Gölgesi olmayan ölürdü, bunu anlamıştım ilkin. Sonra, hayretle, gölgenin bir canı varsa, onun da kendimiz olduğunu fark ettim.
Gürsel Korat Gölgenin Canında, yedi farklı iklimi, yedi farklı zamanı hissettiriyor okuruna. Eksik bırakılmışlığın, tamamlanamamışlığın insan hayatındaki yerini, acı bir gerçek olarak değil, tatlı bir varoluş özü olarak yaşatıyor. Korat, Gölgenin Canında, hem ince düşünülmüş ve berrak bir dille yazılmış öyküler oluşturuyor hem de bu öykülerin her birinde üslup ve kurgu dünyasına yeni olanaklar getiren, dilin ve edebiyatın imkânlarını zorlayan bir emek ortaya koyuyor.
Birbirinden bağımsız gibi görünse de, eski çağdan geleceğe, bitimsiz bir zamanda uzanan bu öyküler; insanlık hallerinin gizli olduğu ayrıntıları en saf ve sade halleriyle, birbirlerine ilmek ilmek bağlayarak gözler önüne seriyor.
******
Yüzünde aşk güzelliği vardı, ancak orada ben yoktum, kendimi göremiyordum. Aşkın bakışında kendinden arınmışlık ararım ben; oysa Giovannanın bakışında yalnızca kendisi vardı. Bunu nasıl anladım, bilmem. Belki de anlamadım. Nasıl baktıysam öyle gördüğüm söylenebilir, buna karşı çıkamam. Ancak sezginin hiçbir önemi yok mu? Ben o yüzde adını koyamadığım bir şey sezdim. Ya benden, ya da onun ruhundan çıkıp aramıza duran, yaklaşmamıza engel olan bir gölgeydi bu. İkimizden birinin aşkı tek yanlıydı... Belki de ruhumdaki iklimle bu gecenin duygu iklimi bağdaşmıyordu.Başlangıçsız ve bitimsiz zamanın yedi farklı noktasında durup yedi farklı öykü kuruyor Gürsel Korat. Ve bu yedi değişik öykünün içinden geçip onları birbirine - belli belirsiz - bağlayan ipi bulmayı okura bırakıyor. Birbirinden bağımsız öyküleriyle düşünce edebiyatında daha önce rastlanmamış örnekler verirken, insanı ve insanlık hallerini, zamanı ve başkalaşımı, aşkı ve ikilemini, değişik bir bakışla kurcalıyor.
******
Gölgesi olmayan ölürdü, bunu anlamıştım ilkin. Sonra, hayretle, gölgenin bir canı varsa, onun da kendimiz olduğunu fark ettim.
Gürsel Korat Gölgenin Canında, yedi farklı iklimi, yedi farklı zamanı hissettiriyor okuruna. Eksik bırakılmışlığın, tamamlanamamışlığın insan hayatındaki yerini, acı bir gerçek olarak değil, tatlı bir varoluş özü olarak yaşatıyor. Korat, Gölgenin Canında, hem ince düşünülmüş ve berrak bir dille yazılmış öyküler oluşturuyor hem de bu öykülerin her birinde üslup ve kurgu dünyasına yeni olanaklar getiren, dilin ve edebiyatın imkânlarını zorlayan bir emek ortaya koyuyor.
Birbirinden bağımsız gibi görünse de, eski çağdan geleceğe, bitimsiz bir zamanda uzanan bu öyküler; insanlık hallerinin gizli olduğu ayrıntıları en saf ve sade halleriyle, birbirlerine ilmek ilmek bağlayarak gözler önüne seriyor.
******
Yüzünde aşk güzelliği vardı, ancak orada ben yoktum, kendimi göremiyordum. Aşkın bakışında kendinden arınmışlık ararım ben; oysa Giovannanın bakışında yalnızca kendisi vardı. Bunu nasıl anladım, bilmem. Belki de anlamadım. Nasıl baktıysam öyle gördüğüm söylenebilir, buna karşı çıkamam. Ancak sezginin hiçbir önemi yok mu? Ben o yüzde adını koyamadığım bir şey sezdim. Ya benden, ya da onun ruhundan çıkıp aramıza duran, yaklaşmamıza engel olan bir gölgeydi bu. İkimizden birinin aşkı tek yanlıydı... Belki de ruhumdaki iklimle bu gecenin duygu iklimi bağdaşmıyordu.Başlangıçsız ve bitimsiz zamanın yedi farklı noktasında durup yedi farklı öykü kuruyor... tümünü göster