ohn Steinbeck’in tartışmasız en büyük eseri olan ve ona Pulitzer ödülünü kazandıran Gazap Üzümleri, 1939’da ilk kez yayınlandığında şok etkisi yaratmış ve büyük tartışmalara yol açmıştı. Tüm dünyayı etkileyen “Büyük Buhran” döneminde, tarımın kapitalistleşmesi ve krizler yüzünden yoksullaşan ve mülksüzleşen yığınların ayakta kalma mücadelesinin anlatıldığı bu destansı romanda Steinbeck, açlık, sefalet ve zorbalık yüzünden evlerini terk edip yollara düşmek zorunda kalan binlerce işçi ailesinden birine odaklanıyor.
Boşa çıkan umutların, hüzne dönüşen sevinçlerin arasında insanlığın direncini ve onurunu çarpıcı bir dille anlatan, kapitalizmi iliklerine kadar eleştiren Gazap Üzümleri, 20. yüzyılın en önemli eserlerinden biridir.
ohn Steinbeck’in tartışmasız en büyük eseri olan ve ona Pulitzer ödülünü kazandıran Gazap Üzümleri, 1939’da ilk kez yayınlandığında şok etkisi yaratmış ve büyük tartışmalara yol açmıştı. Tüm dünyayı etkileyen “Büyük Buhran” döneminde, tarımın kapitalistleşmesi ve krizler yüzünden yoksullaşan ve mülksüzleşen yığınların ayakta kalma mücadelesinin anlatıldığı bu destansı romanda Steinbeck, açlık, sefalet ve zorbalık yüzünden evlerini terk edip yollara düşmek zorunda kalan binlerce işçi ailesinden birine odaklanıyor.
Boşa çıkan umutların, hüzne dönüşen sevinçlerin arasında insanlığın direncini ve onurunu çarpıcı bir dille anlatan, kapitalizmi iliklerine kadar eleştiren Gazap Üzümleri, 20. yüzyılın en önemli eserlerinden biridir.
Bir milyon insan aç, bir milyon insan meyveye muhtaç... Ve sapsarı portakal yığınlarının üzerine benzin dökülüyor... Gazap üzümleri insanların ruhlarında olgunlaşıyor, bağ bozumu yaklaşıyor...
Türkçeye çevrilen tercüme kitapların kaderini çoğu zaman yayıncılar belirliyor. Onun için aynı kitabın hem 250 sayfalık hem 500 sayfalık versiyonu (bazen daha da fazla) piyasada bulunabiliyor. Aynı sebeple kitapların eski çevirileri birçok noktada daha güvenilir oluyor.
Gazap Üzümleri'ni Remzi kitabevinin 1965 baskısından Rasih Güran'ın tercümesinden okudum. Kitap ara ara konulan illüstrasyonlarla beraber 688 sayfaydı.
John Steinbeck müthiş bir gözlemcilik yeteneğiyle yaşadığı zamana tanıklık etmiş ve kuvvetli tasvirlerle, hayata tutunmaya çalışan Joad ailesini gözlerimizin önünde canlandırmış ete kemiğe büründürmüş.
Yazar bölümlere ayırdığı kitabının her iki bölümü arasında birkaç sayfa da olsa araya girmiş ve aileyi bir kenara bırakarak genel bir tasvir yapmış. Roman sanatı açısından günümüz için hoş bir durum olmasa da o zamanlar pek göze batan bir durum değildi sanırım.
Yokluğun içinde çırpınan insanların biribirlerine nasıl sımsıkı tutunduğunu çok güzel bir şekilde anlatır kitap.
Müthiş bir sonla biter. Son sahnede kalakalırsınız.
Kapitalizmin kanlı dünyası denir ya hani, işte bu kitap başlangıcının da ne kadar zalim ve kanlı olduğunu gösteriyor. Bankaların, büyük mal(toprak) sahiplerinin, oto tamircilerin, kısaca elinde daha fazlasını elde etmek için fırsat olan herkesin ne kadar bencil ne kadar aç gözlü olabileceğini anlatan klasik. Benim tarzım olmayan çok da merak etmediğim bir kitaptı aslında. Bir şekilde elime geçti, okudum ve klasiklerin boşuna klasik olmadığını anladım.
John Steinbeck'in oldukça etkileyici bir anlatımı vardı. 1930'lu yıllarda ABD'de yaşanan Büyük Göç hakkında etkileyici bir hikaye anlatıyor okura Steinbeck. Joad ailesinin göç sürecinde yaşadıklarını anlatırken, dönem hakkında hızlı ve etkileyici bir özet de geçiyor bölüm bölüm. Topraklarından kovulmuş, büyük umutlarla Kuzey'e göç eden binlerce insanın sefalet ve zulümle geçen yolculuklarını konu alıyor Gazap Üzümleri. Kapitalizmin insanları açlığa sürükleyip, karın tokluğuna çalıştırmasını ve oynanan doğru kartlarla bankaların insanları değersiz kılmasını etkileyici bir şekilde gösteriyor.
Açlık ve sefaletle insanların insan olmaktan çıkarılmaya çalışılmasına rağmen, hala bir şekilde insan kalabilmesi; harcayarak bir kuruş fazla paraları, kendilerine bile kadar yemekleri olmamasına rağmen, insanların ellerindekileri paylaşmaları; kayıplarla ve zorluklarla yola devam etmelerine rağmen, her adımda güçlenmeleri kitabın en ağır noktalarıydı.
Mutlaka okunmalı.
Bu romanında yazar, Amerika'da 1930'lu yılların ekonomik kriz dönemlerini, insanlığın dramını etkileyici bir dille anlatmaktadır
Bu roman, 1930'larda ABD'de yaşanan Büyük Bunalım dönemini, toprakları elinden alınan ve bu yüzden göç etmek zorunda kalan Joad ailesi üzerinden etkili bir tarzla anlatıyor.
Kalın bir kitap olmasına rağmen kısa bir zamanda okunabilecek cinsten. Dili gayet akıcı, anlatım bakımından insanı yormayan bir tarza sahip. Bu romanda beni en çok etkileyen karakter anne oldu. Aile göç yolunda oradan oraya çaresizlik içinde savrulurken, annenin güçlü ve soğukkanlı karaktere sahip olması insanı etkiliyor. Genelde sefillik, çaresizlik gibi konuların işlendiği romanlarda sonlara doğru bir umut belirir ve kitap bir umutla biter. Bu romanda ise sayfalar ilerledikçe sefaletin ve çaresizliğin temposu sürekli yükseliyor. Sonlara doğru çaresizlik had sayfaya ulaşıyor ve nihayet kitap çaresizliğin görkemli atmosferinde çarpıcı bir sahne ile bitiyor.
Steinbeck gibi yazmak isterdim. Film izler gibi hissettim. Her sahneyi detaylı bir şekilde yansıtmış. Karakterleri yaşıyor sanki. Ve okuduğum en iyi kitap sonu yazan yazarlardan.
ne zaman bırı kapıtalızmın bozdugu ekonomık duzen ve modern kolelerden bahsetse aklıma hep gazap uzumlerı gelir
Karton Cilt, 8. Baskı, 557 sayfa
Ağustos2018 tarihinde, Sel Yayıncılık tarafından yayınlandı