http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/06/jay-crownover-jet-dovmeli-adamlar.html Jay Crownover, ciddi anlamda dövmeli adamları bizlere sempatik buldurmasının yanında piercinglileri de sempatik buldurdu. Ve bir kez daha görünüşü dolayısıyla insanları yargılamamız gerektiğini hatırlattı. Bu kitapta Rule gibi, akıcı ve sürükleyici bir romanstı. Gereksiz kıskançlık krizleri bunda da yoktu. Sadece Ayden'ın haklı bulduğu sebepler dolayısıyla Jet'ten bir süre ayrı kalması gerektiğine karar vermesinin yarattığı ayrılık acısı vardı ki bu da aslında ne kadar güçlü bir aşka sahip olduklarını okumamızı sağladı. Yormadı, çabuk okundu ve yine yüzümüzde bir gülümsemeyle kitabı kapattırdı. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse, geçmişinden kaçmaya çalışan ve yeni bir hayat kurup geçmişi unutmayı amaçlayan Ayden, en yakın arkadaşının sevgilisinin grubundan Rockçı Jet ile karşılaşır. Aralarındaki güçlü cinsel çekim ve ten uyumu onların bedenlerini ateşe verirken kalplerinde de yer edinmeye başlar. Ancak Ayden'in geçmişi geleceğini etkilercesine kendini gösterirken Jet ile aralarındaki ilişkiyi büyük bir sınava sokacak. Jet'in hikayesini merak ettiğimi Rule'un kitabında demiştim ve şimdi şunu söylüyorum ki beklentimi karşıladı ve 3. kitap Rome için daha yüksek beklentiye girmeme neden oldu. Her kitabı bir öncekinden iyi çıkarken serinin diğer kitaplarında zirveye çıkacak kurgular beklediğimi itiraf etmeliyim. Kitaptaki arkadaşlık çok güzeldi. Ki zaten Rule'da da okumuştuk onları ama şimdi burada daha kendini gösterdi sanki. Ailelerden yaralı insanların birbirlerine aile olmaları, bir yerde kan bağı olmadan da kardeş-aile olunabileceğinin en iyi örneğiydi. Ayden ve Jet arasındaki iletişimi ve vıcık vıcık olmayan aşkı sevdim. İnkar etmedikleri aşkı, her şeyiyle kabullenmeleri çok güzeldi. Kitap içeriğine giren bir yorum yapmayacağım ancak şunu söylemeliyim ki, beni en çok etkileyen şey Ayden'ın erkek kardeşinin geçmişte yaptıklarına rağmen hala Ayden tarafından sevilmesi, aynı şekilde Ayden'ı seveilmesi... çok hoştu. Yanılmıyorsam serinin son kitap Asa onun hikayesi... şimdiden onun hikayesi için meraklanıyorum. Ve... bu kitap içimde yatan Rock aşkını dışarı çıkardı. Seriye başladığımdan beri daha fazla Rock dinlemeye başladım :) Serinin devamı için ne olur çok bekletme bizi sevgili Aspendos :)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/06/jay-crownover-rule-dovmeli-adamlar.html Sonunda meşhur Dövmeli Adamlar ile tanıştım. İlk durağım Rule oldu tabi ki. Ama nedense en çok merakımı depreştiren de Jet oldu ve kalbimi çalan Rome... :) Rule hariç herkes radarıma takıldı sanırım :D Kitap bir kez daha görünüşün yanıltıcı olduğunu karakterin önemli olduğunu gözler önüne serdi. Ki yazar bunu çok güzel bir kurguyla yaptı. Akıcı ve merak uyandırıcı bir kurguya sahipti kitap. Sıkmadı, vıcık vıcık bir aşkı gözler önüne sermedi ve daha da önemlisi gereksiz entrikalarla çiftleri ayırmadı. Sevdim... Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse, ikizinin ölümünden sonra ailesiyle arası açılan Rule, İkizi Remy'nin çok yakın arkadaşı Shaw ile takılmaya başlar. Aralarındaki anlaşamamazlık bir ilişkiyi denemeye kara verdiklerinde aslında ne kadar çok ortak noktaları olduklarını keşfedeceklerdi. Tabi bu ikili birbirlerini çözmeye çalışır ilişkilerini yaşarken Rule'un ailesi ve Shaw'ın ailesi ve eski erkek arkadaşı hayatlarına baya yıkıcı etkiler bırakmaya başlarlar... Ayakta kalmaya çalışan iki genç, birbirlerinin yaralı ruhlarını mı sarmaya çalışacaklar yoksa, çevrelerindeki insanların olmaz demelerine boyun mu eğecekler... Güzel bir kitaptı .Kurguyu ve hikayeyi sevdim. Görünüşünün aksine dövmelerinin kapladığı bedenin içindeki Rule çoğu zaman beklediğim tepkileri vererek beklentimi karşıladı. Rule ile ailesi arasında olanlar ya da Shaw ve ailesi... ben olsam denemem bile keser atarım diye düşünmeme neden olmasına rağmen onunların hep bir umuda sarılıp denemeleri... süperdi. En çok Rule'a üzüldüm. yaşadıkları ağırdı ve ayakta kalma çabası mükemmeldi. Onu seven insanlara körü körü bağlanma hevesine... ailesine verdiği tepkiler... her şeyden önemlisi tamamen o ana kadar verdiği tepkilere zıt olan Shaw'a tavırları... onun için daha iyi olmaya çalışması... Rule... adamım mükemmelsin sen... kusurlarınla, yaralı ruhunla... Kitabı beğendim, okumaktan zevk aldığım kitaplardan oldu. Yormadı, sıkmadı ve akıp gitti. Ama... bu kitapta da imla hataları vardı. Aspendos dilerim serinin diğer kitaplarında da aynı durum söz konusu olmaz. Çok büyük beklentiyle okumazsanız seveceğinizden eminim. Aspendos serinin devamını bekliyorum, çok bekletmeyin bizi diğer kitaplar için :)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/06/denielle-l-jensen-cad-av-lanet-uclemesi.html Veeee Lanet Üçlemesi'nin 2. kitabı da bitti... işte ben bu yüzden seriler bitmeden kitapları okumuyorum. Sonra böyle merakla beklemek öldürüyor. Çok fena bitiyor sakın 3. kitap çıkmadan okumayın ;) 3. kitabı elimde olsaydı hemen başlamıştım düşünmeden. Danielle L. Jensen'ın cadıların, trollerin içinde olduğu kurgusu soluk kesercesine devam etti. Kurgusu bu kitapta daha sağlamdı belki de ikinci kitap olduğu için bilemiyorum ama ilkinden daha iyiydi. Üçüncü kitap için beklentim daha da yükseldi. Açıkçası içimde bir yer de bu sonucu biliyordum okurken bunu tahmin etmemek zor değil ancak kurgunun gidişatı zaman zaman tereddüte düşüyor o sonla ilgili. Cecile'ın büyülerle yaptıkları... beklediğim şeyler değildi ki onun ne olduğu düşünülürse açıkçası kitaba dair beklentimi tatmin eden şeylerden biri oldu. Benim için asıl sürpriz Tristan'ın yaşadıklarıydı. Şaşırtıcı, memnun ediciydi. Detaylar ve şaşkınlıkları oldukça iyi kurgulanmıştı benim için. İlk kitaptaki durgunluk bunda yoktu, konu hep bir hareketlilik içerisindeydi ki zaten son sayfalar ise nasıl bitti anlamadım. Bir ara kendimi o kadar kaptırdım ki durun kızı öldürecekler diyerek tepki verdiğim bile oldu çevreme o kadar yani. Kitabı övmeden eleştirmek istediğim bir detay var. Öncelikle yarım-kan ne demek ya... çevirmen anlaşılan ilk kitabı okumamış en azından ona melez dendiğini bilerek o kısmı düzeltmesini