4,5 stars http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/03/elle-kennedy-anlasma-off-campus-1.html Sanırım fazlasıyla kötü çocuk iyi kız okumayı özlemişim ama bu sefer lise çağındakiler değildi de üniversite çağıydı... eeee bu da kurguyu daha güzel, eğlenceli ve sevilesi yaptı :) Yabancı Yayınları'ndan çıkan Elle Kennedy kaleminden "Off-Capmus" serisinin ilk kitabı Anlaşma, akıcı eğlenceli bir çırpıda okunabilecek bir kitap. Kitabın konusundan bahsetmeyeceğim arka kapak yazısı açıklayıcı bence :) Bu yüzden direk yorumuma giriyorum :) Kötü çocukları ne kadar sevdiğimiz bilinen bir gerçek, bu kitapta da Garrettt kötü çocuğumuzdu. Kendileri okulun hokey takımının kaptanı, seksi, yakışıklı, kaslı, çapkın gülüşlü, gri gözlü, kendini beğenmiş, egoları yüksek zaman zaman pislik olan biri... ama aslında tanıyınca o kadar pislik olmadığını anladığınız biri... Bir adet Garrett alabilir miyim =) Kitapta en çok hoşuma giden şey, Hannah ne kadar geçmişinden yaralı ise aynı şekilde Garrett da yaralıydı. Hani biri yaralı kuş diğer ona kol kanat gerecek güçlü kişi değildi. Her ikisinin de zayıflıkları vardı, her ikisi de hata yapabiliyor ya da insani davranışlar sergileyebiliyordu. Aslında tam olarak oldukları yaşın gerektirdiği gibi davranıyorlardı. Bu çok güzeldi. Hannah ve Garrett arasındaki ilişkinin önce zoraki bir arkadaşlığa sonra farkına varmadan samimi arkadaşlığa ve ardından aşk dönüşmesi... mükemmeldi! Birbirlerini her şekilde tanımışlardı ve güveniyorlardı. hani bazı kitaplarda olur ya, okulun popüler çocuğu çekingen kendi halindeki kızı görür ondan etkilenir falan... bunda o yoktu. İkisinin arkadaşlığı tamamen çıkar ilişkisiydi ve bu gerçeğin ikisi de farkındaydı. Buna rağmen aralarındaki samimiyet birbirlerini tanıdıkça değişti. Yersiz kıskançlık krizleri, tripler veya eski kız arkadaş olayları veya entrikaları yoktu. Bu da kitabı daha eğlenceli hale getirmişti çünkü yazar resmen gereksiz uzatma yollarından kendini geri çekmiş her şeyi tadında ve olması gerektiği gibi bırakmıştı. Kelimenin tam anlamıyla aşkın tohum olarak ekilmesini ve filizlenmesini okuduk diyebilirim. Bunu sevdim :) Kitapta en çok eğlendiğim kısımlar Garrett ile Hannah arasındaki mesajlaşmalardı... baya kıkırdadım okurken :D birbirlerinin arkadaş çevrelerine girmeleri, zor zamanlarda farkında olmadan yanında olmaya çalışmaları ve destek olmaları çok güzeldi. Her şey o kadar olağan ve normaldi ki bu çok hoşuma gitti. Ama... Garrett'in kişiliği, sözleri.. .süperdi... adamım mükemmelsin sen ya :D Neyse çok uzatmayacağım, tam genç yetişkin türünde bir kitaptı ki ben bu yaşımda bile kitabı çok beğendim ve eğlenerek okudum. Size tavsiye ederim... Ayrıca serinin diğer kitapları da Garrett'ın ev arkadaşlarının kitapları onları da hevesle ve merakla beklemedeyim :) Buradan yayınevi yetkililerine duyuruyorum :) Ahh bu arada aşağıda bulunan şarkı Hannah'ın şarkı listesinden bir liste :) bu şarkıyı özellikle seçtim çünkü bu şarkı üzerine Hannah ve Garrett'ın konuşmaları vardı ;)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/02/ayse-ebru-tezcan-ask-atesi-col-ruyas-1.html Bir ara adından oldukça bahsettiren kitap Çöl Rüyası okundu bitti :) Kapak böyle güzel olunca içerisindeki adamında kapaktaki adam gibi olunca okumamak olmazdı zaten ;) Tamam itiraf ediyorum kitabın kapağına vuruldum <3 data-blogger-escaped-nbsp="" data-blogger-escaped-p=""> Öncelikle söylemek istiyorum ki, kitabı okumaya başladığımda Harlequin'in şeyhli kitaplarına benzediğini düşündüm. Oradan çok çıkıyor bu tür kitaplar ve birkaç tanesini okumuşluğum vardır. Onların tarzındaydı ve itiraf etmek gerekirse şeyhli kitapları seviyorum :) Ayşe Ebru Tezcan, kalemini beğendiğim zaman zaman sıkıcı gelecek satırlar olsa da genelde kitabını akıcı yazdığını düşündüğüm bir sonraki kitabını da okumak isteyeceğim bir yazar oldu kendisi. Kitabın arka kapak tanıtımı pek açıklayıcı olmadığından dolayı size kısaca kitabın konusunu anlatarak yorumuma başlıyorum. Serap, Turizm İşletmeciliği öğrencisi olarak staja başladığında daha stajyer olmasına rağmen kendini sevdirmeyi başaran ve bildiği dillerle yerini belli eden Serap, stajına ünlü Dubaili iş adamı Omar'a İstanbul'u gezdirecekti. Omar'ı genç ve oldukça yakışıklı omasını beklemeyen Serap onu karşısında görünce şaşırsa da aralarında filizlenecek olan aşkın farkında değildi. Tıpkı Omar gibi... Omar'da Serap'ın para için her şeyi yapacak diğer kadınlar gibi düşünürken düşünceleri elinde patladı. Başından beri birbirlerinin aklında fazlasıyla yer edinen iki genç farkında olmadan bir aşkın tohumunu atmış birden yeşermesine sebep vermişlerdi.. Aralarındaki ilk etkileşim ikisini de ekseni etrafına alırken önlerinde çok büyük bir engel vardı! Kültür farklılığı, dil, aile yapısı... Bütün bu engelleri, Omar ve Serap'ın aşkını konu alan kitap, İstanbul'un tarihi güzelliklerine değinirken aynı zamanda Dubai'ye de bir yolculuk yaptırıyor bize. İtiraf ediyorum bir an için Serap'ı kıskandım. Omar gibi bir adamı kendine aşık ettiğinden değil... Dubai'yi gördüğünden :) Görmeyi istediğim yerlerden biridir de kendileri ;) Neyse çok uzatıp konudan sapmayayım... :) Kitabı beğendim. Ancak bu kitabın dört dörtlük olduğu anlamına gelmiyor. Eksiklikleri vardı. Mesela duygulara daha önem verilip, okura hissettirilebilinirdi ya da birbirlerine çok çabuk aşık olunan iki karakterden çok yavaş yavaş filizlenen bir aşkı okuyabilirdik. Kitabın sonunda ikinci kitabın sinyalleri verildi sanki, ikinci kitaba da şans verip okuyacağım. Kurgunun nasıl ilerleyeceğini merak ettiğim için okuyacağım. Yeni yazarlarımızdan Ayşe Ebru Tezcan başarılarının devamını dilerim. Bir sonraki kitabının bundan daha iyi olmasını umuyorum. :)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/02/freya-mclowell-lordum.html ~~~*~~~ Onlar imkansız aşkın kurbanlarıydı. ~~~*~~~ Kendimi historical romance sever biri olarak bilirdim ama nedense İskoç'ları o kadar sevmeme rağmen çıkan bir İskoç kitabını asırlardır bekletmiş gibi hissetmekteyim. Neyse geç olsun güç olmasın diyerek okudum Lordum'u ve şimdi acımasızca bir yorum yazmak için karşınızdayım. Şaka şaka... beğendim kitabı :) şimdi sevgili yazarımız Freya McLowell okur falan yorumu kızcağızın yüreğine inmesin. Güzel kitaptı... bence eksikleri vardı ama genel olarak güzeldi. :) Freya McLowell, tamamen kültürünün dışında bir kültürün kurgusunu konu alarak yazma cesaretinde bulunan yazarlarımızdan biri, bence altında da güzel kalkmış... Akıcı, merak uyandırıcı, güçlü kadın karakterlere yer veren bir kurgu kaleme almış. Erkeğinin korumasına muhtaç, onun gölgesinde kalacak bir kadın karakter yerine, savaşçı ayakları üzerinde duran kendi hayanı koruyan bir erkeğe ihtiyaç duymayan bir kadın karakter yazmış. Tabi bu demek değil ki bir erkeğin aşkına da hayır diyecek bir kadın... ;) Yazarın kalemini ilerletmesini ve bir tık daha iyi eserler bize sunması için eksik bulduğum kısımların hepsine değinmek istiyorum. Normalde küçük detaylar üstünde durulmaması gerekse bile ben kendisinin daha iyi olabileceğine ve düşüncelerime önem vereceğini düşündüğüm için açık açık dile getirmek istiyorum bunları.. ama üstüne basa basa da diyorum ki... ben kitabı beğendim. Eksik yanları vardı ama genel olarak bakıldığında çok güzeldi. Öncelikle eksik bulduğum kısımlara değinmek istiyorum. Rose ve Eider birbirlerine çok çabuk kapıldılar. Tama içlerindeki aşkı itiraf etmeleri biraz zaman aldı ama çok çabuk aşık oldular. Tamam aralarındaki tutkuyu dile getirilebilinirdi bu bütün kitaplarda olan bir şey... sonuçta bir erkek ve bir kadının birbirlerine çekici gelmesi normal ama bu kadar çabuk aşka gelmeleri kitaplarda çok fazla hızlı geliyor. Bu kadar çabuk aşk bana biraz duygu eksikliği var gibi hissettiriyor. Ya çok yoğun bir şekilde duygulardan bahsedilecek ya da aşkın yavaş yavaş filizlenmesi anlatılacak. Bu konuda dilerim bir sonraki kitabında biraz daha dikkat edersin sevgili Freya McLowell. :) Eider'ın Rose'un kız kardeşleri hakkındaki planları çok güzeldi ve beklenmedikti ama çok çabuk kabul edilmesi de biraz havada kaldı gibi hissettirdi. Böyle bir şey yazdığında keşke onların da ilişkilerine biraz değinseydin o zaman daha iyi olurdu bu plan ve sonrasında getirdikleri. Ya da onlara dair bir kitap yaz diğer üç kardeşin aşkını anlat ben de susayım yerime gömülüp kitabı zevkle okuyayım ;) mesaj alındı diye umuyorum. ;) 3 kardeşin kitabını istiyorum :D Eleştirebileceğim kısımlar bir tek bunlardı onlar haricinde dediğim gibi kültürü olmayan bir kültürü yazmak, tarihi olmayan bir tarihe değinmek cesaret ister ve bu cesaretinden dolayı ve bunu başarıyla tamamlamış olmandan dolayı seni tebrik ediyorum. Historical Romance kitaplarında kadınların o dönemin getirisine göre geri planda olduğu göz önüne alınırsa... hele ki İskoçlarda klanda oturup çocuk doğur kocan savaştayken bekle modu... bu kitapta tam tersi beni inanılmaz tatmin etti. Rose'un savaşçı ruhu... evde oturup Eider'ı beklemek yerine kendi plan yapıp savaşması... kız kardeşlerinin de aynı cesarete ve beceriye sahip olması süperdi. Kitabı okurken keşke Eric'e de bir güzellik yapılsaydı diye düşündüm ama Freya McLowell'ın bir sonraki kitabı Eric olacakmış o yüzden ona dair hiçbir şey demiyorum :D Ayrıca ben Eric için Rose'un kardeşlerinden birini düşünmüştüm ama beni şaşırttın. Bu hoşuma gitti. Onunla ilgili daha değişik planların var sanırım... Mesela Heyalof... ;) umarım yanılmıyorumdur ama nedense öyle bir his içerisindeyim :) Neyse çok uzatmayayım. Kitabı genel olarak çok beğendim :) dediğim gibi Eider ve Rose arasındaki aşk daha yavaş filizlenseydi belki daha güzel olurdu. Aşk romanlarını seviyorsanız hele ki historical bağımlısıysanız okuyun derim ben ;) Ahh sevgili yazar hanım... Sarah, Julie ve Johanna'nın aşkını anlatan bir kitapta bekliyorum. Üçüne ayrı bir kitap yapmak istemiyorsan da en azından onların hikayesini tek bir kitapta toplamayı düşün derim ben :)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/02/kristen-proby-oyna-benimle-with-me-in.html Kristen Proby'nin severek takip ettiğim "With Me in Seattle" (Seattle'da Benimle) serisinin 3. kitabı okundu bile... kitap çıktığı gibi almış ve bekletmeden okumuştum her ne kadar yorumu geç gelse de baya oldu okuyalı ;) Yazarın gereksiz detaylardan uzak, gereksiz entrikalar ve kıskançlık tripleri yazmadan romantik komedi tadında bir film izlermiş gibi hikayesini kurgulayıp, aşkın yanında aile ve arkadaş ilişkilerine değinerek kaleme almasını sevdiğim için seriyi takip ediyorum. Ha evet, çok büyük beklentilerle okunacak bir seri değil belki ama okurken sıkmıyor,çabuk bitiyor ve oldukça zevk veriyor okurken. Biz romans okurları başka ne isteriz ki zaten ;) Karakterlerin eğlenceli kişiliği, birbirlerine bağlı tavırları kitabı hızla okunup bitmesini sağlıyor. Okurken sıkılmıyor ve nasıl bittiğini anlamıyorsunuz. Diğer iki kitabı - Kaç Benimle ve Savaş Benimle - okuduysanız bu kitabı da mutlaka okumalısınız. Hele ki benim favori kitabım olan ikinci kitap Jules ve Nate'in hikayesi bu kitapta mutlu sona ulaşması... süperdi. :) Bu arada bu kitaba gelirsek eğer, Jules'ın ağabeyi profesyonel futbolcu Will'in Jules'ın eski bir arkadaşı olan Megan ile tanışmasını, ondan etkilenmesini ve onun kalbini çalma çabasına girmesini konu alıyor. Başta biraz tedirgin olan Megan, Will'in düşündüğü gibi züppe, egoları tavan yapmış bir adam olmadığını anlayınca genç adama kayıtsız kalamıyor. Aralarınad filizlenen aşk tutkuyla kendini gösterirken Montgomery ailesi, onların ilişkileri ve arkadaşlıkları ile de harmanlandığında tadından yenmeyecek bir hikaye çıkıyor geriye. Kitaba dair içeriğe girer bir yorum yapmayacağım çünkü kitabı detaylı anlatmaya başlarsam çok fazla bir şey kalmaz geriye okunacak... ancak şunu söyleyebilirim ki ben bu seriyi seviyor. Kolay okunuyor, okurken sıkmıyor ya da dediğim gibi gereksiz kavga gürültü, kıskançlıklar da yok. Ha olmuyor değil, tabi ki oluyor ama bu birçok kitapta konu olduğu gibi uzamıyor ve tatlı sonuca ya da gerekli açıklamalara kısa sürede varıyor. Bu yüzden de seviyorum bu seriyi. Tavsiye ederim, eğer