http://satellitebook.blogspot.com.tr/2016/06/yorum-guz-frtnas-rita-hunter.html
Şunu söyleyerek başlamak istiyorum sevgili yazarımız yakın zaman da böyle bir güzellik çıkartacak mı? Kesinlikle tadı damağımda kaldı. O 500 küsur sayfa bana yetmedi. Hatta bu kitaptan sonra eski kitapları tekrar okumak istiyorum. Siyah kadife ne kadar hüzünlüyse Güz Fırtınası da tam tersi eğlenceli bir havaya sahipti. Tarihi-aşk kurguya sahip romanları sevmeme neden olan nadir yazarlardan Rita Hunter. Bu kitapta da bunu bir kez daha kanıtlamış olduk.
Güz Fırtınası ismine laik bir şekilde ilerleyen olaylarla çevrili. Ve öyle güzel betimlemeler var ki o döneme gittim diyebilirim. Jane’e hayran kaldım. Daha doğru susmak bilmeyen ağzı ve samimi bir o kadar da komik, durdurulamayan düşünceleri beni benden aldı. Kadın karakterlerinin çoğu bende böyle bir etki yapıyor ama Jane daha farklıydı. Ne çok patavatsız ne de çok sessiz. İkisinin ortasında harika bir karakter ortaya çıkmış. Gerçi sevgili Dükümüze karşı gayet kendini bilmezdi ama bu en güzeliydi J Önce biraz konuya değineyim;
Jane Hammond, ailesi ile birlikte Abertillery Malikânesinde bir çalışan. Babaları önceki düklerin papazıymış. O vefat edince diğer düklerde ailenin orada kalmasında bir sakınca görmemiş. Şimdi ise Anne Ellen Hammond burada hiçbir işe yaramadan kalmanın onlar için iyi olmayacağını düşünüp yeni gelecek olan Düke gideceklerini söyleyecek. Ama bir sıkıntı var. Yeni gelen çapkınlıkları ile ünlü ve adı bir rezalete karışmış Alexander Darius Cunningham onların gitmelerini istemez ve onlara, yanında getirdiği kız kardeşine yol gösterici olmaları konusunda görev vermiştir. İşte olaylarda böylece başlamış oluyor. Jane kızıl saçlı, zeki, duyguları ile yaşayan, özgür ruhlu bir kadın. Duyguları ile yaşar derken abartmıyorum mesela karşısında biri ağlarsa o da ağlıyor ve kim kahkaha atarsa oda atıyor. İnsanları gözlemliyor ve yansıttıkları duygulara göre çözümlemeler yapıyor. Aslında ablalık yapması gereken yerde kardeşleri ona yol gösteriyor ve bu durum bazı zamanlar kahkaha atmama neden oldu. Özellikle en küçük erkek kardeşi Chris çok tatlıydı. Jane, nişanlanmak üzere ama nişanlısının onu sevip sevmediği tartışma konusu. Tabi ki Jane içinde bu geçerli. Yine de çevrelerindeki baskı onları birbirine itmiş. Bunun çaresi de ilerleyen sayfalarda bulunuyor merak etmeyin J Neyse uçarı karakterimiz güzel kızıl, aynı zamanda bir de kitap yazıyor. Ve bölüm bölüm rastladığım hikâye inanın roman kadar ilgi çekiciydi. Çünkü ben fantastik kitap hayranıyım J
Alexander ise sert ve soğuk bir karakterdi. Yani ilk başlarda Dük unvanını kullanarak Jane’e tepeden bakması ve umursamaz tavırları beni böyle düşünmeye itti. Ama yine de kendisine hayran kalmaktan geri duramadım. Jane ile sık sık karşılaşmaya başladıktan sonra aralarında oluşan yakınlaşmalar çok güzeldi. Özellikle diyalogları sürekli kahkaha attırdı. Bu ikili kesinlikle benim favorim oldu. Jane’in adamın suratına tuz attığı sahnede gülmekten bayıldım J Chris ve Jane’in Alexander nasıl ölür adlı konuşması zaten yerlere yatırdı beni. Son sayfalar da Ateş serisinin tüm üyelerini görmek ve Jane ile kaynaşmalarını okumak harikaydı.
Uzun zamandır böyle güzel bir tarihi aşk okumamıştım. Mutlaka başlayın. Okuyun ya bu kitabı!