Tarih ile büyünün zengin dünyasında kök salan aşk hikâyesi,
geçmiş ve tutkuyla örülmüş bir masala sürükleniyor.
Düğüm yavaş yavaş çözülüyor
Her şey Cadıların Keşfiyle başladı Güçlü bir cadı ailesinden gelen tarihçi Diana Bishop ile vampir Matthew Clairmont, canlıları birbirinden ayıran doğa yasalarını bozmuştur. Diana, Bodleian Kütüphanesinde gizemli bir el yazması keşfettikten sonra Matthewla kaderlerini birbirine bağlayan olaylar zincirini tetiklediği için cadı, iblis, vampir ve insanların bir arada yaşamasını sağlayan hassas bağ tehdit altına girmiştir.
Güvenli bir yer arayan Diana ile Matthew zamanda geri giderek 1590 Londrasına yolculuk ederler. Ancak kısa süre içinde geçmişin aslında güvenli bir sığınak olmadığını anlarlar. Bir şair ve Kraliçenin casusu olarak eski kimliğine geri dönen vampir, Gece Okulu adındaki, radikal grupla tekrar bir araya gelir. Aralarında oyun yazarı Christopher Marlowe ve matematikçi Thomas Harriotın da olduğu bu toplulukta kural tanımaz iblisler ve dönemin yaratıcı zihinleri vardır.
Matthew ile Diana, Ashmole 782 el yazmasını ve genç kadına olağanüstü güçlerini nasıl kontrol edeceğini öğretecek olan cadıyı bulmak için birlikte Tudor Londrasının altını üstüne getireceklerdir.
Sürükleyici ve romantik bir olay örgüsü E. L. James, The Guardian
Cadıların Keşfinin hayranları bu kitaba da bayılacak Harkness, sayfalar içinde kaybolmanıza yetecek kadar romantizm ve heyecan sunuyor. Bir çırpıda bitireceksiniz. People
Üslubu o kadar zengin, karakterleri o kadar ilgi çekici ki Kitabı okumak için gün sayan okuyucuların içi rahat etsin çünkü beklediklerine kesinlikle değecek. BookPage
Harknessın bir tarihçi olarak geçmişi ziyaret etmesinden duyduğu mutluluk her sayfada kendini gösteriyor Yazar kesinlikle büyülü bir kitap yazmış. Entertainment Weekly
Büyüleyici, etkileyici ve tıpkı bir önceki kitabı gibi elinizden düşürmek istemeyeceğiniz bir yapıt. Gecenin Gölgesi fantezinin, tarihin ve romansın kusursuz bir karışımı. Kitabın tek kusuru bitiyor olması. Miami Herald
Cadıların Keşfine kaldığı yerden devam eden Harkness, iki âşığın büyü dolu, karmaşık hikâyesiyle bir devam romanı değil, başlı başına bir kitap yazmış. Chicago Tribune
Zengin içeriği, yerinde esprileri ve özellikle tarihteki ölümsüzlerin başarılı bir şekilde roman karakteri haline getirilmesiyle oldukça eğlenceli bir eser ortaya çıkmış. Gecenin Gölgesi doğaüstü gerilim türünde çıtayı yükseltiyor. New York Daily News
Tarih ile büyünün zengin dünyasında kök salan aşk hikâyesi,
geçmiş ve tutkuyla örülmüş bir masala sürükleniyor.
Düğüm yavaş yavaş çözülüyor
Her şey Cadıların Keşfiyle başladı Güçlü bir cadı ailesinden gelen tarihçi Diana Bishop ile vampir Matthew Clairmont, canlıları birbirinden ayıran doğa yasalarını bozmuştur. Diana, Bodleian Kütüphanesinde gizemli bir el yazması keşfettikten sonra Matthewla kaderlerini birbirine bağlayan olaylar zincirini tetiklediği için cadı, iblis, vampir ve insanların bir arada yaşamasını sağlayan hassas bağ tehdit altına girmiştir.
