https://illekitap.blogspot.com.tr/2017/08/j-m-darhower-sempre-sempre-1.html *** Aşk, Carmine yanında olduğunda midesinde kelebeklerin uçuşması, o güldüğünde gözlerinde gördüğü ışıltı, konuştuğunda bedenine yayılan sıcaklıktı. Aşk, mutluluktu. Aşk, güvendi. Aşk, yeşildi. Aşk, oydu... Işıl ışıl parlamasına neden olan o güzel ve kusurlu çocuktu. Gözlerindeki Canavar kitap serisinden sonra Sempre bambaşka bir kulvarda bir kitap olarak karşıma çıktı. *** Öncelikle uyarmak isterim ki sakın Vitale ile kıyaslamayın bu kitabı çünkü bambaşka bir hikayeye ev sahipliği yaparken aşk çok çok çok daha masum bir şekilde karşımıza çıkıyor. J. M. Darhower yine yapmış yapacağını ve okurlarını -hele de Vitale'den sonra- oldukça şaşırtan bir kitapla buluşturmuştu. Yine müthiş bir kurgu yine muhteşem işlenmiş duygular ve yine olağanüstü bir aşk :) Kitabın konusuna kısaca değinmek gerekirse; Haven köle olarak doğup büyüdüğü yerden kaçarken yakalandığı Dr. DeMarco'nun evinde yeniden birey olmayı, karşısındakinden korkmamayı öğrenirken gördüğü dünyanın aslında sadece o kadarla sınırlı olmadığını daha fazlası olduğunu keşfederken kalbine dokunuşları olan Carmine ile ilişkilerini anlatıyor. Aslında bu kadar basitte değil. Çünkü Carmine, annesinin ölümünden sonra toparlanamamış, o travmayı atlatamamış yaralı kalbi ve ruhuyla çevresindeki her şeye karşı olan saldırgan tavırlarının arkasında yaralı bir ruh barındıran bir gençtir. Bir de bir mafya babasının varisi olmanın verdiği sorumluluğu da üzerinde barındırıyordur. Haven'ın eve gelişiyle hayatı değişirken ilk kez tattığı duygular yaralı ruhunu sararken düzgün bir genç adam olma yolunda ilerlemesine neden olacaktır. Bütün bunların yanında ise... Carmine ve Haven'ın yavaş yavaş alevlenen aşklarının yanında birbirlerinin arkadaşları olmaları da okunmaya değer. Kitap çok fazla atraksiyon barındırmıyor. Durgun ilerlediği sayfalar var, bu kısımları sıkıcı bulabilirsiniz ama sabrederseniz kitaptaki o eşsiz duygularla kitabı okuyabilirsiniz. O her şeyden uzak, mahrum ve yaşamanın ne demek olmadığı Haven'ın hayata tutunma çabasını ve aşkını yaşama heyecanını... Carmine'in isyankar ve kavgacı asi görünüşünün altındaki yaralı ruhunun nasıl iyileştiğini ve bunun Carmine'i nasıl etkilediğini... Her şeye rağmen bir aile olmanın nasıl bir şey olduğunu... kardeşliği... aşkı... bütün saf ve temiz haliyle gözler önüne seriyor. Kitabın sonlarına doğru alevlenen akış nefes kesici bir olay döngüsüne yer bırakırken kitabı kapattığınızda ikinci kitabın neler getireceğinin merakı içerisinde olsanız da yüzünüzde bir tebessüm oluşturuyor. Ben sevdim, bence siz de seversiniz... Vitale tarzı bir kitap beklemeyin, öyle değil bu bambaşka bir şey... durgun ilerleyen satırlarda sıkılabilirsiniz ama sabredin sonrasındaki hissettirdiği duygular çok güzel. Her ne kadar hala ilk göz ağırım Vitale olsa da bu da oldukça iyiydi. Kitaba dair söylemek istediğim, özellikle belirtmek istediğim çok fazla detay var ama anlatıp heves kaçırmak istemediğim için yorumu bitiriyorum. Ama bazen kalbinize dokunurken bazen yüzünüzde gülümseme oluşturan ve aklınızda yer edinecek kadar iyi bir kitap.