ördüncü Dilek, içinde masallar barındıran bir roman. Masallar bildiğimiz masallara benzemiyor pek. Aralarında yüzlerce yıl olan iki farklı zamanda yaşayan Ali, iki zamanın da yabancısı. Bir tarih dersi gibi başlayan hikaye, fantastik bir alemin insanın kendi ruhundaki çatlakta biriktiği suya benziyor. Belki o su sonradan bir otobüsün üzerimize sıçrattığıdır diyoruz. Pek de diyemiyoruz. Çünkü traşlı yüzüyle belinde hançer taşıyan tarih öğretmeni, okula, Ege adaları fethinden geliyor. Hayır, çok karıştırmadı, aslında lamba cini sadece üç dilek hakkı verir. Ama sır Dördüncü Dilek'te.
Doğu'dan ve Batı'dan, görünenden ya da sırdan beslenen bir destan. Ama destansı değil ve ironik. Kafanızı karıştıracak. Can yakıcı ama komik.
ördüncü Dilek, içinde masallar barındıran bir roman. Masallar bildiğimiz masallara benzemiyor pek. Aralarında yüzlerce yıl olan iki farklı zamanda yaşayan Ali, iki zamanın da yabancısı. Bir tarih dersi gibi başlayan hikaye, fantastik bir alemin insanın kendi ruhundaki çatlakta biriktiği suya benziyor. Belki o su sonradan bir otobüsün üzerimize sıçrattığıdır diyoruz. Pek de diyemiyoruz. Çünkü traşlı yüzüyle belinde hançer taşıyan tarih öğretmeni, okula, Ege adaları fethinden geliyor. Hayır, çok karıştırmadı, aslında lamba cini sadece üç dilek hakkı verir. Ama sır Dördüncü Dilek'te.
Doğu'dan ve Batı'dan, görünenden ya da sırdan beslenen bir destan. Ama destansı değil ve ironik. Kafanızı karıştıracak. Can yakıcı ama komik.
Post modern bir romanla karşı karşıyayız sayın okur yazar kitle. Bir bakıyorsunuz sınıfta müfredat dışı tarih/hikâye anlatımıyla öğrencileri dumur eden Ali hoca, bir baktınız bir korsan gemisinde karşımızda. Hikâye içinde masal, masal içinde hikâye bir roman. Yer yer anlatıdan Atay tadı alıyorsunuz. Yer yer ise anlatıcı, yazar olarak kendisini eleştirmeye başlıyor. Dedim ya -ya da henüz demedim- farklı ve okurken heyecan uyandırıcı bir kitap.
343 sayfa
Dedalus tarafından yayınlandı