Kitap açıklaması henüz eklenmemiş.
Çehov 4 sayfalık bir öyküyle insana farklı duygular yaşatabilen bir yazar. 'Memurun ölümü' öyküsüne kadar öyküleri ciddiye alan biri değildim. Çehov bu önyargımı yerle bir etti.
"Benim bütün hastalığım, yirmi yılda kasabada tek bir akıllı insan bulabilmem ve bulduğum kişinin de deli oluşudur. "
Kitaptaki en vurucu cumlelerden biri. Ve bu cumle ile basladim kitap hakkindaki düşüncelerime.
Bu kadar kisa bir hikayeden bu denli yogun bir guzellik cikmasi takdire şayan . Zaten Çehov ustalığının yansıması bir eser olmuş.
Donemin Rus yasamina,toplumsal yapiya, duyarsizliga , bir kenara itilmis insanlarin hakli serzenişi belki de deliligi sorgulayişi..
Okurken müthiş keyif aldim.
Doktorun akil hastası ile diyalogundan sonra gösterdiği baskalasim ve verdiği mesajlarin tadı damagimda kaldi. 10 uzerinden 9 veririm. Iyi okumalar.
Bana hediye olarak gelen bu kitap hayatımın içinde daha önce hiç rastlamadığım paslı ama gerçek bir kapıyı açtı. Kitabın atmosferi Suç ve Ceza' da olduğu gibi biraz gergin,puslu, duygusal baskılar ve gerçeklik dolu. Kahramanlar arasında her an biri haykıracakmış kadar gerçekçi ve düşünceyi çok sağlam veren felsefi tartışmalar çok keyifli ve bazen sarsıcı. Söylenecek çok fazla söz ve üzerine düşünülecek çok fazla satır bulunduran bu kitap çok iyi bir kitap. Bu arada hediye için teşekkürler, bana bambaşka bir bakış açısı kazandırdı.
Aynen günümüzü anlatmış. Tek bir farkla bizim memlekette düşüneni, sorgulayani hastaneye değil hapishane atıyorlar.
Keyifle okudum. Bu kadar kısa bir kitaptan böyle etkili bir mesaj vermek gerçekten takdire şayan. Kendi yalıtılmış dünyasında yaşarken gördüğü kötülükleri tiksintiyle görmezden gelen, oturduğu yerden felsefe yapan doktor amcanın trajik sonu. Kitabın arka kapağı yarım sayfada kitabın vurucu mesajını anlatıyor zaten. Beğendim. Bir günde okunacak kısa bir hikaye. Tavsiye ederim.
Okunması gereken ve zamanın eleştirisni yapan güzel bir eser. Okudukça o dönem ile bu dönem arasında aslında bir fark olmadığını net bir şekilde görüyor insan.
Altıncı Koğuş, Çehov'un bir dergide yayımlattığı, sonrasında büyük ilgi toplayan hacmi küçük kendi büyük eseri. Öyle ki; Lenin'in, eseri okuduktan sonra kendisini Altıncı Koğuş'ta hissedip ürperdiği rivayet edilmekte.
Çehov, esere çok sıradan, çok yalın cümlelelerle giriş yapmış. Romanın ilk kısımlarındaki değişik kişi isimleri ve durağanlık, okuyucunun hikaye edilen olaya odaklanmasını biraz engelliyor ve hangi ismin kime ait olduğu detayını ya not almak, ya da sık sık önceki sayfalara geri dönmek zorunda kalıyor okuyucu (Yoksa bu sadece benim başıma mı geldi bilmiyorum).
Eser, bir akıl hastanesi doktorunun, yıllar içinde yaşadığı ruhsal değişimi, giderek yalnızlaşmasını, bu yalnızlığını hastanenin müdavimlerinden birisi ile vakit geçirerek giderme çabasını ve nihayetinde bu yakınlaşmanın neden olduğu hazin sonu anlatıyor. Doktorun evrildiği süreç sanki Kafka'nın Dönüşüm'ündeki Gregor Samsa'yı anımsatıyor. Gregor Samsa'nın yalnızlığı ve anlaşılamayışı bir örümcek ile, 6.Koğuşun doktoru Andrey Yefimıç'inki ise ise kendini akıllı sananlar tarafından deli ilan edilmekle sembolleştirilmiş; bence tek fark bu.
"Benim hastalığım, yirmi yıl içinde bütün kasabada tek bir akıllı adam bulabilmemdir. Ama o da bir deli!..." sözleri, bu hikayenin tek başına özeti adeta.
Hikayenin ikinci önemli karakteri İvan Dmitriç, zamanla doktorun gerçek anlamda iletişim kurabildiği tek kişi oluverir ve isteyerek ya da istemeyerek, doktorun hastanedeki mesaisi esnasında kendisi ile birlikte diğer hastalara karşı takındığı duyarsız tavırların intikamını alır sanki sebep olduğu algı ile...
Doktor-hasta arasındaki diyaloglar, eserin belki de en güzel bölümleri. Etkileyici bir felsefi derinlik var bu bölümlerde.
"Sıradan bir insan iyiyi ya da kötüyü dışarıdan, yani bir atlı arabadan ya da bir çalışma odasından bekler. Düşünen bir insan ise kendinde bulur." bu bölümlerde geçen veciz sözlerden sadece bir tanesi.
Tutunamayanları okuyup da içindeki Olric'i farkedenlerin, bu kitabı okuduktan sonra Doktorun hissettiği ızdıraba, yalnızlığa ve çaresizliği kabullenişine empati yapması da oldukça olası.
Kısacası, monoton bir şekilde başlayan, ama giderek okuyucuyu düşünmeye sevk eden önemli, güzel bir eser...
Aynı duruma düşmeden başkasının acısını hissetmektir mühim olan.
68 sayfa