dilerdim. Yarım-kan, tam-kan tanımları çok hoş olmamış. Melez ya da Safkan denmeliydi. Ki okurken bu durum rahatsız ettiği için kendimce o tabirleri gördüğümde melez diye okumayı tercih ettim. Sevgili Aspendos, yeni basımda bu kısmı düzeltmenizi temenni ediyorum. Şimdi kitabı övmeye başlayabilirim :) İlk kitap çok fena bitmişti ki bunu yorumlarımda dile getirdim. Tristan, Trollus'tan Cecile'i kaçırmıştı ve Cecile verdiği bir söz üzerine trolleri lanetleyen cadıyı öldürmeye çalışır... onun cadıyı araması, öğrendiği gerçekler ve daha da fazlasını içerisinde barındırıyor. Çok fazla içeriğe girmek istemiyorum çünkü söyleyeceğim her şey spoiler olacak bu yüzden azıcık kısa keseceğim ama özellikle demek istediğim birkaç yer var... Marc ile Tristan arasında olanlar... hüzünlendirdi beni ama kendi kendime düşünmeden edemedim ben olsam ben de aynısını yapardım. Trollus'ta olanlar, bazı olaylar açıkçası üzücüydü beklemediğim şeylerdi yazar beni bu konuda şaşırttı. Hele ki entrikalı, stratejik hareketleri... yönetici olmak bunu gerektirir dedim. Benim asıl şok olduğum şey ise... Laneti yapan cadı, Anushka'nın Cecile'e yapmak istedikleri... onunla ilgili gerçekler... ölümsüzlüğün sırrı... ve dahası... şaşırtıcı ve ilgi çekici detaylardı. Ben bu kitabı ilkinden daha iyi buldum ve beğendim. Tam beklediğim gibiydi. Seriyi tavsiye ederim ancak 3. kitap çıktıktan sonra okuyun ve peş peşe okuyun çünkü iki kitapta çok fena bitiyor. Hele ki Cadı Avı öyle bir bitti ki... heyecanla bekliyorum şimdi. Çünkü savaş şimdi başlıyor!
Fantastik diyarlardan devam ediyorum... Uzun zamandır, daha doğrusu ilk çıktığı zamanlarda aldığım Tutsak Çalıkuşu'nu hep ilgi çekici bulmuştum ancak beni bilirsiniz bu tür seriler bitmeden okumaya pek yanaşmıyorum çünkü meraktan kudurarak devamını beklemek isyan eder boyuta getiriyor. Ancak... ikinci kitap çıktıktan sonra artık bir okuyayım ne de olsa bir kitap kaldı geriye dedim ve okudum. Açıkçası şu kitabın bitişi gibi bir bitiş bekliyorsa beni Cadı Avı'nda 3. kitap için iyi isyan edeceğim sanırım :D Danielle L. Jensen, benim için güzel fantastik kurgular, bambaşka diyarlar yaratan bir yazar olarak yer edindi. Eğer bu şekilde devam ederse çıkardığı kitapları tereddütsüz almayı düşünebilirim. Kurgusu ilgi çekici, merak uyandırıcı ve ilk sayfalarda olmasa da sonlara doğru nefes keser hale getirmeye başlamıştı ki kitap bitti. İtiraf etmeliyim ki başlarda o kaçırılma muhabbetlerinde falan iyi giriş olmuştu ancak bir yerden sonra kitapta pek atraksiyon yoktu bu kitabı azıcık monoton hale getirdi... sonra birden açılmaya başladı. At yarışlarında sonradan açılan arap atları gibiydi valla :) Ortalarından sonra bir açıldı tam açıldı hele ki Cecile'in kaçarken labirente girdiği kısımlardan sonra ise aldı başını gitti. Daha fazlası için: http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/06/danielle-l-jensen-tutsak-calkusu-lanet.html
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/06/s-l-jennings-gunahkar-se7en-sinners-1.html ~~~*~~~ Yaşamaya değer bir şey bulduğunda, onun uğruna ölmek için de tereddüt etmezsin. ~~~*~~~ Vuhuu... Melekler ve Şeytanların savaşlarına dair birkaç tane kitap okumuştum ama bu bambaşka bir şey çıktı. Neden mi? Çünkü burada savaşanlar şeytanların kendileri ve birbirleriyle savaşıyorlar. Nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim... şöyle ki düşmüş, cezalandırılmış ve iblis olmuş meleklerin Lucifer'a karşı savaşı gibi... :) Değişik, ilginç ve nefes kesici. S. L. Jennings, ilgi çekici ve kesinlikle fantastik şeyleri severler için oldukça farklı bir kurgu koymuş ortaya. Kurgu akıcıydı, olaylar birbiriyle bağlantılı ve o kadar güzel kurgulanmıştı ki nefesini tutarak okuduğunuz satırlar ortaya çıkmış resmen. Seveceğim ve takip edeceğim bir seri ve yazar diyebilirim. Kitabın konusuna kısaca değinmek gerekirse, Eden henüz anne karnında bir fetüsken kaderi belirlenmiş ve şeytan tarafından işaretlenenlerden biri olmuştur. Zamanla hayatında bunun izlerini yaşasa da gerçekte ne olduğunu bilmezken sadece diğerlerinden farklı olduğunu düşünerek hayatını devam ettirebilmeyi çabalamaktadır. Bir gece hayatını tepe takla eden olaylar patlak verdiğinde kendisi ile gerçeği öğrenecektir. İşte o zaman iblislerin savaşının ortasında hayatta kalma çabası verirken sevdiği insanlarla kaderi arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktır. Cadıların, şekil değiştirenlerin, iblislerin, Lucifer'ın yer aldığı soluksuz bir hikaye. Açıkçası kitabı okurken böyle bir kurguyla karşılaşacağımı beklemiyordum. Beklentimin oldukça üstünde bir kitap çıktı. Seveceğim ve takip edeceğim bir seri ve yazar diyebilirim. Kitabın konusuna kısaca değinmek gerekirse, Eden henüz anne karnında bir fetüsken kaderi belirlenmiş ve şeytan tarafından işaretlenenlerden biri olmuştur. Zamanla hayatında bunun izlerini yaşasa da gerçekte ne olduğunu bilmezken sadece diğerlerinden farklı olduğunu düşünerek hayatını devam ettirebilmeyi çabalamaktadır. Bir gece hayatını tepe takla eden olaylar patlak verdiğinde kendisi ile gerçeği öğrenecektir. İşte o zaman iblislerin savaşının ortasında hayatta kalma çabası verirken sevdiği insanlarla kaderi arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktır. Cadıların, şekil değiştirenlerin, iblislerin, Lucifer'ın yer aldığı soluksuz bir hikaye. Açıkçası kitabı okurken böyle bir kurguyla karşılaşacağımı beklemiyordum. Beklentimin oldukça üstünde bir kitap çıktı. Seveceğim ve takip edeceğim bir seri ve yazar diyebilirim. Kitabın konusuna kısaca değinmek gerekirse, Eden henüz anne karnında bir fetüsken kaderi belirlenmiş ve şeytan tarafından işaretlenenlerden biri olmuştur. Zamanla hayatında bunun izlerini yaşasa da gerçekte ne olduğunu bilmezken sadece diğerlerinden farklı olduğunu düşünerek hayatını devam ettirebilmeyi çabalamaktadır. Bir gece hayatını tepe takla eden olaylar patlak verdiğinde kendisi ile gerçeği öğrenecektir. İşte o zaman iblislerin savaşının ortasında hayatta kalma çabası verirken sevdiği insanlarla kaderi arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktır. Cadıların, şekil değiştirenlerin, iblislerin, Lucifer'ın yer aldığı soluksuz bir hikaye. Açıkçası kitabı okurken böyle