Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
Onlar sürülmüş topraksa, bizler el değmemiş, derin ve bereketli çernozem toprağıyız. Sadece çalışmamız lazım. Bizler -genç halklar- Almanlara, Fransızlara ve İngilizlere göre iki, üç hatta on kat daha fazla çalışmalıyız. Önce onlara yetişmeli, daha sonra da onları geçmeliyiz!
Birgün mutlaka bu ülkeleri geçeceğiz! Sadece şehirli nüfusun eğitimiyle sınırlı kalmayacağız. Köylerde bir tek ilkokul ve perişan durumdaki kütüphanelerle yetinmeyeceğiz. Her bir köylünün, balıkçının ve katran toplayıcısının evini bilginin ışığıyla aydınlatacağız. Küçük çocukları terbiye ederek güçlü, gelişmiş ve gururlu bir yeni nesil yetiştireceğiz.
Grigoriy Petrov - Beyaz Zambaklar Ülkesinde
(Atatürk'ün okulların müfredatına konulmasını istediği kitap)
Sevgilim, sen bunu aldığında
-ki mektup denemez buna-
umarım bağışlarsın beni:
yazamadığım mektuplarda biriktirdim kederimi.
Birhan KESKİN, Kim Bağışlayacak Beni
"Öyle şeyler vardır ki korunması elde edilmesinden daha güçtür. Bu yüzden kazanılan bir şeyin korunmasına daha çok önem verilmelidir. Önem verilmezse elden çıkar, gider."
"Mutluluk sadece yiyip içmek değildir. Gerçek mutluluk erişilmesi güç şeyleri elde etmekle olur"
Kelile ve Dimne-Beydeba
Paco Ignacio Taibo II'nin Havada Bulut (çeviri Osman Akınhay) adlı eserinden:
“Bunun üzerine aklını çelen fikri hayalinde ellerinin arasında ezdi ve parmaklarının arasından dökerek azar azar kumlara bıraktı.” (s. 14)
“Dişlerinin arasında çiğnemek için biraz nefret gerekiyordu.” (s. 40)
“Hector’un bilmediği, Sıçan’ın henüz yirmi yaşındayken, göze aldığı riskler ve uymaya özen gösterdiği sadakatli ilişkiler sayesinde kendisini iktidar merkezine çıkaran tehlikeli patikada mesafe almasını sağlayan bir siyasal yöntem keşfettiğiydi. Kuralların durmadan değiştiği; insanların bu uğurda derilerini değiştirdikleri, başkalarının kıçlarını öptükleri, kanunlara karşı hileler geliştirdikleri, kendilerine hareket özgürlüğü tanıyıp en iyi pazarlıklara girmenin yolunu bularak en yüksek teklifi verenin yanında yer almaktan çekinmedikleri bir tür kişisel güç biriktirdikleri bir oyunu oynamayı öğrenmişti.” (s. 57)
“Bu yollarda hem güçlü hem hizmetkar, hem despotik hem uysal, hem zalim hem de cesur olmak gerektiğini öğrendiği söylenebilirdi. Taşakları en büyük sermayesiydi.” (s. 57)
“Unutmamak gerekir, gerçek orospu çocuklarının, ihtiyaç duydukları zaman daima kendilerine destek olacak bir iç sesleri vardır.” (s. 86)
Richard Brautigan'ın "Willard ve Onun Bowling Kupaları" adlı müstesna çılgın eserinden:
"İşemesi biteli çok uzun zaman geçmişti, ama hala klozetin önünde dikilmiş, penisine bakıyordu. Sonra, sanki ölü bir ahtapot kolunu külotunun içine kıvırır gibi, onu pantolonunun içine geri sokup sifonu çekti." (s. 21)
"Kadın, sanki yıpranmış bir örümcek ağına oturuyormuş gibi dikkatlice yere, yanına oturdu." (s. 21)
"Bob hayatının tüm aşamalarında çok yetenekliydi, o kadar keskin bir zekası vardı ki bir usturanın üstünde piknik bile yapabilirdi." (s. 31)
"Telefon, kazılmayı bekleyen bir mezar gibi, masada karanlık bir şekilde duruyordu." (s. 37)
"Dolabın cam kapıları nefes kesiciydi. Bir dolabın cam kapılarının nefesinizi kesmesi çok ender rastlanan bir olaydır." (s. 47)
"Hep böyle olurdu: Boşaldıktan sonra penisi kadının içinde yavaşça yumuşar ve otlarla kaplı boş bir alandan birbirine bakan perili evler gibi, bedenleri sessizleşirdi." (s. 52)
" 'BİRİSİ BOWLİNG KUPALARIMIZI ÇALMIŞ!!!'
En sonunda, raylarda zıplayıp buzla kaplı bir nehre çarpıp anında görüş alanından çıkarak batan ve ardında dumanları tüten devasa bir delik bırakan bir lokomotif gibi, sessizliği parçaladı." (s. 56)
"Birisi yemek yerken bir çatalın saatte kaç mil yol aldığını bilemez, ama Bob’ın çatalı normal hızda ilerliyordu ki aniden elindeki frene yüklendi ve Bob’ın ağzına doğru yarı yoldayken çığlıklarla durdu." (s. 107)
Elie Wiesel'in Şafak Vakti adlı güzel kitabından:
"- Buralı değilim, diye yanıtladı, konuşmaktan çok dinleyen sesiyle." (s. 8)
"Gündüz sarf edilen bir cümle, gece olup da yankısı bize ulaştığında, daha farklı, daha derin, daha ırak bir anlama bürünür. İnsanların trajedisi ne zaman gece, ne zaman gündüz olduğunu bilmemeleridir. Gündüz söylemeleri gereken şeyleri gece söylerler." (s. 10)
"Bir insan ne zaman insandır? Evet derken mi, hayır diye haykırırken mi? Acı insanı neye ulaştırır? Saflığa mı canavarlığa mı?" (s. 17)
"- İki adam yarın, şafak vakti ölümle karşılaşmaya hazırlanıyor, dedi ilana her gün yeniden yazılan bir Kitab-ı Mukaddes'ten bölüm okuyormuşçasına." (s. 25)
"Niçin bir insanın öldürmeye hakkı yoktur? Öldürerek, diye açıklamıştı, insan tanrı olur. Ve bu kadar kolay tanrı olmaya hakkımız yok." (s. 30)
"Aptal! Cesur bir aptaldan daha tehlikeli, daha korkunç hiçbir şey yoktur." (s. 35)
"- İdam mahkumunun son yemeği, diye bağırdım, son yemeği, yalandır. Çok geçmeden ölecek birine yöneltilen bir alay, bir hakarettir." (s. 45)
"Ondan nefret etmiyordum. Ondan nefret etmeyi isterdim. Nefret -tıpkı savaş, aşk ve inanç gibi- her şeyi haklı gösterir, her şeyi açıklar." (s. 92)
Sözlerim yok, yeminlerim, yalanlarım... Her çabam boşa çıktı ve utandım adımın çağrısından.
Günlerdir, haftalardır, aylardır, belki de yıllardır aynı hikayede dolaşıyorum. Üşüyorum. Bitişikte bir kedi ağlıyor, cenazesi çoktan kaldırıldı oysa ki. Dumanlar arasında kesildi soluğu. Alevler yaladı ruhunu. Hala ağlıyor.
Şehirle yok olmak istiyorum. Dİnamitlendi her yan, fitiller ateşlendi.
Patlamadı dinamitler. Şehir ayakta hala, bir tek ben öldüm, yaşamak bir tek benim hakkımdı çünkü.
Ferhat Uludere - Sayıklamalar
bence çok iyi bir kitap ve bu kitabı bu kadar geç bulmuş olmama üzülmeme değdiğini söyleyebilirim . başucu yapılabilir rahatlıkla .
