Nazım Hikmet'in hiç bilinmeyen yanlarını su yüzüne çıkaran bir kitap. Gerçekliğini hala kendi içimde soruşturduğum bir kitap!
Beklentileri karşılamayan bir sona sahip. Biraz sıkılarak, biraz kendini tekrarlatarak, biraz merak uyandırıp heyecanlandırarak ilerliyor. Günümüz sıkıntısının güzel bir ayrıntısı, Zülfü Livaneli'nin alışılmış kitaplarından değil. Hele ki Serenad ve Son Ada'dan sonra okuyorsanız, hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.
Hem, Nazım'ın aşkının büyüklüğüne şahitlik edilebilen, hem de o aşka öfkelendiren bir kitap. Nazım'ın Piraye'sine yazdığı mektuplardan ve kısaca yaşadıklarından bahsediliyor kitapta. Her ne kadar Nazım'ı çok sevsem de, beni O'nun gibi seven birinin olmamasından ötürü şanslı hissetmiyor değilim kendimi. Müthiş bir acı!
Lisede sınav için okutulan sıkıcı bir eski dönem romanıydı sadece. Ta ki okuyana kadar.
Hafızamda, Luisito: Bir Sevgi Öyküsü gibi yer edinmedi bu kitabı yazarın.
Tarantino'nun çekmesini sabırsızlıkla beklediğim filminin eskizi bu kitap..