Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.
* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.
Her yeni yıl arifesinde yeni yıl hedefleri konuşulur, listeler havada uçuşur, kilo vermekten tango öğrenmeye kadar birçok alternatif, insanın aklına doluşur. Ve daha ocak ayı bitmeden başlanan diyetler son bulur, fikirler birer birer rafa kaldırılır.
Gelin bu yıl, biraz gecikmeli de olsa, listenize bir madde daha ekleyin ve bu maddeyi gerçekleştirmek üzere sebat edin: Bu yıl daha çok kitap okuyun!
Birçoğunuzun günde on saate yakın çalıştığını, eve dönmek için kimi zaman üç vasıta değiştirdiğini, çocuk büyütmek ya da ödevleri bitirmek zorunda olduğunu biliyoruz elbette. Tam da bu sebeple günlük hayatınızda kitaplara daha çok vakit ayırmanızı sağlayacak bazı tavsiyeleri sizin için Huffington Post'tan derledik:
• Eğer okulu bitirdiyseniz artık “ödev yapmaktan” vazgeçin lütfen. (Eğer henüz bitirmediyseniz bu maddeyi görmezden gelebilirsiniz!) Ödev yapmak derken kalemi kağıdı elinize alıp okul zamanlarındaki gibi bir ödev yapmayı kastetmiyoruz tabii. Okumanız gerektiğini düşündüğünüz için okuduğunuz kitaplardan bahsediyoruz. Onları artık bir kenara bırakın ve gerçekten ilginizi çeken, sizi heyecanlandıran kitapları okumaya başlayın. Böylelikle okumayı bir gereklilikten ziyade bir keyfe dönüştürebilirsiniz. Kalabalık bir otobüste ayakta seyahat ederken ya da çocuklarınız için çorba pişirirken bile elinizden düşüremediğiniz bir kitaba rastlayınca, ne demek istediğimizi anlayacaksınız.
• Tanımlara hapsolmayın! Bugüne dek kendinizi sadece roman ya da sadece felsefe kitapları okuyan biri olarak görmüş olabilirsiniz. Ya da fantastik edebiyat gözünüze her zaman karmaşık ve ürkütücü görünmüş olabilir. Fakat bu tanımlar sizi kitabevlerinin bazı raflarından uzak tutmaktan başka bir işe yaramaz. Seçimlerinizde tamamen özgür olun ve sınır tanımayın. Bakarsınız bu hafta kitabevinin farklı bölümlerine yapacağınız küçük bir geziden eli boş dönmezsiniz. Ve belki de sözgelimi Mars’ta geçen bir romanın sizi bu kadar heyecanlandırmasına en başta siz şaşırırsınız.
• Okumayı bırakın! Bu söylediğimiz size biraz çelişkili gelebilir ama biz de okumayı tümden bırakın demek istemiyoruz zaten. Pek hoşlanmadığınız bir kitabı okumakta ısrar etmeyin, diyoruz. Kitap okumak için ayırdığınız o az ve kıymetli zamanı ziyan etmeyin sakın. Zoraki okuduğunuz bir kitaba ayırdığınız yarım saat, size işkence gibi gelirken heyecanla okuduğunuz bir kitaba ayırdığınız yarım saat size birkaç dakika gibi gelecektir. Öyle ki öğle yemeği arasında ya da çocuklarınızı kreşe bıraktıktan sonra yığıldığınız o kanepede, sevdiğiniz bir kitapla geçireceğiniz kısacık bir süre bile size teneffüse çıkmış bir çocuğun mutluluğunu yaşatacaktır.
• Bir kitabın ilk sayfasını okuduğunuzda, kötü bir kitapla karşı karşıya olduğunuz izlenimini ediniyorsanız, bir de kitabın ortasından bir sayfa okumayı deneyin. (Kitabın gizemini korumak adına, son sayfayı açmamanızı öneririz.) Birçok iyi kitap, daha ilk sayfasında okuru içine çeker ve kendisine bağlar elbette. Ama kırkıncı ya da ellinci sayfasından itibaren okuru yakalamaya başlayan bir kitaba kötü demek de haksızlık olabilir; ikinci bir şans verirseniz unutulmaz bir okuma deneyimi yaşarsınız belki.