romantik komedi tadında bir şeyler okumayı seviyorsanız ve her şeyden önemlisi romans okuru iseniz... bence okumalısınız ;)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/02/islca-bekir-bir-turk-masal-3.html ~~~*~~~ "Aşkı sen yaz... ben yazayım... istersen bir ömür birlikte yazalım." ~~~*~~~ Duygu, Ali'm derken şimdi artık Bekir deme zamanıydı... o sessiz içinde aşkı yaşayan suskun ağır abimiz... babamız... canımız... kanımız... Bekir'i tanıma zamanıydı bu artık! Tanıdık da ne tanıdık be!!! Işıl'ca... diğer deyişle bizim ilk olarak tanıdığımız ismiyle Işık Parlakyıldız'ın Bir Türk Masalı serisinin 3. kitabı Bekir karşımızdaydı. Tüyap'tan beri elimde olan kitabı anca okudum. Neden mi? Çünkü ne o bitsin ne ben bitireyim istedim. Onu okunacaklar arasında gördükçe henüz bu hikaye bu serüven bitmedi diyerek kendimi avuttum... ama her tatlı şeyin bir sonu vardı! Artık sırada Sedat var... :) İlk iki kitaptan beri duyguları muamma olan Bekir'in iç dünyasını okuduktan sonra... aşk en çok sana yakıştı be Bekir dedim. Kimse... hiç kimse bu kadar sabırla beklemez aşkını... bu kadar sadık kalmaz aşkına... hiç kimse yanında olmasa bile onu uzaktan sevmez... onu sevmeyi sevmez... bütün bunlar bir tek Bekir'e yakışır! Zaman zaman hikayesiyle gözlerimi dolduran, aşkıyla içim burkan, mutluluğuyla yüreğimi pır pır ettiren, öfkesiyle ürperten bir karakterin kitabını okumak paha biçilemezdi. Tek bir kitapta birçok duyguyu yaşatabilmek... tebrikler Işıl hanım... Açık yüreklilikle diyorum ki... her ne kadar Ali'm benim için bambaşka bir kitap olsa da Bekir... kelimenin tam anlamıyla doruk noktasına çıkardığınız bir kitap olmuş! Kitaba dair düşüncelerimi dile getirdikten sonra biraz da kitabın içeriğiyle ilgili düşüncelerimi dile getireyim. Öncelikle Selma ile Bekir'in geçmişini okumak ve öğrenmek çok güzeldi. Duygu ve Ali'm kitaplarında Bekir'in sevdası hepimizin yüreğini burkarken bu kitapta bu sevdayı bütün varlığıyla okumak paha biçilemezdi. Ali, Sedat ve Bekir'in Duygu ile tanışmaları... bu detaylar o kadar güzel kurgulanmıştı ki okurken bir ağlamadığım kaldı. Bekir'in 'babam' Ali'nin 'çirkin' ve Sedat'ın 'cano' sözlerinin geçmişini görmek birçok şeyi yerli yerine oturttu. Bekir ile Sedat'ın karşılaşma kısmı çok iyi kurgulanmıştı hele ki Ali ve Levent'in Bekir'e karşı olan davranışları süperdi. Bunun yanında Dursun ile Durmuş... işte bu seride kelimelerle ifade edilemeyecek iki karakter... beyler siz olmasanız bir bu kitapta neyle eğlenecektik! :) Size bir itirafta bulunayım. Normalde bir serinin karakterlerinin hikayeleri yazılırken bir çok yönden kitaplar bir yer de tekrara gider. Bu kitapta onu bekledim ne yalan söyleyeyim. Ancak Işıl Hanım beni bu konuda oldukça yanılttı. Çünkü hiçbir tekrar denk gelmedim. Buna en iyi örnek mesela Bekir ve Selma'nın düğün olayları,isteme mevzuları... Aha dedim o satırlara gelince... okuduğumuz yerleri mi okuyacağız... yok yazar bunu o kadar ustalıkla atlamış ve özet geçercesine yazmış ki takdir ettim. Tekrarlanmadı o satırlar. Gerçi