Maksim Gorki’nin önemini ve değerini hiç yitirmeyen Ana adlı devrimci romanı, toplumcu gerçekçi edebiyat türünün en önemli başyapıtlarından biri. Ana, proletaryanın çara ve kapitalistlere karşı, sonunda Ekim Devrimi’ne varan mücadelesini, kendi halinde bir annenin ateşli bir eylemciye dönüşmesi bağlamında anlatır. Roman iki gerçek olayın ekseninde kurgulanır: 1902’de Sormovo’daki 1 Mayıs gösterisi ve bu gösteriye katılanların yargılanması. Gorki, hikâyeyi olayların eylemci kahramanları yerine, bir annenin bakış açısından anlatmayı seçmiştir. Bunun nedeni de işçi sınıfına daha kolay mesaj verme yaklaşımıdır. Gorki, herkesin eylemci olabileceğini ve devrime katkıda bulunabileceğini göstererek işçi sınıfı insanlarının ürkekliğini kırmayı, onları yüreklendirmeyi amaçlamıştır. Ayrıca burjuva sınıfının sağladığı olanaklara sırt çevirerek mücadeleye katılan başka kadınlar da romanda önemli rol oynar. Böylece devrimci mücadelenin, sadece erkeklerin değil kadınların da omuzlarında yükseldiğini Gorki’nin usta üslubundan okuruz.
Maksim Gorki’nin önemini ve değerini hiç yitirmeyen Ana adlı devrimci romanı, toplumcu gerçekçi edebiyat türünün en önemli başyapıtlarından biri. Ana, proletaryanın çara ve kapitalistlere karşı, sonunda Ekim Devrimi’ne varan mücadelesini, kendi halinde bir annenin ateşli bir eylemciye dönüşmesi bağlamında anlatır. Roman iki gerçek olayın ekseninde kurgulanır: 1902’de Sormovo’daki 1 Mayıs gösterisi ve bu gösteriye katılanların yargılanması. Gorki, hikâyeyi olayların eylemci kahramanları yerine, bir annenin bakış açısından anlatmayı seçmiştir. Bunun nedeni de işçi sınıfına daha kolay mesaj verme yaklaşımıdır. Gorki, herkesin eylemci olabileceğini ve devrime katkıda bulunabileceğini göstererek işçi sınıfı insanlarının ürkekliğini kırmayı, onları yüreklendirmeyi amaçlamıştır. Ayrıca burjuva sınıfının sağladığı olanaklara sırt çevirerek mücadeleye katılan başka kadınlar da romanda önemli rol oynar. Böylece devrimci mücadelenin, sadece erkeklerin değil kadınların da omuzlarında yükseldiğini Gorki’nin usta üslubundan okuruz.
Benim düşünceme göre kitabın oldukça etkili bir dili var. Kitap daha çok sosyalist kesime hitap ediyor gibi görünüyor olsa da aslında herkesin kendine pay çıkartabileceği bir eser. Zamanın Ruysa'nın içinde bulunduğu kaotik ortamı oldukça iyi anlatmakta. Ki bu anlatımda yazarın kendine baş kahraman olarak yaşlı bir "Ana'yı" seçmesinin rolü oldukça fazla.
Ana yaşını başını almış bir kadın. Buna rağmen kendini geliştiremeye ve çalışmaya asla ara vermiyor. Sevgi dolu, sadece kendi yandaşlarına karşı değil, bütün insanlara karşı hem de. İnançlı... İnancından asla taviz vermiyor, onu yıkmaya çalışanlara karşı daima ayakta; ki ayakları da sağlam basmakta yere. Kendinden genç nice kızların nice delikanlıların kalkışamayacağı işleri üstlenecek kadar cesur da. Azimli, çalışkan, sevgi dolu. Uzun lafın kısası: O gerçek bir Ana.
Kitabı tam zevk alarak okumak isteyenlere bir tavsiyem olacak; elinizden geldiğince tarafsız olun. Her kitapta olduğu gibi bu kitapta da asıl olan ana fikre ulaşmak; yan fikirler önemli değil. Bu mevzu gerçekten okumaya kolaylaştırmakta
1905 Rus devriminin hemen öncesini ama 2014'ün Türkiye'sini anlatan bir Rus klasiği. Asla yıkılmayacağı düşünülen Çarlık düzeni sindirilmiş kandırılmış köleliği benimsemiş bir halk ve bu halkı düşünmeye okumaya teşvik eden sosyalizmi savunan bir avuç insan. Kitabın ana karakteri olan "Pelage" veya bir başka deyişle "Ana" kendisine şiddet uygulayan adeta hayvanca davranan kocasının ölümü ile oğlu Pavel ile yaşam mücadelesi vermeye başlar oğlunun alkolik bir serseri olmasından korkarken oğlunun hergün kitaplar okuyan işçi sınıfının hakkı için mücadele veren biri olduğunu öğrenir ve korkuları daha çok artar zamanla gerçekleri algılayan oğluna hak veren ANA oğlu ile birlikte sosyalizm düşüncesini hayata geçirebilmek için mücadele vermeye başlar. Özellikle genç nesillerin okuması gereken bir roman
Bence okunması gereken 50 kitaptan biri, çok güzel.
Rus halkının ve bir Ana'nın hayatının ve hayata bakış açısının devrimci bir şekilde değişimi ve gelişimini konu alan bir kitap.
Maksim Gorki’nin bu kitabında ana konu devrimci düşünce ve devrimci mücadele denebilir. Uyandırılmak istenen ana düşünce ise halkın kendi acılarına bakarak nedenini inceleyerek biraz da cesaretle kendini savunabilecek onu ezenlere baş kaldırabilecek duruma gelebileceğidir. Bu düşünceyi aşılamak içinse bu yolda yoldaşlarıyla mücadele veren bir oğlu olan kendine bir zarar gelmediği sürece (hatta bazen geldiğinde de) sesini çıkarmayan hakkını arayamayan bir kadının oğlunun ve çevresinin etkisiyle insanların acısını algılayan ve onları uyarmaya uyandırmaya çalışan bir savaşçı haline gelmesi anlatılmaktadır.
Okurken olaylar birbirine karışıyor.Ne zaman ne okuduğumun farkına varamıyorum.Olaylar birbirinden çok kopuk bir şekilde anlatılmış.
Kitapta baskıdan kaynaklanan hatalar vardı o yüzden sonları pek keyifli değildi.Ancak doğru yayınevinden çıkarsa güzel bir kitap :)
Defalarca okumaktan zevk aldığım ender kitaplardan.
Bir annenin gözünden okuyacağınız bu kitap, hafızalarınıza kazınacak. Yüzünüzle bir tebessümle hatırlanacak. Şidetle tavsiye ediyorum..
Ciltsiz, 432 sayfa
Mart2018 tarihinde, Can Yayınları tarafından yayınlandı