Güvenli bir yer arayan Diana ile Matthew zamanda geri giderek 1590 Londrasına yolculuk ederler. Ancak kısa süre içinde geçmişin aslında güvenli bir sığınak olmadığını anlarlar. Bir şair ve Kraliçenin casusu olarak eski kimliğine geri dönen vampir, Gece Okulu adındaki, radikal grupla tekrar bir araya gelir. Aralarında oyun yazarı Christopher Marlowe ve matematikçi Thomas Harriotın da olduğu bu toplulukta kural tanımaz iblisler ve dönemin yaratıcı zihinleri vardır.
Matthew ile Diana, Ashmole 782 el yazmasını ve genç kadına olağanüstü güçlerini nasıl kontrol edeceğini öğretecek olan cadıyı bulmak için birlikte Tudor Londrasının altını üstüne getireceklerdir.
Sürükleyici ve romantik bir olay örgüsü E. L. James, The Guardian
Cadıların Keşfinin hayranları bu kitaba da bayılacak Harkness, sayfalar içinde kaybolmanıza yetecek kadar romantizm ve heyecan sunuyor. Bir çırpıda bitireceksiniz. People
Üslubu o kadar ze... tümünü göster
Her ne kadar içeriği ve karakterleri çok sevmiş olsamda ilk kitap gibi çok ağır ilerliyor.Bu yüzden de puan kırdım.Eğer okuyacaksanız yavaş ilerleyen bir seri olduğunu göz ardı etmemenizi tavsiye ederim.
Romanı bu blog adresi ile takip edince daha keyiflihttp://novel-izer.blogspot.com.tr/...-15-26-london_7.html. ikincinroman birinciden daha da iyiydi. Tarihi bu kadar güzel yasamamistim. Çok fazla karakter olsa da hiçbir kopukluk yok. Geçişler harika, kurgu muhteşem..
Herşey Cadıların Keşfi'yle başladı...Serinin ikinci kitabı ise bizi 16. yy İngiltere'sine ve Avrupa'sına davet ediyor. Cadılar, vampirler, casuslar ve şairlerle dolu bir yolculuk...
"Kan: su ve ateşten başka nedir ki?"
"Fırsatlar geçici,deneyim tehlikeli,karar vermek zor."
"En korkunç canavarlar her zaman sıradan görünürler"
"Her son,yeni bir başlangıçtır."
http://dilarabook.blogspot.com.tr/2018/05/gecenin-golgesi-all-souls-trilogy-2.html
Üç kitaplık bir serinin ikinci kitabının yorumu ile geldim. Yazarı gerçekten tebrik etmek gerekiyor, konu ilerleyişi aynı olsa bile üç kitabın üçünde de birbirlerinden farklı bir atmosfer sunmayı başarmış kendisi.
İlk kitap olaylara giriş evresini ve karakterleri tanımamıza yönelikti. Matthew ve Diana arasındaki tutku, aşk, güven ve sahiplenme duygusunun nasıl geliştiğine tanık oldum. Ek olarak kayıp el yazmasına bağlı olsun veya olmaksızın o dünya ile alakalı bir sürü yeni şey karakterler tarafından keşfedildi ya da okurken öğrendim.
İkinci kitapta ise Matthew ve Diana, Diana'nın güçlerini kullanmasının yöntemlerini öğrenebilmek adına Kraliçe 1. Elizabeth dönemine zaman yolculuğu yaparak gittiler.
Yazarın gerçekten tarih hakkında bilgi birikimine sahip olduğu en çok bu romanda belli olmuş. Okuyanlar bilir Matthew yüzyıllardır yaşayan biri olarak bilim ve kültürün her kısmına tanık olmuş biri. Bu yüzden onun gerçekte de yaşamış olan birçok tarihi kişilik arasındaki bağlantıları mevcuttu. Sanat ya da kraliyet camiasından bir çok kişiyle diyaloga girilen bir kitap oldu. Bir yandan da Diana güçlerini kontrol etmek isterken o dönemde büyücüler için nasıl bir baskı vardı onu öğrenmiş olduk. Tabi bu bahsettiklerim buzdağının görünen kısmı sadece.
