Stevenson yinelenen kâbuslarında çifte yaşam sürüyor; gündüzleri saygın bir doktor olarak çalışırken geceleri sokaklarda geziniyordu. Dr. Jekyll ile Bay Hyde işte bu kâbuslardan doğdu. 1886’da yayımlandığında İngiltere ve Amerika’yı kasıp kavuran yapıt, çok sayıda tiyatro ve sinema uyarlamasıyla bir popüler kültür efsanesine dönüşerek günümüze kadar geldi. Victoria döneminin değerlerine uygun olsa da, olay örgüsü günümüzün toplumsal ve psikolojik kaygılarına denk düşecek biçimde yeniden işlenebilmesine elveriyordu. Bir yandan da, bunca şan şöhretin gölgesinde kalan edebi derinliği ve çok katmanlılığıyla farklı düzeylerde okunabilecek bir metin olarak varlığını sürdürdü. Ruhla bedenin arzuları arasındaki ezeli çatışmadan söz ederken Victoria toplumunun ikiyüzlülüğünü yeren ve psikoloji alanında Freud’un kuramlarını haberleyen gelişmelerle kan bağı bulunan, çağının ötesinde bir başyapıt olarak…
ROBERT LOUIS STEVENSON (1850-1894): Edinburg’da dünyaya gelen yazar, hukuk öğrenimi gördü. Üniversite yıllarında yaz tatillerini Fransa’da geçiren Stevenson’ın An Inland Voyage (1878; İç Kesimlere Yolculuk) ve Travels with a Donkey in the Cévennes (1879; Eşek Sırtında Cévennes Yolculuğu) adlı kitapları bu gezilerinin ürünüydü. Yazar 1879’da, aşık olduğu Amerikalı Fanny Vandegrift Osborne’un ardından ABD’ye gitti. Bu yolculuğu daha sonra The Amateur Emigrant (1895; Amatör Göçmen) ve Across the Plains (1892; Düzlükleri Geçerken) adlı yapıtlarında anlattı. 1880’de Fanny ile evlendi. ABD’de terk edilmiş bir gümüş madeni yakınlarında geçirdikleri balayı yazarın The Silverado Squatters (1883; Gümüş Avcıları) adlı yapıtının konusunu oluşturur. Yazarın en bilinen yapıtları arasında Treasure Island (1881; Define Adası) ve Kidnapped (1886; Kaçırılan Çocuk) sayılabilir.
Stevenson yinelenen kâbuslarında çifte yaşam sürüyor; gündüzleri saygın bir doktor olarak çalışırken geceleri sokaklarda geziniyordu. Dr. Jekyll ile Bay Hyde işte bu kâbuslardan doğdu. 1886’da yayımlandığında İngiltere ve Amerika’yı kasıp kavuran yapıt, çok sayıda tiyatro ve sinema uyarlamasıyla bir popüler kültür efsanesine dönüşerek günümüze kadar geldi. Victoria döneminin değerlerine uygun olsa da, olay örgüsü günümüzün toplumsal ve psikolojik kaygılarına denk düşecek biçimde yeniden işlenebilmesine elveriyordu. Bir yandan da, bunca şan şöhretin gölgesinde kalan edebi derinliği ve çok katmanlılığıyla farklı düzeylerde okunabilecek bir metin olarak varlığını sürdürdü. Ruhla bedenin arzuları arasındaki ezeli çatışmadan söz ederken Victoria toplumunun ikiyüzlülüğünü yeren ve psikoloji alanında Freud’un kuramlarını haberleyen gelişmelerle kan bağı bulunan, çağının ötesinde bir başyapıt olarak…
ROBERT LOUIS STEVENSON (1850-1894): Edinburg’da dünyaya gelen yazar, hukuk öğrenimi gördü. Üniversite yıllarında yaz tatillerini Fransa’da geçiren Stevenson’ın An Inland Voyage (1878; İç Kesimlere Yolculuk) ve Travels with a Donkey in the Cévennes (1879; Eşek Sırtında Cévennes Yolculuğu) adlı kitapları bu gezilerinin ürünüydü. Yazar 1879’da, aşık olduğu Amerikalı Fanny Vandegrift Osborne’un ardından ABD’ye gitti. Bu yolculuğu daha sonra The Amateur Emigrant (1895; Amatör Göçmen) ve Across the Plains (1892; Düzlükleri Geçerken) adlı yapıtlarında anlattı. 1880’de Fanny ile evlendi. AB... tümünü göster
Bu kitap yazıldığında henüz psikoloji bilimi yeni kuruluyor olduğundan bu gün bizim için normal gözüken şeyler o zamanlar oldukça farklı görülüyormuş. Bu gün insanın içinde iyi ve kötünün yüce ve basit değerlerin birlikte yer aldığını biliyor ve normal görüyoruz. Ama Victoria dönemi İngilteresi için bu durum kabul edilemezdi. Bir insanın ve aynı bedenin içinde birden çok kişilik olması durumuna kişilik bölünmesi deniliyor. Yaşanan travmalara bağlı olarak gerçek kişilik bölünüyor. Hatta bazı durumlarda kişiliklerin birbirlerinden haberlerinin olmadığı bile oluyor. Tedavi ile kişilikler birleşerek bir bütün oluşturabiliyorlar.
Robert L. Stevenson bir 19. yüzyıl insanı olduğundan ve o devirlerde insanlık deneyler yolu ile bir çok keşif yaptığından kişilik bölünmesini bir deney sonucu olarak göstermiş.
Bu olağanüstü romanı ilk gençliğimde okumuştum. Şizofren olduğu söylenen Dr. Jekyll'in, aslında içimdeki dizginlenemez, yekpare öfkenin tam da karşılığı olduğunu anladığım ikinci kişiliği Mr. Hyde ile tanımıştım insanın içindeki Şeytan'ı. Aslında -bana kalırsa- ne doktor şizofrendi ne de Mr. Hyde onun alt benliğiydi. İnsanın sonsuz karanlığının ve dinmez öfkesinin tezahürüydü Mr. Hyde. Hepimizin içinde yatan değişimin tezahürü.
Daha sonraları, Sabahattin Ali'nin "İçimizdeki Şeytan"ını okuduğumda onun bu fikirleri nereden edindiğini ya da en azından o romanı yazarken hangi kitaptan ilham aldığını çok iyi biliyordum.
Deney 19. yüzyıl modernleşmesinin en önemli unsuruydu. Bir tarafta sanayileşme, diğer tarafta doğa bilimlerinde birbirini izleyen önemli buluşlar ve devrimler, dönemin romancılarını derinden etkilemişti. Deneylerin muhtemel sonuçları ile ilgili romanlar içinde Dr. Jeckyll ve Mr. Hyde, Frankenstein (Mary Shelley) ve Dr. Moreau'nun Adası (H.G. Wells) ile beraber yüzyılın en etkileyici romanları oldular.
Kolayca okunan, akıcı, çarpıcı bir roman.
Bugün ve hatta ilk sahnelendiğinden beri sırrı açığa çıkmış olsa da kitabın en büyük başarısı Dr. Lanyon'un tanıklığına kadar Jekyll ve Hyde'ın aynı kişi olduğuna dair hiç açık verilmemiş olması. Bile bile okuduğum için özellikle algıda seçeyim dedim ama yok yani. Tabi kişiliklerin görünümlerinin de farklı olması gibi kimyasal bir fark söz konusu. Yine de çok cesur bir adım. O günden bugüne halen üzerinde karara varılamamış bir konu olarak etiksel çatışma eser boyunca kendini gösteriyor. Jekyll'ın Hyde ile ilgili sorumlulukları tamamen başka bir insan kayıtsızlığında takip etmesi, kendisinin ortadan kalkması durumunda Hyde olarak yaşamına devam edebilmek için geleceğini garanti altına alması ve kontrolü yitirene kadar pişmanlık hissetmemesi gibi noktalar dikkat çekici. Eserin sonunda ciddi bir inceleme de var. Merak edilen bir çok noktaya değinilmiş. Yalnız önsözü de kitabı bitirdikten sonra okuyun derim.
kötülük tanımlaması ve değerlendirmesi itibariyle, insanın nasıl bir canlı olduğunu anlatan okunası kitap.
en başta nasıl sıktı:(((
sonra fark ettim ki agatha christie nin sıkıcılaştırılmış versyonu.
yani bence öyleydi.
katılmayan olabilir ama bana sıkıcı geldi.
sonlara doğru bir kafa karıştırdı ama meraktan hemen okumak istedim.
veee bitti.
Muhteşem bir hayal gücü. Daha ilgi çekici olansa Jekyll'in kendi elleriyle oluşturduğu başka bir "Jekyll'i" sonunda reddetmesi. En başından onu sahiplenmiş, cinayetten sonra bile ondan vazgeçememiş olmasına rağmen iş yine kendine dönünce doktor uyandı. Herkes için en büyük kötülük kendine yapılan değil mi zaten? Ve sonunda bile sorumluluğu reddetmesi:
"Bunu ancak Allah bilir, benim umrumda değil. Bu benim gerçek ölüm saatim, bundan sonrası beni değil, başka birini ilgilendirir."
"Sonuçta suçlu olan sadece Hyde'dı, sadece Hyde. Jekyll ondan kötü değildi. İyi niteliklerinin farkına varmaya başlamıştı yine."
Şahane bir kitaptı, ilk sayfalarda gizemli iki kişi araştırılırken, son bölümde yapılan tatmin edici açıklamalar ve insanın karanlık yönündeki tespitler mükemmeldi. Ölümsüz bir eser. Okunmalı, okutulmalı...
Gündüz insan, gece kurt olan bu 2 insanın macerasını okuyun derim. gerçekten çok güzel.
86 sayfa
Eylül2015 tarihinde, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlandı