Çok ama çok özlemişim..
Ah Derim ahh..
Yazar, yaşananları öyle güzel okuyucuya hissettiriyor ki; sözün bittiği yerde olduğumuzu çok güzel anlatıyor.. Sanki ne desem, nasıl anlatsam kelimeler eksik kalacak gibi..
Özellikle de kitapta Derim’in ağzından okunan bölümler vardı ki, Derim’in pusulası Aşil’den beş yıl uzakta neler yaşadığını okuyoruz.
Yazarın kitaplarının her birinin yeri ayrı olsa da Derim’in yeri bir başka bende..
Derim’in kendi içindeki benlik savaşını okurken çok etkilendim.
Anka’nın “cehennem çocuğum” demesine sebep olan iblis Derim’i de çok sevdim ben, her ne yapmış olursa olsun..
--------
“Belki de artık bırakmalıyız,” diyor içimdeki sesi. “Bugüne kadar yorulmadınız mı? Ben çok yoruldum artık.”
“Bırakamayız!” diye, kükrüyor iblis. “O pisliğin bizi yenmesine izin mi vereceğiz?”
“O pislik çoktan öldü,” diyor ufaklık kederle. “Kime neyi ispatlayacağız ki? Hem annem bizi bekliyordur.”
“Ya o?” diyor iblis, adını ağzına almadan. “Ya o mavi gözlü kadın? Ya bebeğimiz?”
Adeta dile getirmeye korktuğu bir gerçeği itiraf eder gibi “Bizi sevmeyecekler ki,” diyor ufaklık kederle. “Senin yüzünden bizi sevmeyecekler ki. Savaşmamız neye yarar? Canımın yanmasından bıktım artık.”