Yazarın üslubunu çok takdir ediyorum gerçekten. Serinin okunması için sakin bir kafa ve ufak bir zaman dilimi gerekiyor ki birçok olayı ve kişiyi anlayabilmek adına kavrayarak okuyalım. Beğenmeyenler de olabilir elbette çünkü herkese hitap edecek bir tarzda değil yazım şekli. Tabi bence türü sevenler yine de bir şans vermeli özellikle Matthew ile tanışmalı.
Şaşırdığım bir nokta ise çiftimizin bu kitapta birbirleriyle çok fazla vakit geçirememesi oldu. Aslında geçirdiler ama demek istediğim aralarındaki duygular gerçekten çok yoğundu, kitapta Matthew'in zaman yolculuğu yapması hakkında söylenen bir şey var, o dönemdeki kişiliği ile günümüzdeki düşünce yapısı aynı olmadığından bu asıl Matthew'i de etkileyecekti. Kötü olarak değil ama bir fark hissediliyor gerçekten. Zaten bu defa daha çok Matthew'i biraz gerçek anlamda tanımak ve Diana'nın güçlerine nasıl hakim olabildiğini anlatmak adına ayrılmış bir kitap olmuş. Tabi siz benim böyle bahsettiğime bakmayın araları yine tutku ve aşk doluydu ama ne demek istediğimi okuyanların daha iyi anlayacağını düşünüyorum.
Sayfalar boyunca her duyguya şahit oldum ve tarihe doydum diyebilirim. Anlatım tarzı sayesinde bunları kafam karışmadan rahat bir şekilde okuyup anlayabildim.
Farklı tarzlarda fantastik seriler arayanlara şiddetle tavsiye ederim.
berbatt belkde cevirenin hatasi ama hic bir seye benzemeyen sacmaliklar dizisi
İki ayı geçkin zamandır yeni yorum hazırlamadım, biraz tembelliğin dibine düştüğümü itiraf ediyorum ama bu, kitap okumadığım manasına gelmiyor. Sadece yorumları yazmadığım manasına geliyor ama merak etmeyin, bu kitapla birlikte en az iki üç kitap yorumu daha gelecek arka arkaya inşallah.
İlk kitabından sonra ikinci kitabı da güzel bir başlangıç yapmış diyebilirim. Yazar, her zamanki güzel anlatımı ve akıcılığı ile ilerlemiş. Bizimkiler 1. Elizabeth'in ihtiyarlık döneminin İngiltere'sine gidiyor ve kendisi dahil bir hükümdarla daha tanışma fırsatı buluyoruz ki kendisi kendini Macaristan İmparatoru olarak da anan kral Rudolf. Biri şu adama o dönem Macaristan'ın Osmanlı toprağı olduğunu hatırlatsın. :D
Avrupa krallıklar tarihine pek vakıf değilim o yüzden yazar, o karakterleri vs. ne kadar iyi yansıtmış bilemem ama okurken kendimi o dönemlerde hissettiğim bir gerçek. Yer yer yazarın -ilk kitapta olduğu gibi- olaylara, tarihe Avrupa merkezci çarpık bakış açısıyla baktığını sezinlemeye devam ediyoruz aslında, bu bence serinin en büyük kusuru. Diğer yandan Matt'in tarihteki neredeyse tüm ünlü karanlık tiplerin ta kendisi olması da bilemiyorum; karaktere haddinden fazla harikalık katmak olmuyor mu acaba? Elbette bu kadar yaşlı ve gündemlere bu kadar ilgili bir vampirin her taşın altından çıkması çok şaşırtıcı olmasa gerek ama bilemiyorum, az biraz abartılmış gibime geliyor.
Diğer yandan Matt'in babasıyla da tanışıyoruz elbette ve söylemem gerek, kendisine bayıldım. Keşke ölmüş olmasaymış diyorum ama bir umut, belki 3. kitapta hortlayacağı tutar, bunu da okuyunca göreceğim artık inşallah.
