Yatakta uzanan ceset çıplaktı, hâlâ yaralarında kan vardı. Yüzü korkunç bir şekilde kasılmıştı, gözleri açıktı ve Garciaya doğru bakıyordu. Cesedin bu cansız ve donuk bakışını görünce, dişleri titredi. Ağzı aralıktı, karasinekler dişlerinin üstünde vızıldıyordu. Birkaç karasinek yanağındaki kana yapışıp kalmıştı. Teni mosmor, tırnakları bembeyaz, kolları ve dizleri yara içindeydi.
Flaubertin ölümü gazetelerden öğrenildiğinde, edebiyat dünyası acıya boğuldu. Çok eleştirilen, tartışılan, dava edilen, şöhreti yakaladığında bunca güçsüz insanın tepki verdiği Flaubert, ölür ölmez büyük adam oldu. (...) Hislerin yorumu hakkında olağanüstü yankılar yaratan yeni bir nota bulmuştu. Yeteneğini meslek bilincine borçluydu. (...) Hiçbir sanatçı onun kadar eserine saygılı, inançlı ve bağlı olmamıştır. Hiçbir şeyi şansa bırakmadı, yaptığı her şey emeğinin ürünüydü. (...) Bazen hayata küsmesine rağmen hayatı severdi. Can çekişmeden vefat etti.
Jean Bruneau
Yatakta uzanan ceset çıplaktı, hâlâ yaralarında kan vardı. Yüzü korkunç bir şekilde kasılmıştı, gözleri açıktı ve Garciaya doğru bakıyordu. Cesedin bu cansız ve donuk bakışını görünce, dişleri titredi. Ağzı aralıktı, karasinekler dişlerinin üstünde vızıldıyordu. Birkaç karasinek yanağındaki kana yapışıp kalmıştı. Teni mosmor, tırnakları bembeyaz, kolları ve dizleri yara içindeydi.
Flaubertin ölümü gazetelerden öğrenildiğinde, edebiyat dünyası acıya boğuldu. Çok eleştirilen, tartışılan, dava edilen, şöhreti yakaladığında bunca güçsüz insanın tepki verdiği Flaubert, ölür ölmez büyük adam oldu. (...) Hislerin yorumu hakkında olağanüstü yankılar yaratan yeni bir nota bulmuştu. Yeteneğini meslek bilincine borçluydu. (...) Hiçbir sanatçı onun kadar eserine saygılı, inançlı ve bağlı olmamıştır. Hiçbir şeyi şansa bırakmadı, yaptığı her şey emeğinin ürünüydü. (...) Bazen hayata küsmesine rağmen hayatı severdi. Can çekişmeden vefat etti.
Jean Bruneau