güzel (Victorian Rebels #1)

7

http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/10/kerrigan-byrne-hrsz-ve-guzel-victorian.html Veeee historical romans... veee ben :D Bu türü çok sevdiğimi bilirsiniz ki şuanda elimde bir milyon okumadığım historical romans var ama olsun ben bu türde yani çıkan yazarları denemeye bayılıyorum. Bazıları beklentimiz fazlasıyla karşılıyor bazıları orta kararda bir şey oluyor bazıları ise bu işin altından kalkamıyor ama yine de bu türe her seferinde her yazar şans veren bir okurum. Kerrigan Byrne bence bu türü oldukça güzel kaleme almış. Kurgusunu sevdim her ne kadar sevmediğim yerler olsa da... Aksiyonlu bir historicaldı ve aşk da vardı... sevdim ben. Bayılmadım belki ama okumaktan da sıkılmadım. Neyse, önce kısaca konusuna değinmek istiyorum. Farah, oturttuğu düzenli hayatına devam ederken küçüklüğünde kalbini kaptırdığı Dougan'ın arkadaşı olduğu iddia eden Dorian tarafından kaçırılarak hayatını bir olaylar örgüsünün içerisinde bulur. Dorian Blackwell hem zengin ve adından fazla söz ettiren bir adam hem de bir eşkıya olarak nam salmış kötü bir üne sahip tehlikeli biridir. Ancak... bütün bu ününe rağmen Farah'ı güvende tutabilmek ve onun elinden alınmış hakları ona geri kazandırabilmek için Farah ile evlenmesi gerekmektedir. Zaten olaylarda oradan sonra başlıyor. Aşk romanlarında, türü ne olursa olsun aksiyon sahnesini severim. Bu kitapta da aksiyon vardı ve bu kısmı sevmediğimi söylersem çarpılırım vallahi :) Ancak... sevmediğim kısım Dorian'ın ben kirliyim, ellerim kanlı sana dokunamam tripleriydi... yani biz şimdiye kadar okuduğumuz bütün historicallarda özellikle İskoç'lar mesela hep savaş içerisinde hep bir ölüm hep bir kan bulaşmış el vardı ama hiçbir zaman bu triplere girmemişlerdi. Ne olursa olsun, ne yapılmış olursa olsun Dorian'ın bu tavırları beni sinir etti. Keşke yazar bu tripler yerine başka bir şeyler kurgulasaymış diye düşündüm. Mesela Dorian'ın sakladığı sır olabilirdi uzak kalma sebebi ne bileyim... Kitaba dair sevmediğim tek kısım oydu ve açıkçası bir erkeğe bu kadar tribi de yakıştıramadım özellikle bu türde... Farah'ı sevdim. Güçlü, ayakları yere basan ve korkusuz kadınları severim historical romanslarda. Farah da tam benim seveceğim türde bir kadındı. Özellikle istediği şeyi elde etme çabasına... bayıldım! :) Benim için kitabın en etkileyici kısmı ilk bölümlerdi. Farah ile Dougan'ın küçüklükleri ve kitabın son kısımları Dorian'ın artık koca olarak karısının yanında yer alması gerektiğini anlamasıydı. Gerçi bunu Farah zorla kafasına soktu onun ama olsun. Kadının gücü diyelim biz buna :) Kitabın sonunda serinin ikinci kitabı Avcı'dan bölüm vardı. Yani Dorian Blackwell'in en yakın arkadaşlarınadn biri olan Christopher Argent'in hikayesi... nedense onu daha çok merak ettim çünkü adamın bu kitapta adı geçtiğinden beri olan gizem merakımı çok fena depreştirdi dilerim çok beklemeden onu çıkarır Yabancı Yayınları. Yorumumu çok fazla uzatmayacağım çünkü spoiler vermek istemiyorum. Ancak demezsem içimde kalır Dorian'ın en yakınları, Ben More'da yaşayanlar... hepsinin hikayesi acı ama bir o kadar da birliktelikleri güvenmeleri çok güzeldi. Historical romans okuruysanız bence mutlaka denemelisiniz. Güzel bir kurgusu vardı ama bence eksikleri de vardı bu yüzden 5 üzerinden 3,5 veririm ama denemenizi de tavsiye ederim :)

Karanlık Yalanlar
Karanlık Yalanlar

10

http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/10/alessandra-torre-karanlk-yalanlar.html İlk çıktığında aldığım ama nedense okumak için elimin bir türlü gitmediği tek kitaptır kendileri. Neden bilmiyorum ama bir türlü 2015'ten bu yana okumadan beklettim. Ve şimdi okudum... Öyle pişmanım ki bu kitabı bunca zaman beklettiğime... çünkü kelimenin tam anlamıyla süperdi! Kapak tasarımı her ne kadar tamamen erotik bir kurgu üzerine kurulu bir hikayeymiş gibi görünse de... görünüş yanıltıcıdır. Sanırım ben de bu yüzden beklettim en azından öyle düşünüyorum ama yanıldım! Şunu söyleyebilirim ki... müthiş bir kurgu... şaşırtıcı bir son... süper bir aşk... muhteşem bir kitap! Belki de başka söze gerek yoktur bilemiyorum... Alessandra Torre... bu kitabıyla ne yazsa okurum dedirtti bana. Henüz tek bir kitabını okumuş olmama rağmen o kadar güzel ve muntazam işlenmiş bir kurguyu kaleme almış ki bayıldım. Tabi biraz da çevirinin güzelliğinin de etkisi var bunda ;) Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Layana zengin bir ailede doğmuş ve onların kasıntı asillik ve aristokrasi tavırlarından sıkılmış içerisinde bastırmak zorunda kaldığı asi tarafı zaman zaman dışarıya taşıyan bir genç kadın. Tek kendi isteğiyle yaptığı ve her şeyini verdiği Amerika'nın Evsiz Gençleri kuruluşunun gecesinde tanıştığı Brant'la aralarındaki çekime yenik düşerek bir ilişkiye başlarlar. Brant'ın göründüğü kadarıyla her kadının hayallerini kurduğu bir adam olmanın yanında kelimenin tam anlamıyla beyaz atlı prenstir de. Güzel giden ilişkileri sonucunda Layana'nın keşfettiği şeyler, öğrendiği sırlar sonucunda yolunun kesiştiği Lee ile de bir ilişkiye başladığında farkında olmadan kendini çözümü imkansız görünen bir düğümün içerisinde bulur. Brant, Layana'nın mükemmel erkek tanımına uyarken Lee onun içinde bastırdığı asi ve tutkulu tarafı tatmin ediyordu. Ve Layana bu iki kişiye de aşıktır. İşte alarmların çaldığı nokta da burada ortaya çıkıyor. Kendisini aldattığından şüphelenen Brant ve kendisinden seçim yapması beklediği Lee arasında kalan Layana hayatının en zor kararını vermek zorunda kalır. Öğrendiği sırları ortaya dökmek belki de aldığı en büyük riskti ve belki de sonu kötü olacaktı. Ama şansını deneyip mutlu olmayı denemek zorundaydı. Kitabı okurken ciddi anlamda iki arada kalmış bir kadını okudum. Hatta bazen kızdığım, sinirlendiğim hatta itiraf etmek gerekirse sürtüğe bak dediğim kısımlar bile oldu. Sırrı hep merak ettim ve açıklandığında da... ne olduğunu anlamam ve olayları çözümlemem zaman aldı. Çünkü yazar kesinlikle okurlarını ciddi anlamda şaşırtan ve yok artık dedirten bir kurguyu sunmuş. Kitapla ilgili çok fazla övgü duymuştum hatta yeni okuduğumu öğrenenlerden nasıl bunca zaman beklettiğime dair yorumlar bile almıştım. Şimdi şunu söyleyebilirim ki... nasıl bir hata yapıp da çıktığı gibi okumamışım. Uzun zamandır beni ciddi anlamda şaşırtan ve etkileyen nadir kitaplardan biri oldu. Hani bazılarını okursunuz beğenirsiniz ama bir süre sonra unutursunuz detaylarını ama bu kitabın böyle bir şeyi yok. Unutamazsınız ve kitaba da bayılırsınız. Kitaba dair çok fazla yorum yapamıyorum çünkü söyleyeceğim en minik şey ile sizin hevesinizi kırmaya veya kitaba dair büyük bir şey söylemiş olmaktan korkuyorum. Ama... ben çok beğendim. Şiddetle tavsiye ederim. Kapağın erotizmine aldanmayın... okuyun! Bayılacaksınız. Güvenin bana :) Ve Yabancı Yayınları, bu yazarı bırakmamalı, bütün kitaplarını çıkarmalılar. Böylesine kurguları kaleme alan yazarları okumak çok güzel bir tatmin duygusu yaratıyor. Dilerim diğer kitaplarını da okuyabiliriz.

Aşkın Melodisi  (Stage Dive #4)
Aşkın Melodisi (Stage Dive #4)

9

http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/10/kylie-scott-askn-melodisi-stage-dive-4.html Stage Dive serisinin son kitabı ve bence tam da beklentimi karşılayan kitabı oldu. Neden bilmiyorum ama Ben'in kitabı benim favori Stage Dive kitabım oldu. Neden bilmiyorum ama gönlümü fethetti bu adam :) Kylie Scott bence seri boyunca yarattığı en güzel adamı en son hikayeye bırakmış. Hep Ben'i okumuştuk ve onun eğlenceli ve umursamaz kişiliğinin yanında içinde korkularıyla beraber nasıl da mükemmel bir adam yattığını bize bu hikayede sunarak gönlümü fethetti. Ben'in Lizzy'e davranışları, özeni, acemi tavırları ama her şeye rağmen yanında olma çabaları... çok tatlıydı. Lizzy, 2. kitapta tanıdığımız Anne'in yani grubun bateristi Mal'ın biricik aşkının kız kardeşi ve Ben için kesinlikli yasaklı insan ama... Vegas'ta geçirilen bir gecenin sonucunda Lizzy hamile kalınca... işler iyice arap saçına dönüyor. Grupta anlaşmazlıklar, Ben'in ne yapacağını bilemez halleri, Mal ve Anne'in Ben'e tavırları ve anne olmaktan hiçbir şey anlamayan Lizzy'nin tavırları... Hepsi bir araya çıkınca serinin en etkileyici kitabı ortaya çıkmış oldu bence. Kitabın konusuna da kısacık değinmiş oldum sanırım. Aslında bu kitabın temelleri zaten Jimmy ile Lena'nın hikayesinde atılmıştır. O kitapta Ben devamlı biriyle mesajlaşırken bu kişinin Lizzy olabileceğini sizler tahmin ettiniz mi bilmiyorum ama ben etmiştim. Şimdi detaylı olarak bu kitapta okumak ise çok güzeldi. Ben ile Lizzy'nin mesajlaşmaları çok tatlıydı ki kısmen birbirlerini mesajlarla daha iyi tanır hale geldiler sanırım. Ben'in acemi kıskanç halleri ve acemi baba tavırları süperdi. Farkında olmadan Lizzy'e çok fena kapılmış. Lizzy deseniz o zaten aşk trenine binmiş gidiyor... Kitabın en etkileyici sahnelerinden biri de Ben'in kız kardeşi ile aralarında olan diyaloglardı. Grubun birbirleri ile olan ilişkileri... bu kitapta asıl gücünü gösterdi. Cidden ne olursa olsun birbirleri ile olan sorunlarını müziklerine yansıtmıyor olmaları güzeldi ama barışmaları daha eğlenceliydi. :) Bir de Ben'in konserde Lizzy'e söyledikleri.. .ahhh kalbim... Ayyy yavaş yavaş spoiler vermeye başladım o yüzden susuyorum. Ama ben bu kitabı diğerlerinden daha çok sevdim sanırım :) Bir seriyi daha bitirmenin mutluluğuyla seriyi size tavsiye ediyorum. Seveceksiniz, çok güzel bir aşk hikayesi serisi ve çok güzel bir arkadaşlığın hikayesi...

Aşkın Şarkısı (Stage Dive, #3)
Aşkın Şarkısı (Stage Dive, #3)

8

http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/10/kylie-scott-askn-sarks-stage-dive-3.html Bir süreliğine Rockçıların dünyasına adım atmayı tercih ettim ama bu rockçılar sizin bildiklerinizden değiller. Hatalarıyla ve kusurlarıyla ünlü olmalarının yanında bizden özellikler taşıyorlar. Zayıf olduklarında aile olarak gördüklerinin desteklerine ihtiyaç duydukları gibi, acılarını alkol şişesine vurabiliyorlar. Ya da sevdikleri insanları istemeden de olsa kırabiliyorlar. Bütün bunların yanında sahnede... işlerinde... müzik söz konusu olduğunda mükemmeliklerini konuşturuyorlar. İşte bu grup... Stage Dive grubunun solisti Jimmy'nin hikayesiyle sizinleyim. Bir yazarın serisini bitirecek kadar okuyorsak o yazarın kurgularını ve kitaplarını seviyoruz demektir. Ben de Kylie Scott'ın kurgularını, olay döngüsünü sevdim ve çevirinin güzelliğiyle de kitabın akıcılığıyla mest oldum.İtiraf etmek gerekirse Jimmy tam da beklediğim gibi çıktı. Hikayesinde onu daha iyi tanıdık belki ama tam da aynı pislik, aynı kötü aynı acımasız aynı çaresiz, aynı kaybetme korkusu olan, aynı sevdiğini korumaya içgüdüsü olan adam... Bildiğimiz diğer kitaplardan tanıdığımız Jimmy ve yanında bir nebze de romantik, iyi bir arkadaş, iyi bir kardeş ve mükemmel bir müzisyen... Direk yoruma daldım. Kısaca kitabın konusundan bahsetmek gerekirse; Stage Dive grubunun solisti aynı zamanda Dave'in ağabeyi Jimmy, alkol sorunuyla boğuşmaktadır. Grup üyelerinin ve menajerinin ortak fikri olarak 7/24 ona bakıcılık yapıp alkol almasına engel olması için yanında birinin çalışması ve ona göz kulak olmasıdır. Bu göreve hiçbir tecrübesi olmadığı halde alınan Lena, bir yandan Rock grubunun ünü ve müziği arasında bir yandan birbirleri ilişkileri ve aralarındaki sorunlarla bir yandan da huysuz bir çocuk olan Jimmy ile uğraşmak zorunda kalır. Jimmy ile ilişkileri iki arkadaştan sonra aşka doğru yelken açarken Jimmy'nin sorunları, korkuları ve bu yolculukta Lena'nın yaşadıklarını okuyoruz. Zaman zaman eğlenceli zaman zaman çileden çıkaran bir adet Jimmy ile kitap su gibi aktı. Jimmy'nin diğer grup üyeleri ile ilişkisi, kendiyle ilgili sorunları ve bütün bunlara rağmen Lena ile olan aslında mükemmel ilişkisini okumak oldukça zevkliydi. Bu arada yukarıda yer alan Maroon 5'ın şarkısı kitapta yer alan bir şarkı ve Jimmy ile Lena arasında özel bir yeri olabilir mi ki acaba ;) Ben sevdim. 5 üzerinden 5 vereceğim bir kitap değildi belki ama bence 4'ü alır :) Severek okudum ve dediğim gibi bazen cidden eğlendik okurken de. Kitabın Rock grubu üyelerini anlatıyor olması sizin aklınıza aykırı ilişkiler, uyuşturucu, alkol ve kızların kol gezdiği, uç noktalarda cinselliğin olduğu bir seri olduğunu düşünmeyin. Bu kitap aşk romanı kategorisinde ve bir aşk romanında ne kadar cinsellik varsa bunda da o kadarı var. Ben tavsiye ederim seriyi :)

Sonsuza Kadar Benim
Sonsuza Kadar Benim

7

http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/10/heidi-mclaughlin-sonsuza-kadar-benim.html Bu kitabı uzun zamandır okumak istiyordum, çıktığından beri dikkatimi çekiyordu ve aldıktan sonra nedense araya başka kitaplar falan girdi derken okuyamadım. Şimdi sıra gelince, daha doğrusu kendi kendime elimdeki Yabancı Yayınları kitaplarımı bitireceğim deyince bahaneyle okumuş oldum. İyi ki de okudum çünkü beğendim :) Yazarın kurgusunun akıcılığını beğendim, gereksiz yere karakterlere acı çektirme ayrılıkları sokma moduna da girmemiş olmasını da ayrı bir sevdim. Yan karakterlerin de en az asıl karakterler kadar gündemde olması çok güzeldi. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; üniversite okumaktan vazgeçip müziğe yönelmek isteyen Liam, her şeyi - çok sevdiği ve gelecek planı yaptığı kız arkadaşını da - arkasında bırakıp gider. Aradan geçen 10 yılın ardından arkadaşı Mason'ın ölüm haberini aldığında kasabaya dönmek zorunda kalır çünkü arkasında bırakıp gittiği arkadaşına veda etme zorunluluğu hisseder. Ancak kasabaya geri döndüğünde aslında kalbini kırıp geride bıraktığı kızın hayatında yer almak istediğin ve daha da önemlisi o kızdan bir oğlu olduğunu öğrendiğinde olaylar iyice karmaşık hale gelir. Josie'nin bir yanda kurmuş olduğu bir hayat varken diğer yanda da oğluyla vakit geçirmek isteyen ve bununla beraber onu da geri isteyen hala deli gibi sevdiği Liam'a karşı olan tavırlarını okuyoruz. Kitapta en çok hoşuma giden şey, Liam bir rock yıldızı ve hep görürüz rockçılar hep aykırı, aile babası olamayacak, farklı kişiliklerdir. Ama bu kitapta Liam bir rockçı olmasına rağmen sevdiği kadın için elinden geleni yapan, oğlunun hayatında yer almaya çalışan ve bir aile babası olmayı hedefleyen bir adamdır. Hatta onun grubundaki Harrison bile onun gibi çıktı. Bu biraz farklı ve bildiğimiz kalıplardan uzak olması hoşuma gitti. Sanırım biraz da onların hayatlarını bilmeden kendimize göre yargılar oluşturmaktan... Neyse... Bu arada yukarıdaki şarkı Liam ve Josie'nin ilk dans şarkıları bu yüzden bu şarkı şurada şöyle kalıversin dedim :) Nick'i başta sever gibi olmuştum gerçi ona karşı nötr hissediyorum ama yine de sevdiği ve yaklaşık altı yıldır beraber olduğu Josie'ye sahip çıkma ve elindekini kaybetmemek için çırpınması güzeldi. Liam, biraz armut piş ağzıma düş hesabı bir hayatı yakaladı. Hazır bir oğlu var ve hala onu sevip kollarına atılmaya hazır bir kadın var... cidden altın tepside sunulan paket gibi bir şeydi. Neden böyle söylediğime gelirse Josie hemen affetti. Arkadşa adam seni kelimenin tam anlamıyla bırakıp gitti üstelik hiçbir açıklama yapmadan. Hadi oğlu konusunda bir şey diyemem sıkı bir oyuna gelmiş olabilir ama bu bırakıp gitmesi için sıkı bir süründürme programını hak ediyordu bence. Kitabı genel anlamda sevdim. Tabi biraz daha duygu yoğunluğu falan olsaydı daha güzel olurdu. Mesela o aşkı hissedebilmeyi dilerdim, ya da Mason'ın kaybının acısını... Yine de sevdim, okurken çok fazla bir beklentiye girmediğim için beklentimi karşıladı da diyebilirim. 5 üzerinden 3.5 falan verebilirim kitaba :) Bu arada bu kitap 2015 yılında çıkmış ve sanırım devamı gelmeyecek halbuki Harrison'ın hikayesini de okuyabilmeyi dilerdim. İçimden bir ses onun hikayesinin daha güzel olacağını söylüyordu. Dilerim Yabancı Yayınları' seriyi yarım bırakmaz da devamını getirir.