türkçe'deki en anlaşılır kant kitabı olduğunu söylerler. çok fazla kant üstüne kitap okumamış olsam da heimsoeth'un diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitapta da oldukça anlaşılır bir üslup kullandığını söyleyebilirim. kant'ın kritikleriyle tanışıklığı olmayanlar için güzel bir başlangıç; -en azından kendi adıma bu kitap vesilesiyle tatmin edici bir başlangıç yaptığımı söyleyebilirim.
orhan pamuk'un yazınında beni çekmeyen şeyin ne olduğunu bu kitabı okurken daha iyi anladım. rollo may okuyanlar bilecektir; yaratıcı sürecin başlangıcında bir "karşılaşma" yattığından bahseder "yaratma cesareti" adlı kitabında. orhan pamuk'ta sanırım "karşılaşma"lar yarım kalıyor ve ilham eserlerine sızamadığı için metinleri benim için hep bir pırıltı eksikliği içinde geçiyor, aradığım şeyi bir türlü bulamıyorum. kendisi de hep bahseder söyleşilerinde ilham'a çok izin vermem diye. yazar olmaya karar verip yazar olmanın bir sonucu olsa gerek bu; tasarının ilhamdan hep bir adım -orhan pamuk'ta belkide iki, üç adım- önde oluşu müthiş bir yaratıcı güce sahip olmasına rağmen, kitaplarının teknik üstünlüğüne rağmen içeriğin hacme oranla sığlığı beni bir okur olarak hamal yerine koyduğunu hissettiriyor, okurken kitaplarını. sanırım "derdi olan" yazarla yazmak için yazan yazar arasında edebiyat tarihi boyunca -ne kadar klişe olsa da- kuvvetli bir ayrım kendini hissettirmeye devam ediyor.
türkçe felsefe yapabilmenin tıpkı ingilizlerin empirik eğilimleri, almanların rasyonalist / idealist eğilimleri gibi bizim dilimize has eğilimlerin derin olmasa da konuşulmaya başlandığı, imkanlarının tarihsel süreç içerisinde söz konusu edildiği bir kitap, aslında kitabın adından da anlaşılacağı üzere davet edilmiş felsefecilerin konuyla ilgili konuşmalarının kitap haline getirilmiş hali. beni en azından tarihsel açıdan bir nebze aydınlatmış konuşmalar var. türkiyede 1930 sonrasında dayatılan "aydınlanmacı" felsefe anlayışı güzel ve dozunda eleştirilmiş. buradaki insanların çoğunun derdi geçmiş mirastan en yüksek yararı sağlayıp kendi orjinal felsefe anlayışımızı nasıl geliştirebiliriz üzerinedir. özellikle hermeneutik, tarihselci konuşmacıların tahlilleri oldukça iyi ve umut verici. dönemlerin geçiciliği ve kültürün sürekli evrim içinde tutuculuğun söz konusu olmayacağı bir biçimde anlayışların arasında sürekli bir alış-verişle bir üst konumdaki farklılıklara evrildiğini güzelce özetleyerek, aslında geçmiş kültürden yararı en çok da bu geniş şovenizmden uzak bakış açısıyla yararlanılabileceğini anlıyoruz.
maalouf gerçek bir romancı lakin kötü bir denemeci. imgeler yaratmakta ne kadar iyiyse kavramlar konusunda o kadar yüzeysel.
gerçekten iyi bir kitaptır. hiç bir ön okuma gerekliliği olmadan felsefe tarihinde ele alınmış bir çok problemi sizinde düşünmenize ön yak olmakta, örneklerle kavram kargaşası yaratmadan zevkli ve sade bir dil ile anlatmakta. felsefeye giriş yapmak isteyenlere tavsiye.