tekrarlansa şikayet etmezdim ama neyse ;) Hep dedim Ali'm benim için bir numaralı kitaptı neden bilmiyorum ama Ali'm benim için bambaşka ama yiğidi öldür hakkını yeme demişler... Bekir bence yazılabilecek en mükemmel şekilde yazılmıştı! Sedat'ta çok iyi olacaktı bence ama hiçbiri Bekir kadar iyi olamaz gibi geliyor... gerçi iddialı konuşmayayım belki Sedat bizi uçurur ;)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/02/jennifer-l-armentrout-direnis-lux-5.html Ve Lux Serisi biter Daemon Black gider... Lux Serisi'nin 5. kitabı Direniş, artık bütün olayların sonuçlandığı, her şeyin bir sona bağlandığı bir kitap olmuş. Zaman zaman güzel zaman zaman eleştirilecek detayları olan bir kitaptı ama yine de bir seriye hele de bu seriye yakışan bir kitap mıydı? İşte bunu bilemiyorum. 4. Kitap Köken, oldukça fena bitmişti. Luxen'ler dünyaya gelmiş Daemon, Dawson ve Dee onların çağrılarına kulak vererek bizimkileri yalnız bırakmıştı. Soluksuz kalan kitap 5. kitap Direniş ile devam etti. Dünya istila edilme tehlikesi altındayken Luxen'lere karşı bir savaş başlatılıyor... Öncelikle kitapta hoşuma giden kısımları söylemek istiyorum. Başında kitap güzeldi, hatta oldukça iyi ilerliyordu. Katy'nin Archer, Luc ve Beth ile geride kalması, ne yapacağını bilememesi, daha da önemlisi başında neler olduğunu anlayamaması... Luxen'lerin dünyaya geldiklerine yaptıkları... çok iyiydi. O kısımları beğendim. Öldürme safhaları güzel anlatılmıştı. Luxen'lerin insanların enerjilerini emme ve onları öldürme kısımları...hoşuma gitti. Daemon ve Dawson'ın Luxen'lerin yanındayken onlarla birlikte olup ama kendi türlerinin bağına karşı koyabilmesi... güzel bir düşünceydi kurgu genelinde ama eksiklikler vardı bence... o satırların ifadesinde bir şeyler eksik gibi geldi. Neyse... Luc ve Archer kitapta en sevdiğim karakterler oldu... hele ki Luc... küçük velet seni dedim kitabı okurken. Tam korkulması gereken bir karakter Luc. Çok detaya gitmeyeceğim, tek tek bahsetmek istediğim noktalara değinirsem kitabı okumanıza gerek kalmaz o yüzden atlıyorum bu kısmı... Ancak özellikle demek istediğim bir kısım var. Luxen'leri dünyaya çağıran kişi ve çağırma sebebi... insanlardan nefret etmesi... falan filanı... bana tüm kitap ve seri boyunca çok saçma geldi. Yani Luxen'ler yaşamak istedikleri için dünyayı istila etselerdi daha mantıklı olurdu ama ardındaki neden...komikti. Bu kitaba bu seriye yakışmadı ne yazık ki! Genelde seri kitapların son kitapları serinin doruk kitabı olur. Beklentilerin üstünde... kelimelerin kifayetsiz kalacağı kadar kusursuz bir kurgu olur ama ne yazık ki bu kitap bana onu hissettiremedi. Biliyorsunuzdur bu seriyi ben çok severek takip ettim. Son kitap için beklentilerim büyüktü hele ki Köken muhteşem olunca... bundan da aynı performansı bekledim ama olmadı... Evet güzeldi... ama 5 üzerinden 5 lik değildi ne yazık ki! Eksikler hatta yetersiz kalan detaylar vardı! Onları es geçersek eğer... savaş sahneleri, Luxen'lerin insanları asimile ettikleri kısımlar falan çok iyiydi. Görünenin altındakiler, sebepler yeterli değildi!
