Mahkum Prenses

9 puan

Yazarın yazdığı bence en güzel kitap bu olmuş. Çok etkileyici bir roman. Tarihi dokuyu o günlerde yaşar gibi hissediyorsunuz. Ayrıca yazar, gerçekten yaşamış tarihi bir karakterde inanılmaz bir kişilik dönüşümünü vermeyi başarmış. Müslümanların inançsız, vahşi barbarlar olduğuna, Annesinin Tanrının kutsadığı, Müslümanları yenmek üzere gönderdiği bir Azize, babasının çok iyi bir komutan olduğuna inanan 15 yaşındaki İspanya Infantası Catalina’dan; İspanya’nın Müslümanların bilimi ile refah içinde yaşayan bir ülke olduğu, Yahudi, Hıristiyan, İslam inancının ancak Müslümanların egemenliğinde barış içinde yaşayabileceğini anlayan, anne ve babasının menfaatleri için alelacele yaptıkları anlaşma neticesinde sefil olduğunu, sevgili babasının kızını düşünmeden çeyizini çaldıracak kadar aşağılık olduğunu anlayan artık anne ve babasına tapmayan onlarında hata yapan sıradan insanlar olduğunu görüp onları sadece seven yetişkin İngiltere Kraliçesi Katherine’e evrilmesini çok güzel anlatılmış.

Her dindar yaratıcının onun yanında olduğunu düşünür. Eğer başarısız oluyorlarsa buna cevap her din de aynı: Kullar inancını kaybedince Yaradan onları terk etmiştir. İnanç kuvvetlenince Yaradan onların yanına dönmüştür. Bu düşünce aklıma bir film adını getirir: “Başka Tanrının Çocukları”.

Kitapta, en çok güldüğüm ise Catalina’nın babası Kral Ferdinand’ın Afrika’ya bir Haçlı Seferi açma planıydı. Keşke dedim bir Haçlı Seferi ile Büyük Sahra veya Arap çöllerine girip bir boylarının ölçülerini alsalardı. Araplar, su bulunacak her vahayı, ne zaman su olacağını binlerce yıldır bilirler, fakat bu haçlı şaşkınları nasıl su bulacaklardı çöllerde acaba? Dağdan gelmiş bağı bilmez halleriyle telef olup gideceklerdi.

İspanya Infantası Catalina, önceleri İngiltere’yi Müslüman işgaline karşı korumakla görevli olduğuna kafayı takmıştı. Aslında 16. yüzyılda soğuk ve nemli Büyük Britanya ve İrlanda adalarını üstüne para bile veren olsa ne Araplar ne de Türkler alırdı. Hele savaşıp almayı akıllarına bile getirmezlerdi. Güneşli verimli ovaları olan İtalya, Fransa, İspanya varken ne yapsınlar soğuk ve kıraç topraklarda. Romalılar bile İngiltere’yi sürgün lejyonu olarak kullanmış.

Herkes kendi coğrafyasını iyi bilir ve düşmanları kendi coğrafyasındadır. O zaman İngilizlerin düşmanı İskoçlardı. İngiltere Kraliçesi Katherine’nin bunu kabul etmesi ve onları yenmesi gerektiğini anlaması için uzun zaman gerektiğini Philippa Gregory iyi anlatmış. İspanya Kralı Ferdinand kızı Katherine ile damadı 8. Henry’i kendi planlarına göre satrançtaki piyonlar gibi kullanmış. Ta ki kızının aklı başına gelene kadar.

Bu kitap eminim, Hıristiyanların hele İngilizlerin hiç hoşuna gitmez. Çünkü o devirde barbar ve görgüsüzün onlar olduğunu çok net anlatıyor: Yıkanmayan pis İngilizleri, koskoca İngiltere’de tıbbi tedavinin ve eğitim veren bir üniversitenin bile olmadığı günleri İspanya’da ki üniversitelerindeki bilginin engizisyonca dağıtılmasını. O zamanlar Avrupa’da tıp demek sülük ve hacamat yani kan almak demekmiş. Haçlı seferleri ve İspanya’da, Müslüman Endülüs olmasa Avrupa’da Ortaçağ 10.000 yıl sürermiş. Endülüs’ten ele geçen ve gizlice kaçırılan Antik Yunan ve Roma medeniyetleri eserleri ile Rönesans başladığını tarih yazıyor.

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »