Ray Bradbury, Deliler Mezarlığı'nda kendine özgü esrarengiz yaklaşımıyla, 1950li yılların Hollywood'undan büyülü bir dünya yaratır. Tuhaf karakterleri, tüyler ürpertici gerilimi ve şiddetli bir nostalji duygusuyla, bu onun en parlak romanlarından biridir.
Ray Bradbury, Deliler Mezarlığı'nda kendine özgü esrarengiz yaklaşımıyla, 1950li yılların Hollywood'undan büyülü bir dünya yaratır. Tuhaf karakterleri, tüyler ürpertici gerilimi ve şiddetli bir nostalji duygusuyla, bu onun en parlak romanlarından biridir.
Sene 1954, Los Angeles. Karşısında kurulu olan mezarlığın aksine Maximus stüdyoları son derece hareketli bir yerdir. Tüm stüdyolar arasında en çok karı kapan güçlü ve köklü bir şirkettir. Kahramanımız arkadaşı Roy ile birlikte korku sinemasını canladıracak bir proje getirmeleri için görevlendirilmiştir. Roy özel efekt ve makyajı hazırlayacak kahramanımız ise senaryoyu yazıp "Canavar" ı tanımlayacaktır. Cadılar Bayramında kahramanımıza yapılan eşek şakasından sonra gelişen tuhaf olaylar onları "Canavar"larına götürür. Fikir ve tema hazırdır ancak bu noktadan sonra işler karışacak, insanlar ortadan yok olacak geçmişin günahlarını sorgulamak ise çiçeği burnunda senaristimize düşecektir...
Tüm örgü boyunca 1. tekil üzerinden aktarılan hikayede bir kez olsun kahramanın adı okurla paylaşılmıyor. Bir gizem öyküsü olarak başlayan hikaye kimi zaman polisiye öğeler de barındırarak film dünyasının kilerine sürüklüyor okuru. Filmlerin büyüsüyle gerçeküstü bir düzeye çekilen öykü sık sık birbirine son derece tezat olan 2 yapıyı kıyaslıyor: Mezarlık ve Stüdyo. Birbirinden ilginç karakterler, diyalogları ve hikayeyi hayli zenginleştiriyor. Hollywood'un karanlık yüzüne fazlasıyla yaklaşan karakterimizin vakıf olduğu sırlar onun hayatını tehlikeye atarken gerilim dozunu sürekli yükseltiyor. Kurgunun ve sanatın doğasına dair yazarın paylaştığı çıkarımlar doyurucu.
Modern bir "Operadaki Hayalet" uyarlaması olan eser ciddi eleştiriler de içermekte. Oynadıkları rollerle bütünleşip kendi benliğini yitirenler, geçmişin ihtişamında yaşamayı seçenler, hayatını nesneler üzerinden tanımlayanlar, kendinin kurgunun kapıları arkasına saklayıp gerçek dünyadan el ayak çekenler, kırık benliklerini başkalarını inciterek onarmak isteyenler bu eleştirilere hedef olanlardan birkaçı. Yazar, uyarlamalar konusundaki becerisini sergilemekten çekinmezken stüdyo tozu yuttuğunu ( Moby Dick'in senaryosunu sinemaya uyarlamıştı ) da belli ediyor. Stüdyodaki karakterler ve ortam ikna edici bir sahiciliğe sahip.
304 sayfa