Özelde Kur'an'ı, genelde tüm metinleri anlama sürecinde okurun metin karşısındaki durumunu tanımlayan bir yorumbilim kitabı. Dilbilim ve yorumbilimin araçlarını Kur'an'ı anlama yolunda kullanan yazar, ilgili okuyucuya keyifli ve bilgilendirici bir okuma sunuyor. Kimi zaman dil fazlasıyla ağırlaşsa da yazarın konuyu daha açık etme amacıyla örneklere ve özetlere başvurması okuyucunun işini kolaylaştırıyor. Farklı bir çalışma. Okunmasında fayda var.
Çok faydalı ve okuması keyifli bir kuramsal eser. Kurmacaya dair yeni ufuklar açıyor, okurken farketmediğimiz edebi değerleri görünür kılıyor. Kurmaca eserlerdeki, karakter, anlatım, üslup, gerçekçilik vs. üzerine doyurucu fikirler ve bu fikirlere dair işe yarar örnekler veriyor. Okunması elzem bir eser.
Kusursuz “Alfred Bester” romanı. Amerika baskısının ismi romanın içeriğine gönderme yaparken, İngiltere baskısının ismi baş karakter Gully Foyle'un roman boyunca süren devasa değişimine gönderme yapar. Bester, kitabın İngiltere baskısına bu ismi, İngiliz şair William Blake'in “The Tyger” adlı şiirinden etkilenerek verir. Roman, temelde ışınlanmanın (romandaki adıyla jauntelemenin) keşfedilişi ve bunun toplumsal yaşamdaki etkilerini fon alır. Bu bildik (romanın yazıldığı dönem için yaratıcı) fonun üstüne; ışınlanma konusunda çok özel bir yeteneği olan Gully Foyle'un, intikam ve güçle harmanlanmış olağanüstü değişimini işler. Romanı renklendiren onca benzersiz karakter ve şaşırtıcı buluşlar, okuyucuyu daha önce deneyimlemediği bir düşünce akışına bırakır; zihin açar. “Alfred Bester”ın iki üstün romanında (“Yıkıma Giden Adam” ve “Kaplan Kaplan” yani The Stars My Destination) iki üstün yetenek ve bunun toplumsal etkileri ve gelişimi işlenir; ama asıl kurgu intikam üzerinedir; baş karakterler bu yetileri intikam almak için kullanır. Bir zamanlar, superman ve batman çizgiromanlarında metin yazarı olarak çalışan Bester, romanlarında üstün yetilerin "süper" etkilerinden ziyade insan ilişkileri eksenindeki yıkıcı yönlerini işler. Belki de bu yüzden onun eserleri, bilim kurgu edebiyatının yeni serpildiği yıllardan bu yana kaçış edebiyatının bir parçası olarak değil has edebiyatın üyeleri olarak anılmış ve okunmuştur.
Sonraki cümlesinde beni nasıl büyüleyecek diye garip bir beklentiyle okuduğum, yudumladığım; her kelimenin kendi varlığının ötesinde çağrışımlara neden olduğu büyülü bir köy gezintisi. İçinde, inci tanesi güzelliğinde ve olgunluğunda onlarca cümlenin barındığı tapılası eser; zihnime inen en güzel balyozlardan biri. Sokağa çıkınca görebileceğiniz kadar gerçek olan insanların, büyülü bir evrende yaşıyorlarmış gibi tarif edilmesi; bu tariflerin sanki bir ömür biriktirilen cümlelerle kağıda dökülmesi insanı hayrete düşürüyor. Ve hiç zorlanmadan yaratılan, mücevher değerinde cümleler: "belki de berberin kendine sığmazlığı vardı orada; sözgelimi bir köyde, yine böyle bir dükkanda berber kılığında oturuyor ve arada bir başını çevirip buraya bakıyordu." "köy, güneşin altında yaralı, beyaz bir hayvan gibi yatıyordu." "şafak sökerken, sabah ezanından kopmuş heceler gibi yavaş yavaş dağılmıştı toplananlar; alacakaranlık sokakları geçip evlerine varmış ve kuş uykusuna yatmışlardı." "herkes her şeyi görmekten körleşmişti." "havada, her şeyi varoluşunun son çizgisine iten kalın, kalınlığı kadar da bükülmez binlerce telin gerginliği vardı." "farklı eksikliklerin içine gizlenmiş bir fazlalık belki, bir eksiklik." "oysa dışarıda hiç bir şey yokmuş, yani yağmurlar hala mevsimlerin ötesindeymiş. Toprağın sesi bu, demiş pencerenin dibinden, ağaçların sesi, taşların, kuşların. Her şeyi işitebiliyorum tanrım, kulaklarım delindi benim!"
Üç hikayeden oluşan ve bunların birbirine gizemli bir şekilde bağlandığı harika bir roman. Müthiş bir hayalgücü.
Öyle böyle değil. Bayıldım. Muhteşem bir roman. Harika yazarlar. Yetkin çeviri: Niran Elçi. Üç dört ayrı koldan akan farklı hikayeler; unutulmayacak, büyük küçük onlarca eşsiz roman kişisi; komik ve zekice cümleler. Bir kaç kez okuyup her seferinde ayrı zevk alınacak harika bir kitap. Elinizde paralansın. O cümle cümbüşünden tadımlık enstantaneler: - Tarihteki pek çok zafer ve trajedinin insanların özünde iyi ya da kötü olmasından değil, insan olmasından kaynaklandığını bilmek, insanları anlamaya yardımcı olacaktır. (s. 30) - Tebeşir çukurundakilerin işitmediği minik bir gürleme oldu; çok iri bir köpek aniden küçülünce oluşan boşluğa dolan havanın sesi olabilirdi bu pekala. (s. 83) - "Seninkilerin silahları onaylamadığını sanıyordum" dedi Crowley. Silahı meleğin tombul elinden alıp göz hizasına kaldırarak kısa namlu boyunca baktı. "Şu sıralar onaylıyorlar," dedi Aziraphale. "Manevi tartışmalara ağırlık kazandırıyorlarmış. Doğru ellerdeyken elbette." (s. 103) - Sohbetin çekirgelerin vızıltısı gibi etrafında uçuşmasına izin verdi, ya da daha doğrusu, bir altın arayıcısının çalkalanan çakılların arasında işe yarar altın parçası araması gibi, bir ışıltı bekledi. (s. 132) - O, duygulu bir biçimde kambur çıkarabiliyordu ve şu anda omuzlarının duruşu, insanoğluna yardım etmeye çalışırken haksız yere incitilmiş birinin şaşkınlığını ifade ediyordu. (s. 140) - Öyle ki çocuk etraftayken, diğer şeylerin, hatta manzaranın bile yalnızca fon olduğu hissi çöküyordu insana. (s. 144) - Ne zaman onun hakkında derinlemesine düşünmeye çalışsa, düşüncelerinin buzun üzerindeki bir ördek gibi hızla kayıp gittiğini fark ederdi. (s. 144) - Anathema'nın sözleri zihnine, kağıt havluya dökülen su gibi dökülüyordu. (s. 147) - Sevgisinin Shadwell üzerindeki etkisine gelince, bunun yerine bir kara deliğe ekmek parçası atmayı da deneyebilirdi. (s. 183) - Küçük uzaylı, arabanın yanından geçerken anlamlı anlamlı Newt'a bakıp “co2 düzeyiniz 0.5 artmış” diye hırıldadı. “Dürtüsel tüketicilik eğiliminin etkisi altında baskın tür haline gelmekle suçlanabileceğinizi biliyorsunuz, değil mi?” (s. 205) - “Geçen gün söylediğin gibi,” dedi Adem. “korsanlar, kovboylar, uzaylılar falan hakkında okuyarak büyüyosun ve tam dünyanın harika şeylerle dolu olduğunu düşünmeye başladığında sana yalnızca ölü balinalar, kesilmiş ormanlar ve milyonlarca sene boyunca gitmiycek nükleer atıklar olduğunu söylüyolar. Bana sorarsanız büyümeye bile değmez.” (s. 222) - Diğer yandan bir de Ligur ile Hastur gibileri vardı, fenalıktan öylesine karanlık bir keyif alıyorlardı ki onları insan sanabilirdiniz. (s. 251)