Uzun zamandır fantastik türde kitap okumuyordum. Özüme dönmüşüm gibi hissediyorum.
The Witch Hunter serisinin ilk kitabı olan Cadı Avcısı kesinlikle beklentilerimin somutlaşmış hali gibiydi. Fantastik denince böyle şeylerin ortaya çıkmasına bayılıyorum. Cadılar, avcılar, hortlaklar, periler ve daha sayamadıklarım… Hepsi içinde, 1500’lü yıllara doğru yola çıktım kitapla beraber. Evet, kitap ortaçağ döneminde geçiyor. Elizabeth, bir cadı avcısı. Ama -olayların gölgesinde kalmış olsa da- pek düzgün bir durumda olduğu söylenemez. Duygusal açıdan bana kalırsa vahim mi vahim bir durumdaydı. Buldukları cadıları, Blackwell adında tüm cadı avcılarından sorumlu adama teslim ediyorlar. Ve sonrada bilindiği üzere yakılıyorlar. Bu durum ve bu durumun olmasını normal gören Elizabeth ilk olarak sinirlerimi fena halde zıplattı. Ama yalnız kalmaktan korkan, Caleb adındaki en yakın arkadaşına âşık, 16 yaşındaki bir kızı göz önünde bulundurunca maalesef çok fazla kızamıyorsunuz. Yine bir cadı avı sonrası beklenmedik bir olay gerçekleşiyor. Yatakhaneye giderken kral için gönderilen bir muhafız onu almaya geliyor. Ve orada hiçte hoş olmayan bir sır ortaya çıkıyor. Ama önemli olan bu sır değil üzerinde bulunan otlar. Cadıların kullandığı bu otların üstünde bulunmasıyla hain ilan ediliyor. Ve sonra ünlü Nicholas Perevil bir şekilde kızımızı kurtarıyor. Kestiiiiik. Bundan sonrası değişik ve epey hareketli, anlatılmaması gereken kısımları içeriyor.
Benim kitapta eksik bulduğum nokta Elizabeth’in ne hissettiğini anlayamamam oldu. Kitap onun ağzından yazılmış olsa da duyguları alamadım. Mesela bahsettiğim kralla ilgili durumda, ne hissettiği ile ilgili bir konuşmayı duymak, okumak isterdim. Ama olayları anlayabilmemiz açısından mı yoksa bu yazarın bir eksiğimi bilmiyorum, bu durumun üstünde çok durulmamıştı. Diğer bir meselede Caleb’i seven Elizabeth, daha sonra -yine her hangi bir içsel çatışmaya girmeden ve neden olduğunu bize yansıtmadan- başkasından hoşlandığını okuyoruz. Eğer olay kurgusu ve yazarın yarattığı büyülü ortaçağ beni etkilemeseydi bu eksikler kitabı aşağı çekerdi. Ama bunlara rağmen çok beğendiğim bir kitap oldu. Umarım serinin devamı çabucak gelir.
Ve eklemeden edemeyeceğim, ciltli kitap konusunda çığır açıyor yabancı.
“Kuş.” Sesim, kendi sesim gibi çıkmadı. Zayıf, hırıltılı ve kabaydı. “Ağaçtaki. Neden?” Cevabı verirken sanki ne söyleyeceğini çoktan biliyormuşçasına tereddütsüzdü.
“Çünkü seni seviyorum. Ve çünkü seninle olmak özgür hissettiriyor.”
"Diğerlerine seni kaybettiğimi söyleyeceğim.” Sesi sertti ve tonunda nefret ettiği, saklamaya çok uğraştığı tüm duyguları duyabiliyordum. “Yalan söylemiş de olmayacağım."
http://satellitebook.blogspot.com.tr/2016/03/yorum-cad-avcs-witch-hunter-1-virginia.html