inci, 988 adet değerlendirme yapmış.  (83/142)
Değerli Şeyler (Blackstone, #4)
Değerli Şeyler (Blackstone, #4)

7

http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/03/raine-miller-degerli-seyler-blackstone.html Ve Ethan Blackstone fırtınası bitti... bitmemesini dilerdim ama bitti. Her güzel serinin sonu var ne yazık ki... ama her son bunun gibi olsun :) evli mutlu çocuklu diyor ve susuyorum :) Ahh bu arada söylemezsem içinde kalır, kitabın kapak resminin bir anlamı var ve anlamak için kitabı okumalısınız =) Rainer Miller'in kalemini sevmiş olmam serinin sonuna kadar takip etmeme neden oldu. Akıcı ve sıkmayan bir kalemi var yazarın. Sade ayrıca... çevirinin de güzel olması tabi kitabı okunur halde tutuyor. 3 kitap boyunca takip ettiğimiz olaylar artık bu kitapta sonlandı. Ethan'ın korkularını detaylarıyla okumak ve o güçlü adamın zayıflıklarını öğrenmek bazen iç burkucu olsa da güzeldi. Brynne'ın geçmişiyle yüzleşme kısımları da iyiydi ama onun yaşadıklarını yaşayan bir insan bunu ne kadar hafife alabilir bilmiyorum. O kısım bence olmamış ve biraz da yaşadıklarını küçümser bi boyutta tutmuştu. O kısmı sevmedim açıkçası... hele o adamla görüşmesi.. ben olsam her şeye rağmen görüşmezdim! Kitabı Ethan ve Brynne tarafından okuyoruz. Geçişleri pek sevmediğimi bilirsiniz, dolayısıyla bu da benim için sıkıntıydı ama yine de Ethan olunca söz konusu susuyorum ;) Kitaba dair çok uzun uzadıya bir yorum yapmayacağım. Tam anlamıyla Brynne ve Ethan'ın evlilik hayatlarını okuduk. Bebekleri ile olan iletişimlerini... Bu kitap olmasa da üçüncü kitap biraz uzun olsa da olurdu bence. Ethan'ı fazladan okumak benim için sıkıntı değildi ama dediğim gibi 3. kitapta da bitirilebilinirdi kurgu bence. Yorumumu çok uzatmayacğım, ne kadar uzun o kadar kitap içeriği oluyor sonra :) Güzel bir seriydi, zevk alarak okudum dediğim gibi serinin en zayıf kitabı bu gibiydi ama daha fazla Ethan için sevebilirim bu kitabı :) Biraz uzatmak adına yazılmış gibiydi sanki... bilemiyorum belki bana öyle gelmiştir. Seriyi ben sevdim, size de tavsiye ederim :)