Kitap boyunca sadece 1500'lerin Avrupa'sını görmüyoruz elbette birkaç kere kısa aralıklarla günümüze gelip, ailenin neler yaptığını da görüyoruz ama o kadar parça parça ki tam olarak ne işler karıştırıp, neler döndüğünü anlamakta biraz zorlanıyoruz. Hele ki ikili sonunda döndüklerinde yaşanmış olan bir olayın ardındaki kaybı anlamaktan zorlanmak elde değil. Diana'nın üvey vampir oğlanın bir insan manitası yapması ama ilk tanıştıkları an dışında hiçbir şey gösterilmeden oldu bittiye getirilmiş olması gibi şeyler hep 2. kitabın eksisi olarak kalıyor. İkili arasındaki gereksiz gerginlik kısımları da azıcık sıkmış olabilir.
Diana ikinci kitapta güçlerine dair daha çok öğreniyor ve biraz daha hakimiyet kuruyor, ayrıca sonunda büyülü bir hayvanı da oluyor. Eh, vakti gelmişti yavrucum. Genel olarak beğendiğim, güzel vakit geçirdiğim bir kitap oldu. Üçüncü kitapla görüşmek dileği ile Allahaısmarladık.
Güçlü bir cadı ailesinden gelen tarihçi Diana Bishop ile vampir Matthew Clairmont’ı en son 21.yüzyıl Londra’sından 16. Yüzyıl Lodnrasına zaman yolculuğuna çıkarken serinin ilk kitabını bitirmiştik. İkinci kitap Diana ile Matthew’in 16. Yüzyıldaki maceralarını konu alıyor. Ve o süreçte yeni yaratıkları tanıyoruz. Hatta ölmüş aile üyelerinin bazılarını da okuyoruz. Ve hatta ben o iki kişiyi 21. Yüzyılda da okumak isterdim. Bu kitapla birlikte bazı sırlar açığa çıkıyor; bilinmeyenler yavaş yavaş ortay çıkmaya başlıyor.
Serinin ikinci kitabını daha çok sevdim. Yalnız bu kitapta ise çok fazla yeni karakter olduğundan biraz karıştırdım. Arada kim kimdi, neciydi durumu oldu. Yoksa ilk kitaptan daha akıcı geldi bana. Ve vakit kaybetmeden serinin üçüncü kitabına başlanır..
#alıntı
“Durum pek çok yönden sıkıntı verici olsa da önümüzdeki yıllarda tıraş olmaya karşı mantıklı bir yaklaşım benimsendiğini gördüğüme sevindim.” Philippe düzgün kesilmiş sakalını ve bıyığını tembel tembel kaşıdı. “Sakal bilgelik değil, bitlenme işaretidir.”
#alıntı
“Papa hazretleri bekleyebilir.” Philippe silahın konumunu inceledi. “Diana’yı hedef alsaydım daha hızlı hareket ederdin.”
“Eğlenceni bozduğum için kusura bakma,” dedi Matthew buz gibi bir öfkeyle. “Üzerime bir bıçak atılmayalı epey zaman oldu. Yeteneklerim körelmiş olabilir.”
Bitti ama bende bittim yani. Karakterler o kadar cok ki yeri gelmis yoldan gecen adama hikaye yazmis yazar. Yetmemis mekanlari o kadar cogaltmis ki bir yerden digerine gecerken okudugunu unutur hale geliyor insan. Zaten zaman yolculugu var ve bunlar her ise burunlarini sokup zamani degistirip durdular.Birde isin icine Diana ve Matthew'nun catismalari girince okumak cidden zorlasiyor. Hala anlayamadim mesela o arada gecen soguklugun nedenini. Cok acayip geldi aciklamasina ragmen. Bolum dolsun diye yazilmis gibi garipti. Neyse su kitap mevzusu ne merak ediyorum. Su sir bir dokulseydi azicik bari ama kahramanlarin itis kakisindan kitaba bile dogru durust bakmadilar.
Karton Cilt, Korku - Gerilim, 672 sayfa
3Kasım2014 tarihinde, Pegasus Yayınları tarafından yayınlandı