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/08/jennifer-l-armentrout-saplant.html Bildiğiniz Arumları unutun. Hangi Arumları dediğinizi duydum sanki :) Hani şu Lux serisi var ya... hani Daemon Black vardı. İşte onun kitabındaki Arumları unutun ve yepyeni bir Arum türü ile karşılaşın. :) Jennifer L. Armentrout Lux Serisi'nin okurlarını - arumları pek sevmezler - tepe taklak edip de Daemon Black'in düşmanı olan Arumları sevdirerek biz okurları neye uğradığını şaşırttı. Saplantı, Lux Serisi'nde Luxen'lerin düşmanı olarak bellediğimiz, nefret ettiğimiz ya da hiç sevmediğimiz Arumları bu kitapta bambaşka okuyoruz. Ve anlıyoruz ki her iki türde hayatta kalma savaşı içerisinde birbirlerinin düşmanları.Arumlardan hiç hoşlanmamıştım Lux serisinde ama bu kitapta başka bir boyuttan onları okuyuncu aslında sevdim sanırım... ya da artık nötrüm :) Kitabın konusuna değinmek gerekirse, Serena -insan- arkadaşının Luxen'leri öğrenip kendisine anlatmasına inanmayıp da bir gün onun bir Luxen tarafından öldürüldüğüne şahit olunca hayatı tepetaklak olur. Luxen, Serena'nın peşine düşüp hayatını tehlikeye attığında artık olaya büyüklerin el atması gerekir. İşte bu noktada Hunter -arum- devreye girerek Serena'nın olay çözüme ulaşana kadar hayatta kalmasını sağlamaya başlar. Başta sadece bir görev olan bu koruma işi Hunter'ın kimliği, ne olduğu ve karakteri ile Serena'yı büyülemeye başlar. Aralarındaki çekime engel olamazlarken, bu çekime yenik düşmelerinin sonucunu öğrenmeye çalışmaları ikisinin de hayatına ortaya koymalarına neden olur. Savunma Departmanı artık Serena'nın ortadan kaldırılmasına karar verince olaylar tamamen boyu değiştirip, bir kadını hayatta tutmaktan aşık olduğu kadını hayatta tutmaya doğru yön değiştirir. Bir Luxen ile bir İnsan aşkının yanında bir Arum'un da aşık olabileceğini okumak değişik bir tat oldu. Üstelik kötü olarak bildiğimiz Arumlarla iyi olarak bildiğimiz Luxenlerin bu kitapta yer değiştirmesi aslında on parmağın onunun da bir olmadığını bir kez daha gösterdi. Güzel heyecanlı ve akıcı bir kurguydu. Üstelik Lux Serisini sevdiyseniz bu kitaba da mutlaka el atın derim en azından nefret edercesine sevmediğiniz Arumların hayatının da nasıl olduğunu aslında kötü olmadıklarını sadece hayatın onları sürüklediği seçimleri yaptıklarını göreceksiniz. Güzel bir aşk hikayesiydi ve Luxenleri bilen biri olarak Arumları da bilmek değişik bir macera oldu. :)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/07/jennifer-l-armentrout-paramparca-wicked.html Yine bir Armentrout kitabıyla karşınızdayım. Bu sefer ki kitabımız Lanetli Üçlemesi'nin 2. kitabı Paramparça. Yazarın akıcı kurgularını seviyorum ki zaten bilmem kaç milyon kitabını okuduktan ve yorumladıktan sonra bu kısmı fark etmişsinizdir. Bu serisini de sevdim. İlk kitaptan daha iyiydi 2. kitap deyip direk yoruma dalış yapıyorum. İlk kitapta Fae Prensi özgür kalmıştı ve Ivy'nin kendisi ile ilgili şok edici gerçekleri öğrenmişti. 2. kitap ise kaldığı yerden devam ediyor, hem de ne devam ediyor. Daha güçlü bir kurguyla ve daha aksiyon dolu bir şekilde devam ediyor. Belki biraz daha aşk dolu :) Ivy, kendisinin buçukluk olduğunu öğrenmesi ve Prens'in kendisini istemesi ile hem Düzen'e karşı görevlerini yerine getirmeye sevdiklerini korumaya çalışırken hem de Prens'ten kendini korumaya çalışmaktadır. Ancak Prens'in daha kurnazca attığı adımlar sonucunda Ivy, sevdiği adamın hayatına karşılık Prens'le beraberliği kabul ettiğinde olaylar çığırından çıkıp, kontrol edilemeyecek boyuta gelmeye başlar. Ivy, şimdiye kadar tanıdığı kendi kimliği