"Sonuçta hepimizin sakladığı bir şeyler var, ama pek azımızın sırrı Dr. Jekyll'ınki kadar korkunç..."
TUHAF BİR VAKA: DR. JEKYLL ve BAY HYDE Londra kitapçılarında ilk olarak 1886'da boy gösterdi. Yazarı Robert Louis Stevenson'ın yazmış olduğu diğer hiçbir şeye benzemiyordu, ne alışılmadık türden bir gezi eseriydi, ne de çocuk dergileri için yazılmış tarihi bir serüven hikâyesi. Bu kitap bambaşka bir pazara yönelikti. Bram Stoker'dan Stephen King'e kadar herkes için türde "standart"ı oluşturacak "bir şilinlik dehşet öyküsü" denen kitap pazarına.
Stevenson, DR. JEKYLL VE BAY HYDE'ın öyküsünü nasıl bulduğunu anlatmayı severdi: Sağlığı için taşra sahil kasabası Bornemouth'ta kalırken bir gece rüyasında görmüştü bu romanın hikâyesini. İlk taslağı üç günde yazdı, karısı birtakım değişiklikler önerdiğinde bu taslağı yaktı. İkinci versiyon o hafta sona ermeden tamamlandı, o zamandan bu zamana da hemen hemen hiç basımdan kalkmadı.
Robert Louis Stevenson ilk edebi ödülünü altı yaşında kazandı; ölümünden önce hazırlamakta olduğu toplu eserleri, nihayetinde 28 cildi bulacaktı. Daha önceki ya da daha sonraki pek az yazar Stevenson'ın o dur durak bilmez üretiminin çeşitliliğiyle boy ölçüşebilir; serüven öyküleri, baladlar, oyunlar, denemeler, masallar, tarihi aşk hikâyeleri, eğlencelik manzumeler, kısa öyküler ve gezi yazıları. Sıfırdan bir tür yaratmayı başarmış (DEFİNE ADASI'nda yaratığı gemici Silver hakiki Karayip Korsanı'dır) yazar bile sayılıyken, Stevenson sıfırdan bir değil, iki tür yarattı; gerilimli ahlaki öyküsü DR. JEKYLL VE BAY HYDE insanlığın kendi doğasını kavrama çabasının dev bir abidesi olmaya devam ediyor. Acaba yetmişine kadar yaşasa rüyasında başka neler görürdü?
Andrzej Klimowski ile Danusia Schejbal'ın bu çizgi roman uyarlaması, Stevenson'ın orijinal öyküsünün mekân tuttuğu o giderek ürkütücüleşen Londra sokaklarına ürpertici bir şekilde sadık kalıyor.
"Sonuçta hepimizin sakladığı bir şeyler var, ama pek azımızın sırrı Dr. Jekyll'ınki kadar korkunç..."
TUHAF BİR VAKA: DR. JEKYLL ve BAY HYDE Londra kitapçılarında ilk olarak 1886'da boy gösterdi. Yazarı Robert Louis Stevenson'ın yazmış olduğu diğer hiçbir şeye benzemiyordu, ne alışılmadık türden bir gezi eseriydi, ne de çocuk dergileri için yazılmış tarihi bir serüven hikâyesi. Bu kitap bambaşka bir pazara yönelikti. Bram Stoker'dan Stephen King'e kadar herkes için türde "standart"ı oluşturacak "bir şilinlik dehşet öyküsü" denen kitap pazarına.
Stevenson, DR. JEKYLL VE BAY HYDE'ın öyküsünü nasıl bulduğunu anlatmayı severdi: Sağlığı için taşra sahil kasabası Bornemouth'ta kalırken bir gece rüyasında görmüştü bu romanın hikâyesini. İlk taslağı üç günde yazdı, karısı birtakım değişiklikler önerdiğinde bu taslağı yaktı. İkinci versiyon o hafta sona ermeden tamamlandı, o zamandan bu zamana da hemen hemen hiç basımdan kalkmadı.
Robert Louis Stevenson ilk edebi ödülünü altı yaşında kazandı; ölümünden önce hazırlamakta olduğu toplu eserleri, nihayetinde 28 cildi bulacaktı. Daha önceki ya da daha sonraki pek az yazar Stevenson'ın o dur durak bilmez üretiminin çeşitliliğiyle boy ölçüşebilir; serüven öyküleri, baladlar, oyunlar, denemeler, masallar, tarihi aşk hikâyeleri, eğlencelik manzumeler, kısa öyküler ve gezi yazıları. Sıfırdan bir tür yaratmayı başarmış (DEFİNE ADASI'nda yaratığı gemici Silver ... tümünü göster
Bu kitap yazıldığında henüz psikoloji bilimi yeni kuruluyor olduğundan bu gün bizim için normal gözüken şeyler o zamanlar oldukça farklı görülüyormuş. Bu gün insanın içinde iyi ve kötünün yüce ve basit değerlerin birlikte yer aldığını biliyor ve normal görüyoruz. Ama Victoria dönemi İngilteresi için bu durum kabul edilemezdi. Bir insanın ve aynı bedenin içinde birden çok kişilik olması durumuna kişilik bölünmesi deniliyor. Yaşanan travmalara bağlı olarak gerçek kişilik bölünüyor. Hatta bazı durumlarda kişiliklerin birbirlerinden haberlerinin olmadığı bile oluyor. Tedavi ile kişilikler birleşerek bir bütün oluşturabiliyorlar.
