Bu kitabı tanımlayabilecek en özgün cümle: "Temposu sesten hızlı bir gerilim romanı"
Kitabı bir roman tekniği açısından değerlendirsek; karakterlerin sağlamlığı, konunun sürükleyiciliği ve soluksuz temposuyla; ilginç işaretler, gizemli ve şeytanı karakterler, dahice planlar... ve sonuna gelince... "hadi be" dedirten bir roman. Hani derler ya "hayatım boyunca -şimdilik- okuduğum en sürükleyici kitap"...
Okurken yaşanılan heyecan dolu dakikalar bir yana, yazarın mekanları betimlemedeki ustalığı, insanın o yerleri gidip görme isteğini acayip bir şekilde kamçılıyor. Yazar, mekanlar için öyle bir betimle yapmış ki, sanki o an, o mekanlardasınız da Brown sizin turist rehberliğinizi yapıyor gibi bir duyguya kapılıyorsunuz.
Bu roman, yazarın bir diğer romanı Da Vinci Şifresi ile benzer olay örgüsüne sahip. Hatta pek çok konuda benzer içeriğe sahipler. Ancak Melekler ve Şeytanlar'ın temposu ve sürükleyiciliği Da Vinci Şifre'sinin çok üzerinde. Bu da, kitabın Da vinci Şifresi'nden daha iyi bir eser olduğunu ortaya koyuyor.
Kitabın adı bence çok eğrelti duruyor. Bu kadar dahice bir roman yazmayı başarabilen bir adam nasıl olur da kitaba en uygun adı koymayı beceremez. Kitaba daha farklı bir ad verilseydi daha iyi olabilirdi. Bence bu ad, bilinçli -kitabın içeriyle doğrudan bir ilişkisi olmasa da - ve bir amacın belirli bir parçası olarak verilmiştir!
Bu kitap sıradan bir gerilim romanı olsaydı en yüksek puanı hak edebilirdi. Ancak söz konusu Brown olunca; bilincinizi değil, bilinçaltınızı hedef alarak yazılmış bir kitap olunca durum değişiyor. Normal bir zekaya sahip –yüzeysel bir okuma yaban - insan için romanın bilinçaltına etkisi olmayabilir ve romanın sıcaklığı zamanla sönebilir. Ancak belirli bir zeka düzeyine sahip, -kitabı özümseyerek okuyan- özellikle matematik hafızaya sahip, analitik yeteneği güçlü olanlar için kitap, romandaki mimari yapıtlar, kutsal mekanlar, yüce kişilikler ve semboller gibi somut öğeler üzerinden kişiye Hıristiyanlığa karşı bilinçaltında büyük bir hayranlık uyandırtabilir. Hatta farkında olmadan Papalığı -kendi inancınızın kutsallarını aşıp- üstün bir irade olarak algılatabilir. Gerilimin en yükseldiği noktalarda, dış dünya ile bağlantının kesilip beynin tüm hücreleriyle konuya odaklandığı sırada, bilinçaltını hedef alan ve kurgudan çıkıp, ilahi bir gerçekliğin içinde olduğunu bilinçaltına yerleştirebilir. Sonunda -bunun sadece bir roman olduğunu unutup- “vay be, ne zekalı insanlar, ne üstün zekalar... adamlar herşeye hakim... ne merak uyandırıcı din... ben -biz- neyim ki onların yanında... bizimkisiler de neymiş kine...” demeye başlar bilinçaltı.