Bu kadar beklettiğim için kendime o kadar kızıyorum ki anlatamam. Okuduklarım içinde Westmorelandlar favorimdi, özellikle de Royce (Düşler Krallığı) ama Jason bambaşka ya. Herhalde onun yaşadıklarını yaşayan hiç kimse hayatta kalamazdı...
Kadınlardan (anne veya eş) hiçbir zaman sevgi görememiştir. Babası soylu annesi ise basit bir kadındır ve babası onu amcasına emanet etmiştir. Diğer yaşadıklarını ise dinlerken bile insanı aşırı üzecek derecede. Kaptanın da dediği gibi ( ben onu çok sevmiştim) bırakın bunu size Jason kendi anlatsın...
Victoria kızımızsa Amerika'da yetişmiş annesi İngiliz, babası İrlandalı bir doktor olan asi, uçarı ama sevgi dolu bir kızdır. Victoria da türlü acılar çekmiştir. Annesi ve babası ölmüştür, Victoria da kız kardeşiyle birlikte İngiltere'deki akrabalarının yanına gelmek zorunda kalmıştır. Amerika'daki sevgilisinden haber gelmemektedir.
Jason'ın sürekli hediye alması ve sürekli her güzel şeyden, her mutlu edici olaydan sonra mücevher alması çok içime dokunmuştu. Hiçbir zaman karşılıksız sevilemeyecek küçük bir çocuk gibiydi.
Çok güzel bir hikayeydi ve benim favorilerim arasına yerleşti. Judith McNaught aşk romanlarını salt cinsellik ve birkaç güzel sözden ibaret kılan yazarlar gibi değil. Kitap boyunca her türlü duyguyu hissettirebilecek kadar güzel bir olay örgüsü sunuyor size.
Sanırım alıntılar bile kitabın güzelliğini anlatabilir...
Charles: "Birinci isim, genç Lord Crowley. Benden Victoria'ya kur yapmak için izin istedi."
Jason heyecansız bir sesle :"Olmaz," dedi. "Acele kararlar veren bir çocuk."
(...)
"Crowley'in arkadaşı Lord Wiltshire."
"Çok genç, sonraki?"
"Arthur Landcaster."
"Çok kısa boylu. Sonraki?"
Charles meydan okurcasına sert bir sesle, "William Rogers." dedi. (...)
"Hayır."
"Hayır mı?" Charles'ın sabrı taşmıştı. "Neden?"
"Rogers'ın ata binişini sevmiyorum."
"Ata-" Charles kulaklarına inanamıyordu, ne diyeceğini şaşırmıştı. "Pekala. Listemdeki son isim Lord Terrance." (...)
Jason'ın çenesi tehditkar bir şekilde kasıldı. "Ondan da hoşlanmıyorum..."
---
Victoria: "Birbirimizi sevmeye ve onurlandırmaya yemin ederken kilisenin çatısına yıldırım düşerse hiç şaşırmam."
Jason: "Düğünümüz kilisede olacak. Eğer yıldırım düşecek olursa da çatının onarım masraflarını ben karşılarım"
(...)
Güven dolu bir sesle konuşmaya çalışarak yemini tekrarlamaya başladı ama tam onu hep seveceğine yemin ettiği anda Jason bakışlarını birdenbire kilisenin kubbesine doğru kaldırdı, dudakları dalgacı bir gülümsemeyle hafifçe kıvrıldı. Jason çatıya yıldırım düşüp düşmeyeceğine bakıyordu...
---
Victoria: " Her şey için teşekkür ederim. Birçok açıdan bana karşı çok iyi çok cömert davrandın. (...) Kalmama izin verdin, bana güzel giyisiler aldın, partilere götürdün, benim için düello bile ettin. (...)
Hiç istemediğin halde benimle kilisede evlendin. (...) Bütün bunlar için teşekkür ederim"
Jason uzanıp elinin sırtıyla kızın solgun yanağını okşadı. Yumuşak bir sesle: "Rica ederim" dedi
Victoria : "Şimdi boşanmak istiyorum..."
---
"Elini boğazına götürerek titrek bir sesle : "Jason!" dedi. "Çok şükür sensin. Ben seni hırsız sanmıştım, tam bakmaya geliyordum."
Jason kızın hala yukarıda tutmakta olduğu muma bakarak, "Çok cesurca," dedi. " Ya gerçekten hırsız olsam ne yapacaktın, beni kirpiklerimi tutuşturmakla mı tehdit edecektin."