Yıkıma Giden Adam

7 puan

Bilimkurgu çok anlaştığım bir tür değil açıkçası, mühendislik diliyle oldum olası aram iyi değildir. Fakat tarihin ilk Hugo Ödülü’nü kazanan bu eserde bilimkurgudan fazlası var. Polisiye ve bilimkurguyu başarılı bir şekilde harmanlaması bir yana ve kendisinden 30 yıl sonra yükselişe geçecek olan cyberpunk akımının da temeli sayılabilecek bu kitap bana göre yabana atılmayacak distopik bir atmosfere de sahip. 24. Yüzyılda geçen hikayede yer alan suçtan arındırılmış galaksi bir ütopya gibi dursa da sınıfsal çatışmalar ve toplumun yozlaşmışlığıyla ama en çok da suçtan arındırmanın temelini oluşturan düşünce okuyabilen polisleriyle gayet distopik bir fon. Fakat distopya olmasını engelleyecek kadar umutlu ve güzel bir bakış açısına sahip. Bu romanda gerçekten ütopik olan tek konu ise insanı ters köşeye yatıran “Yıkım”ın kendisi.

Roman 1952 yılında yazılmasına karşın Esper denilen düşünce okuyabilen sınıfıyla olsun, bu sınıfın msnvari smiley destekli düşünce diyalogları olsun, isimlerdeki günümüz yazılımlarından aşina olduğumuz simge ve kelimelerle olsun, bugünkü şok tabancasının atası sayılabilecek silahlarıyla olsun nasıl bir ilerigörüşlülüktür bu dedirtiyor. Suçu ve cezası tahmin edilebilir bir eser olsa da cezanın kendisiyle yanıltan, suçun aşamaları boyunca temposu düşmeyen, ayrıca oldukça mizahi dozu yüksek diliyle de akıp giden bir kitap. Özellikle Yıkım’ın mantığı ve finaldeki hitabıyla iz bırakıyor.

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »