Gönülçelen ya da Çavdar Tarlasında Çocuklar (Özgün adıyla: The Catcher in the Rye), J. D. Salinger`in romanıdır. Eser ilk olarak İngiltere ve ABD`de 1951'de kitap olarak basıldı.
"Modern zamanların başyapıtı" olarak değerlendirilen bu eser, ''ahlâk dışı'' ve ''açık saçık'' bulunduğundan ABD'nin birçok tutucu bölgesinde uzun süre yasaklı kaldı. Hâlâ bazı Amerikan kütüphanelerinde yasaklı kalmasına rağmen, kitabın yasaklanması günümüzde ilginç bir hal almıştır: ABD'de lise düzeyinde en çok yasaklanan kitap olmasına rağmen aynı zamanda en çok okutulan kitaptır.
1967'deki Adnan Benk'in İngilizce aslından değil de Fransızca versiyonu olan ''L'Attrape-cœurs''den yaptığı dolaylı çevirisinden ötürü kitap Türkiye'de "Gönülçelen" olarak tanınır. Kitabın Yapı Kredi Yayınları basımı çevirisi Coşkun Yerli'ye aittir ve bu kez Türkçe adı özgün adına daha yakındır: ''Çavdar Tarlasında Çocuklar''.
Kitap, anti-kahraman Holden Caulfield'ın okuldan atılmasıyla başlayan süreci Holden'ın kendi ağzından anlatır. Stylist.co.uk sitesi tarafından ''En iyi ve en ikonik 100 giriş cümlesi'' listesinde romanın giriş cümlesi birinci sırada yer alırken ''En iyi 101 kapanış cümlesi'' listesinde on beşinci sırada yer aldı.
Gönülçelen ya da Çavdar Tarlasında Çocuklar (Özgün adıyla: The Catcher in the Rye), J. D. Salinger`in romanıdır. Eser ilk olarak İngiltere ve ABD`de 1951'de kitap olarak basıldı.
"Modern zamanların başyapıtı" olarak değerlendirilen bu eser, ''ahlâk dışı'' ve ''açık saçık'' bulunduğundan ABD'nin birçok tutucu bölgesinde uzun süre yasaklı kaldı. Hâlâ bazı Amerikan kütüphanelerinde yasaklı kalmasına rağmen, kitabın yasaklanması günümüzde ilginç bir hal almıştır: ABD'de lise düzeyinde en çok yasaklanan kitap olmasına rağmen aynı zamanda en çok okutulan kitaptır.
1967'deki Adnan Benk'in İngilizce aslından değil de Fransızca versiyonu olan ''L'Attrape-cœurs''den yaptığı dolaylı çevirisinden ötürü kitap Türkiye'de "Gönülçelen" olarak tanınır. Kitabın Yapı Kredi Yayınları basımı çevirisi Coşkun Yerli'ye aittir ve bu kez Türkçe adı özgün adına daha yakındır: ''Çavdar Tarlasında Çocuklar''.
Kitap, anti-kahraman Holden Caulfield'ın okuldan atılmasıyla başlayan süreci Holden'ın kendi ağzından anlatır. Stylist.co.uk sitesi tarafından ''En iyi ve en ikonik 100 giriş cümlesi'' listesinde romanın giriş cümlesi birinci sırada yer alırken ''En iyi 101 kapanış cümlesi'' listesinde on beşinci sırada yer aldı.
Öncelikle kitaba başlarken içeriği hakkında bir fikrim olmadan okudum. Ve ilk tepkim çok iyi değildi. Evet, kitap kendini bir şekilde okutuyordu ama çeviriden kaynaklanan bir sorun olarak ilk başta algıladığım sürekli, lanet, berbat, bittim, felaket, hödük, hödükçe ifadeleri aşırı gözüme batmaya başladı. Hatta bir ara bu nasıl bir YKY çevirisi diye de çemkirdim. Çevirmen Coşkun Yerli üzerine nette yaptığım üstünkörü araştırmada kendisinin gayet iyi bir çevirmen olduğundan bahsediliyordu. Kitabın dili 16 yaşında bir delikanlının dilinden ve birinci tekil şahıs üzerinden yazıldığı için bu şekildeydi. Ve ben uzun süredir okunması pek kolay olmayan kitaplar okuduğum için olsa gerek bu dil beni çok irrite etti. Öyle ki bir süre sonra her gördüğüm lanet kelimesine takıldım. Sanki kendini arayan Amerikalı bir ergenin kötü bir dvdrip çevirisiyle filmini izliyordum.
Yavaş yavaş ilerlediğimde kitabın konusuna dahil olduğumda, özellikle Holden’ın zihninden geçen çelişkilerini okuduğumda psikolojik altyapısının ne kadar sağlam olduğunu daha iyi anladım. İnsana dair anlatılan en iyi romanlardan biri sayılabilir. Özellikle kör göze parmak şeklinde değil de iyice dağıtılarak konuya yedirilmiş olan birçok şeyin eleştirisi var bu kitapta. Sonuç itibariyle okumak lazım. John Lennon’ın katilinin cebinden çıktığı için değil. Veya Mel Gibson’ın Komplo Teorisi filminde sürekli aldığı, hatta bir bağımlı gibi almadan duramadığı ama hiç okumadığı meşhur bir kitap olduğu için de değil, insan benliğini tanımaya dair çok iyi gözlem yaptığı ve bunu didaktik olarak değil gayet insani bir biçimde anlattığı için okumak lazım.
Kitapla ilgili altını çizdiğim kısımlardan birkaç alıntı:
"Hayat, tabii ki bir oyundur, evladım. Hayat, kurallara göre
oynanması gereken bir oyundur."
“Oldukça cahilimdir, ama epey okurum.”
“ Eskiden onu pek akıllı sanırdım, o aptallığımla tabii. Öyle sanmamın nedeni; tiyatro, edebiyat ve bütün bu zırvalıklar üzerine çok şey bilmesiydi. Birisi bu konularda pek çok şey biliyorsa, onun aptal olup olmadığını anlayabilmeniz epey zaman alıyor.”
"Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir."
Olgunlaşmamış insanın özelliği,bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir.Olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir.
20.yüzyılın en iyi 20 romanı arasına girmiş Amerikada birçok okulda ders kitabı olarak okutulan ama aynı zamanda bazı kesimlerde Şeker Portakalı gibi okutulması yasaklanan, Gönülçelen ismiyle Türkçeye çevrilmiş olup Teoman'nın yaptırdığı dövme ve albüm adı olması, Mel Gibson'nun Komple Teorileri filminde tekrar tekrar okuduğu kitap olması, John Lennon'un katilinin cebinden çıkan kitap olması ama benim asıl okuma merakım discovery channel'da, bu kitabın gizli servisler tarafından beyin yıkama için kullanılıp, insanları suikast işlemek üzere kurduğu iddiaları belgeselinden sonra arttı.Yalnızlıktan nefret eden, daha doğrusu etrafındaki olan biten çoğu şeyden nefret eden, beraber bir anı paylaştığı hoşlanmadığı insanları bile özleyebilen bir çocuğun birkaç gün içinde yaşadıkları. Ergenlik psikolojisini ve o yaşlardaki kişilik bunalımındaki yetişken adayın; büyüklerin yozlaşmışlığı, bencilliği, anlayışsızlığı karşısındaki isyanını en iyi anlatan kitaplardan biri olduğunu düşünüyorum.
Kitaptan altını çizdiklerim:
-Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir.
-Asla güzel ve huzurlu bir yer bulamıyordunuz, çünkü böyle bir yer yoktu.
-Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp, konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.
-"Kimseye biseyinizi anlatmayın...insanları o-özlemeye baslıyorsunuz sonra.
- Bir şeyi çok iyi yapıyorsanız bir süre sonra dikkatli olmazsanız gösteriş yapmaya başlıyorsunuz ve sonunda da iyi olmaktan çıkıyor yaptığınız.'
"Sakın kimseye bir şey anlatmayın, herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra."
Dünya klasikleri arasında olmasına rağmen beğenmediğim bir kitap daha. Okuduğum bir kitapta en azından bir şeyler öğrenmem ya da bana bir şeyler hissettirmesi gerekir. Bu kitapta bolca argo ve genç bir adamın sorunlu halleri var. Okursanız sadece okumuş olursunuz, okumazsanız pek bir şey kaybetmezsiniz.
ben çok zevk alamadım açıkçası...kitaptan beklentilerim daha yüksekti sanırım, herkes tavsiye edince...tamam akıcı bir kitap, bir arkadaşını dinliyormuşsun gibi hissediyorsun ama "eeeee yani" dedim bitince..
bu kitabın neden bu kadar büyütüldüğünü hiç anlamadım, ben şahsen okurken zevk almadım.
Holden bir ergen samimiyetiyle anlatıyor. İç dünyası karışık ama çok doğru tespitleri var düşündüren, aynen öyle Holden dedirten.
Bazı satırlar beni gülümsetti, hatta gülme krizine girdiğim bir yer vardı,
Holden'in tabiriyle bittim buna :)
Karton Cilt, İlk çeviri, 230 sayfa
Ocak1995 tarihinde, Can Yayınları tarafından yayınlandı