bir kurguyla karşılaşacağımı beklemiyordum. Beklentimin oldukça üstünde bir kitap çıktı. Seveceğim ve takip edeceğim bir seri ve yazar diyebilirim. Kitabın konusuna kısaca değinmek gerekirse, Eden henüz anne karnında bir fetüsken kaderi belirlenmiş ve şeytan tarafından işaretlenenlerden biri olmuştur. Zamanla hayatında bunun izlerini yaşasa da gerçekte ne olduğunu bilmezken sadece diğerlerinden farklı olduğunu düşünerek hayatını devam ettirebilmeyi çabalamaktadır. Bir gece hayatını tepe takla eden olaylar patlak verdiğinde kendisi ile gerçeği öğrenecektir. İşte o zaman iblislerin savaşının ortasında hayatta kalma çabası verirken sevdiği insanlarla kaderi arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktır. Cadıların, şekil değiştirenlerin, iblislerin, Lucifer'ın yer aldığı soluksuz bir hikaye. Açıkçası kitabı okurken böyle bir kurguyla karşılaşacağımı beklemiyordum. Beklentimin oldukça üstünde bir kitap çıktı.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/06/cd-reiss-evlilik-oyunlar-games-duet-1.html Vay canına... ne fırtınalı bir kitaptı böyle... Kıyaslama gibi olmasın , öyle bir şey yapmıyorum açıkça belirteyim bunu da ;) Grey'den, Naz'dan, Q'dan ve Tony'den sonra bu... Adam... bana böyle karakterlerle gelin! Aşk... sen gerçekten hisseden adama ne çok yakışıyorsun... ve aynı şekilde karşılık verebilen kadına! C.D.Reiss, açıkçası telif haklarını alındığından beri merakla beklediğim bir yazardı ve kitaptı. Yabancı bloglarda bir iki kere denk gelmiş konusu ilgimi çekmişti ama işte bizde yayınlanmaz falan filan diye üstünde fazla durmamıştım ancak hakları alınıp da yayınlanacağını öğrendiğimde... yehuu dedim :D Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse, Adam bir sabah kalktığında mutfak masasının üzerinde bir notla karısının kendinden boşanmak istediğini öğrenir. Karısı için içerisinde bastırdığı dominant karakteri ortaya çıkararak, karısından onunla bir ay kalması ve kendini tamamen ortaya çıkarması karşılığında şirketi ve evi ve Jaguar'ını ona bırakıp boşanacağını söyleyerek bir anlaşma yaparlar. Diana, anlaşmayı kabul ettiğinde tam olarak kendini neyin beklediğini bilse de kendisinin nasıl tepki vereceğini bilmediğinden bir bilinmezliğin içerisine adım atarken hesaba katmadığı şey, kocasının içerisinde bastırdığı kişiliği ortaya çıkması... kendisinin buna vereceği tepki... Adam'ın eski sevgilisini görmesi... ve henüz 15 gün geçtikten sonra neler düşüneceğidir. Adam'ın aşkı ve karısı için vazgeçtiği şeylere tekrar kucak açması ve o kişiliğe bürünüşünü okumak bir adamın elinde barındırdığı gücü bütün sınırlarıyla ortaya koyması gibiydi. Gerçi Adam, tam olarak bunu yaptı =) Ben şahsen Adam'ın ve Diana'nın Stephen ve Serena'yla aynı ortamlarda bulunacaklarını ve Serene faktörünün bu kadar sorun yaratacağını hiç düşünmemiştim. Tamam arada geçmişe dönmeler vardı belliydi bir şeyler çıkacağı ama... bilemiyorum... Ahh bu arada, evet bölüm aralarında geçmişe dokunuşlar vardı. Mesela Adam'ın Diana'yla tanışması... Serena'yla olan ilişkisi... bunlar sonraki kurgu için atılmış küçük adımlardı sanki. Kitap bir de tek bir kişi tarafından anlatılmıyordu. Neredeyse son 150 sayfasına kadar Adam tarafından okuduk... onun aşkını, nasıl hissettiğini, içindeki karmaşayı ve bu evlilik oyununa adım atarken neler düşündüğünü ve ne bulduğunu... Yaklaşık olarak son 150 sayfa da Diana tarafından anlatılıyordu. Tüm bu gördükleri, Adam'ın içinde bastırdığı kişiliği gördükten sonra aklından geçenleri, içinde olanları ve farkında olmadan içinde bastırdığı kadını keşfetmesini okuduk. Genel olarak kitaba bakıldığında bir evliliği kurtarmak için atılmış bir adımdan çok Adam'ın kendini az hasarla bu boşanma olayından kurtulmak için planladığı oyunun elinde patlamasıydı. Güzeldi, değişikti, beklediğimden farklı çıktı. Beklediğim daha çok evliliğini kurtarmayı istene bir adamın karısıyla geçireceği romantik anlar falandı ama beni şaşırttı. Beklentilerimi fazlasıyla karşıladı. Bu tür kitaplar genelde eleştirilere maruz kaldığı için tamamen zevk meselesi olduğu için de açıkça diyorum ki +18 okumaktan rahatsız olmuyorsanız... bir Tess&Q ilişkisi ya da Tony&Claire ilişkisinden rahatsız olmadıysanız okuyun. Unutmayın bu bir aşk romanı, erotik aşk romanı kategorilerinde yer alsa da içerisinde barındırdığı kurgu fazlasıyla BDSM ilişkisi... bunun farkındalığıyla alın sonra yok efendim param boşa gitti, zaman kaybıydı, ne biçim kitaptı diyerek gömmeyin boşuna! Ancak... asıl tavsiyem... okumaya kesinlikle niyetiniz varsa alın bir köşeye koyun ve 2. kitap çıktıktan sonra peş peşe okuyun. Yoksa merak içerisinde 2. kitabın yolunu gözleyerek bu kitabı bitirirsiniz. Sonu çok fazla devamı gelsin ama diye isyan ettirecek şekilde bitiyor. Neyse lafı çok uzattım... kısacası ben beğendim. 5 üzerinden 4 veririm... neden 4 diye sorarsanız o bitiş yüzünden :D
http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/05/audrey-carlan-takvim-kz-mart-calender.html Ve Takvim Kızı Mia bir ayı daha geride bıraktı. Ama bu sefer ki başka bir güzeldi. Biliyorsunuz ki -bilmiyor olabilirsiniz de- Mia babasının borcunu ödemek için teyzesinin eskortluk şirketinde çalışıyor. Müşterileri ile cinsel ilişki girme zorunluluğu yok ama girerse ekstradan ücret alacağı bir iş... ve sadece 12 ay sürecek bir iş... 3. ayında -Martta- ünlü bir İtalyan iş adamı müşterisi oluyor. Ancak bu seferki müşterisinin tercihleri başka ve Mia'ya hayatın başka bir yüzünü gösteriyor. Tony, bir eşcinsel ve annesine geçici süreliğine bir nişanlı tanıştırmak için Mia'yı kiralıyor ancak Mia ailenin ve Tony için neyin önemli olduğunu ve bazen aşkın her şey ile başedebileceğini gösteriyor. İmkansız görünen bir aşktı Tony'ninki ancak hiçbir şey imkansız değildi. Ben ilk kitaptan beri Mia'nın müşterilerinde hep Wes'i sevdim ve bu kitapta Wes'i görmek paha biçilemezdi. Adeta mutlu oldum hele ki Mia ve Wes'i berabet görmek... ayyy çoook güzeldi :) Eeee müşteri eşcinsel olunca eski sevgili sıkıntı yaratmıyor ;) Neyse kitap yine kısacık bir günde bitecek ve tadı damağınızda kalacak cinstendi. Çok sevdim özellikle bunu. Dilerim Arkadya Bitter kısa zamanda diğer kitapları da çıkarır. Mia ve serüvenlerini bekliyorum :)