“Onlar dağın ardındakiler. Sözlerinden önce çığlıkları ulaşanlar. Kim oldukları, neye inandıkları bilinmiyor. Görünmez bir güç olarak oradan buraya etki ediyorlar. Adları telaffuz edilse de kim oldukları bilinmiyor. Hepsi buralı, hepsi bizden, binlerce silahlı kadın ve erkek. Dağı mesken tutmuş, hakikatin bildiğimizden farklı olduğunu iddia ediyorlar.
Kendi yayınları, medyaları, sivil güçleri var.
Neden dağa çıktılar, neden dağda yaşadılar, dönenler neden döndü ve kalanlar neden hâlâ orada? Bu soruların cevabını almak için önce doğduğum topraklara, yüzlerce evladını kaybetmiş komşu köylere, şehirlere, sonra çoğunluğu için daha büyük bir acı, bir sürgün olan Avrupa'ya gittim. Dağa çıkmış, çatışmalara katılmış, yakalanmış ya da teslim olmuş, cezaevinde yıllarını geçirmiş kişilerle konuştum.
Ve dağın ardına duyduğum büyük merakla bir bayram günü Kandil'e gittim.
Bir masal dağı olmayan, istersek ulaşmamız mümkün olan o dağın ardına bakmaya çalıştım. Anlatılanların içine girmeden sorunun anlaşılmasının ve dahi çözülmesinin mümkün olmadığını gördüm. Yaşananlar her ne idiyse, bu geçen yıllar boyunca Kürt, Türk her kim incindiyse ancak birbirimizi anlamakla iyileştirebiliriz yaralarımızı.”
“Onlar dağın ardındakiler. Sözlerinden önce çığlıkları ulaşanlar. Kim oldukları, neye inandıkları bilinmiyor. Görünmez bir güç olarak oradan buraya etki ediyorlar. Adları telaffuz edilse de kim oldukları bilinmiyor. Hepsi buralı, hepsi bizden, binlerce silahlı kadın ve erkek. Dağı mesken tutmuş, hakikatin bildiğimizden farklı olduğunu iddia ediyorlar.
Kendi yayınları, medyaları, sivil güçleri var.
Neden dağa çıktılar, neden dağda yaşadılar, dönenler neden döndü ve kalanlar neden hâlâ orada? Bu soruların cevabını almak için önce doğduğum topraklara, yüzlerce evladını kaybetmiş komşu köylere, şehirlere, sonra çoğunluğu için daha büyük bir acı, bir sürgün olan Avrupa'ya gittim. Dağa çıkmış, çatışmalara katılmış, yakalanmış ya da teslim olmuş, cezaevinde yıllarını geçirmiş kişilerle konuştum.
Ve dağın ardına duyduğum büyük merakla bir bayram günü Kandil'e gittim.
Bir masal dağı olmayan, istersek ulaşmamız mümkün olan o dağın ardına bakmaya çalıştım. Anlatılanların içine girmeden sorunun anlaşılmasının ve dahi çözülmesinin mümkün olmadığını gördüm. Yaşananlar her ne idiyse, bu geçen yıllar boyunca Kürt, Türk her kim incindiyse ancak birbirimizi anlamakla iyileştirebiliriz yaralarımızı.”
Hayat hikayelerini düzenlerken her ne kadar tarafsız olmaya çalıştığını söylese de olamamış, önsözde söylediği her şey naylon (bana göre)
Kitapta PKK saflarına katılmış kişilerin birbirinden çarpıcı anlatılarına yer veriliyor...
Taraf tutmadan yaziyorum demeseydi belki daha iyi olurdu.Tek tarafli,eksik bilgilerle yazilmis bir kitap.Isteyen okuyabilir.Diyecegim tek sey ölumler olmasaydi iki taraflida iyi olurda yazik genclere tabiki.Yinede sadece dagdakileri hakli göstermek cok yanlis bir sey.
http://gulsahtoptas.blogspot.com.tr/ yorumu bloğuma yazacağım...
Beklediğimden çok daha kısır bir anlatı. Kandil'deki anlatıların daha fazla olmasını beklemiştim. o yüzden baya sıkıldım okurken
Dağdakilerin; hayat hikayelerini duygusal bir dille kaleme almıştır. Dağdakilerin yaşamlarını, hayata ve Türkiye'ye karşı duygu ve düşüncelerini merak edenler için önemli bir kitap.
Kitaba ön yargıyla başladım. Öncelikle şunu belirteyim anlatım stilini ve dilini oldukça sevdim. Röportajlardan birinde bizimkiler kürdistanı kursa onu da batırırlar diyen arkadaşa katılıyorum. Ayrıca röportajları da samimi bulmadım. Kitabı okurken yoruma şunu da yazıcam dediğim her şeyi de unuttum.
Karton Cilt, 256 sayfa
2011 tarihinde, Timaş Yayınları tarafından yayınlandı