Neler neler çağrıştırıyor, 20. yüzyılın önemli romanlarından biri olan ''Tatar Çölü''. Yaratılan bir düşman figürü, bununla motive edilen, korkutulan, sonucunda bayrağa selam vermeden uçup giden kuşa bile nefret kusan bir toplumu... Edilgen bir hayata, kendi inşa ettikleri kalelere sıkışıp kalmış, hapsolmuş insancıkları... Alışkanlıkların sağladığı kolaylıklara kendini bırakmış, ömrünün gözünün önünden kayıp gitmesine müsaade etmiş bizleri, her birimizi... Tüm bunların yanında, içimizde varlığını sürekli sürdüren cevheri... Umudu... O var olduğu sürece sürdürülebilen hayatları...
Sorgu yargıcınız oluyor ''Tatar Çölü''. Daha ne kadar bekleyeceğinizi sorup sorup duruyor. Halbuki beklemeyince, korkmayınca özgürleşiyor insan. Tıpkı Kazancakis'in dediği gibi...
http://oklapkutuphanesi.blogspot.de/2013/04/dino-buzzati-tatar-colu.html