ile altındaki yatan buçukluk olmanın verdiği kimlik arasında Prens'in zorlamasıyla bocalama yaşarken bir yandan da nasıl o ikilemden kurtulacağını düşünmekte bir çıkış yolu aramaktadır. İlk kitaba nazaran daha heyecanlıydı. Genelde serilerin ilk kitapları konuya giriş olduğu için okurlara pek beklentiyi karşılatmaz ama şans verildiğinde ikinci kitapla birçok okurun kalbinin fethedildiği bir gerçek. Bu seriyle de hazır 2. kitapta varken peş peşe okuyarak müthiş bir maceranın içerisine dalabilirsiniz. Ben bu kitabı beğendim ki zaten Jennifer L. Armentrout kitaplarını ayrı bir seven biri olduğum için beni tatmin edeceğini biliyordum yazarın. Seriyi sizlere tavsiye ederim :) Güzel bir fantastik seri ve bence içerisine de bir o kadar güzel aşk serpiştirilmiş :)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/07/jennifer-l-armentrout-unutulmus-lux.html Veeee Daemon Black ile yeniden karşısınızdayım. Her ne kadar Lux Serisini bitirmiş olmasam da Unutulmuş çıktığında okumayı ret etmiş, Daemon Black'ı rafa kaldırmaya kendimi hazır hissetmemiş ve en sona bırakmıştım kitabı ama ne yazık ki bu güzelim seride son buluyor bu kitap ile... Jennifer L. Armentrout'un okuduğumda milyonuncu kitabı ve elimde de bir kitabı var ve dahası okumadığım ve okunmayı bekleyen bir yığın kitabı daha rafımda olduğu düşünülürse yazarı ne kadar sevdiğimi anlamışsınızdır. Akıcı, zaman zaman eğlenceli zaman zaman sizi sinir krizine sokan karakterlerin olduğu nasıl başladınız ve nasıl bittiğini anlamadığınız fantastik bir dünyaya açılan kapılardan biri Unutulmuş kitabı. Lux Serisi'nden tanıdığımız Daemon Black'in... şu müthiş uzaylı her şeyiyle mükemmel ama birazda öküz olan uzaylı arkadaşın tarafından okuyoruz... Yani okuyup hayran kaldığımız ve elimizden bırakamadığımız Obsidiyen'in Daemon tarafından anlatılmış hali. Açıkçası Katy ile tanışmalarında neler düşündüğünü falan değil de bir uzaylı ve daha da önemlisi insanlardan daha üstün bir canlı türü olmasının yanında bir insana aşık olmasının nasıl hissettirdiğini okumak paha biçilemezdi. Özlemişim seni Daemon... seni ve öküzlüklerini :D öküzlüğüne örnek vermek yukarıdaki alıntıdaki düşüncesi yeterli olacaktır. Adam sözleri ve yaptıklarıyla cidden öküz ama bizim öküzümüz :D Unuttuğum yerleri tekrardan hatırlamak ve unutmadığım sahneleri ise Daemon tarafından okumak süperdi. Sevdim... :) Genel olarak size seriyi tavsiye ederim. Hazır bitmişken okumadıysanız okumak için süper bir zaman. Hepsini peş peşe okumanın tadını çıkarıp film izlercesine gözlerinizin önünden akmasını sağlayın. Benim bu yazarın severek takip ettiğim serilerinden biriydi. Sizlere de tavsiye ediyorum. Ciddi anlamda 7'den 70'e herkesin okuyup zevk alacağı bir seri.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/07/amie-kaufman-meagan-spooner-sonsuz-isgm.html Ve bir serinin daha sonuna geldik. Starbound Serisi'de bitti ama hem de ne bitti... hep serinin ilk kitabı göz bebeğimdi Tarver ve Lilac'ın hikayesi... bir bilinmezlik ve heyecan barındırıyordu. Bu kitapta ise her şeyi biliyorduk ama nasıl bir sona ulaşılacağının bilinmezliği ve heyecanı içerisindeydik ama öyle bir son oldu ki... hele ki son 150 sayfa falanı elimden bırakamadım ki... Tam da seriye yakışan bir son oldu. Yazarın kurgu yeteneğini sevdiğimi fark etmişsinizdir ki seriyi bitirdim. Ama cidden müthiş bir kurgu yaratmış. Birbirinden alakasız üç çifti öyle bir birlerine bağladı ki ve sonunda da açıklanan bazı şeyler sonucunda öyle ince detaylarla kurgulanmış bir hikaye olduğunu ortaya koydu ki bayıldım. Fantastik bir kitaptı ve severek takip ettiğimi söyleyebilirim. Sizlere de tavsiye ederim hatta seri bitmişken bence kitabı alıp okumanın tam zamanı bence. Kitabın konusuna değinmek gerekirse, Sofia babasının intikamını almak için sahte kimliklerle LaRoux'u öldürmeyi planlıyor ve ona yaklaşabilmek için de her yolu deniyor. Bir gün planının bir adımını daha atmaya hazırlanırken genç bir adamla tesadüfi olarak karşılaşıyorlar. Gideon'un da Sofia ile aynı amacı olması ikisinin bir yerde yollarını kesiştirip önlerine bakmalarını sağlıyor. Ancak hesaba katmadıkları engeller ve birbirlerinden sakladıkları sırlar, daha da önemlisi yalan üzerine kurulmuş bir arkadaşlıkları arasında yavaş yavaş filizlenen aşkları da en büyük sınavdan geçmeye hazırlanıyor. Güvensizlikleri, yalanları ve sırları ortaya çıkarken LaRoux'a karşı çıkan diğer çiftler de onlarla beraber olmaya hazırlandıklarında fısıltılar boş durmuyor ve çok büyük bir engeli karşılarına koyuyor. Büyük bir kaos yaratılırken karşılarında yenemeyecekleri bir güç varken tek sığınabilecekleri birbirleri, aşkları, güvenleri ve seçimleri olacak. Kitap çok güzeldi en güzeli de diğer çiftleri hep beraber görüp de yollarının kesişmesiydi. En çok etkileyen satırlar Tarver ve Lilac'ın yaşadıklarıydı. O kısımlar bu kadar üzücüyken bir de onların tarafından okumak çok zor olurdu sanırım. Kitapta bir kısım, gri sayfalarla olan kısım Lilac tarafından yazılmıştı ve o kısım bence kitabın kalbiydi. Hatta serinin kalbi... Kitaba dair anlatmak istediğim çok şey var aslında ama içeriğe girip de hevesinizi kaçırmak istemiyorum. Bu yüzden yorumumu kısa kesiyorum ve şiddetle seriyi okumanızı tavsiye ediyorum. Son kitap tam bir vurgundu! Şaşırtan,, heyecan veren, soluk kesen ve aşklarla içinizi ısıtan bir kitaptı. Müthiş bir adrenalin vardı! Ve hala en sevdiğim çift Tarver ve Lilac der ve yorumumu bitiririm :D
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/07/a-l-jackson-icimdeki-sen-closer-to-you-1.html ~~~*~~~ Sakin bir kalp; güzellik, çirkinliği ihya ettiğinde hızlanır. ~~~*~~~ Yoruma Jared'ın Aly'e bıraktığı notlardan biriyle başlıyorum. Süper bir cümle sizce de öyle değil mi :) Uzun zamandır elimde bulunan ama henüz okumadığım bir kitaptı İçimdeki Sen. Bu ay elimdeki bütün Aspendos kitaplarını bitirmeye karar verince sona bıraktığım içimdeki Sen ile müthiş bir nokta koydum. Kapağı ve tanıtım yazıları falan bana biraz daha dram ve çağdaş kadın edebiyatı tarzı bir şeyler beklememe neden olmuştu bu yüzden de hep ertelemiştim okumayı ancak... yanılmışım! Kitap müthiş bir aşkı anlatıyor. Üzücü bir aile dramını... acılarında kaybolmuş bir genci... o genci içten içe bekleyen genç bir kızı... kitap duygu dolu, yaralı iki kalbin tekrardan birleşerek aşkın filizlenmesini anlatıyor. Şiddetle okumanızı tavsiye ederim. A. L. Jackson'ın okuduğum ilk kitabıydı ve eğer yazarın başka kitapları yayınlanmaya devam ederse kesinlikle okuyacağım diyebilirim. O kadar sevdim yazarın kurgu yeteneğini. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse, Jared altı yıldır uzak kaldığı çoukluğunun geçtiği doğup büyüdüğü ama bir o kadar yaralı ayrıldığı kasabaya geri döner ve barda otururken çocukluk dostu Christoper'a rastlar. Eski dostlukları tekrar gündeme gelmeye başlarken küçükken her daim peşlerinde dolanan ve korumayı kendine görev bildiği Aly ile karşılaşması ise Jared için oldukça vurucu olur. Aly artık o peşinde dolanan küçük kız değildir. Genç ve güzel bir kız olan Aly,ve Jared arasında alevlenmeye başlayan aşkın çok büyük engelleri aşması gerekmektedir. Bunlardan biri Aly'nin ağabeyi Christoper diğer ise Jared'ın kabusu olan geçmişi... Yaralı kalbi ve parçalanmış ruhu ile Jared'ın hayattan vazgeçtiği anda Aly ile karşılaşması ve tekrardan yaşamayı öğrenmesini... aşkı tatmasını konu alan kitap tam bir etkileyici ve sürükleyici romans. Aly'nin pes etmeden her daim Jared'ın yanında olması ve onu en iyi anlayan kişi olması... her şeye rağmen içine gömdüğü aşkın hala alev alev yanıyor olması süperdi. Yani kitabı anlatmak istediğim o kadar çok cümlem var ki... spoiler olur diye kendimi durdurmak zorunda kalıyorum. Ancak şunu söyleyebilirim süperdi. Bayıldım! Şimdiye kadar neden okumadım bilmiyorum ama çok büyük bir hata yapmışım bekletmekle! Kitap bir şekilde yarım kalıyor bir şekilde bitiyor. Evet mutlu son var çünkü Aly ve Jared beraberler ancak Jared'ın yaralı geçmişi bir sona ulaşmıyor bu yönden de yarım. Sanırım seriyi orijinal dilinden okumayacağım.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/06/jay-crownover-rome-dovmeli-adamlar.html Vee veee veee... Dövmeli Adamlar Serisi'nin 3. kitabı aynı zamanda benim en merak ettiğim Rome okundu ve bitti :) cidden süperdi ama bence en iyisi buydu. Kısaca kitabın konusuna değinmek gerekirse, Rome Archer askerlik hayatını geçirdiği bir kaza sonucunda geride bırakmak zorunda kalır. Kendini hep bir asker olarak bilen Rome düştüğü boşluk ve geçmişinin hayaletleri peşine bırakmazken yaşadığı zor anları içkiye sığınarak atmaya çalışıyor derken Rule ve Jet'in arkadaşı Cora, Rome'un hayatına yıldırım gibi düşerken Rome bir anda hayatının akışını değiştiğini hissetmeye başlar. Kendini toparlamaya çalışması ve Cora ile ilişkisini yaşama savaşı sonucunda mutluluk ona kapılarını açarken önünde aşması gereken iki büyük engel vardır. Kitap güzel bir aşk hikayesi olmasının yanında, aile ilişkilerine ve arkadaşlık ilişkilerine de değiniyor ve bir kez daha aile olmak için kan bağının olmasına gerek kalmadığını gösteriyor. Severek takip ettiğim bir seriydi ve bayılarak okuduğum bir kitap oldu. Cora'nın zaten ilk kitaptan beri tavırları, davranışları süperdi. Hep güçlü ve asi kız gibi gördüğümüz Cora'nın içindeki o kırılgan ve kalbi kırık kadın ise... hüzünlendirdi ama sırtını yaslayacağı bir Rome varken kızım sana hiçbir şey olmaz dedirtti. Yine Jet ve Ayden'i aşık görmek... ahh bir de Rule ve Shaw'ı aşık görmek çok güzeldi. Ama en çok hoşuma giden Asa'ya da yer verilmesi oldu ve bir de onun Rome ile olan arkadaşlığı... Tam Nash'in hikayesine azıcık kayar gibi olduk ama yarım kaldı. Kötü bir haberim var ne yazık ki seri bu üç kitapla bitiyor ve devamı gelmeyecek. Seri hak ettiği değer bulmamış belli ki okurlar tarafından yayınevi de yayımlamama kararı almış. Diyeceğim seriye yazık oldu. Çok çok daha kötü serilerin çok sattığı bir yer de bu serinin tutmaması çok üzücü... Sağlık olsun, bence 3 kitapla da bir tadabilirsiniz. Ben beğendim, bence üç kitabı alıp bence bir okuyun. Seveceksiniz :) Hele Rome'un hikayesine bayılacaksınız