Seni Severken
Seni Severken

8

http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/03/gunes-demirel-seni-severken-kitap.html Yayınlanan 3. eseriyle yine gönülleri aşk kıvılcımıyla titretti Güneş Demirel. Zaman zaman acıtan, zaman zaman gülümseten, kıskançlıktan eriten, aşkla içini ısıtan bazen hüzünle gözlerini dolduran yürek burkan bir kitap olmuş Seni Severken. Bir çiftin değil birkaç çiftin ilişkisine ev sahipliği yapan kitap birçok duyguyu aynı anda hissettiren bir kurguyu barındırıyor. Şimdi Benimsin kitabı ile tanıştığımız ve Aşk Kanatları ile kalemine hayran kaldığım yazar Güneş Demirel şimdi üçüncü kitabı Sene Severken ile hem kalemini ne kadar geliştirdiğini hem de yine okurlarını tatmin edecek bir hikayenin kapılarını açtığını gösteriyor. Akıcı ve sürükleyici kalemiyle kurguya aldığı hikayede aşk ve mutluluk kadar hüzün ve acı da barınıyor ve bütün bu duyguların arasında arkadaşlığa, aile ilişkisine de değinerek evimizde yaşadığımız hayatı gösteriyor, tabi içerisine de biraz olağanüstülük de katmıyor değil. Kitabın tanıtım yazılarında ve Ephesus Yayınları'nın facebook sayfalarında paylaşılan alıntılarda kitabın Ateş ve Deniz arasında olduğunu düşünmüştüm... eminim ki sizde benim gibi düşünüyorsunuz. Ama yanılıyorsunuz! Çünkü Ateş ve Deniz'in imkansız görünen aşkı anlatılmıyor kitapta... Deniz'in ağabeyi Kaya'ya değiniyor mesela... ya da Deniz'in yanında çırak olarak çalışan Kenan'ın hayatına... Deniz ve Ateş'in ailesinin ilişkilerine dokunuşları yapıyor kurgu... Ateş'in hayatında yaşadığı zorluklara da değiniyor... ama bütün bunların yanında Kenan'ın annesinin hayatına dokunuyor... en göz dolduran, hüzünlendiren hikaye olan Gülsu'nun hayatına... Erkan'a olan aşkına... Kitabı okuyan birçok kişi eminim ki Ateş diye ölüp biteceksiniz ama... Erkan... ahhh o Erkan yok mu? İşte benim gönlümü fethetti... ya Gülsu'nun aşkı... şu kitapta beni en etkileyen aşk Erkan ve Gülsu'nun aşkı oldu. En çok üzüldüğüm kişi Kenan oldu... Gaye ve Ecem...ben bunların hayatını daha çok üzüldüm, hüzünlendim. Size bir şey itiraf edeyim mi? Sanırım kitabı okurken de en çok Gülsu ve Erkan'ın hikayesinin sayfaları beni mest etti ve onların oldukları sayfaların bitmesini hiç istemedim. Hep onların duyguları anlatılsın, onların acıları paylaşılsın istedim. Artık mutlu olsunlar istedim. Deniz ve Ateş mi? Evet, aşıktılar... evet Deniz sevdiği adamın başkasıyla olmasını izledi... ama boş versenize... Gülsu sevdiği, aşık olduğu her şeyini verdiği adamla neler yaşadı... kalbi onunken nasıl kırıldı... Erkan sessizliğiyle çaresizliğini nasıl yaşadı... onları sevdiler... sevdikleri için acı çektiler... yıllarca aşklarını kalplerinde gizli gizli beslediler... Aşk en çok Gülsu ve Erkan'a yakıştı be! Kenan, Gaye ve Ecem üçlüsünü ekstra bir sevdiğimi söylemeliyim. Açıkçası kitapta beni en çok şaşırtan da Gaye'nin zekası oldu. Bir de olan onca olaydan sonra Can Komiser'le Gaye arasında bir şey olmasını dilerdim. :) Baya uzattım yorumumu kitap içeriğine daha fazla girmeden bitirsem iyi olur ama söylemek istediğim birkaç bir şey daha var :) Kitapta anlatımda geçişler vardı. Beni takip eden bilir tek kişi tarafından anlatılmasını severim kitabı, burada da Deniz tarafından veya Ateş tarafından okuyabiliyorduk hikayeyi sonra bir bakıyorsunuz üçüncü kişi tarafından anlatılıyordu bu pek hoş gelmedi bana. Çünkü bu kitapta birden fazla hayata dokunduk ve tek bir kişi tarafından anlatım ya da direk üçüncü kişi tarafından anlatım dört dörtlük olurdu. O yüzden bu kitap 5 üzeriden 5lik bir kurguya sahipken bu anlatım yüzünden 5 üzerinden 4,5 veriyorum :) Kitabı, kurgusunu çok sevdim. Hele dediğim gibi Gülsu ve Erkan kalbime dokunan bir hikayeye sahipti. Sadece bildiğimiz bir aşk romanı değildi, aile ilişkilerine değinen arkadaşlığı anlatan aşkı yüreklerinde yaşayan ve yaşatan ve doyasıya aşkını yaşayan karakterlerin olduğu bir kurguya sahipti bu kitap. Belki sadece Ateş ve Deniz olsa bu kadar beğenmezdim ve sıradan bir hikayeye ev sahibi olurdu gözümde ama bu şekilde muazzam olmuş :) Güneş Hanım'ın kalemini seviyorum, akıcı ve sıkmayan bir kalemi var. Gereksiz uzatmaları falan da yok bir de karakter geçişli anlatımları olmasa çok süper olur :) tabi bu bir sonraki kitabını hevesle ve merakla beklemeyeceğim anlamına gelmiyor. Yeni kitabınızı beklemedeyim :)