Alıntı; Ece Karaağaç 16-01-2015
Sabit Fikir Dergisi
Öneriler güzel, aması var... yine muhalefet kültürüm depreşti :)
(Kitap okumayı başarabilmek konusunda) bir türlü realist (idealist fikirler çok) bilgiler bulamadığım bazı kavramlar var: "halka inmek ya da halka çıkmak" ve "okuma kültürü".
Bir öğrenci arkadaşlarına, lise dersinde bir öğretmen öğrencilerine, amfide bir doçent öğrencilere, köşesinde bir köşe yazarı okuyucularına, dergide dergi yazarı, kitapta bir yazar vs. "çok kitap okumak" için çok şahane, bilimsel ve psikolojik öneriler sunabilir. Bu öneriler onları dinleyenler açısından çok faydalı olabilir. Önemli olan ne sunduğun değil, kime, ne zaman, hangi koşullarda vs. sunduğundur. Öğrenciye, öğretmene, köşe yazarına, düşünce adamına kitap okutma önerileri sunmanın bir marifet olduğunu sanıyorlar. Madende çalışan birisine, pazarcıya, işçiye, çok çocuklu/veya değil ev hanımına, büyük holding patronuna, başbakana, kitap okutabilme formülün var mı? Önerilerin halka iniyor mu, okuma kültürüne dair ne sunuyor? Kitap okuma önerileri sunduğun kitlenin sosyolojine ne kadar hakimsin? Çok okuyor dediğimiz ülkelerin okuma kültüründen ne anladığına baktık mı hiç? Örneğin, çok okuyan ülkeler için "okuma kültürü" halk içindir, bizim için "okuma kültürü" öğrenci vs. içindir. Biz daha 'öğrenciye okuma kültürü nasıl aşılanır'ı becerebilmiş değiliz, nerde kaldı halk. Ben daha öğrencilik dönemlerini geri bırakalı ne kadar oldu ki, kitap okumanın ne kadar zor olduğunu öğreniyorum yaşayarak; demek ki ilerde (okuma konusunda) tam manasıyla (argo tabirle) ayvayı yiyeceğim.
Okuyup-yazmaktan ekmek yiyenlerden "halk kitap okumuyor" zırvalığını çok duyarız. Pek çok yazar, düşünce ve fikir adamından duyarız bunu. Örneğin bir yazar, eleştirdiği halkın bir ömür boyunca çalışarak kazanamayacağı parayı, bir kitap yazarak milyonlar kazanır, utanmadan halk çok cahil, kitap okumuyor der. Okumayan cahil dediğin o halk okumakla ekmek kazansın inan kısa zamanda seni sollar, sen onun yanında cahil kalırsın. Ben devlet lisesi okudum, bilmiyorum özel okulların öğretmenleri nasıl. Ben bir öğretmenin doğru dürüst kitap okuduğuna şahit olmadım. Öğrenciden gerçek anlamda kitap okuyana da pek rastlamadım (bende pek kitap okumazdım, yine okuduğum söylenemez, bu yazım bile çok okumadığımın katını, devrik cümleler... giriş, gelişme vs kavramlar yok. önemli olan yazmak değildir, önemli olan anlaşılmaktır ...). Köşelerinde aynı cümleleri kurup destan yazar köşe yazarları, televizyonlardan ağzı laf yapan onca tanınmışların, tuzu kuruların ne kadar kitap okuduğunu sanıyoruz ki.
Evet, (hem ruhsal, hem aidiyet, hem de sosyal anlamda) kitap okumakta zorlanıyorum, Ece Karaağaç'ın (okuma kültürü gelişmiş ülkeler için yazılmış bilgileri) derlediği bu öneriler benim sorunlarıma çara bulamıyor malesef! Hele "arabada ayakta kitap okuma önerisi" hakkında (Türkiye için) olumlama yapılamayacağının nedenleri için o kadar çok psikolojik ve sosyolojik açıklama gerektirir ki, burası yeri değil. Sadece şunu söyleyerek bitireyim: Bize yerli öneriler lazım!
@bilge çetin Merhaba benimde 15 yaşında bir oğlum var . Bu nedenle size naçizane bir öneride bulunabilirim diye düşündüm.
