Canan romanında, tutkularının baskısıyla bir takım vaatler ve geçici hevesler peşinde koşan, bu uğurda bazı kutsal değerleri zedelemeyi göze alan insanın, sonuçta nasıl bir hüsrana ve pişmanlığa uğradığı anlatılır.
Canan romanında, tutkularının baskısıyla bir takım vaatler ve geçici hevesler peşinde koşan, bu uğurda bazı kutsal değerleri zedelemeyi göze alan insanın, sonuçta nasıl bir hüsrana ve pişmanlığa uğradığı anlatılır.
Canan ve Bedia İki kadın.Biri lüks yaşam ve zenginliği yaşam amacı edinmiş Canan ,diğeri gerçekten eşine aşık ,sade dürüst bir yaşam süren Bedia.İki kadın bir erkek.Peyami Safa'nın etkileyici kalemiyle sürükleyici bir roman..Etkileyici bir son.Okumalısınız
Sözüyle, ruhuyla, hiçbir şekilde kabul etmediğim bir roman oldu Canan. Yazıldığı dönem düşünülerek pek çok şey mazur görülebilir ama bazı duygu ve düşünceler zamansızdır.
---- İçerik hakkında bilgi -----
Aldatılan kadına herkesin “Eşin elbet bir gün gelecek, sabret.” nasihatleri vermesi, kadınlık gururunun bu kadar yok sayılması, aldatılan bir başka kadının “ Eşimi çok seviyorum, beni istediği kadar dövsün yeter ki boşamasın.” sözleri hiçbir zaman diliminde kabul edilemez mesela. Kadınlık gururu 21. yy icadı değil. Bu kadar ayaklar altına alınmayı da hiç hak etmiyor.
Aldatan adamın, eski eşini hayal meyal hatırlıyorken sırf arkadaşları nasihat etti diye eski karısına geri dönmesi ve kadına “ O büyük düşmanın artık yok.” demesi ise ayrıca şaşkınlığa uğratıyor insanı. Aldatma eylemine kendisi hiç karışmamış, tüm olanlar hayatlarına giren bir başka kadının başının altından çıkmış gibi. Bu sözlerin kabul görmesi ise ayrı bir hayal kırıklığı. En azından sonunun güzel olacağı ümidi taşıyordum ancak mümkün olmadı.
---- İçerik hakkında bilgi ----
Kitap nereden tutsam elimde kalıyor. Peyami SAFA’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu okumuş ve çok sevmiştim. Bu romana da büyük beklentiyle başladım. Kitabın dili güzel, akıcı. Eski Türkçeyi de çok özlemişim. Ama konunun işleniş şeklini asla kabul etmiyorum.
Peyami Safa’nın nispeten acemilik eseri diyebileceğimiz kitabı. Her ne kadar ilk eseri değilse de özellikle toplumsal gözlemcilikteki ustalığı ve Doğu-Batı çatışmasını nokta atışı tespitlerle ortaya koyduğu eserlerine göre oldukça zayıf kalıyor. Yazım tarzı akıcı olmakla birlikte henüz Peyami Safa derinliğine sahip değil. Hatta diğer eserlere giden yolda neredeyse tek pencereden bakmış olması ileride kendini ne kadar geliştirdiğini daha net ortaya koyuyor. Finali de oldukça zayıf olmakla birlikte merak unsuru sonuna kadar başarıyla korunmuş.
229 sayfa