Macar asıllı Arthur Koestlerin en iyi romanlarından biri kabul edilen Gün Ortasında Karanlık, bir hapishane romanı. Edebiyatçıların özel bir tür olarak kabul ettikleri hapishane romanlarının en başarılı örneklerinden biri, belki de birincisi. Pınar Kür'ün güzel ve akıcı Türkçesiyle daha da değer kazanan romanda Arthur Koestler, kahramanı Rubashov aracılığıyla iktidar-yetki ilişkisini sorguluyor. Hayatı da en az romanları kadar ilginç olan Koestler, bir hapishane ortamında kurguladığı dünyasında, özneli nesnelin karşısına koyarak iyi-kötü kavramlarını sorguluyor. Oldukça canlı ve çarpıcı bir dille tasvir edilen yarı aydınlık hücreler ve irkiltici sorgu odalarında geçen tutsak bir dünyanın öyküsü...
Macar asıllı Arthur Koestlerin en iyi romanlarından biri kabul edilen Gün Ortasında Karanlık, bir hapishane romanı. Edebiyatçıların özel bir tür olarak kabul ettikleri hapishane romanlarının en başarılı örneklerinden biri, belki de birincisi. Pınar Kür'ün güzel ve akıcı Türkçesiyle daha da değer kazanan romanda Arthur Koestler, kahramanı Rubashov aracılığıyla iktidar-yetki ilişkisini sorguluyor. Hayatı da en az romanları kadar ilginç olan Koestler, bir hapishane ortamında kurguladığı dünyasında, özneli nesnelin karşısına koyarak iyi-kötü kavramlarını sorguluyor. Oldukça canlı ve çarpıcı bir dille tasvir edilen yarı aydınlık hücreler ve irkiltici sorgu odalarında geçen tutsak bir dünyanın öyküsü...
cidden çok güzel bir kitap. siyaset bilimi okuyan arkadaşların özellikle iktidar ve yozlaşma konusunda bayağı yararlanabileceği bir eser.
Adı verilmeyen bir ülkede, içeriği belirtilmeyen bir devrimin ertesinde geçen eser, tersine dönen bir devrimin yarattığı kabusu resmediyor. Bu belirsizlik distopik altyapıyı oluştursa da uzak gelecek yerine aşağı yukarı eş zamanlı tarih kullanılması başta olmak üzere birçok detayıyla bariz bir Rus Devrimi ve Stalin eleştirisi içermekte.
Devrimin önde gelen isimlerinden Rubashov'un, 1 Numara olarak anılan liderin gözünden düşmesiyle başlayan süreç "sonsuzluk omuz silkmişti" gibi nefis bir kapanış cümlesiyle sona eriyor. Hapishane edebiyatı diye bir tür oluşturabilecek kadar güçlü bir kitap. Sorgu aşamaları, o 6,5 adımlık hücrenin atmosferi, Kadrat Alfabesi, mahkumun geçmişiyle yüzleşmesi, trampet uğurlaması gibi birebir gerçek hayattan alınan ve tüyleri diken diken eden kısımlarla birlikte hemen hiç aksiyon içermemesine karşın son derece akıcı bir eser.
255 sayfa