sim, 57 adet değerlendirme yapmış.  (1/9)
« geri  
Rüya Ateşi (Ateş, #4)
Rüya Ateşi (Ateş, #4)

9

şimdi, her şey şöyle başladı, takıldığım bazı sitelerde insanlar aynı anda barrons'tan bahstmeye ve de barrons'a tapınmaya başlayınca içimdeki meraklı kedi kulakları dikti. hiç de fantastik havamda olmamakla birlikte ( karpatyalılardan beri fantastik okumamıştım ki bu tür de birbirine benzemeye başladı diye düşünüyordum, benim için fantastik edebiyat yüzüklerin efendisi ile başlar ve onunla biter, bir de ursula le guin'ın yerdeniz serisi vardır ki fantastik edebiyatın kutsal kitabıdır bana göre) ayartmalara dayanamadım, gittim ilk kitabı aldım... tamam dedim kendime, harry potter'ın yetişkinler için olanı, e güzel kafa dağıtır...sanki teenage havasında da hem de öyle değil gibi... zaten oldum olası vampirlere, kurt adamlara, büyücülere ve de bilumum yaratıklara bir zaafım vardır bilenler bilir...e, bu kitapta da fazlası var eksiği yok...yazar doğa dışı çeşitlemer yaratacağım diye petunyasını baya bi kasmış... büyüyüp küçülen gölge yaratıklardan tut da gri adamlara, eşek kadar alameti farikası olanlardan, gergedan çocuklara kadar ne ararsan var... evet seri edebiyat şaheseri değil ama pop artın güzel bir örneği...tempo da tansiyon da hiç düşmüyor...sürekli '' şimdi ne olacak ki'' duygusu yaşatıyor...vee, dördüncü kitap öyle bir yerde bitiyor ki...öyle böyle değil... esas kızımız mac bana linda howard'ın ölümcül hata'sındaki blair'i hatırlattı...kitaba mizah katan karakter de o zaten...barrons'a gelince bana hiç kimseyi hatırlatmayacak kadar özgün, orjinal bir adam...bu dünyadan değil. zaten bu dünyada öyle bir adam olsaydı bütün insanlık aşağlık kompleksiyle intihar ederdi. ''yav, ben insansam bu ne, yok o insansa o zaman ben yok olayım'' diye düşünürdü...

Frankenstein
Frankenstein

10

tanıtım yazısında da dediği gibi ve romandaki kahramanları metafor olarak kabul edersek felsefi bir kitaptır frankenstein...ama ne olusa olsun aynı zamanda korku edebiyatının da babasıdır tabii ki...

Yedinci Gün
Bilinmeyen
Bilinmeyen

4

ne desem bilemedim. konu değişik ama kitap çok ağır ilerliyor. kitap bitince sadece şunu düşündüm: bu kitabın filmini michael haneke yapmalı...

Kemikler Şehri (Ölümcül Oyuncaklar, #1)
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Beyaz Zambaklar Ülkesinde

9

herkes okumalı dediğim kitaplardan. finlandiya'nın ve finlerin öyküsünü okurken kendinizden de bir şeyler bulacaksınız.

Özgürlüğün Elli Tonu (Fifty Shades, #3)
Özgürlüğün Elli Tonu (Fifty Shades, #3)

6

ve özgürlüğün elli tonu ile birlikte sonunda elli ton serisini de bitirdim. bu seri neden bu kadar çok sattı. en önemli nedeni tabii ki ana karakterimiz christian grey nam-ı diğer elli ton. adam zengin, yakışıklı, hafif maço, karşısındaki kadına önem veren hatta sertliği bile kadının yararına olan, kadını lükse ve sekse boğan, yataktaki performansı casanova’yla yarışan bir karakter. şimdi samimiyetle çıkıp da bu özelliklere sahip bir adamı ben tercih etmezdim(bdsm hariç) diyen bir kadın varsa ben de hiçbir şey bilmiyorum. ana’ya gelince genç, güzel, akıllı, saf, bakire (en azından ilk tanıştıklarında) ama öğrenmeye ve uygulamaya son derece hevesli, tutku dolu, güzel yemek yapan, yatakta sınır tanımayan bir kız… ve bu özelliklere sahip bir kızı istemem ben diyen erkek çıkar mı? yazar kadınlar için de erkekler için de fantezi dünyasının kral ve kraliçesini yaratıp onları karşılaştırmış…ve, bom… büyük bir aşk…tabii kitabın benzerlerinin arasından sıyrılabilmesi için de bir farkı olması lazım. bunun için de içine bdsm sosu katılmış ki o bile yer yer sempatik gösterilmiş. kitap neden bu kadar çok sattı, verilen paraya ve okumak için harcanan zamana değer miydi, zaman kaybı mıydı, filmi çekilir mi ki, çekilirse kim hangi role yakışır soruları ve yanıtları daha günlerce, haftalarca konuşulur ve konuşulacak da. ama işin aslı bu kitap kesinlikle bir ticari dehanın ürünü. ne yazsam çok satar ya da neyi yayımlasak çok satar diye uzun uzun düşünülmüş. sonuç, elli ton serisi. alan memnun satan memnun. buraya kadar hiçbir sorun yok. ama hiç kimse kalkıp da bu seriyi eco’nun, kafka’nın ya da ayn rand’ın bir kitabıyla karşılaştıramaz. bu noktada ortaya ‘popüler kültür unsurları sanat mıdır değil midir, zaman içinde bu unsurlar sanatsal kavramlara dönüşebilir mi’ gibi tartışmalar çıkar (ki hala tartışılmaktadır) cevabı uzun mu uzundur…

« geri