http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/02/kim-karr-yeni-bir-baslangc-connection-1.html Beni sonuyla şaşkına uğratan kitaplardan biri diyebilirim "Yeni Bir Başlangıç" için. Sıradan bir aşk hikayesi gibi başlasa da sonunda çok fena bombayı patlattı yazar! Kim Karr, "Connections" serisi ile yabancı bloglarda fazlasıyla adından bahsettiren ve bizde de yayınlanmaya başlayan serinin yazarı... Akıcı, merak uyandırıcı zaman zaman kurgunun akışından monoton gelse de sonu heyecanlı ve şaşkınlıkla bitiren bir kaleme sahip. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Dahlia, nişanlısının ölümüne tanık olduktan sonra hayattan umudunu kesmiş, yaşamanın tadını çıkaramayan sadece genel ihtiyaçlarını karşılayıp gerisinde hayatını karanlığa boğmuş bir genç kadın. Dahlia yeni işi için ünlü bir müzik grubunun solisti River ile röportaja gittiğinde karşılaştığı adamın kimliği onu şaşkına uğratır. River, onun henüz üniversite sıralarındayken bir gece aralarındaki çekime kapılıp neredeyse erkek arkadaşını aldatma aşamasına getiren adamdır. River ile Dahlia arasındaki ateş aradan geçen onca zamana kadar sönmemiş hala cayır cayır yanarken ikisi de buna karşı koymayıp bu ateşe kapılıp giderler. River, Dahlia'yı içerisinden bulunduğu karanlığa ışık olmayı hedeflerken hayatın çok büyük bir sürprizi, kaderin şaşırtıcı bir oyunu içerisinde kalırlar. Sürpriz kitabın son bölümünde yer alıyor ve 'yok artık, cidden mi?' tarzında tepkiler vermenize sebep oluyor. Böyle bakıldığında acılı bir kadın ve ünlü bir şarkıcının aşkı gibi görünüyor biliyorum ama içerisindeki detaylarda çok fena olaylar, sırlar barındırıyor. Ve biliyorsunuz ki... sırlar hiçbir zaman kapalı kutular içerisinde kalmıyor. River ve Dahlia'nın hayatını değiştirecek olan o sır da ikinci kitapta çıkacak gibi görünüyor. Kitabın sıradan bir aşk hikayesiymiş gibi ilerleyişinden sonra patlatılan bombalar kitabı gözümde bir kademe yükseltti diyebilirim. İtiraf edeyim ki beklentilerimi de yükselti. Kitabı büyük bir merak içerisinde okusam da zaman zaman sıkıldığım da oldu bunu inkar edemem. Bir yerde monoton bir süreç geçti ve o kısımlar sıktı, ancak genel olarak ele alındığında güzeldi. Sonu ise merak uyandırıcıydı. Kitabın nereye bağlanacağı ise okuru merak ettirip ikinci kitaba eemen başlama isteği uyandırıyordu. En azından benim için öyle ki kısa zamanda başlayacağım da 2. kitaba. Kitabı beğendim ben, ki beğenmemiş olsam 2. kitaba başlamaya niyetlenmezdim. Size tavsiyem hazır 3. kitapta çıkmışken başlayın seriye ve peş peşe okuyun kitapları ;)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/02/clodagh-murphy-baz-kzlar-ask-icin-her.html Amanınnnn bir blogger demesi... aşk demesi... yayıncılık demesi... beni bitirdi, gözüme girdi kitap resmen :D Hele de Claire'in bir kitapçıda çalışması ise... beni benden aldı :) Yazar kitabı esprili, akıcı ve eğlenceli bir şekilde kaleme almıştı. Bu hoşuma gitti. Çeviride güzeldi bu da okurken kitapta kopukluk yaratmadı. Kitap; cinsel içerikli öyküler yazan bir bloggerın bir gün yazılarını yayınlamak için bir yayıncıdan teklif almasıyla başlıyor. Tabi yazdığı öyküleri kendi yaşıyormuş gibi lanse eden Claire aslında bahsedildiği kadar tecrübeli olmadığı hatta neredeyse hiç tecrübeli olmadığı anlaşılmasından endişelenerek ressam olan Luca ile anlaşma yapıyor. Claire, kendisine seksi öğretmesi için Luca'ya para veriyor...karşılığında da blogunda bahsedildiği kadar tecrübe kazanıyor. Ancak, seks arkadaşlığı ilişkisinin ikisini de duygusal olarak etkileyeceğinden habersizler... işin ilginç yanı Claire, yayıncı Mark'tan da etkilenen bir kadın...iyice çıkmaza giren Claire kendisi için doğru adamın kim olduğunu anlayıp aşkı tadacak mı? Kalınlığı her ne kadar bu kadar neden bahsedecek gibi düşündürtse de başlarda sonradan okudukça her sayfadan zevk aldım. Zaman zaman kıkırdadığım zaman zaman kızdığım da oldu okurken. Ama en çok da kitaptaki ilmek ilmek "aşk ilişkisi" konusunda tecrübesiz olan iki kişinin bu duyguya anlamdırmasını ve birbirlerine karşı olan duygularını acemilikle yaşamalarını okumaktan zevk aldım. Bir blogger olarak bir bloggerın hayatını okumak ayrı bir tattı. Ayrı bir heyecan duymama neden oldu itiraf edeyim :) Zaten beni en çok etkileyen ve kalbimi çalan da sanırım bu detaydı :) Kitapta tek memnun olmadığım kısım, içerisinde bazı sayfalar boştu. Üstelik en heyecanlı yerlerinde bu boş sayfalara gelmek şevkimi kırdı. Hediye olduğundan değiştirme şansım da olmadı ne yazık ki :( sizlere uyarım olsun bu aldığınızda kitabınızın sayfalarını bir karıştırın ki böyle bir durumla karşılaşmayın. Ben kitabı beğendim, ve bence yaşınız içeriğinde cinselliği kurtarıyorsa okuyun da derim :) bir yerde aşkın ilmek ilmek işlenmesini, kalbe sızılmasını okuyoruz :) Güzel bir arkadaşlığın, ardından aşka dönüşmesini... tensel zevklere rağmen herkesi her şeyi olduğu gibi kabullenebilmeyi de gösteriyor... çok zevk aldım okumaktan :) Dilerim yazarın diğer kitapları da çevrili onları da okuma şansım olur =)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/02/zeynep-senturk-bir-adm-sonras-ayrlk.html ~~*~~~ "Sadece gülümse. Çünkü gülüşüne kimin ne zaman aşık olacağını bilemezsin." ~~~*~~~ Offf uleynnn offff... Bu kitaba bu son yakışmadı be!!!! Ben evli mutlu çocuklu sonları severim ama... olmadı bu... :( Zeynep Şentürk, kendisini şahsen tanıdığım için ve yorumumu açık gönüllülükle yapacağımı bildiği için acımadan eleştireceğim :P Zeynep Şentürk, Türk yazarlarımızdan biri. Akıcı, romantik zaman zaman merak uyandırıcı zaman zaman monoton giden gülümseten, hüzünlendiren, bazen de ağlatan bir şekilde kurguyu kaleme almış. Sanırım okurken ilk defa bir kitapta resmen bir hata aradım, bir kusuru olmalı diyerek okudum. Bir eksiklik, olmayan bir şey, havada kalan bir duygu duygu arayarak okudum. Çünkü yazarı arkadaşım olarak gördüğüm için bir eksikliğini buluyorsam kendisine söylemeli ve kendisi de bunun üzerinde uğraşıp daha da mükemmelleştirmeli diye düşündüm kalemini. Bu yüzden ince ince işleyerek yorumumu yazıyorum. Önce beğendiğim sonra beğenmediğim kısımları yazacağım :) Ama her şeyden önce size kısaca kitabın konusundan bahsedeceğim. Daniel Ian Wood, dünyaca ünlü bir film yıldızı... bir gün yeni arabasında ilerlerken ışıklardan geçen bir kıza gözü kayıyor... Gamze'ye... rastgele kesişen bakışlarla kızın yüzündeki gülümsemeye vuruluyor. Aradan zaman geçmesine rağmen unutamıyor o bakışları ve kızı derken kader bunları bir kez daha karşılaştırıyor. Elindeki hiçbir fırsatı değerlendiremeyen Daniel son şansını değerlendirip Gamze'nin gözüne giriyor...beraber geçirilen birkaç günün sonunda aralarında filizlenen aşk iyice kendini göstermeye başlıyor...ama hayat onlara hiç de adil davranmıyor ve olabilecek en kötü şeyle sınıyor bu aşkı... Kitabı diğerlerinden ayıran bir erkek karakter tarafından anlatılması. Kitabı tamamıyla Daniel'in tarafından okuyoruz. Onun iç dünyasını, duygularını ve düşüncelerini... Bir kadın yazarın erkek duygularını bu kadar mükemmel nasıl yazmış