Son okuduğum fiyaskodan sonra, kış’tan sonra gelen bahar gibi, Beklediğim Sendin karşıma çıktı.
Son zamanlarda sık sık yorumlarını görüp, çokta umut bağlamadığım kitaptı ama şaşırtıcı şekilde kendine hayran bıraktı.
Bir aşk kitabı değil Beklediğim Sendin ve bence kitabı mükemmel yapanda bu. Eğer bir aşk romanı olsaydı vasat bir hikaye olarak yer edinebilirdi. Ama geçmiş esintileri taşıyan, capcanlı ve gerçekçi bir hayat hikayesi. A. J. Cronin, Joan Bagnel, Betty Smith ve benzeri yazarları okuyanlar, okuduktan sonra ne demek istediğimi çok iyi anlarlar.
Kitap, dört mevsime ayrılmış ve okurken Kate Kontent’in bu süreç içerisinde geçirdiği değişimleri okuyoruz. Bir yıl gibi kısa bir süre öyle bir anlatımla buluşmuş ki, hayatımızdaki bir yılın bile önemli değişikliklere gebe olabileceğini göstermiş.
Sevdiğim diğer bir yanıysa kötü karakter olmaması. Cidden kötü karakter yok ve Kate’in hayatında girmiş herkes bir şekilde, hayatında yer edinmiş ve geleceğine şekil vermesine yardımcı olmuş insanlar. Bunlar arasında Wallace ve Dicky özellikle beğendiğim kişiler oldu.
Duyan çoğu kişi gibi bende yazarın erkek olmasına şaşırmıştım ve kitap bitince iyi ki de erkekmiş dedim. Duygulara çok boğmadan, yalın bir gerçeklikle, üstelik okuyanın yadırgamayacağı bir kadın karaktere hayat vermiş.
Mükemmelliğine gölge düşüren tek şey var ki, sonu bana kısa geldi, yetmedi. Özellikle Val ile aralarında geçenlere biraz daha yer vermesini, tırmandığı basamaklara biraz daha şahit olmak isterdim.
Daha yazmak istediğim çok şey var ama kendimi tutup, ‘herkese hitap etmeyecektir muhakkak ama birçok kişinin beklediği kitaplardan biri olacağını inanıyorum’ diyor ve bir alıntıyla son veriyorum.
“Çoğu kişinin isteklerinden çok ihtiyaçları vardır. Yaşamlarını şekillendiren budur. Ama dünya, ihtiyaçlarını aşanlar tarafından yönetilir.”