Kadere İnanır mısın? (Crown's Spies, #1)
Kadere İnanır mısın? (Crown's Spies, #1)

10

http://illekitap.blogspot.com.tr/2014/04/julie-garwood-kadere-inanr-msn.html Bu kadın hep yazsın! Yemesin... içmesin... konuşmasın... kalkmasın otursun yazsın! Çevirmenlerde durmadan çevirsinler olmadı yayınevleri orjinallerini burada da yayınlasınlar bizlerde yemeyip, içmeyip hep bu kadını okuyalım :D Nasıl fikir? Bence muhteşem! :) Garwood'un kalemini seviyorum. Konusunu okumadan, çıktığında hemen aldığım nadir yazarlardan biri kendisi... Beni bu yazara kim alıştırdı merak ediyorum fena halde fanı oldum sanki :) Neyse... Kitaba geri dönelim değil mi? :) Tarihi aşk romanı (historical romance) türünde bir kitaptı ama bu sefer alışılagelmiş bir kadın karakter yoktu karşımızda. Kızılderililer tarafından yetiştirilmiş bir kadın vardı. Dolayısıyla fazlasıyla cesur, cüretkar ve özgür hareket ediyordu ama bunun yanında çok da güzel konuşuyordu. Lyon yani erkek karakterimiz ise bir marki olmasının yanında bir savaşçıda... yani en azından Christina'nın deyimiyle öyle :) Christina annesinin dileğini yerine getirmek için İngiltere'ye geliyor ve Marki Lyon ile tanışıyor o an anlıyorlar ki bu ikisinin "kaderi" beraber olmak... Christina ve Lyon arasındaki her sohbetten çok keyif aldım. Christina'nın davranışları ile çok eğlendim ama bir de Lyon'ın en yakın arkadaşı Rhone'da var... onunla da çok eğlendim. İlk defa bir kitabı okurken sinir olacağım hareketler yapmadı bu karakterler.. Eğlenceli sohbetler, muhteşem bir kurgu ile birleşince yeme de yanında yat misali bir tat oluşturmuştu. Bir de bölüm başlarında Christina'nın annesinin günlüğünden satırları okumak hem değişik hem de geçmişe dönüş gibi oldu. Normalde bu tür kitaplarda olmuyor bunlar; cidden çok hoş ve okuru tatmin eden bir bir detaydı. Beğendim! :) Aşk dolu satırlar, güldüren sohbetlerle beğenerek, keyifle okuduğum bir kitap oldu. Rhone'a eğlenirken Christina tam bir bomba oldu. Çok sevdim onu... çok eğlendim onu okurken... Küçük, 2 yaşındaki Christina'yı okurken onu seveceğimi anlamıştım ama bir Leydi olan Christina'yı daha çok sevdim :) Tavsiye ederim okuyun! Garwood kitapları şimdiye kadar beni hep memnun eden ve keyifle sayfaları çevirten kitaplar oldu. Bu da onlardan biriydi. Bir iki yerde hatalar vardı onlarda olmayaydı iyiydi ama olmuş bir kere yapacak bir şey yok ne yazık ki :( Şiddetle tavsiye ediyorum! Okuyun!

Her Gün Biraz Daha Yakın
Her Gün Biraz Daha Yakın

6

http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/03/jennifer-weiner-her-gun-biraz-daha-yakn.html Romantik, günlük bir kitap daha... Aslında günlük hayatta rastlanılabilecek her duygu anlatılmış.. Karakterler çok bizden birileri gibi... Damdan düzer gibi başladım yoruma o yüzden duruyor ve sırayla gidiyorum. Jennifer Weiner'ın daha öncelerden ülkemizde kitapları yayınlandı, okuyanlar kalemine aşinadırlar ama ben ilk kez yazarın kalemiyle bu kitapta tanıştım. Açıkçası dürüst olmak gerekirse sevdim mi sevmedim mi emin olamıyorum. sevdiğim yerler kadar sevemediğim yerler de vardı sanırım. Kitap henüz küçük yaşlarda hastanede karşılaşan Andy ve Rachel'ın çocuk olmalarına rağmen aralarında yakaladıkları o sevimli kıvılcım aradan geçen onca zaman sonra bir dahaki karşılaşmalarında tekrar kendini gösteriyor. Daha sonra üniversite çağlarına geldiklerine devam ederlerken birbirlerinden kelimenin tam anlamıyla farklı dünyalarda olmalarına rağmen kalplerinin beraber çarpması ilişkilerini ilerletebilmek için yeterli sanıyorlar. Ama çevresel etkiler sonucunda tekrar yolları ayrılıyor... Sanmayın ki farklı yollara gidiyorlar... Hayır! Tekrar kader bunların yollarını bir araya getiriyor... Bazen aşkın yüceliğine inanmak gerekir... bu kitap bunu gösteriyor. Gerçekten seviyorsan, aşıksan sanırım bir yer de o aşk seni buluyor. Kitaba dair oldukça nötr durumdayım. Çünkü Rachel ve Andy arasındaki ilişkiyi sevsem de bazen o kadar sıkıcı hal aldı ki acaba yazar kitabı uzatmış mı yav diyemedem edemedim. Bir de bazen üçüncü kişi tarafından anlatılan kitap bazen Rachel tarafından anlatılıyordu. Bu dolayısıyla beni biraz rahatsız etti. Ki zaten biliyorsunuz bu tür anlatımı genelde sevmem ben. Kitap zaman zaman sıkıcıydı benim için ki zaten bazen okurken sıkılıp elimden bıraktığım da oldu ne yazık ki ama... bazen de keyifle okuduğumda oldu. Zevkle sayfaları çevirdiğim.... Bu yüzden beğenip beğenmeme arasında bir çizgide kaldım. Beğendiğim yerler de beğenmediğim yerler de vardı! Biraz fazla dramatize de geldi bazen de... Bilemiyorum... sizin zevkinize bırakıyorum bu kitabı. İlginizi çekiyorsa okuyun. Bu tür kitaplar çünkü her okurun okumayı tercih edeceği değil, seçme okurların okuyacağı kitaplar bence... Tercih sizin :)