merak edilecek bir şey. Bu konuda seninle gurur duydum Zeynep! Tebrik ediyorum... Kitabın başlangıcı, Daniel'in Gamze'yi görmesi... ona vurulması... karşılaşmaları... aşkını ilan ettiği zamanlar hepsi çok güzeldi. Merak uyandırıcı ve akıcıydı. Romantizm doruklardaydı. Gülümseyerek ve ne olacağının beklentisi ile okunuyordu. Ancak... bu ikinin sevgili olmasından sonraki kısımlarda durağanlık vardı. Atraksiyon falan yoktu... sanırım o kadar alıştık ki entrikalara, aldatmalara veya gereksiz kıskançlık krizi sonrası ayrılıklara bunda da onu bekledim. Gerçi bulamamak çok güzeldi. Sonuçta kitabı diğerlerinden ayırdı bu ama o kısımlar durağan da gelmedi değil yani. :) Duygu bakımdan yoğun ama olay bakımından sakindi. Hep Gamze'nin duygularının yeterince aktarılmadığını düşündüm okurken. Gerçi erkek karakter tarafından okuduğumuz bir kitapta kadının duyguları nasıl aktarılsın ama değil mi? Yine de söyleyebilirdi... ancak kitabın sonundaki o mektuplar... işte onlar beni benden aldı...beni ağlattı... havada kaldı eksikti dediğim her duygu yerine yapbozun parçaları gibi oturdu! Açık yüreklilikle söylüyorum ki kitabın sonu olmadı! Neden diyeceksin? Yukarıda söylediğim gibi bizler... umutsuz romans okurları... kitaplar bittiğinde karakterlerin hayatlarının aldıkları yönü doldurmak istiyoruz. Ama sen kitabı bitirmiştin! Kurguyu bitirmiştin! Hayal edebileceğimiz, sonrasında acaba ne oldu diyeceğimiz bir son bırakmamışsın! Bildiğin bir olayı yaşadık ve o olay bitti modundaydı. Tamam tamam itiraf ediyorum mutsuz sonları sevmiyorum ben be... beni kitabın sonunda ağlatmayın... aşk ile kalbimi pır pır ettirin hüzünlendirmeyin... Daniel'in duyguları benim göz pınarlarımın çeşmelerini açtı... Biraz daha bahsedersem bu konudan kitabın baya baya içeriğine gireceğim o yüzden susma hakkımı kullanıp başka yerlere geçiyorum :) Kitaptaki arkadaşlık süperdi. Jamie... adamım seni ben alabilir miyim? Bu adam süperdi... çok eğlendirdi beni... benim için kitabın maskotuydu desem alınır mı acaba Jamie :D Açıkçası kitabın içeriğine girmeden nasıl bir şeyler söyleyebilirim daha bilmiyorum bu yüzden artık yorumumu bitiriyorum. :) Biliyorum ki Zeynep, yayıneviyle anlaşmasını bitirdi. Dilerim senin başka kitaplarını da okuma şansı elde ederiz. Kalemini sevdim, klişeden uzak sonunu da sevdim... gereksiz kıskançlık tripleri, aldatmaların olmamasına ise bayıldım! Yolun açık olsun, dediğim gibi diğer kitaplarını da rafımda görmek isterim :) Ahh... bu arada.Gerçekten Daniel gibi aşklarına sadık kalıp o kadınla son nefesini verebilecek erkekler var mıdır? Bence yok... varsa da bize denk gelmiyor... ;)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/01/emine-seyma-mengi-asktan-kacarken.html Türk yazarlara şans verip okuduğumu biliyorsunuz... Yeni yazarlarımızdan Emine Şeyma Mengi'nin kitabı Aşktan Kaçarken'de şans verip okuduğum kitaplardan biri oldu. Uzun zamandır yorum yapmadığım için de bu kitapla başlayayım dedim :) Önce kısaca konusuna değinip sonra yorumuma geçmek istiyorum. Kitap, Derin, babasının kendisini zorla bir evlilik yapmak için seçtiği adayla evlenmek istemediği için kaçmasını ve bu sırada Baran'ın arabasını çalmasıyla başlıyor. İlerleyen süreçte Derin, Baran'ın evinde çalışmaya başlar derken ikili arasında aşk doğmaya başlar tabi bu sırada gizlenen bazı sırlar ortaya çıkar... Kısaca bu şekilde özetleyebiliriz kitabın konusunun... tabi daha detay verebiliriz ama o zaman kitabın hiçbir tadı kalmaz ;) Kapak tasarımından eğlenceli bir aşk hikayesinin