http://geceleylaktomurcuk.blogspot.com.tr/2015/11/yorum-tessin-gozyaslar-pepper-wnters.html
Kitap ismi ile bu kadar uyumlu olurdu. Bence Tess’in dramı da olurdu. Hatta hızımı alamayıp küçük emrah benzetmesi yapmak üzereydim ki Q bana gerçek yüzünü gösterdi. Konu hakkında ufacık bir anlatım yapacağım izninizle
Tess’in iyi gittiğini düşündüğü bir ilişkisi vardı. Ama taktığı pembe gözlüklerin arkasındaki gerçekleri yazar bize fark ettiriyor. Hiç uyumlu olmadıklarını anladığımda iyi ki geç değildi yoksa kitaptaki çoğu şeye katlanamazdım. Tess ruh ikizi(!) sevgilisi ile Meksika’ya tatile gidiyor (aslında birbirleriyle uyuşmayan zevklerini daha da iyi anlayacağı tatil) ve kaçırılıyor. (Bu kitaptan sonra Meksika’yı görmek istediğim ülkeler arasından çıkarttım.) Sonra da satılıyor. Köle olarak gittiği yerde ise sizi şaşırtacak bir ton şey oluyor. Ah unutmadan sahibi Q. Tess gerçekten de mücadele ettiğini sonuna kadar size hissettirecek emin olun. Vardır ya sözde belli bir kabulleniş yaşamadan önce mücadele ettiklerini sanan ama aslında hiç itiraz etmemiş olanlar. Hıh işte Tess onların yakınından bile geçemez. Kabul ettiği şeylerle bile bize güçlü olduğunu iyi bir şekilde ispatlayan bir karakterdi.
Q, değişik bir adamdı. Okuduğum kitaplar arasında düşündüm ama ona benzeyen karakter bulamadım. Çünkü öyle içinde ki iyiliği bulacak da Tess’i mutlu edecek türünden biri değil. Grey kendini tanıtırken ne demişti ‘Anastasia, ben kalpler ve çiçekler tarzı bir adam değilim. Romantizmle işim olmaz. Zevklerim farklıdır.’ Bu söz onun için ne kadar yanlışsa Q için en doğru tanımdı. Karanlık her yerini kaplamış, içinde kocaman bir canavar var. Peki, benim bu karakteri sevmem hastalıklı bir şey mi? Çünkü Q Mercer beni derinliğiyle etkiledi. Bu adamı hatta Tess’i de, sadece garip zevkleri olan biri olarak görüp okursanız kitap size işkence gibi gelir. Yargılamadan özellikle Q’ nun davranışlarına tepkiler vermeden önce ipuçlarını takip edin derim.
Arkadya Bitter ile küsen yıldızım barıştı sanırım. Tutku oyunlarından sonra nedense kitabın kendisine olan kızgınlığım yayın evine de yansımış ve bu kitaba da bir Anthony Rawlings vakası olacak kaygısıyla başlamıştım. Aman ön yargıları, etiket yapıştırmayı hayatınızdan çıkarın sonra pişman olursunuz.
Yazarın anlatımını beğendim. Kurguladığı şeyleri yazarken zorlandı mı merak ettim açıkçası. Çünkü yaşanılan olaylardan çok gerçekten karakterlerin o durumlarda nasıl hissettiklerini anlayıp yazıya dökmesi eminim kolay olmamıştır. Kurgu sıradan değildi. Q’ya hiçbir taviz verdirtmedi yazar. Onu hep o çizgisinde yürüttü. Klasik küçük bir davranış bile kitaba hemen diğerlerine benziyor damgası yapıştırabilirdi. Ama bana göre sıra dışı iki karakterlerdi. Bu yüzden kitapta sıra dışıydı. 2.kitabı deli gibi merak edip beklemede kalmak istememe durumu yüzünden 2.si çıktıktan sonra okuyun derim. Çünkü ilişkilerinin son halini nasıl yürüteceklerini cidden merak ediyorum. Öyle büyük bir olayla son bulmadı ama yine de açığa çıkan gerçekler ve Q’nun bakış açısı diğerini merak ettiriyor.
Şunu da söyleyeyim kitapta uyarı gerektirecek kadar garip hareketler ve cinsellik var.
“Sen benim olmayabilirsin ama ben giderek daha çok senin oluyorum.”
Tess Snow.
Tess Esclave.
Benim.
Her şeyiyle benim.
Ben gözlerindeki karanlığı görüyorum. O karanlık beni besliyor, o karanlık beni çağırıyor.
“Aslında hep sana doğru koşuyorum, her kaçışımda sana yaklaşıyorum. Sadece bunu bilmiyorum. Özgürlüğüm esaretindedir, Q. Sadece senin yanındayken uçabilirim.”
"Sen elli sekizsin. Hayatımı mahveden elli sekiz numara."
"Je suis a toi." Ben seninim.
"Nous sommes les uns des autres." Biz birbirimize aitiz.