Basitçe insan bilmek ister; çünkü çevresini kuşatan herşey onu hayretler içinde bırakır. Niçin ve nasıl şeylerin ve olayların vuku bulduğu insanın merak konusudur. Fakat sadece bilme isteğini fenomenlerle sınırlı tuttuğunda en üstün bilgiyi ihmal etmiş olur. Pisagor öncesi ve sonrası filozoflar ister hikmet ister felsefe ile olsun, hem varlığın hem insanın anlamını bilmek istiyorlardı. Bu gelenek çeşitli bozulma ve zaaflarla aydınlanmaya kadar sürdü. Bu tarihten sonra insanoğlu sadece fenomenlerin dünyasını bilmekle yetindi. Böylelikle en üst bilgiyi önemli olmaktan çıkardı; ama bu arada kendisi de önemli olmaktan çıktı. Nasıl bilinebileceği sorusu ise, bu kitap boyunca anlatmaya çalıştığımız acıklı hikayenin konusudur.
Basitçe insan bilmek ister; çünkü çevresini kuşatan herşey onu hayretler içinde bırakır. Niçin ve nasıl şeylerin ve olayların vuku bulduğu insanın merak konusudur. Fakat sadece bilme isteğini fenomenlerle sınırlı tuttuğunda en üstün bilgiyi ihmal etmiş olur. Pisagor öncesi ve sonrası filozoflar ister hikmet ister felsefe ile olsun, hem varlığın hem insanın anlamını bilmek istiyorlardı. Bu gelenek çeşitli bozulma ve zaaflarla aydınlanmaya kadar sürdü. Bu tarihten sonra insanoğlu sadece fenomenlerin dünyasını bilmekle yetindi. Böylelikle en üst bilgiyi önemli olmaktan çıkardı; ama bu arada kendisi de önemli olmaktan çıktı. Nasıl bilinebileceği sorusu ise, bu kitap boyunca anlatmaya çalıştığımız acıklı hikayenin konusudur.
209 sayfa