Açık Hava´da Bob Dylan konseri, Akmar Pasajı, Otostop, Fanzinler, "uzun saç", Beatles, Pink Floyd, Çubuk Kraker, Bodrum, Moğallar, ölmek, Erol Taş, Zen Kaçıkları, şorşak, ölü atlar, The Doors, şarap, San Francisco, LP, Sultanahmet, proteo, Beyoğlu...
Şahin Uruk - Kadıköy Felsefesine Giriş
Bu yorum silinmiş
p. m. adlı gizemli yazarın Bolo'Bolo adlı muhteşem eserinden:
"Birçoğumuz için intihar ya da bir atom savaşı artık bir tehdit değil; korku, eziyet ve sıkıntıdan kurtulmak için dört gözle beklenen bir çözüm." (s. 16)
"Uzak, 'terk edilmiş' bir vadinin bir ucunda bile, vergi memurları, askere almaya yetkili inzibatlar ya da polis bulunmayacağından asla emin olamazsınız." (s. 20)
"Makine (devlet organizmaları, çokuluslu firmalar, bankalar vs.) ... Çok kaprisli bir sevgilidir, haddini bilmeyenden lütfunu esirger." (s. 24)
"... Çareyi otoriter tarikatlara, oryantal kültlere ve eski gizemciliklere sığınmakta arıyorlar. ... Fakat er ya da geç makine bütün kaçanlara yetişir ve onların anlam arayışlarını yeni bir ticarete ve kendisi için yeni bir işletme gücüne dönüştürür." (s. 29)
"Onlara bakarsak, ... 'Dil çeşitliliği iletişim için bir engeldir.' aslında emir vermek için engeldir." (s. 44)
"Hiçlik bizi asla korkutmamalı! Makine olsun olmasın, ölümle yüz yüze gelmiş durumdayız. Herkes onu aynı anda yaşadığı için bu ölüm daha korkunç değil, çünkü herkes kendi adına ve sadece bir kez ölür." (s. 48)
"Bugün enerjinin büyük bir kısmı, sistemin oluşturduğu nedenler yüzünden parçalanmış insanları veya şeyleri tekrar bir araya getirmek için kullanılıyor: ev ve işyeri, üretim ve tüketim, eğlence ve ev yaşamı, iş ve dinlenme." (s. 112)
"Yıkanma, çamaşırların her gün değiştirilmesi, beyaz gömlekler, iş disiplininin bir ritüeli ve şefler için ezilenlerin 'kendilerini adayışlarını' gösteren bir kontrol aracı." (s. 116)
"Fakat yine de sağlık ve uzun ömür genel değerler olarak belirlenemez. Bugün bu değerlendirme hümanizmden yola çıkarak değil aksine her iki değer de çalışabilir olmak anlamına geldiği ve kârlı olduğu için yapılmaktadır." (s. 127)
"Medyalar, birincil dünyayı algılamakta beceriksizleşmemize neden olan bir ikincil dünya haline gelmiş durumda." (s. 133)
"İşbirliği iktidarı doğurur ve her zaman bu iktidarı ele geçirmek isteyen gruplar vardır." (s. 144)
"Hiçbir demokratik sistem, üyelerinin maddi, varoluşsal bağımsızlığı kadar demokratik olamaz." (s. 144)
"Harici temsilciler... Oranın dedikodularını dışarıya yaymalı, alışkanlıkları kırmalı, yani izlemeli, rahatsız etmeli, ispiyonlamalıdır. ... İzolasyon belirtilerini kırmaya yardım edebilirler." (s. 145)"
"İnsanların tanımlarının -özellikle hümanizm ile ilgili olanların- sonuçları şimdiye kadar hep felaket oldu. Her zaman birilerinin bu iyi niyetli tanımlara uymadığı ve bu yüzden yeniden eğitmek, iyileştirmek vs. için kamplarda toplandıkları oldu." (s. 213)