bizi beklediği belli oluyor, ki gerçekten de eğlenceli bir aşk hikayesiydi diyebilirim. Beklentiler çok yüksek tutulmadığı sürece okurken keyif almanız mümkün. Kurgu sade ve akıcı bir şekilde yazılmış ancak okura duygu hissettirme konusunda biraz yoksun kalmış. Eğlenceli sohbetler evet.. okurken güldürüyor bunu inkar edemeyiz, romantik komedi gibi hissettiriyor. Ancak dediğim gibi Derin ve Baran arasında gelişen o aşk okura hissettirememiş yazar ne yazık ki... Bu durum yine de okumaya engel değildi. Okuduğumuz eşsiz aşk romanları ile ister istemez bir kıyas içerisine giriyoruz... hele de romantik komedi yazarlarının yazdıkları esprili anlatımlarla aşk hissettirmelerini tattıktan sonra bu kitapta da bunu bekledim. O kısmı ne yazık ki elde edemedim. Bunların yanında Deren'in çocuksu tavırları kitaba renk katan şey olsa da bazen cidden fazla çocuksulukta sıktı diyebilirim. Hani bir şeyi bir kere yaptığında eğlenceli olur ikinci kere de güldürür ama üçüncüsünde yeter ama artık ya dedirtir... aha işte tam böyleydi Deren'in davranışları Baran'ın yerinde başka biri olsaydı yeminle öldürmüştü yani Deren'i. Kitaba dair yorumumu söyledim. Eğlenceli, keyifli zaman geçirtecek, büyük beklentilerle okunmazsa beğenebileceğiniz bir kitap. Her ne kadar eksikleri olsa da eğlendiriyor. Eğer yaş ortalamanız 25'in üzerindeyse okuduğunuz diğer aşk romanlarıyla kıyaslamadan okuyun derim ben... yeni yetme gençlere, ergenlere ve lise çağındaki gençlere daha çok hitap edeceğini de söyleyebilirim. Sevgili Emine Şeyma Mengi, yolun açık olsun, dilerim kalemini biraz daha geliştirip duyguları esprili anlatımla da olsa daha ön planda tutmaya çalışıp yeni eserlerini yayınlayabilirsin.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/01/courtney-walsh-kagttan-kalpler.html Arkadya Yayınları'ndan çıkan Kağıttan Kalpler, uzunca bir sessizlikten sonra yayınladığım ilk yorum olacak :) neden böyle bir sessizlik içerisine girdi blogum bilmiyorum ama bu sürede zannetmeyin ki bu kız okumadı... hayır okudum ve 3 kitap bitirdim bunlardan biri de Kağıttan Kalpler'di. Kağıttan Kalpler, küçük bir kasabada bir kitapevi işleten Abigail'in umutsuz kalbini kitapeviyle doldurup orayı büyütüp babasından kalan bu yeri daha ileriye götürmeyi amaçlayan bir kadın... Ancak kader onun için bambaşka planlar yapıyor. Onun satılmayı planladığı bina bir doktora satılıyor... yüreği yaralı, kızıyla yalnız kalmış bir doktor... İkisinin arasındaki diyaloglar bir şekilde ilerlerken, küçük kasabanın çöpçatan kadınlarına yazılan aşk mektuplarının arasından çıkan çok özel bir demet mektup Abigail'in aşkın gerçekliğini gösterirken belki de kalbinin yeniden atmasını sağlayacak. Hele ki küçük kağıttan kalpler... farkında olmadan doktor ile Abigail'in hayatlarını birleştirerek ikisine de aslında aşktan umudun kesilmeyeceğini gösteriyor. Kağıttan kalpler, film tadında okunacak bir kitaptı. Öyle entrikalar, ihtiraslar falanlar filanlar yoktu. Çok normal sıradan bir hayat ve o hayatın insanlarıydı kitabın karakterleri... diyaloglar, yaşanılan yerler güzel, eğlenceliydi ve okuması zevkliydi. Arkadaşlık ilişkileri, günümüzde neredeyse ölmüş olan komşuluk ilişkileri, aşkın filizlenmesi... çok güzel işlenmişti. Alışık olduğumuz aşk romanlarının aksine iki insanın önce birbirlerini tanıması ve bu tanımanın aralarındaki çekimi arttırmasını anlatıyordu. Özellikle demek istiyorum ki, kitabı okurken kağıttan kalpler ne diye düşündüm durdum. İsmi nereden geliyor bu kitabın... ancak ilerleyen sayfalarda