Robert L. Stevenson bir 19. yüzyıl insanı olduğundan ve o devirlerde insanlık deneyler yolu ile bir çok keşif yaptığından kişilik bölünmesini bir deney sonucu olarak göstermiş.
Bu olağanüstü romanı ilk gençliğimde okumuştum. Şizofren olduğu söylenen Dr. Jekyll'in, aslında içimdeki dizginlenemez, yekpare öfkenin tam da karşılığı olduğunu anladığım ikinci kişiliği Mr. Hyde ile tanımıştım insanın içindeki Şeytan'ı. Aslında -bana kalırsa- ne doktor şizofrendi ne de Mr. Hyde onun alt benliğiydi. İnsanın sonsuz karanlığının ve dinmez öfkesinin tezahürüydü Mr. Hyde. Hepimizin içinde yatan değişimin tezahürü.
Daha sonraları, Sabahattin Ali'nin "İçimizdeki Şeytan"ını okuduğumda onun bu fikirleri nereden edindiğini ya da en azından o romanı yazarken hangi kitaptan ilham aldığını çok iyi biliyordum.
Deney 19. yüzyıl modernleşmesinin en önemli unsuruydu. Bir tarafta sanayileşme, diğer tarafta doğa bilimlerinde birbirini izleyen önemli buluşlar ve devrimler, dönemin romancılarını derinden etkilemişti. Deneylerin muhtemel sonuçları ile ilgili romanlar içinde Dr. Jeckyll ve Mr. Hyde, Frankenstein (Mary Shelley) ve Dr. Moreau'nun Adası (H.G. Wells) ile beraber yüzyılın en etkileyici romanları oldular.
Kolayca okunan, akıcı, çarpıcı bir roman.
Bugün ve hatta ilk sahnelendiğinden beri sırrı açığa çıkmış olsa da kitabın en büyük başarısı Dr. Lanyon'un tanıklığına kadar Jekyll ve Hyde'ın aynı kişi olduğuna dair hiç açık verilmemiş olması. Bile bile okuduğum için özellikle algıda seçeyim dedim ama yok yani. Tabi kişiliklerin görünümlerinin de farklı olması gibi kimyasal bir fark söz konusu. Yine de çok cesur bir adım. O günden bugüne halen üzerinde karara varılamamış bir konu olarak etiksel çatışma eser boyunca kendini gösteriyor. Jekyll'ın Hyde ile ilgili sorumlulukları tamamen başka bir insan kayıtsızlığında takip etmesi, kendisinin ortadan kalkması durumunda Hyde olarak yaşamına devam edebilmek için geleceğini garanti altına alması ve kontrolü yitirene kadar pişmanlık hissetmemesi gibi noktalar dikkat çekici. Eserin sonunda ciddi bir inceleme de var. Merak edilen bir çok noktaya değinilmiş. Yalnız önsözü de kitabı bitirdikten sonra okuyun derim.
kötülük tanımlaması ve değerlendirmesi itibariyle, insanın nasıl bir canlı olduğunu anlatan okunası kitap.
en başta nasıl sıktı:(((
sonra fark ettim ki agatha christie nin sıkıcılaştırılmış versyonu.
yani bence öyleydi.
katılmayan olabilir ama bana sıkıcı geldi.
sonlara doğru bir kafa karıştırdı ama meraktan hemen okumak istedim.
veee bitti.
Muhteşem bir hayal gücü. Daha ilgi çekici olansa Jekyll'in kendi elleriyle oluşturduğu başka bir "Jekyll'i" sonunda reddetmesi. En başından onu sahiplenmiş, cinayetten sonra bile ondan vazgeçememiş olmasına rağmen iş yine kendine dönünce doktor uyandı. Herkes için en büyük kötülük kendine yapılan değil mi zaten? Ve sonunda bile sorumluluğu reddetmesi:
"Bunu ancak Allah bilir, benim umrumda değil. Bu benim gerçek ölüm saatim, bundan sonrası beni değil, başka birini ilgilendirir."
"Sonuçta suçlu olan sadece Hyde'dı, sadece Hyde. Jekyll ondan kötü değildi. İyi niteliklerinin farkına varmaya başlamıştı yine."
Şahane bir kitaptı, ilk sayfalarda gizemli iki kişi araştırılırken, son bölümde yapılan tatmin edici açıklamalar ve insanın karanlık yönündeki tespitler mükemmeldi. Ölümsüz bir eser. Okunmalı, okutulmalı...
Gündüz insan, gece kurt olan bu 2 insanın macerasını okuyun derim. gerçekten çok güzel.
Karton Cilt, 128 sayfa
2010 tarihinde, ntv yayınları tarafından yayınlandı