Malesef okulda zorunlu okutulan klasik sayılan eserler çocukları okumaktan uzaklaştırabiliyor. Mutlaka keyifle okuyan çocuklar da vardır, ancak ergenlik çağında erkekler biraz zorlanabiliyor.
-Bi de günümüzde bilgisayar ve oyunlar zamanlarını fazlaca alıyor. Biz de öyle oldu. Biz şu şekilde bu olayı çözüyoruz. Yatma saatinden yaklaşık yarım saat kadar önce tv. bilgisayar telefon evde kapanıyor ve tüm aile bu kurala uyuyor. ( Çocuk odasına gönderilirken baba televizyonda takılamaz ya da ben bilgisayarda zaman geçiremem) Zaman zaman kısıtlayıcı olan bu kural sayesinde uykuya dalmadan önce herkes en az yarım saat kitap okuyabiliyor. Biz deki yöntem bu.... ve yıllardır bu şekilde işliyor. Gün içinde kitaba zaman ayıramadım bahaneleri de ortadan kalkıyor böylelikle. :) Siz de tüm aile için uygun bir zamanı okuma zamanı olarak tanımlayabilirsiniz.
-Okuma isteğinin azaldığı dönemde çizgi romanlar işe yarıyor bir dönem serbest bırakmakta fayda var. Bu yaz DEAD NOTE diye 12 ya da 13 kitap ( tam hatırlamıyorum) bir çizgi serisini maaile keyifle elimizden bırakmadan okuduk. Benim oğlum Torgal hayranıdır ve tüm serileri okumuştur.. (Babası gibi :) ) Kitapçılarda çizgi roman olayı bir hayli geniş yer alıyor. Kitapçıya birlikte gitmekte fayda var. Haftalık kitapçı turları yapılabilir mesala.....
-Bi de şu var ki unutulmamalı kitap oku dedikçe çocuklar okumuyor. Ama kitap okunan bir evde yetişmek ilerisi için faydalı olabilir yani umarım :) (Benim ailem kitap okuyan bir aile değildi öğrenciyken de fazla okumamıştım ama şimdi okumaya çalışıyorum )
-Onun okuduğu bir kitabı sizin de okuyup kitapla ilgili konuşmalar yapabilmeniz aile içinde ki etkileşimi de arttırıyor.
Bilmem yardımcı olabildim mi? Keyifli okumalar
yolculukta, ayakta bile olsa, kısacık molalarda ve bekleme anlarında kitap aralamaya bayılıyorum. ayrıca "okumayı bırakma" önerisiyle ilgili aziz nesin, yanlış hatırlamıyorsam, "sevmediğiniz yemeği yemeye devam ediyor musunuz? o halde sevmediğiniz kitabı da okumayı bırakabilirsiniz." bir yorum yapmıştır. bunu okuduğumdan beri ben de artık gerçekten sıkıldıgım kitapları okumayı bırakıyorum.
Hepsini biliyorum ve hepsini de uyguladım. Sadece otobüste ayakta giderken kitap okuma vb. kısmına katılmıyorum. İnsan kitap okumaya odaklandığı zaman sadece kitap okumalı. Başka ikinci birşey yapmamalı. İnsanın dikkati dağılıyor.(En azından benim için öyle. Bazı insanlar okuyabilir ona da saygı duyarım.)
@pamuk prenses
Okurken bir başka kimse bizim için düşünür: Biz sadece onun zihin sürecini takip etmekle yetiniriz. Nasıl ki yazmayı öğrenirken talebe öğretmen tarafından kalemle çizilmiş çizgileri takip eder; okurken de tıpkı bunun gibidir; düşünme işinin büyük bölümü zaten bizim için bitirilmiştir. Bunun içindir ki kendi düşüncelerimizle meşgul olduktan sonra elimize bir kitap almak her zaman bizi bir parça rahatlatır. Fakat okurken zihnimiz aslında başka birisinin düşüncelerinin oyun alanından başka bir şey değildir. Ve dolayısıyla öyle olur ki çok fazla —yani neredeyse bütün gün— okuyan ve arada düşünmeksizin geçirilen eğlence yahut meşgale ile kendisini eğlendiren kimse, yavaş yavaş kendi kendine düşünme yeteneğini kaybeder, tıpkı at üstünden inmeyen bir adamın sonunda yürümeyi unutması gibi. Birçok eğitimli insanın durumu bundan pek farklı değildir: Okumak kendilerini ahmaklaştırır. Çünkü her boş vakitte okumak ve sürekli olarak sadece okumak zihni, mütemadiyen elle çalışmaktan daha fazla felç edici bir etkiye sahiptir, zira bu ikinci durumda uğraş kişiye kendi düşüncelerini takip edebilme imkânı sunar. Nasıl ki yabancı bir cismin ağırlığı üzerinden hiç eksik olmayan bir çelik yay sonunda esnekliğini kaybeder; bir başka kimsenin düşünceleri sürekli olarak üzerinde bir baskı yahut tazyik unsuru olarak varlığını korursa bir zihnin durumu da buna benzer.
ALINTI: Arthur Schopenhauer-okumak, yazmak ve yaşamak üzerine
BU KİTABI BU PLATFORMDAKİ HERKESE TAVSİYE EDERİM
NOT: Schopenhauer hayranıyım.
Paylaştığınız için teşekkürler. SabitFikir okunmalıdır, okutulmalıdır ^.^
@bilge çetin: oğlunuz türk klasiklerini okuyabilir ya da dünya klasiklerini okuyabilir ki bu eserler insanı çok geliştirir konuşma ve bişeyleri anlama açısından :) benden tavsiye :)
Sonuncusu hariç pek çok kez yaptığım hatalar belki de kitap okumak açısından.Sahip olduğum bir kitabı yarıda bırakmak fikri pek içime sinmiyor ne yazık ki boşuna mı para verdim diye düşünüyorum sonra,aslında genel itibariyle bir şeyi yarıda bırakma fikri hoşuma gitmiyor yapabilsem çok güzel olurdu aslında vakit israfı kitap çok,günümüzde birşeylere ulaşmak kolay olmasına kolay ama bir hayli de bilgi kirliliği var ki çık işin içinden çıkabilirsen.
@asau dediğin gibi tüm halka hitap etmiyor belki yazılanlar ama zaten öyle bir kaygıyla yazıldığını da düşünmüyorum.Bu yazının hitap ettiği kişiler Ece hanımın yazısını bir şekilde orada burada olsa da okuyabilmiş kişilerdir.Türkiye olarak genel itibariyle kitaba para israfı olarak bakıyoruz,zaten elime geçen para ne ki,döner ekmek arkadaşlarla takılmak sinema vs varken gidip kitap alayım.Üniversite gençliğinin bile dersle ilgili kitaplar dışında ne kadar okuduğu vahim durumdayken bence 'çalış elin ekmek tutsun oğlum' diye yetişmiş pek çok kişiden böyle bir hareket bekleyemezsin,az buz da olsa böyle yapabilen kişilere de helal olsun zaten.Kitaba para ve vakit ayırmadığımızla alakalı zaten bir sürü yazı var uzatmam yersiz olur heralde.
Gelgelelim oğlunuza kitap okutamıyorsunuz,isyancı bir tipse zaten yandınız da yine biraz daha uysalsa belki yaptırımla pc'yi 1 saatliğine de olsa yasaklayıp tv siz bir odada haftada 1-2 kez kitap okumayı deneyebilirsiniz,ve bunu mümkünse beraber yapın çocuk örnek görmezse ya benim annem babam okumuyor ki ben niye okuyayım der doğal olarak ve pc tv gibi daha cazip etmenler,amaan filmini izlerim gibi çeldirici seçenekler varken.Ben de mesela lisede 1984 ingilizce dönem ödevi olarak okumak yerine filmini izlemiştim,yorum ve yazılar okumuştum.
Fantastik eserleri okutmanız daha doğru olur,bunu da mümkünse bilindik şeylerden yapın,mesela Harry Potter'ı herkes bilir,bence ilgisini çekecektir ve ya bir Eragon serisi olabilir bunlar ağır kitaplar da değil.Hani hiç olmadı,son seçenek olarak çizgi roman alın,külfetli olur evet ama hiç yoktan iyidir,Marvel comics,hellsing one piece gibi mangalar.
@ahmet_coskunn ben çok alıştım, çok severim 😊😊 zamansızlıktan biraz da..bir de yollarda sağa sola bakmaktansa okumak daha güzel zaman geçirmemi sağlıyor :)