periyodik neşriyat, 234 adet değerlendirme yapmış.  (28/34)
Usta İle Margarita (1. Cilt)
Usta İle Margarita (1. Cilt)

10

Muhteşem bir roman ve ilk cildi bitti. Hayretler içinde okudum. Işıl ışıl. Öylesine modern ki 70 yıl önce yazılmış olması imkansız gibi duruyor. Can yayınlarının veya Everest yayınlarının bastığı eksiksiz tek cilt biçimini almanızı tavsiye ederim.

Havada Bulut
Havada Bulut

8

Sürekli silahların patladığı, temposu hiç düşmeyen "macera dolu" veya bir şapkadan kişilik tahlilinin yapıldığı "çok zekice" polisiyelerden değil. Yozlaşmış bir sistemde çoğunlukla çaresiz kalan ve elinden geleni yapmaya çalışan gerçek, hasarlı bir dedektifin, Héctor Belascoarán Shayne'in yaptıklarını anlatan ciddi bir kitap. Doyurucu bir sonuca ulaşmıyor, okurun istediğini vermiyor, gerçek bir hikaye nasıl bitebilirse öyle bitiyor. Okurken bir an bile sıkılmadım. Osman Akınhay'ın çevirisi muhteşem. Alıntı vermek adettendir: “Bunun üzerine aklını çelen fikri hayalinde ellerinin arasında ezdi ve parmaklarının arasından dökerek azar azar kumlara bıraktı.” (s. 14) “Dişlerinin arasında çiğnemek için biraz nefret gerekiyordu.” (s. 40) “Hector’un bilmediği, Sıçan’ın henüz yirmi yaşındayken, göze aldığı riskler ve uymaya özen gösterdiği sadakatli ilişkiler sayesinde kendisini iktidar merkezine çıkaran tehlikeli patikada mesafe almasını sağlayan bir siyasal yöntem keşfettiğiydi. Kuralların durmadan değiştiği; insanların bu uğurda derilerini değiştirdikleri, başkalarının kıçlarını öptükleri, kanunlara karşı hileler geliştirdikleri, kendilerine hareket özgürlüğü tanıyıp en iyi pazarlıklara girmenin yolunu bularak en yüksek teklifi verenin yanında yer almaktan çekinmedikleri bir tür kişisel güç biriktirdikleri bir oyunu oynamayı öğrenmişti.” (s. 57) “Bu yollarda hem güçlü hem hizmetkar, hem despotik hem uysal, hem zalim hem de cesur olmak gerektiğini öğrendiği söylenebilirdi. Taşakları en büyük sermayesiydi.” (s. 57) “Unutmamak gerekir, gerçek orospu çocuklarının, ihtiyaç duydukları zaman daima kendilerine destek olacak bir iç sesleri vardır.” (s. 86)

Kankolikler
Kankolikler

9

Bir vampir-insan aşkı öyküsü ama Alacakaranlık ile başlayıp son zamanlarda her yerden fışkıran vampir aşkı romanları gibi değil. Zaten yazım yılı olarak da hepsinden eski ve Alacakaranlık dahil tüm vampir aşkı romanlarından kat kat yaratıcı, komik ve sürükleyici. Kesinlikle okunmalı.

Bizim Büyük Çaresizliğimiz
Bizim Büyük Çaresizliğimiz

10

"Evet, diyor Ender, bazen edebiyat hayattan daha açıklayıcıdır." (s. 37) "Elimi daldırıp bir avuç dolusu kayısı çekirdeği aldım. Birkaç tanesini aylandıza doğru fırlattım. Düştükleri yerde ağaç çıkarsa acı olacaktı meyveleri." (s. 103) "Yaptıklarımızı olumlayan yasalar buluyoruz; sanırım aklımız böyle işliyor: Buyurgan iç huzurumuzun boynu bükük kölesi olarak. (Çetin, burayı anlamadıysan lütfen üşenme, bir kere daha oku!)" (s. 106) ''Hayatımızın, uzun mihnet, lezzetsizlik, renksizlik ve keder devrelerinin arasına serpiştirilmiş kısa saadet dakikaları...'' (s. 139)

Willard ve Onun Bowling Kupaları
Willard ve Onun Bowling Kupaları

8

Çok eğlenceli bir kitap. Parçalı bir anlatım tercih edildiği için hızla okunuyor. Yazarın ilginç tasvirleri okuma keyfini arttırıyor. Biraz deneysel ve absürt olması nedeniyle geleneksel okuyucunun hoşuna gitmeyebilir ama kesinlikle çok eğlenceli. Çeviri de iyi. Birkaç alıntı: İşemesi biteli çok uzun zaman geçmişti, ama hala klozetin önünde dikilmiş, penisine bakıyordu. Sonra, sanki ölü bir ahtapot kolunu külotunun içine kıvırır gibi, onu pantolonunun içine geri sokup sifonu çekti. (s. 21) Kadın, sanki yıpranmış bir örümcek ağına oturuyormuş gibi dikkatlice yere, yanına oturdu. (s. 21) Bob hayatının tüm aşamalarında çok yetenekliydi, o kadar keskin bir zekası vardı ki bir usturanın üstünde piknik bile yapabilirdi. (s. 31) Telefon, kazılmayı bekleyen bir mezar gibi, masada karanlık bir şekilde duruyordu. (s. 37) Dolabın cam kapıları nefes kesiciydi. Bir dolabın cam kapılarının nefesinizi kesmesi çok ender rastlanan bir olaydır. (s. 47) Hep böyle olurdu: Boşaldıktan sonra penisi kadının içinde yavaşça yumuşar ve otlarla kaplı boş bir alandan birbirine bakan perili evler gibi, bedenleri sessizleşirdi. (s. 52) “BİRİSİ BOWLİNG KUPALARIMIZI ÇALMIŞ!!!” En sonunda, raylarda zıplayıp buzla kaplı bir nehre çarpıp anında görüş alanından çıkarak batan ve ardında dumanları tüten devasa bir delik bırakan bir lokomotif gibi, sessizliği parçaladı. (s. 56) Birisi yemek yerken bir çatalın saatte kaç mil yol aldığını bilemez, ama Bob’ın çatalı normal hızda ilerliyordu ki aniden elindeki frene yüklendi ve Bob’ın ağzına doğru yarı yoldayken çığlıklarla durdu. (s. 107)

Şafak Vakti
Şafak Vakti

9

Büyülü ifadelerle bezeli, harika bir kitap. Savaşın ve onun mübah kıldığı canavarlığın sade ve etkileyici bir anlatımıydı. Çeviri o kadar harikaydı ki sanki Türkçe yazılmış bir eser okudum. İfadelerin tüm zenginliği layıkıyla dilimize aktarılmıştı. Bir çırpıda okunan ama etkisi uzun süre kalacağa benzeyen çok güzel bir eserdi. "- Buralı değilim, diye yanıtladı, konuşmaktan çok dinleyen sesiyle." (s. 8) "Gündüz sarf edilen bir cümle, gece olup da yankısı bize ulaştığında, daha farklı, daha derin, daha ırak bir anlama bürünür. İnsanların trajedisi ne zaman gece, ne zaman gündüz olduğunu bilmemeleridir. Gündüz söylemeleri gereken şeyleri gece söylerler." (s. 10) "Bir insan ne zaman insandır? Evet derken mi, hayır diye haykırırken mi? Acı insanı neye ulaştırır? Saflığa mı canavarlığa mı?" (s. 17) "- İki adam yarın, şafak vakti ölümle karşılaşmaya hazırlanıyor, dedi ilana her gün yeniden yazılan bir Kitab-ı Mukaddes'ten bölüm okuyormuşçasına." (s. 25) "Niçin bir insanın öldürmeye hakkı yoktur? Öldürerek, diye açıklamıştı, insan tanrı olur. Ve bu kadar kolay tanrı olmaya hakkımız yok." (s. 30) "Aptal! Cesur bir aptaldan daha tehlikeli, daha korkunç hiçbir şey yoktur." (s. 35) "- İdam mahkumunun son yemeği, diye bağırdım, son yemeği, yalandır. Çok geçmeden ölecek birine yöneltilen bir alay, bir hakarettir." (s. 45) "Ondan nefret etmiyordum. Ondan nefret etmeyi isterdim. Nefret -tıpkı savaş, aşk ve inanç gibi- her şeyi haklı gösterir, her şeyi açıklar." (s. 92)

Kara Kutu
Kara Kutu

10

Beş iyi arkadaştan bahseder bu güzel, iç yakıcı kitap: Erdem, Gökhan, Rafet, Yılmaz, Reyhan Her birinin üniversiteden sonraki gerçekçi ve hüzünlü hayatlarını okuruz kitap boyunca. Birbirlerinden çok farklı bu beş dost hayata atılmadan evvel bir karar alırlar: Hepsi az çok kalem oynatabilen insanlardır, okuldan sonra bağlantıyı koparmamak adına, hayata dair yazdıklarını Rafet'e yollayacaklar, o da çoğaltıp diğerlerine yollayacaktır. Böylece her birinin yaşamlarına dair ilerleyen ana anlatının arasına onların birbirlerine yolladıkları şiirleri serpiştirerek farklı bir kurgu oluşturur yazar. Olayları okur, ardından şiirleri okursunuz, bu sizin karakterlerle daha sıkı bir bağ kurmanızı sağlar. Özellikle Yılmaz'dan bahsedilen bölümler çok etkileyicidir ya da ben de öğretmen olduğum için fazla etkilenmiş olabilirim. Ben hayatımda hiç bir kitaba ağlamadım ama Kara Kutu bittiğinde kendimi tutamadım. Keşke bitmeseydi, gitmeseydi o iyi insanlar. Çok özlüyorum hepsini. Ömrümce okuduğum en güzel kitaplardan biri olacak bu güzel eser.