Kusursuz Plan
Kusursuz Plan

10

http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/03/fatih-murat-arsal-kusursuz-plan-zoraki.html Selim Demirkan... Allah'ım sana geliyorum... Kitap çıkmadan öncesinden beri ısrarla kitabın çıkışını beklediğimi ve ne zaman çıkacağını sorup durdum. Kitap çıktı... ben anca okudum... neden mi? Çünkü okuyup da Selim'i bitirmek istemiyordum... elime alıp aralarını okuyup okunmamış kitapların arasına koymaktan sana da sıra gelecek Selim demekten haz alıyordum. Ama artık dayanamadım ve başladım ki başladığım gibi de bitti kitap! Ne yazık ki Selim'le vedalaştım onu sevdiği kadın Ebru ile mutlu çocuklu aşk dolu hayatına yolculadım. İtiraf ediyorum benim için zor oldu! Selim benim favori FMArsal boyslarımdan biri... Artık hepiniz biliyorsunuzdur ki ben Fatih Murat Arsal kitaplarını seviyor ve okuyorum. Hatta takip bile ediyorum. Eeee yeni kitabı çıkınca da aldım okuyorum demekten de mutluluk duyuyorum ve sizlere de tavsiye ediyorum :) dedikten sonra kitaba dair yorumuma gelelim :) Kitabın konusuna kısaca değinmek gerekirse, Ebru sevgilisi Yakup ile tatil planı yapıp daha sonradan çıkan işleri dolayısıyla onunla Çeşme'ye gidemez. İşlerini yoluna koyup da akşamdan sevgilisine sürpriz yapmak için yanına gitmeye karar veren Ebru, Çeşme yolunda kaybolup Selimden yardım ister. Sevgilisi Yakup evine gittiklerinde ise, Ebru o gece sevgilisi tarafından aldatıldığını öğrenir ve haftasonunu Selim'le geçirmeye karar verir. Dolu dolu bir haftasonu geçiren Selim ve Ebru aralarındaki çekimi hiçe sayarak - daha doğrusu Ebru sayıyor - yollarını ayırıyorlar. Aradan geçen zamana rağmen Ebru Selim'i aklından çıkaramayıp onu düşünmeye başlıyor. Arada karşılaşmalarından sonra numarasını öğrenen Ebru bu fırsatı lehine çevirip Selim'i elde etmeyi kafasına koyuyor. Ebru'nun planını hazırlarken sakladığı onca sırra rağmen bilmediği şey ise... Selim'in de sırları olabildiği. Hep gizemli gördüğü adamın da aslında kimliği koca bir sırdır! Eğlenceli sohbetler, tutkulu çekimleri ve aşk dolu havasıyla Kusursuz Plan zevkle okuduğum kitaplardandı. Okurken FMArsal kalemini özlediğimi hissettim. Bir çırpıda su gibi akacak kaptırıp gideceğim FMArsal kalemini özlemişim :) Ahh bir de kitapta bizim Yavuz'un karısı Merve'yi görmek süperdi :D Hani Anlaşma kitabındaki Merve :) Keşke Fatih Hocam, Selim'in basket oynarken gelip Ebru'yu öpmesini detaylı anlatsaydınız... ya da Ebru'nun çalışanlarıyla kafeteryada yemek yemesini ve Selim'le olan ilişkisini... :) Böylece daha fazla Selim okuyabilirdik :) Kitaba dair çok detaylı bir yorum yapıp da kitap içeriğine girmekten korktuğum için kısa kesiyorum. Ancak kitabın kapağına bayıldığımı söylemek istiyorum :) Kapaktaki adam nasılda Selim'e uymuş ama değil mi :D Yeni kitabınızı hevesle ve heyecanla bekliyorum Fatih Hocam bizi fazla bekletmeyin diye de araya sıkıştırıyorum :)

Ben O Değilim
Ben O Değilim

9

http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/03/fatma-erdek-ben-o-degilim.html Bir Fatma Erdek kitabı daha bitirmenin mutluluğuyla doluyum :) İlgi çekici kapağa, yayınlandığından beri can alıcı alıntılarından sonra okumamak olmazdı zaten. Ki klasik Fatma Erdek kaleminin biraz dışarısında olup da daha yoğun aşkın anlatılması da ayrı bir güzeldi :) Kitabın konusu tam filmlere konu olacak bir kurguya sahip diyeyim size :) Fatma Erdek bu kitapta sandaki daha az dram daha çok aşk ve daha çok gülümseme katmıştı. Daha inatçı bir aşık daha eğlenceli sohbetlerle süslemişti kalemini ve ben bu özelliği çok sevdim. Her ne kadar başlarda yavaş ilerlediğini ve zaman zaman durgunluktan sıkılır gibi olduğumu hissetsem de sonrasında öyle bir açıldı ki kitap hem de ne açılma... bir yerden sonra zaten ne oldu anlamadım bir baktım ki mutlu son ve kitap bitmiş... eeee ne oldu şimdi falan diyerek kendimi kaptırmış okumuşum :) Kitabın konusuna kısaca değinmek gerekirse, Meriç aşık olduğu kızın peşinden gidip onu kendine aşık edebilmek için ikizi Arın ile anlaşma yapar ve yer değiştirirler. Arın, Meriç'in yerine geçip Türkiye'ye dönerek onun işlerini takip ederken ailesini de bu şekilde kandırır... ancak hiç hesapta yokken kapısını aşk çalar ve işin kötü yanı aşk onu Meriç olarak tanımaktadır... Tuna, öğrencilerinden dayısı olan Arın'ı ikizi Meriç zannederek tanırken kalbini ona kaptırmış ve onunla olmanın tadını çıkarıyordu. Ancak çok acımasız olan bir gerçeği öğrendiğinde ise aşkın bu hatayı affedemeyeceğini düşünerek gerek kandırılmanın gerekse kendine yedirememenin verdiği duygu karmaşasıyla Arın'dan ayrılır... Hem de ne ayrılma... okurken benim içim buruldu be Arın'a... yazık adama dedim. Tamam hak etti ama bu kadarını da değil... :( Arın ve Tuna'yı aşk öyle bir sınadı ki tam birbirlerine ihtiyaçları oldukları anda tekrardan bir araya getirdi onları... sonu ise tarifi olmayacak bir mutluluk! :) Mutlu sonların insanıyım ben be! =) Kitabın konusunu anlatırken dilerim çok içeriğe girmemişimdir aslında daha bahsetmek istediğim yerler vardı... Mesela Tuna tatile gittiğinde Arın'ın yaptıklarından ya da Tuna'nın babasının Arın'la olan sohbetlerinden veya Tuna'nın yeni evi, gelecekte Arın'la paylaşacakları evde yaşadıklarından... ama susup o kısımları kitapta okuyup öğrenin diyorum =) Yukarıda dediğim gibi kitabın başlarındaki o durgunluk Arın ve Tuna tam anlamıyla konuya dahil olmadan önceki durgunluk biraz bana sıkıcı gibi gelse de - ben kitaplarda haraket severim - kitabı çok beğendiğimi söylemeliyim. Cidden tam anlamıyla bir film olabilecek kitaptı ve bir filmi izler gibi zevkle okudum kitabı :) Özellikle de kitap bir erkek karakter tarafından Arın'ın tarafından anlatılıyordu. Açıkçası bir kadın yazar bu kadar mı güzel anlatırdı bir erkeğin duygularını... cidden takdir ve tebrik ettim sizi Fatma Hanım. :) Ahh bir de kitabın sonlarında Arın'ın yaşadığı şoku sanmayın ki sadece Arın yaşadı vallaha kalbime inecekti hani... Ne oluyoruz be! dedim yani :) Fatma Erdek kitaplarını konusunu bilmeden bile alabilecek derecede çok seviyorum. Kadın mükemmeli yazıyor ve hissettiriyor. O yüzden eğer Fatma Hanım'ın adını görüyorsanız bir kitapta bu blogger o kitabı size gözü kapalı tavsiye ediyor demektir :)

