İlk başlarda sıkıldım çünkü olaylar ilk tanışmalarına göre hızlı ilerledi. Yani Hunter Taylor’u görür görmez ‘senin için her şeyi yaparım’ modundaydı. Ve Taylor da sanki 40 yıldır Hunter’ı tanıyormuş gibiydi. Tanışmaları daha iki gün olmadan ‘Hunter böyle yapmayı severdi’ kelimeleri pek hoşuma gitmedi mantıksız geldi. Onun dışında klasik sorunlu iki genç ve onların aşkının her şeyin üstesinden gelmesi konu edilmiş. Biraz farklılık bekledim açıkçası. Ama sonlara doğru toparlandı.
Karakterlere gelirseeek; Hunter kötü çocuk gibi gösterilmeye çalışılmış ama aslında düşünceli biri. Ve davranışları da kendisi gibi çok tatlı. Ayrıca yapamadığı şeyde yok. Yazarı anlayamadım, güzel yemekler yapan, herkesle iyi geçinen, harika şarkı söyleyen, iyi dans edebilen ve Taylor’u böyle sevebilen biri neden kötü ve sorunlu biri gibi gösterilmeye çalışılır. Ki zaten sadece göstermeye çalışmış ve başaramamış
Taylor da hoş biri ama sakladığı şu sırrı hemen anlayabiliyorsunuz. Davranışlarına bakarak daha büyük bir şey bekliyordum ama öyle olmadı. Yan karakterlere de pek odaklanamadım aslında epey bir yer verilmişti onlara da niyeyse pek ilgimi çekemediler. Ayrıca biraz sıkıldım pek bir olay olduğu yok. Beklentiyi yüksek tutmadan okunursa eh iyidir işte.
“Yalancı,” diye çıkıştım.
“İkiyüzlü.” Bana doğru bir adım atmıştı.
“Şapşal.”
Yavaşça gülümsedi. “Güzellik.”
“Serseri.”
“Seksi.” Bana doğru geliyordu. O n u durduramıyordum
ama bir şekilde durdurmak zorundaydım.
“Dur.”
“Geç.”
“Kırmızı ışık.”
“Yeşil ışık.”
“Hayır.”
Beni omuzlarımdan tutarak, “Evet,” diye fısıldadı.
“Seni seviyorum. Serserilik yaptığın zamanlarda bile.”
“Seni seviyorum, hayalarıma tekme attığın zamanlarda bile.”
“Seni sevmek hayatımda yaptığım en güzel hataydı,” dedim