kağıttan kalplerin hikayesini okuduğumda... işte bu dedim! Bende bir gün bunu yapabilecek kadar birine aşık olmayı istiyorum diye düşünmeden edemedim hikayesini okuyunca... süperdi! Çok romantikti... <3 data-blogger-escaped-p=""> Kitap güzeldi, beğendim ben. Size günlük hayattan kesitler verebilecek, zaman zaman günlük duyguları hissettirebilecek bir kitap okuma istiyorsanız ve bu kitabın aşk olmasını istiyorsanız bence bunu denemelisiniz. :)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/01/bige-bilgen-cg-gibi.html Türk yazarlarımızdan Bige Bilgen'in son çıkan kitabı Çığ Gibi okundu...Sanırım yeni yılın ilk yorumu da bu olacak :) Çığ Gibi, birbirinden kopmuş baba oğlun hikayesini konu alıyor... ama tabi sadece bununla da kalmıyor. Cüneyt sevgilisi Semra ile evlenme kararı aldıktan sonra Semra sevgilisi ile babasının arasını düzeltmek için kolları sıvıyor... Cüneyt ile babasının arasını düzeltme yolunda ilerleyip aralarındaki buzları yıktıklarını gördüğünde de daha da imkansız şeyler başlarına geliyor... Yazar, kitapta dram içerisine aşkı dokundurarak konuyu işlemiş... Ancak... şahsen zaman zaman okurken sıkıldığımı itiraf etmeliyim... beni bilirsiniz biraz hareket severim kitaplarda bu çok dram gibi geldi... bazı duygular havada kalmış gibiydi... tam oturtulmamış ve bir anda oldu bittiye gelmiş gibiydi... Hele son iki bölümde... belki de üç... Cüneyt ile Semra'nın düğününden sonraki kısımlar da ne oluyoruz be... dedim. Yani bu kurguya o son yakışmadı... biraz zorlama ya da okuru şaşırtayım da bu şekilde yazayım gibi olmuş havası verdi okurken bana... Kitabın bitiş şekli de okur devamını sen getir... sonrasını sen doldur... dercesine olmuş... ha evet hoş bir fikir ama bu kurgunun devamı ne yazık ki hiç hoş olmaz... kim yazarsa yazsın! Bunlar beni şahsi fikirlerim... sizler benim gibi düşünmeyebilirsiniz.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2015/12/laurie-halse-anderson-konus-benimle.html Oldukça ilginç konusu olmasının yanında kitabın başında "Dinle" bölümünde yazanlar tüyler ürperticiydi... her şeyi bir kenara bırakırsak... yazarın ulaştığı sonuç ve elde ettiği susmama çağrısı takdire şayandı! Bütün bunların yanında kitabın konusunun da günümüzde oldukça yaşanan bir şey olmasının yanı sıra bir çok kızımızın utanıp susması ise... tam bir dünya gerçeği dedirtti. Direk yoruma giren bir yorum yazdım sanırım ama bu türde bir konuya sahip kitaba neler denilir bilemiyorum... Kitabın konusu çok iyiydi, zaman zaman durağanlığı sıkıcı olsa da sonunda ne olacağının merakı okutturuyordu kitabı. Konusundaki gerçeklik ise bu durumu yaşan kişiler için bir örnek belki bir yol gösterici bile olabilir gibi... Bu kadar konuştuktan sonra kitabın konusuna dair kısa bir bilgi vereyim. Kitap, liseye başlayan Melinda'nın uğradığı tecavüz sonrasında etrafına karşı suskunluğunu, bu olayı kimseye anlatamamasını, çevresine ördüğü duvarları ve kendi içine kapanıklığını anlatırken hayatının gittiği yolda nasıl durmaya çalıştığını gösteriyor. Hiç kimseyle paylaşamadığı bu sır sonucunda dudaklarını mühürlüyor ve konuşmayı ret ediyor. Zorunda olmadıkça bir şey söylemiyor... Melinda'nın iç dünyasını ve hayatını konu alıyor. Hareketli, aşklı meşkli bir kitap değil. Biyografi gibi... durağan...zaman zaman sıkıcı gelse de Melinda'nın ne zaman anlatmaya başlayacağını merak ederek okuyacağınız bir kitap. Böyle kitapları herkes okuyamaz bu yüzden ben bu tercihi size bırakıyor. Biraz depresif, dram, durgun bir kitap olduğunu da söyleyeyim.