Üretken kalemiyle Timaş okurlarının yakından takip ettiği Sadık Yalsızuçanlar, bu kez aşk ile çıkıyor okurlarının karşısına. Dervişlerin dünyasında aşkın anlamını anlatan Mahmut Erol Kılıçtan Aşk kâğıda yazılmıyor Mihribanın şairine, Ayşe Şasadan Lale Müldüre, Bülent Orandan Birol Topaloğluna, Laurent Mignondan Tuğrul İnançere kadar pek çok şair, sanatkâr, düşünce ve ilim adamı, psikiyatrist, senarist, siyaset düşünürü, hattat ve musikişinasla yapılan aşk merkezli söyleşiler, anlatılamaz ancak yaşanılır olan aşkı, pek çok cepheden daha anlaşılır hale getiriyor. İşte yazarının dilinden Al Aşkını Ver Beninin ne anlama geldiği: İnsanın yaşamında üç şey habersiz gelir: Doğum, ölüm ve aşk. Nasıl doğumla yeni bir âleme geliyorsak ölümle de yepyeni bir âlemin kapısını aralıyoruz. İşte bu iki sessiz belirsizliğin arasında, insanı kayıtlı ve sınırlı olduğu yatay düzlemden aşkın olana doğru yükselten bir imkândır aşk. Aşk, tüm bağları yıkarak kendi bağlarını kurar. Acısı süreklidir, paylaşılamaz ve sürekli çoğaltır kendisini. Aşk sırlardan bir sırdır, belki Sırların Sırrından bir haberdir. Al Aşkını Ver Beni diyen, Sevgili karşısında, aşk uğruna kendi kişisel algısını sildiği için pişmandır ve benini geri istemektedir. Oysa aşktan önceki benin yerinde artık yeller esmektedir. Aşkla birlikte o ben gitmiş, yerine yepyeni bir benlik gelmiştir.
Üretken kalemiyle Timaş okurlarının yakından takip ettiği Sadık Yalsızuçanlar, bu kez aşk ile çıkıyor okurlarının karşısına. Dervişlerin dünyasında aşkın anlamını anlatan Mahmut Erol Kılıçtan Aşk kâğıda yazılmıyor Mihribanın şairine, Ayşe Şasadan Lale Müldüre, Bülent Orandan Birol Topaloğluna, Laurent Mignondan Tuğrul İnançere kadar pek çok şair, sanatkâr, düşünce ve ilim adamı, psikiyatrist, senarist, siyaset düşünürü, hattat ve musikişinasla yapılan aşk merkezli söyleşiler, anlatılamaz ancak yaşanılır olan aşkı, pek çok cepheden daha anlaşılır hale getiriyor. İşte yazarının dilinden Al Aşkını Ver Beninin ne anlama geldiği: İnsanın yaşamında üç şey habersiz gelir: Doğum, ölüm ve aşk. Nasıl doğumla yeni bir âleme geliyorsak ölümle de yepyeni bir âlemin kapısını aralıyoruz. İşte bu iki sessiz belirsizliğin arasında, insanı kayıtlı ve sınırlı olduğu yatay düzlemden aşkın olana doğru yükselten bir imkândır aşk. Aşk, tüm bağları yıkarak kendi bağlarını kurar. Acısı süreklidir, paylaşılamaz ve sürekli çoğaltır kendisini. Aşk sırlardan bir sırdır, belki Sırların Sırrından bir haberdir. Al Aşkını Ver Beni diyen, Sevgili karşısında, aşk uğruna kendi kişisel algısını sildiği için pişmandır ve benini geri istemektedir. Oysa aşktan önceki benin yerinde artık yeller esmektedir. Aşkla birlikte o ben gitmiş, yerine yepyeni bir benlik gelmiştir.