http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/02/jennifer-l-armentrout-koken-lux-4.html Uzunca bir aradan sonra Lux Serisini bitirmeye karar verip kalan son iki kitabımı da peş peşe okumaya başladım. Köken bitti ve hali hazırda Direniş'e başlamışken hemen yorumu yazayım dedim :) Artık bir çoğunuz bu seriyi biliyor ve hatta sonunu dahi getirdi serinin o yüzden okumayan kalmıştır diye düşünmeden rahatlıkla kitaptan bahsedebilirim. Jennifer L. Armentrout, akıcı, merak uyandırıcı sıkmayan boğmayan, adrenalini bitirmeden heyecanı her an doruklara çıkmasını garantileyen bir kurgu oluşturmuş ve bunu ilk üç kitapta başarılı bir şekilde devam ettirmekle kalmamış serinin 4. kitabında doruklara çıkarmış. Kitapta heyecanı ve adrenalini hissederken aşkı da hissetmemek mümkün değildi. Belki de bu kitap diğer üç kitabın yanında en aşkı hissettirendi. Çünkü Daemon ve Kat'in birbirlerine karşı yaptıkları onca fedakarlık ve birbirlerini hayatta tutmak adına verdikleri onca savaş aşk işte bu dedirtti. Okuyan biliyor ki, 3. kitap Opal, Kat'in Diadalos'un eline düşmesi ile son bulmuştu. Bu kitapta ise, Diadalos'un ne olduğunu ne yaptığını ve dahası Kat ve Daemon'u neden bu kadar çok isteyip peşlerine düştüğünü anlatıyor. Tüm o işkenceler, deneyler arasında Daemon ve Kat'in kusursuz aşkını da okumak kitabı sevilesi hatta tapılası duruma getiriyor. Kitaptaki en büyük sürpriz ise Köken'lerdi. Kitaba başlarken kökenin hep Daemon'ın genleriyle, onun geldiği gezegenle ilgili olduğunu düşünmüştüm ama beni oldukça şaşırttı. Köken bambaşka bir şey çıktı! Kitabın her satırı heyecan vericiydi ama özellikle Kat ve Daemon'ın 51. Bölge'den kaçma sahnesi ve Vegas'taki savaş kısmı... soluksuz okuttu! Yazarın çok kötü bir özelliği var serinin her bir kitabını çok can alıcı noktalarda bitirmek... bunda da aynısını yaptı. Öyle bir bitti ki ağzım açık neye uğradığını şaşırmış bir halde kapattım arka kapağını. Şayet seriye henüz başlamadıysanız, okumadıysanız tavsiyem 5 kitabını da peş peşe okumanız. Çünkü bir macerayı ara vermeden kesintiye uğratmadan okumuş olacaksınız. Normalde kitaplarda karakter geçişli okumaktan hiç hoşlanmam. Bu kitapta Daemon ve Katy'nin tarafından anlatıldı, geçişliydi kurgu. Ama bu beni hiç rahatsız etmedi. İnanın ki sanki başka türlü yazılamazdı diye düşündüm. Her ikisinin de dünyasını okuma fırsatımız oldu bu şekilde. Neyse çok uzatmadan bitiriyorum yorumu. Kitabı ilk üç kitaptan daha çok beğendim. Hatta bayıldım. Niye bu kadar süre bekletmişim anlamadım :) Yorumumu artık bitiriyorum ve şiddetle tavsiye ediyorum okuyun :D Ahh bu arada yorumumu Katy'nin bir cümlesi ile bitirmek istiyorum. Bütün olayların, kaçmanın, hengamenin arasında Katy'nin bu düşüncesi... aha ben de olsam aynısını düşünürdüm dedim :) Katy'e deli, kaçık, uçuk diyebilirsiniz... ama hangi kitap kurdu aksini düşünüp kitaplarını es geçebilir ki ;) Sanırım bir kitap kurtları Katy'nin duygu ve düşüncelerini anlıyoruz değil mi ;)