Bir roman düşünün ki, hikâyesi 500 küsür sayfada ancak açılmaya başlıyor. O zamana kadar da sırf cinsellik.
Kitabın yarısını iki ayda, "dur bir yere bağlanacak" telkinleriyle zorla okudum, kalan yarısını ise dört günde bitirdim.
Hikâye açılana kadar dilimde tek bir cümle vardı: "O Nobel'i göremeyesin Murakami!"
Neyse ki bitti, şükür. Öyle ahım şahım bir hikâye, kurgu yok. Araya gerçeklik temalı bolca afili söz ve hikâyeyi saramayan, havada kalmış fantastik öğeler filan. Murakami'yi yere göğe sığdıramayan dünya okurları Sezgin Kaymaz'la, Ali Teoman'la filan tanışsa geçmişlerine dönüp "biz bu adamı nasıl bu kadar yüceltmişiz, yazıklar olsun bize!" der diye düşünüyorum.
Bu vesileyle kendime aşırı kararlı bir not düşeyim: Murakamici değilim, hiç olmayacağım.