Gölgedeki Işığım
Gölgedeki Işığım

8

http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/03/a-meredith-walters-golgedeki-isgm-find.html Kimisi Karanlıkta Buldum Seni kitabını pek beğenmedi kimisi de benim gibi hevesle 2. kitabın çıkmasını bekledi. Bu seri tamamen tercihe bağlı olarak devam edilen bir seri... ben ruhsal gelgitleriyle aşkı için savaşan bir adamın hikayesini okumayı sevdim... eğer sizce bir delikanlının kendi iç dünyasındaki travmalarıyla aşkı ve onu seven bir kaç kişi için kendini toparlama çabasını okumayı isterseniz bu seriyi tavsiye ederim diyerek yorumuma başlıyorum. Karanlıkta Buldum Seni kitabıyla yarım kalan hikaye devam ediyor. İlk kitap çok heyecan uyandırıcı yerde ve biraz da depresif bir yerde bitmiş, sonrasında neler olacağını merak ettirmişti. Şimdi ise kaldığı yerden hikaye devam ediyor! Clayton Reed, yatırıldığı tedavi merkezinde kendini toparlamaya çalışırken Maggie May Young'da yaşadıklarının etkisinde girdiği depresyondan çıkıp eski hayatına dönem çabasındaydı. Ancak henüz Clay kendini iyi hissedemeden aldığı kötü haberle geri dönmek zorunda kalıyor! Yollarını ayırdığını düşündüğü Meggie ile karşılaşmak ve aynı kasabanın havasını solumak ikisi için de hiç kolay olmuyor. Aralarındaki çekim, aşk kıvılcımı hala bıraktıkları gibi olması ikisini de çok büyük bir sınava tabi tutuyor! Clay, bir yandan ruhsal iniş çıkışlarını kontrol etme çabasında, kendini karanlığa karşı savunup savaşırken bir yandan da Meggie'ye olan aşkıyla yanıp tutuşuyordu. Ayrılmadan önce ilişkilerinde çok hızlı ilerleyen şeyleri şimdi yavaş yavaş yapma hevesindeydi. Meggie için kendi için doğru şeyleri yapma çabası gösterirken içindeki karanlık Clay'ı oldukça zorluyordu. Meggie ise Clay'ın geri dönüşüyle yine ona çekilmiş olmasına rağmen ilk hatasını yapıp körü körüne ona inanmak ve kapılmak istemese de Clay'ın yanından, destekçisi olmaktan ve ona aşkını vermekten başka bir şey yapamadı! Clay ve Meggie'yi bu sefer daha zorlu bir sınav bekliyordu... Karanlıkların içerisine gömülmüş olan hayatlarını ışıkla aydınlatmak için fazlasıyla heveslilerdi... oldukça zor olsa da başarmayı isityorlardı... Amma uzun anlattım kitabı dilerim içeriğe girmeden çıkabilmişimdir :) Aslında daha çok anlatacaktım ama kendimi durdurarak genel yoruma geçeyim dedim ;) Türünün diğer kitapları gibi belirli bir atraksiyon ve ektrika, kıskançlık krizleri tripler falan beklemeyin. Clay ve Meggie'nin ilişkisi Clay'ın rahatsızlığı yüzünden yeterince zorken gereksiz yere bu tür uzatmalara girmemiş yazar... zaten girmesi abes kaçardı bence. Kitap aslında durağan ama duygu bakımından yoğundu. Clay'ın özellikle duyguları çok fenaydı. Bir an için bende mi bu ruhsal sıkıntılar içerisindeyim diye düşünmeden edemedim. Okurken baya baya benim düşüncelerimmiş gibi benimsedim Clay'ın düşüncelerini. Clay'ın verdiği çabayı taktir etmemek imkansızdı ama ne yalan söyleyeyim Meggie'nin ailesini ve Daniel ve Rachel'ı da ayrı bir taktir ettim. Kitap bir Meggie bir de Clay tarafından anlatılıyor her ikisinin de düşüncelerini ve duygularındaki değişimleri okuyorduk. Zaman zaman duygu yoğunluğu fazla geldi gibi hissetsem de oldukça iyiydi. Kitabın sonunda geleceğe dair planlarda Clay'ın tavırları ve Meggie için kendi için verdiği savaşı kazanmayı bu kadar istemesi... okunması en zevkli sayfalardı... Son bölümse ise... şu kitapta yüzümde sırıtmayla okuduğum tek bölümdü. :D çok beğendim kitabın bitişini ve açıkçası bu seriye de bu son yakışırdı diye düşünüyorum.