Füruzanın Balkan Yolcusu (1994te ilk yayımlandığındaki adıyla İşte Bizim Rumeli), bir gezi-röportaj demeti. Dört bölümden oluşuyor: Bosna-Hersek, Makedonya, Bulgaristan, Yunanistan. Tarihe tanıklık açısından önemi bugün daha da artmış olan Balkan Yolcusu, edebi bir tat yaşayan, şiirlerle bezeli, zaman zaman öykü kokan, yazarın Balkan izlenimlerini kendine has diliyle yansıtan bir çalışma. TADIMLIKAynı gün öğleden sonrası Makedonyaya adım atıyoruz. Benim ilk Rumeliye girişim. Dünyanın Uzakdoğusu ve Avustralyası dışında bunca geziden buraya hiç mi zamanım kalmadı? Oysa Balkanlar, çocukluğumun gizem dolu masallarını oluşturur. Sarp dağlar; Tuna, Vardar, Meriç gibi ünlü nehirler; sert kışlar, kabartılmış yün yataklar, ak sabun kokuları. Hiç bilmediğim, hiç görmediğim yerlerin türküleri. Değişik kültürlerin, dinlerin insanlarına dair dostluk anıları. Kitaplardan okuduğum, çağlar boyu geçmişimizi oluşturan bir tarih birikimi... Birlik gazetesinden, bizi karşılamaya gelen bir foto muhabiri ve bir gazeteci var. Fotoğrafçı arkadaşım Ramazan Öztürkle haberleşmişler. Grand Otel Üsküpe bırakıyorlar, bizi. Tam Vardar Nehrinin yanında, otel. Kentin en dikkat çeken özelliği nehrin iki yanındaki yerleşimlerin ayrımı. Bir yaka Türklerin, ötekisi Hıristiyanların. Nehrin üzerindeki Osmanlı köprüsü, bu doğal sınırı tüm çekici yalınlığı, sağlamlığıyla güzelleştiriyor. Bizi karşılayanlar, Akşama Yeni Yolda bekleriz, sizi, diyorlar. Burası çoğulcu sisteme geçince eski Yugoslavyadan kalan bir alışkanlığı diriltme amacıyla düşünülmüş. Müzik, edebiyat, folklor çalışmalarının gençler arasında yapıldığı bir yer. Türkler, Makedonlar, Arnavutlar da katılabilir, diyorlar. Katılımın çoğu Türklerden oluşuyor. Oteldeki odamdan Üsküp kentini ilgiyle izliyorum. Hava soğuk. Günümüze ulaşabilmiş, Osmanlı yapılarının Türk yerleşim bölgesindeki ince siluetleri, hafif sisin içinde daha da çekici. Evliya Çelebi kayıtlarına bakarsak: Seyyahımız, Yugoslavyada 6941 Osmanlı yapısı olduğunu ileri sürüyor. Bu yapıların ayakta kalabilenleri de gelişmiş bir uygarlığın kesin kanıtları. Bir imparatorluğun salt çalakılıç kurulamayacağını yeniden hatırlatıyor bize. Akıl ve izânın olmadığı yerde sanat olmaz, çünkü... Bu anıtsal yapıların çoğunluğu 15. yüzyıla tarihleniyor. Üsküpü gezmeye başladığımızda, buranın hem insan coğrafyasıyla, hem tarih coğrafyasıyla daha da yakınlaşacağım. Yeni Yol kuruluşu, şimdilik bir barakadan oluşuyor. Daha sonra gelişmiş bir yapıya dönüştürmek tasarısındalar. Şimdilerde paraları kısıtlı... Yeni bir yönetim biçimine geçerken her şey altüst olmuş. Para birimler geçici olarak değiştirilmiş. Üstlerinde salt sayısal değerleri belirtilmiş, paraların. Kullanımdan kısa bir süre sonra kaldırılacağı için, ülkenin para basan kurumuyla ilgili ayrıntılı bilgiler içermiyor bu kâğıtlar... Üstlerinde bir yapı resmi filan oluyor. Bir de Üsküp, 1992 yazılı. Enflasyon hızı aylık olarak gündemde. Rumelinin bu üç ayrı yönetimden geçmiş devletlerinin gezi soruları da çeşitlilik taşıyor elbette. Tito Yugoslavyası, Dimitrov Bulgaristanı. (Ne var ki, günümüzde Jivkof daha ağır basıyor, Bulgaristan düşünüldüğünde) Yunanistanın Papandreu, Miçotakis demokrasisi. Üç ayrı uygulamanın sonuçları da çok değişik.
Füruzanın Balkan Yolcusu (1994te ilk yayımlandığındaki adıyla İşte Bizim Rumeli), bir gezi-röportaj demeti. Dört bölümden oluşuyor: Bosna-Hersek, Makedonya, Bulgaristan, Yunanistan. Tarihe tanıklık açısından önemi bugün daha da artmış olan Balkan Yolcusu, edebi bir tat yaşayan, şiirlerle bezeli, zaman zaman öykü kokan, yazarın Balkan izlenimlerini kendine has diliyle yansıtan bir çalışma. TADIMLIKAynı gün öğleden sonrası Makedonyaya adım atıyoruz. Benim ilk Rumeliye girişim. Dünyanın Uzakdoğusu ve Avustralyası dışında bunca geziden buraya hiç mi zamanım kalmadı? Oysa Balkanlar, çocukluğumun gizem dolu masallarını oluşturur. Sarp dağlar; Tuna, Vardar, Meriç gibi ünlü nehirler; sert kışlar, kabartılmış yün yataklar, ak sabun kokuları. Hiç bilmediğim, hiç görmediğim yerlerin türküleri. Değişik kültürlerin, dinlerin insanlarına dair dostluk anıları. Kitaplardan okuduğum, çağlar boyu geçmişimizi oluşturan bir tarih birikimi... Birlik gazetesinden, bizi karşılamaya gelen bir foto muhabiri ve bir gazeteci var. Fotoğrafçı arkadaşım Ramazan Öztürkle haberleşmişler. Grand Otel Üsküpe bırakıyorlar, bizi. Tam Vardar Nehrinin yanında, otel. Kentin en dikkat çeken özelliği nehrin iki yanındaki yerleşimlerin ayrımı. Bir yaka Türklerin, ötekisi Hıristiyanların. Nehrin üzerindeki Osmanlı köprüsü, bu doğal sınırı tüm çekici yalınlığı, sağlamlığıyla güzelleştiriyor. Bizi karşılayanlar, Akşama Yeni Yolda bekleriz, sizi, diyorlar. Burası çoğulcu sisteme geçince eski Yugoslavyadan kalan bir al... tümünü göster
Hem anne, hem de baba tarafından ataları Balkanlardan gelen bir ailenin çocuğu olarak çok severek okuduğum bir kitaptı. Balkan kelimesi bile Türkçe'den geliyorken (anlamı dağ), o güzel topraklardan kopmak ne acı. Bir zamanlar, özellikle Tito'nun Yugoslavya'sında herkesin barış içinde yaşadığı günlere artık ancak hasretle bakıyoruz. Füruzan, Balkanlara yaptığı yolculukta bizi geçmişe götürürken, okurlara barışın, kardeşliğin güzelliğini hissettiriyor.
215 sayfa